2018 Dünya Kupası ne zaman? Hangi maç var?

2018 FIFA DÜNYA KUPASI

Dünya Kupası bu yıl Rusya’da gerçekleştirilecek.
Dünya Kupası, birbirinden çekişmeli karşılaşmalara sahne olacak.
2018 Dünya Kupası ne zaman başlayacak
2018 Dünya Kupası’nda merak edilen detaylar.
2018 Dünya Kupası yıldız futbolcular kadar, yıldız adayı futbolcuların da kendisini göstereceği, futbol keyfinin doruklarda olacağı birturnuva olacak.
2018 Dünya Kupası, Rusya’nın 11 şehrinde oynanacak.
Mücadeleler için Rusya 12 yeni stadyum yaptı.
2018 Dünya Kupası maçları ne zaman oynanacak, turnuva ne zaman başlayacak?

DÜNYA KUPASI NE ZAMAN BAŞLAYACAK?

2018 Dünya Kupası grup maçları, 14 Haziran tarihinde başlayacak, 15 Temmuz tarihinde sona erecek.
Yarı final maçları 10-11 Temmuz tarihlerinde oynanacak.
Final 15 Temmuz Pazar günü 18.00’da oynanacak.
Son dört maç Saint Petersburg’daki Krestovsky ve Moskova’daki Luzhniki Stadyumlarında oynanacak.

Dünya Kupası açılış maçı 14 Haziran 2018 tarihinde 18:00’de Luzhniki Stadı’nda Rusya ile Suudi Arabistan oynanacak.

DÜNYA KUPASI GRUPLARI

A GRUBU: Rusya,Uruguay, Mısır, Suudi Arabistan
B GRUBU: Portekiz, İspanya, İran, Fas
C GRUBU: Fransa, Peru, Danimarka, Avustralya
D GRUBU: Arjantin, Hırvatistan, İzlanda, Nijerya
E GRUBU: Brezilya, İsviçre, Kosta Rika, Sırbistan
F GRUBU: Almanya, Meksika, İsveç, Güney Kore
G GRUBU: Belçika, İngiltere, Tunus, Panama
H GRUBU: Polonya, Kolombiya, Senegal, Japonya

DÜNYA KUPASI HANGİ KANALDA YAYINLANACAK?

Maçlar TRT1’ de yayınlanacak.

 

 

 

www.instagram.com/dunyakupasi_2018

 

11 Temmuz 2018 Çarşamba
 

 

  
 Dünya Kupası Sonuçlar
 

 

 

 

 

Maç Hangi Kanalda? Saat Kaçta?

 

Günlük Spor Programları

FIFA DÜNYA KUPASI maç programı ve puan durumu, Voleybol, basketbol, futbol, snooker, formula 1, moto gp, ralli, bisiklet, körling, masa tenisi, Canlı yayınlar.

Süperlig, 1.lig, İngiltere ligi, İspanya ligi, İtalya ligi, Almanya ligi canlı yayınları.

Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Antalyaspor, Bursaspor puan durumu ve maç programı.

Real Madrid, Barcelona, Bayern Münih, Manchester United, Manchester City, Chelsee, Atletico Madrid, Roma, Juventus, canlı yayını ve maç programı.

Hangi kanalda?

Saat Kaçta?

Hangi Maç var?

Maç kaçta diyorsanız cevabı burada..

FIFA Dünya Kupası 2018 Maçları TRT 1’ de yayınlanıyor.

 

www.instagram.com/gunlukmacprogrami

 

11 Temmuz 2018 Çarşamba

 

 

 

 

 Sonuçlar
 

 

  

 

 

 

ACUN ILICALI

ACUN ILICALI
Acun Ilıcalı (d. 29 Mayıs 1969, Edirne), Türk yapımcı ve sunucu. Acun Medya’nın kurucusu ve sahibidir.
YAŞAM ÖYKÜSÜ
Acun Ilıcalı, Ergün ve İlknur Ilıcalı’nın ikinci oğulları olarak, 29 Mayıs 1969’da Edirne’de doğdu. Ömer Cenker acun-ılıcalıIlıcalı adında bir ağabeyi olan Ilıcalı’nın ailesi Erzurum’un Ilıca ilçesindendir. İlkokul ve ortaokul hayatı Edirne İstiklâl İlköğretim Okulu’nda geçmiştir.Kadıköy Maarif Koleji orta bölümünü ve Kadıköy Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nin İngilizce öğretmenliğibölümünü kazanmıştır. Fakat o okulda okumayıp, televizyonculuğu seçmiştir.

2005 yılında, 36 yaşında vergi rekortmenleri arasına girdi.
2011 vergilendirme döneminde gelir vergisi listesine konuşmacı, sunucu gibi faaliyetlerden oluşan geliri için 2 milyon 836 bin 191 lira gelir vergisi tahakkuk ettirilen Acun Ilıcalı listeye 62. sıradan girdi.[1]
On dokuz yaşında evlenmiş ve bu evlilikten Banu adında bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Yirmi bir yaşındayken, kızı doğduktan dokuz ay sonra ailesini kaybetmiştir. Daha sonra ilk eşinden boşanmıştır.[2] İkinci evliliğini ise 2003 yılında Zeynep Ilıcalı’yla yapmıştır ve bu evliliğinden ise Leyla ve Yasemin adlarında iki kız çocuğuna sahiptir.2013 yılında ise sevgilisi Şeyma Subaşı’ndan Melisa adında bir kız çocuğu olmuştur.
KARİYER
1995 yılında bir kot dükkânı açarak ticarete atılmış; fakat iflas etmiştir. Bir arkadaşı vasıtasıyla İlker Yasin’le tanışan Ilıcalı, futbol bilgisiyle onu etkilemeyi başarınca denenmek üzere işe alınmıştır. Beşiktaş muhabiriyken futbolcularla samimi olup özel röportajlar yapmayı başarınca yıldızı parlamış ve daha sonra Şansal Büyüka’nın ekibine transfer olmuştur. Televole’nin spor magazin programı olduğu yıllarda bu program içerisinde kendine ait bir bölüm sunmaya ve bu bölüm dâhilinde dünyayı dolaşmaya başlamıştır. Ardından bu bölümü 2002 yılında Acun Firarda adı altında ayrı bir program yaparak sunmaya devam etmiştir. Bu kapsamda yüz beş ülke gezmiştir[1]. 2005 yılında Acun Medyaadlı prodüksiyon şirketini kurmuştur; Fear Factor, Survivor Kızlar – Erkekler, Survivor Türkiye – Yunanistan, Survivor Aslanlar – Kanaryalar, Var mısın Yok musun, Devler Ligi,Yetenek Sizsiniz, Yok Böyle Dans, Survivor Ünlüler – Gönüllüler ve O Ses Türkiye programlarının yapımcısı, jürisi ve sunucusu olmuştur. Ayrıca Uğur Dündar’ın sunmuş olduğuYoksa Rüya mı? ve Behzat Uygur’un sunmuş olduğu Söyle Söyleyebilirsen programlarının yapımları da Acun Ilıcalı tarafından gerçekleştirilmiştir.Yine 2014 yılı yeni sezonda izleyicisiyle buluşmaya hazırlanan Ütopya adlı bir yarışmaya imza atmıştır. Ayrıca başta Türkiye’deki üniversiteler olmak üzere, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde stand-up gösterileri yapmıştır; bu gösterilerinde meslek hayatı boyunca başına gelenleri mizahi bir dille izleyicilere aktarmıştır. 2014 yılında TV8 adlı kanalı satın almıştır. TOBB Genç Girişimciler Kurulu Üyesidir.[3]
ÖDÜLLERİ
• En İyi Erkek Sunucu Altın Arılar Ödülü
• Ilıcalı, 2007 yılında Kadıköy Maarif Koleji ve Anadolu Lisesi Mezunlar Derneği tarafından Kristal Martı ödülüne layık bulunmuştur.
KAYNAK;http://tr.wikipedia.org/wiki/Acun_Il%C4%B1cal%C4%B1

Televizyon Reklamlarının Topluma Etkileri

televizyonun-cocuklara-etkisi  Bu günlerde televizyon izleyen kesimde ciddi artış görülmektedir. Bu artışla birlikte televizyondan ve tanıtımlardan etkilenme düzeyi de yükselmiştir. Sorun şu ki bu etkiler genelde kötü sonuçlar doğurmakta, bilinçaltında olumsuz etkilere yol açmaktadır.
Televizyon reklamları yalnızca ticari bir unsur olarak yansıtılmamaktadır. Şovların, programların arasına sıkıştırılarak görsellik ve dikkat çekicilik kazandırılır. Bir diğer taktik de uzmanların çalışmalarında ünlü, sevilen yıldızları, tiyatro sanatçılarını, şarkıcıları vs. oynatmasıdır. Böylece tv izleyicilerinin ilgisini ve güvenini kolayca kazanabilir. Çalışmalar ve araştırmalar bu mecranın izleyicileri üzerinde çok büyük etkisi olduğunu göstermektedir. Örneğin gençler sudan çok gazlı ya da alkollü içecekleri tüketmektedir. Çünkü bu filmlerin etkisi bu yöndedir. Bir diğer örnek ise çocukların tanıtımlarda sürekli gördükleri abur cubura olan ilgisidir.

Televizyon reklamlarının kadın erkeğin yaşamındaki etkisi de ayrı bir boyuttur. Tanıtımlarda kusursuz, zayıf… kadınları görenler böyle olmak uğruna hayatlarında düzeni değiştirebiliyorlar ya da ekranda görülen yakışıklı, kaslı erkeklerin etkisinde kalıp kendinden hoşnutsuz kalma durumları söz konusu olabiliyor. Bazı filmlerin kadınları cinsel bir obje olarak göstermesi de toplumda kadınlara karşı olumsuz bir etki yaratmaktadır.

Kısaca televizyon reklamları çocuklardan yetişkinlere kadar herkesi kapsayan bir etki ağına sahiptir. Bu mecranın filmleri, ürünlerin özelliklerinden çok, insanların sahip olduklarının eksikliği üzerine dikkati çekmektedir. Dolayısıyla, tüketiciler bir ürünü kendine has özelliği ya da değeri için değil kendilerini daha iyi ve güzel hissetmek için almaktadırlar.

 

GEÇMİŞ GELECEK ARASINDA BİR MAKİNE

                                    ZAMAN MAKİNESİ

ZMJet Lag; Zaman genleşmesi olarak bilinen etki, iki gözlemcinin birbirlerine göre hareket etmeleri durumunda meydana gelir. Günlük yaşantımızda bu tuhaf zaman çarpılmalarını gözlemleyemeyiz, çünkü bu etki ancak, hareketin ışık hızına yakın hızlarda olması sırasında belirgin hale gelir. Uçakların ulaştığı hızlarda bile, tipik bir yolculukta meydana gelen zaman genleşmesi birkaç nanosaniye kadardır. Bununla birlikte atom saatleri bu kaymayı kaydedecek kadar hassastırlar ve hareket sonucunda zamanın gerçekten de uzadığını onaylarlar. Dolayısıyla geleceğe yolculuk, şimdilik nispeten heyecan vermekten uzak miktarlarda da olsa, kanıtlanmış bir gerçektir.

Gerçekten gözle görülür zaman çarpılmalarını gözlemleyebilmek için, günlük deneyimler dünyasının ötelerine bakmak gerekir. Atomaltı parçacıklar, büyük hızlandırıcı cihazlarla neredeyse ışık hızına yakın hızlara ulaştırılabiliyorlar. Bu parçacıklardan muonlar gibi bazıları belli bir yarılanma ömrü ile bozunduklarından içsel bir saate sahiptirler. Einstein’in görelilik kuramına uygun olarak, hızlandırıcılar içinde yüksek hızlarda hareket eden muonlar, sanki ağır çekimde bozunuyormuş gibi gözlemlenirler. Bazı kozmik ışınlar da şaşırtıcı zaman çarpılmalarına maruz kalırlar. Bu parçacıklar ışık hızına o kadar yakın seyrederler ki, onlar açısından bakıldığında, dünya zamanına göre on binlerce yıl gibi gözükmesine rağmen, dakikalar içinde galaksiyi kat ederler. Eğer zaman genişlemesi olmasaydı, bu parçacıklar buraya hiçbir zaman varamazlardı.

Hız, zamanda ileri sıçramanın bir yoludur. Kütle çekimi ise bir diğer yolu. Einstein genel görelik kuramında kütle çekiminin zamın yavaşlatacağı öngörüsünde bulunmuştu. Saatler tavan arasında, dünyanın merkezine daha yakın olan ve dolayısıyla daha derin bir kütle çekim alanı içinde bulunan bodrum katına göre birazcık daha hızlı çalışırlar. Benzer şekilde, uzaydaki saatler, yerdekilere göre daha hızlı çalışırlar. Yine bu etki de çok küçüktür. Fakat, hassas saatler yardımıyla doğrudan ölçülmüştür. Hatta bu zaman çarpıtma etkileri Küresel Konumlandırma Sistemleri’nde dikkate alınmak zorundadır. Eğer dikkate alınmazsa, gemiciler, taksi sürücüleri ve uzun menzilli füzeler kendilerini rotalarından kilometrelerce sapmış halde bulabilirler.
ZM1
Bir nötron yıldızının yüzeyinde kütle çekimi öyle güçlüdür ki, zaman burada, dünyaya göre yaklaşık yüzde 30 daha yavaş akar. Böyle bir yıldızdan bakıldığında buradaki olaylar hızlı biçimde ileri sarılan bir filmin görüntüsüne benzer. Bir kara delik ise zaman çarpıklığının en uç noktasını temsil eder. Deliğin yüzeyinde zaman, dünyaya göre durmuş haldedir. Yani bir kenarından kara deliğe düşecek olursanız, sizi yüzeyine doğru çektiği o kısa süre içerisinde evren tüm sonsuzluğunu yaşar ve bitirir. Dolayısıyla kara deliğin içindeki bölge, dışarıdaki evren söz konusu olduğu sürece, zamanın sonunun da ötesindedir. Eğer bir astronot bir kara deliğin çok yakınına yaklaşıp parçalanmadan geri dönebilirse- ki bu çok uzak bir olasılıktır- geleceğe oldukça uzun bir sıçrama gerçekleştirebilir.

 

KAYNAK:http://www.gelisenbeyin.net/zaman-makinesi.html

YUNAN MİTOLOJİSİ

Yunan mitolojisi, eski Yunanların inançlarını, yaşadıkları şiddetli fırtınaları, volkanları, depremleri yansıtan hikayelerdir. Yunan mitolojisi, nesilden nesile ağızdan ağıza yayılan efsanelerdir bu yüzden anlatılanlar çeşitlilik gösterir.

   Dünyanın Yaratılışı: Tanrıların Savaşı Yunanlara göre, her şeyden önce derin bir kaos vardı. Var olan sadece geceydi, ötesi boşluk, sessizlik, sonsuzluk ve karanlıktı. Sonra, her nasıl olduysa, aşk ışık ve gündüzle geldi. Onunla beraber, Gaea, yani dünya çıkageldi. Kısa bir süre içerisinde, Gaea, kendi başına Uranüs’ü (cennet) yarattı. Uranüs, Gaea’nın her şeye ortak olan bir arkadaşı oldu ve beraber yeni tanrıları yarattılar. Fakat Uranüs çok kötü bir baba ve kocaydı. Kendi çocuklarından nefret ederdi. Bu durum Gaea’yı çok kızdırıyordu ve bir gün, en genç tanrı olan Cronus babasının tahtını ele geçirdi. Dünya’nın en güçlü tanrısı Cronus’tu. Kendi kız kardeşi Rhea ile evlenen Cronus, babasının tahtını ele geçirdiğini unutamıyor, kendi çocuklarının da onu bir gün alt edebileceğinden korkuyor ve bu durum onu her geçen gün daha hırslı hale getiriyordu. En sonunda çocuklarını diri diri yemeye karar verdi. Rhea, çocuğunu doğurunca onu Cronus’a götürür, onları yemesini izlerdi. Fakat tanrılar ölümsüzdü, sonsuza kadar Cronus’un midesine hapis olmuşlar, orda büyümeye devam ediyorlardı.

Bu durumdan bıkıp usanan Rhea, son doğurduğu çocuğu Zeus’u Cronus’a teslim etmedi, onun yerine kocasına bir taş götürdü. Hiç bakmadan taşı midesine indiren Cronus, bir çocuğunu daha alt ettiğini düşünüyordu. Fakat Zeus bir mağarada diğer canlılar tarafından yetiştiriliyordu.
Yıllar sonra gücünü toplayan Zeus, babasına savaş açtı ve kardeşlerini sürdükleri hapis hayatından kurtardı. Artık Yunan Mitolojisi yeni tanrıları ve tanrıçalara sahipti: Olimpuslular

                             Olimpuslular

ol

Zeus, en güçlü tanrı ve lider olmasına rağmen, kardeşlerine yetkiler vermiştir. Zeus, Poseidon, Hades, Hera ve Demeter Cronus’un öz altı çocuğudur. Diğer olimposlular Zeus’un çocuklarıdır fakat nasıl doğdukları bilinmemektedir. Hades hariç her tanrı, Olimpus adı verilen dağda yaşamaktadır. Cronus’un kızları ve oğulları olan Olimpuslular ve onların çocukları mitolojinin merkezini oluşturmuşlardır ve her birinin kendine özgü önemli özelliği vardır.

1) Zeus
Babasını alt ettikten sonra, Zeus sadece Olimpusluların değil bütün evrenin hakimi olmuştur. Şimşek ve kartal onun simgesidir. Zeus istediği kişinin kılığına bürünebilir bunun sayesinde pek çok savaş kazanmıştır.

2) Poseidon
Zeus’un erkek kardeşi ve denizlerin tanrısıdır. Poseidon, aynı zamanlarda depremler de yaratabilir. Üç dişli mızrak Poseidon’un simgesidir. Poseidon’un denizleri ve atları yarattığı söylenir.

3) Hades
En büyük kardeş olan Hades, Zeus’un oyunları sonucunda yeraltında yaşamaktadır ve oranın tanrısıdır. Antik Yunan yasalarına göre, yaşı büyük olan her konuda bir avantaja sahiptir. Bu duruma göre, tahtın sahibi hadesti. Fakat Zeus’un ısrarları sonucunda, 3 erkek kardeş, Hades, Zeus ve Poseidon, kibrit çöplerini çekmeye karar verdiler. Zeus bir oyun sonucu en kısa çöpü Hades’e çektirip, onu Tartarus (evren)’in derinliklerine yollamıştır.

yun2

Hades’in kurallarına göre eğer yalnız bir genç kız, kendi başına kırlarda çiçek toplarsa çok büyük bir felaket meydana gelecek demektir. Bir gün, Persephone adında bir genç kız, kırlarda çiçek toplamaktadır. Karanlıktan uzanan siyah bir el, genç kızı yerin altına çekmiştir. Kötülerin ve Ölümün tanrısı Hades, kraliçesini seçmiş bulunmaktadır. Hadesle Persephone’nin anlaşmasına göre, Persephone yılın altı ayını yerin üstünde, diğer altı ayını ise yerin altında yaşamaktadır. Hades ne kadar zengin olsa da, çok fazla görünen bir tanrı değildir. Üç başlı bir köpek onu korur. Bir gün Poseidon Hades’i utandırmak için mızrağı ile yere vurduğunda, depremler sayesinde yer yarıldığından Hades’in çirkin yeraltı ülkesi görülmüştür. İntikamı seven Hades’in, 70.000 kişilik ölüler ordusu ile Atlantik denizini kuruttuğu söylenir.

4) Hera
Hera, Zeus’un karısıdır ve doğal olarak Tanrıların kraliçesidir. Hera’nın sembolü tavuskuşudur. Evliliğin ve doğumun tanrıçasıdır.

5) Hestia
Hestia diğer tanrılar ya da tanrıçalar kadar önde olan bir tanrı değildir. Hestia huzurun tanrıçasıdır. Eğer evinizde bir huzur, ailenizde bir mutluluk varsa Hestia sizi kutsamış demektir.

6) Demeter
Hestia gibi, Demeter’de diğer tanrı ve tanrıçaların gölgesinde kalmıştır. Demeter, yaşamın en önemli varlığının, tahılın tanrıçasıdır.

7) Athena

yu3Athena, bilgelik tanrıçası olarak bilinir. Athena direkt olarak savaşlarla ilişkilendirilmese de, yine de yunan savaşlarında bulunmuştur. Diğer mitolojik tanrılar gibi, Athena’nın doğumuyla ilgili ilginç söylentiler vardır. Bunlardan biri, Athena’nın Zeus’un kafasından doğduğudur.

8) Apollo
Apollo çok popüler bir tanrıdır ve doğruluk ve kehanet tanrısı olarak bilinir. Yunan kralları için, apollo’yu her savaştan sonra ödüllendirmek artık normal hale gelmiştir. Her ne kadar Apollo’nun sembolü yay olsa da, genellikle lir ile resmedilir.

9) Hermes
Hermes, tuhaf görünen bir tanrıdır. Kafasına tas gibi bir kanatlı kask takar. Buna ek olarak, sandaletlerinde de kanatlar vardır ve bir asa taşır. Hermes, Tanrı’nın habercisidir. Kanatlardan anlaşılacağı üzere, Hermes bir yerden bir yere hızla gidebilir.

10) Artemis
Hestia ve Demeter gibi, Artemis de gölgede kalan tanrılardandır. Av tanrıçasıdır ve vahşi doğayı temsil eder.

11) Afrodit
Afrodit, aşkın ve güzelliğin tanrıçasıdır. Uzun sarı saçları ve inanılmaz güzelliği Rönesans döneminde bile kendini göstermiştir. Afrodit’e aşık olan krallar birbirileri ile savaşmışlar ve pek çok krallık yıkılmıştır.
12) Dionysus
Dionysus, şarap ve festival tanrısı olarak bilinir. Hayatın sürmesi için diğer tanrılar kadar çok önem arz etmeyen bir tanrıdır. Günümüzde, Yunanistan’da hala Dionysus adına festivaller düzenlenmektedir.

 

 

Yunan Mitolojisinin Tarihçesi

KLAVYEDE BİR TARİH ARANIYOR; ENİAC

                                                                                         ENİAC

eniacİnsanoğlunun ilk hesap makinesi abaküsdür ve abaküse benzeyen ilk araçlar bundan 3,000 sene önce kullanılmıştır. Otomatik hareketlerden yararlanan ilk toplama makinesini Blaise Pascal geliştirmiştir. Pascal bu makineyi tasarlarken, bir tarafa doğru döndürülen dişli çarkların hareketinden faydalanmıştır. Daha sonra Leibniz aynı prensiple çarpma işlemi de yapabilen bir makine daha geliştirmiştir.

Hesaplamada elektronik sistemin öncüsü İngiliz bilim adamı Charles Babbage’dir. Babbage’nin Analitik Motor adını verdiği cihaz, belli bir programlama içinde hesapları otomatik olarak yapabilmekteydi.

Gerçek anlamda bilgisayarlar, 1941 yılında Berlin’de Kondrad Zuse tarafından geliştirilmiştir. Onun yaptığı bilgisayar, elektron lambalarından oluşuyordu ve aynı yıllarda Busines Machines Corporation adlı firmanın yaptığı otomatik bilgisayardan çok daha hızlı çalışıyordu.

1946’da, Amerikalı J. Presper Erchert ve Jn W. Mauchly, yüksek işlem hızına sahip tam elektronik ilk sayısal bilgisayarı geliştirdiler. 17,500 civarında elektron tüpü, 1,500 röle, 70,000 direnç ve 10,000 kondansatörden oluşmuş 30 ton ağırlığındaki bu dev makine, on haneli 5,000 sayıyı bir saniye içinde toplayabiliyordu.eniac1

Sonraki yıllarda inanılmaz bir süratle geliştirilen bilgisayarlar, bilgiyi çabuk ve doğru bir şekilde işleme ve saklama özellikleri nedeniyle, kısa sürede günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiler. Bilgi üretimi ve dolaşımı hızlandı. Bu gelişmeler sayesinde, bir toplumun bütün bireylerinin bilgiye kolayca ulaşmaları ve onu tüketmeleri mümkün oldu.

Bilgi toplumunun oluşumunu hızlandıran bu gelişmelerin yanı sıra, basımevlerinden uzay gemilerine kadar hemen bütün makine ve araçların kontrolünü de bilgisayarlar üstlenmeye başladı. Böylece insanlar uzun süre alan ve oldukça karmaşık olan yorucu ve bıktırıcı işlerden kurtuldular.

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAK: http://www.gelisenbeyin.net/bilgisayarin-icadi.html

SU SAMURU

                           SU SAMURU

     Su samuru (Lutra lutra), sansargiller familyasından, nehir ve göl kıyılarında yaşayan etçil bir memeli. Su kenarlarında kazdığı çukurlarda yaşar. Yuvası karada olmakla beraber girişi su altındandır. İçini kuru yaprak ve yosunlarla döşer. Ayrıca havalandırma deliği de bırakır.images

Uzun silindirik gövdeli, yassı kafalı, uzun bıyıklı, küçük kulaklıdır. Ayakları kısa, beş parmaklı ve kısmen perdelidir. Çoğunun rengi koyu kahverengidir. Su geçirmeyen sık tüylü postları kürkçülükte kıymetlidir. Suda ustalıkla yüzer. Balık, kurbağa avlar. Kuş, yumurta ve fare de yer. Özel eğitilmiş köpeklerle avlanır. Suya dalarken burun ve kulak deliklerini kapatır. Yassı kuyruğunu dümen olarak kullanır. Kuyrukla beraber 1,5 metre boy ve 15 kg ağırlıkta olanları vardır. Kuyruk altı bezlerinde yağlı ve kokulu bir madde ifraz eder.

Su samurlarının çok çeşitleri varsa da aralarındaki fark çok azdır. Bazı ülkelerde balıkçılar tarafından ehlileştirilerek balık avında kullanılır. Çoğunlukla yalnız dolaşır ve gece avlanır. Oynamayı ve suda sırtüstü yüzmeyi çok sever.su-samuru

Amerika’nın kuzey okyanus kıyılarında yaşayan deniz samurunun (Lutax lutris) derisi gayet makbul ve kıymetlidir. Çok avlandığından nesli tükenme tehlikesi geçirmektedir. Kanunlarla korunmaya çalışılmaktadır. Gerçek bir su hayvanıdır. Suda yavrular, suda uyur ve suda beslenir. Karaya seyrek çıkar. Uzunluğu 120 ve kuyruğu 30 cm’dir. Ağırlığı 40 kg’ı bulur. Kıymetli kürkü koyu boz renktedir. Çoğunlukla deniz kestanesi, midye, istiridye, mürekkepbalığı ve salyangozlarla beslenir. Rahatça 30 metre derine dalar. Suyun yüzüne çıkınca sırtüstü yatarak avını midesinin üstüne koyar. Göğsüne yerleştirdiği yassı bir taşa vurarak kabuklarını kırar. Araç kullanabilen nadir hayvanlardandır.

Her yıl tek bir yavru yavrular. Sırtüstü yüzerken yavrusunu emzirir. Avlanacağı zaman yavruyu yosunlar arasında gizler. Günümüzde neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya.

Familyasıindir (1)

Sansargiller (Mustelidae).

Yaşadığı yerler

Avrasya ve Kuzey Afrika‘da ağaçlı su kenarlarında. Amerika‘ya mahsus türler de vardır.

Özellikleri

Boyu 80, kuyruğu 45 cm’dir. Postu koyu kahverengidir. Parmak araları perdelidir. İyi yüzer. Ömrü: 12 yıl kadar.

Çeşitleri

Avrupa su samuru, Kanada su samuru, Brezilya su samuru, Hint su samuru, tırnaksı su samuru, küçük tırnaklı su samuru, deniz samuru

 

http://tr.wikipedia.org/wiki/Baya%C4%9F%C4%B1_su_samuru

KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ

                                                           KÜRESELLEŞME

    Küreselleşme ülkeler arasındaki ekonomik,siyasi,sosyal ilişkilerin yaygınlaşması ve gelişmesi,ideolojik ayrımlara dayalı kutuplaşmanın çökmesi,farklı toplumsal kültürlerin,inanç ve beklentilerin daha iyi tanınması,ülkeler arasındaki ilişkilerin yoğunlaşması gibi farklı görünen ancak birbirleriyle bağlantılı olgular içerdiği, bir anlamda maddi ve manevi değerlerin ve bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin milli sınırları aşarak dünküreselleşme-nedirya çapına yayılması olarak tanımlanmaktadır.

     Küreselleşme yeni bir olgu değil bugün üçüncüsü evresi yaşanıyor.

  Küreselleşmenin bu evrelerini inceleyecek olursak birinci küreselleşme 1490 yılında merkantilizmin etkisiyle yaşanmış ve sömürgecilikle sonuçlanmıştır,ikincisi 1890 yılında sanayileşme ve onun doğurduğu gereksimler sonucunda yaşanmış ve sömürgecilik emperyalizme dönüşmüştür,

   Üçüncü küreselleşme ise 1970 yılında çok uluslu şirketlerin doğması,1980’lerde iletişim devriminin yaşanması ve son olarak 1990 yılında SSCB’nin yıkılması ve batının rakibinin kalmamasıyla yaşanmaya başlanmıştır.

   Yaşadığımız son küreselleşme bilgi işlem,iletişim ve üretim örgütlenmesindeki büyük değişim ile bağlantılıdır.kuresellesme

 Yaşanan siyasal,ekonomik,kültürel ve sosyal gelişmeler küreselleşmenin birleşenlerini oluşturmaktadır.Bu bağlamda SSCB’nin yıkılması ile ABD’nin ve batının ekonomik ve siyasal anlamda dünya üzerindeki egemenliği arttırması ,çok uluslu şirketlerin dünya ekonomisindeki etkilerinin artması, finans piyasalarının uluslararası hale getirilmesi,iletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişip yaygınlaşması ,yerel değerlerin sınırlarını aşması küreselleşmenin bileşenlerini tamamlar niteliktedir.

 Küreselleşme olgusunun etki alanlarını beş farklı boyutta incelemek mümkün ;

· Ekonomik Küreselleşme

· Siyasi Küreselleşme

· Sosyo-Kültürel Küreselleşme

· Coğrafi ve Ekolojik Küreselleşme

· Teknolojik Küreselleşme

1.) Ekonomik Küreselleşme ve Sonuçları

  Son yüzyıl içinde dünya ticaretindeki gelişme ve büyümeler küreselleşmenin en çok göze çarpan yönüdür.Dünya ekonomisinde 1970’li yıllardan itibaren istikrarlı büyümeden uzaklaşma,büyüme hızında düşme,makineleşmeyle birlikte işsizlik, yoksulluk artmaya başlamıştır.Ekonomi ve ticarette milli devletlerin etkinlikleri ve denetimleri azalmış,uluslar arası şirketlerin dünya ekonomisindeki etkinlikleri artmıştır.1970’li yıllardan önce uluslararası ekonomik ve ticari faaliyetler çoğunlukla mal ve hizmetlerin uluslar arasında değişimi biçiminde yaşanırken,1970’lı yıllar itibariyle sermayenin küresel sistem içerisindeki hareketinin önemi giderek artmaya başlamıştır.Bu sistem değişikliğindeki temel aktörler uluslararası şirketler ve yabancı sermaye yatırımlarına dahil olan uluslararası kuruluşlardır.Bir şirketin uluslararası kuruluş sayılabilmesi için ürünlerini sınır aşırı ülkelere satması yeterli değildir,ekonomik faaliyetlerinin bir bölümünü yatırım yapmak suretiyle başka ülkelere taşımış olması gerekmektedir.

  Küreselleşme zengin ile yoksul arasındaki uçurumu daha da arttırmıştır.1960 yılında dünyanın en zengin yüzde 20’si ile en yoksul yüzde 20’si arasındaki gelir uçurumu 1/30 iken bu oran 1990 yılında 1/60’a ,2000 yılında ise 1/75’e yükselmiştir.Son 10 yılda sanayileşmiş ülkelerdeki yüksek ücretliler grubunun gelirlerinde daha da artış yaşanırken,daha fazla sayıda aile sosyal güvenceden mahrum kalmış,ücretleri gerilemiş ve daha da yoksullaşmışlardır.

 Dünya bir taraftan küreselleşirken bir taraftan da bölgeselleşmektedir.Ülkeler arası ekonomik,siyasal,kültürel,teknolojik bağların artması aralarındaki işbirliğini arttırmıştır.(4)

    Dünya Ticaret Örgütü(WTO),Uluslararası Para Fonu(IMF),Birleşmiş Milletler(UN),Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı(OECD),Uluslararası Ticaret Odası(ICC),Dünya Ekonomik Formu(WEF),Kuzey Atlantik Paktı(NATO),Dünya Bankası(WB) küresel oluşumlardır,Avrupa Birliği(EU),Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması(NAFTA),Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği(ASEAN),Afrika Birliği bölgesel oluşumlardır.

29022012220643

   G-7 ülkelerinin dünya ticaretindeki payları %52’dir,dünya GSMH’ nın %65’ni üretmektedirler.Bu tabloda görüyoruz ki G-7’ler dünya ekonomisine yön verirken,daha da gelişmektedirler.Küreselleşme gelişmiş ülkelere daha da zenginleşmeyi vaat ederken,zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasındaki uçurumu daha da açıyor.

http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/211/kuresellesmenin_boyutlari_ve_etkileri

1 2 3 9