ANTALYA – SERİK

antalya03

Antalya, Türkiye’de, bugüne kadar bilinen en eski yerleşimlerin bulunduğu bölgelerden biridir. Şöyleki; Antalya’ya 20 km. uzaklıkta ve Toros dağlarının Akdeniz’e bakan yamaçlarındaki Karain Mağarasında yapılan kazılarda; peleolitik yerleşmenin varlığı ortaya çıkarılmıştır. Yani; MÖ.220 bin yılına kadar inilmiştir.

Evet, daha sonra antik çağ. Homeros’un İlyada destanında, bu bölgede, bazı yer isimleri geçmekte. Dolayısı ile, antik çağlarda, Pamphylıa denilen bu bölge; MÖ.1200 yıllarında, bir yerli halkın varlığını ortaya koyuyor.

Bölge; ilk çağlarda, Lidya Krallığının, Persler’in ve Büyük İskender’in egemenliğine girmiş. MÖ.2 nci yüzyılda ise, Pamphylıa’nın batı kesimi olan bu bölge , Bergama Kralı II.Attalos’un eline geçer. Kral II.Attalos;” bana bir yeryüzü cenneti bulun ” diye emir verdiğinde, adamları, kendisine, Anadolu’nun en bereketli coğrafyası üzerindeki burayı gösterirler. Bunun üzerine, Akdeniz’in batı kıyısında, kendi adı ile anılan (antik çağlarda, kentler, kurucusunun adı ile anılırdı) “Attalıa” kentini, yani bugünkü Antalya şehrini kurar. Attalıa ismi: “Attalos’un yurdu” anlamına gelir.
Arap kaynaklarında, şehrin adı: Antaliye olarak geçer. Türk kaynaklarında şehrin adı olarak ise: Adalya geçer. Şehir; 20 nci yüzyılın başından itibaren ise, Antalya olarak anılmaya başlanır.

Antalya’nın ilk surları; Kral II.Attalos zamanında inşa ettirilir. Ancak: III. Attalosun ölümünden ve Bergama Krallığının sona ermesinden (MÖ.133) sonra; kent, bir süre bağımsız kalır, daha sonra ise korsanlar tarafından ele geçirilir.

Daha sonraki dönemde,kent; MÖ.77 de, Komutan Servilıus Isaurıcus tarafından Roma topraklarına katılır. MÖ.67 de, Pompeıusun donanmasına üs olur. MS.130 da, Roma İmparatoru Hadrıanus’un, Attaleıa’yı ziyaret etmesi, şehrin gelişimini sağlar. Hadrıanus kapısı yaptırılır, surların doğu bölümü onartılır.

Roma imparatorluğundan sonra, MS.4 ncü yüzyılda ise, bölgede, Bizans egemenliği dönemi başlar. Şehir, piskoposluk merkezi olur. 1096 yılında ise; Selçuklu Sultanı I.Rüknettin Süleyman Şah tarafından, şehit fethedilir.1096 yılında haçlı seferleri başlayınca, şehir, Türklerin elinden çıkar. Bu dönemde; Selçuklular; karayolu ticaretini geliştirmeye çalışmaktadırlar ve en önemli hedeflerinde biri de, Akdeniz ticaretini ele geçirmektir. Stratejik öneminin yanı sıra, ticari açıdan da, Anadolu’yu diğer Akdeniz ülkelerine bağlayan bir liman olması nedeniyle, Antalya’yı almalarının gerekliliğine inanırlar. Mısır ve Suriye’den gelen tacirlerin, Antalya’yı geçiş yolu olarak kullanmaları da, onların Antalya’yı ele geçirme yönündeki isteklerini güçlendirir. Nitekim; 1182 yılında, Selçuklu Sultanı II.Kılıç Arslan, Antalya’yı kuşatır, ancak ele geçiremez. Takip eden dönemde, 1207 yılında ise; Selçuklu Sultanı I.Gıyaseddin Keyhüsrev, yerli halkında yardımı ile, iki aylık kuşatma sonunda, Antalya’yı ele geçirir. Bunun üzerine: Antalya’ya: kadı, imam, hatip, müezzinler tayin edilir. Kale ve burçları onarılır, silah ve erzak depolanır. Böylelikle; Selçuklular’a Akdeniz yolu açılmış olur. Antalya, Avrupa ve Mısır’la yapılan ticaretin merkezi olması yanısıra, Selçuklu donanmasının da üssü haline gelir.

1212 yılında, Antalya’da yerli halk isyan eder ve yöneticileri öldürür. Bunun üzerine, Selçuklu Sultanı I.İzzettin Keykavuz, 1216 yılında, şehri yeniden ele geçirir.

Hıristiyan ve müslümanların birlikte yaşama deneyimi, başarısızlıkla sonuçlanınca, güvenliği sağlamak için, şehir ikiye bölünür. Müslümanlarla, hristiyanların yaşadıkları mahalleleri birbirinden ayırmak için, iç sur yapılır. Hıristiyanlar şehrin doğusuna, müslümanlar batısına yerleştirilir. Kentin batısındaki Türk nüfusunun artmasıyla, yeni bir sur’a gereksinim duyulur. Selçuklu Sultanı I.Alaaddin Keykubat döneminde, 1225 yılında, daha doğuda, denize doğru, ikinci bir sur yapılır. Böylelikle, şehir, Selçuklu Sultanlarının kışlık merkezi konumuna gelir. Kışları, çoğu zaman, Antalya’da ve 1223 yılında fethedilen Alanya’da geçirmeye başlarlar. Hıristiyan nüfus ise, kentten ayrılıp, Tarsus ve Mersin çevrelerine yerleşir.

1389 yılında, Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt; Antalya ve çevresini Osmanlı topraklarına katar. Bu dönemde, surlarda fazla bir değişiklik olmaz. Bazı kapılar açılır, bazıları onarılır. Antalya, birinci dünya savaşına kadar, bir Osmanlı sancağı olarak görülür.1917-1921 tarihleri arasında, şehir, İtalyan’ların işgali altında kalır. 1921 yılında ise; Cumhuriyet hükümetine bağlanır.

Modern şehir; antik yerleşmenin üzerine kurulduğundan, Antalya’da antik çağ kalıntılarına çok az rastlanır.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk; 1930 tarihinde ilkbaharda, Antalya’ya ilk kez geldiğinde gördüğü; mavi deniz ve ardındaki dağların renk değişimlerini izlerken: ” Antalya, hiç şüphesiz ki Dünyanın en güzel yeridir ” sözünü söyler. Bu söz, halen: şehir girişinde, varyanttan inerken, görülmekte olup, gerek söyleyenin büyüklüğü ve gerekse şehrin büyüsü açısından, önem arz etmektedir.

00267s01

SERİK

Serik İlçemiz, önemli bir Pamfilya kenti olan Aspendos´u barındırmaktadır. Serik kenti M.S. II. yy. da Bergama Krallığı´na bağlı olarak bugünkü Yanköy yakınlarında bulunan “Sillion” (Koçhisar Tepesi) da ve Belkıs Köyünde (Aspendos) olmak üzere iki yerde kurulmuştur. İlk ismi bastığı sikkeler üzerinde de görüleceği gibi Esivediiys’dir. Persçe at ve kutsal yer anlamına gelen Aspa-at, Spanta sözcüklerinden türediği belirtilir. Çünkü Aspendos, antik dünyanın en iyi atlarını yetiştirmekle ünlüydü. Şehrin kurulusunun M.Ö 10.YY’a rastladığı tahmin edilmektedir. M.Ö.2.YY’in baslarından itibaren Romalıların hakimiyeti görülür. Şehir M.S. 7.YY’da Arap saldırılarına uğrar ve terk edilir. Aspendos Tiyatrosu, antik dünyadan bu güne kadar gelebilmiş en sağlam tiyatrodur. M.S.2.YY’da Aspendoslu Theodoros’un oğlu Mimar Zenon tarafından yapılmıştır. Tiyatro Curtius Kardeşler tarafından imparator Marcus Avrelius’a ithaf edilmiştir. Selçuklular zamanında tiyatro restore edilmiş ve kervansaray olarak kullanılmıştır. En önemli özelliği mükemmel akustiğin olmasıdır. Öyle ki, yere bırakılan metal para ya da yırtılan bir kağıdın sesini en üstteki oturma sırasından duymak mümkündür. Tiyatronun seyirci kapasitesi 15.000 kişidir. Mükemmel akustiğe sahip Aspendos Tiyatrosu, önemli sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmıştır
İlçemiz sınırları içerisinde bulunan Sillyon Antik Kenti, Aksu´nun 13 km kuzeydoğusunda Yanköy yakınlarındadır. Kent, Aspendos ve Perge yönünde, yüksekte duran bir plato üzerine, M.Ö. 14.yy.da kurulmuştur. Çeşitli uygarlıkları yaşayan kentten Selçuklular da yararlanmıştır. Stadyum, gymnazium, kuleler, Selçuklu Mescidi ve sahne kısmı yok olan bir tiyatro geriye kalan kalıntılardır.

1817 de yerleşim bölgelerinin çok aralıklı olması nedeniyle önceleri “Seyrek” adı ile anılmış, 1950 yıllarına doğru “Serik” olarak adlandırılmıştır.

 

Kaynak: http://www.gezi-yorum.net/antalya-tarihi-kurulus-oykusu/

Kaynak: http://serik.meb.gov.tr/www/serik-tarihcesi/icerik/5

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir