KORKUTELİ GÖÇERLER KÖYÜ

korkuteli

KORKUTELİ

Antalya Körfezi’ni Ege Bölgesi’ne bağlayan yolun üzerinde kurulmuş olan Korkuteli İlçesi’nin antik çağdaki adının İsinda olduğu biliniyor. İlçenin batısındaki Alaaddin Mahallesi’nde, İsinda’ya ait kalıntılar mevcuttur. Yöredeki birçok yer adının antik öğeler taşıması da bölgenin geçmişi hakkında önemli ipuçları vermektedir. Son yıllarda bölgeye, Batı Toros Dağları’ndaki yaşamı tanıtmaya dönük birçok tur düzenlenmektedir. Antalya ve yöresindeki konaklama tesislerinden başlayan bu turlar, antik yol güzergahlarını izleyerek Korkuteli, Elmalı üzerinden Finike, Demre, Kaş, Kalkan, Fethiye’ye ulaşmaktadır. Yörenin özgün üretim ve yaşam koşulları ve taş, ahşap ve kerpiç ağırlıklı mimarisi, burasını diğer kıyı bölgelerine göre daha ilginç kılan öğelerdir.
Korkuteli, günümüzdeki adını, 16. yüzyıl başlarında bölgede vali olarak görev yapan Osmanlı Sultanı II. Beyazıt’ın oğlu Şehzade Korkut’tan alır. Daha sonra kardeşi Yavuz Sultan Selim tarafından katledilen Korkut’un saklandığı mağara, ilçenin batısında, 2300 metre yükseklikteki Rahat Dağı’ndadır. Aynı yıllarda yaşanan bir başka olay, Anadolu’da bütün çağlar boyunca en kapsamlı halk ayaklanmalarından biri olan ünlü Şah Kulu Ayaklanması’dır. Bu ayaklanma Korkuteli’nin 20 km kuzeyindeki Büyükköy-Yalınlı yakınlarındaki bir mağarada başlar ve tüm Anadolu’ya yayılır. Korkuteli’nin görülmesi gereken tarihi yapılarının başında Alaaddin Medresesi gelir. Medrese, kentin batısında, İsinda olduğu belirlenen yerde, antik bir yapının kalıntı ve kitabeleri kullanılarak inşa edilmiştir.

göçerler köyü

GÖÇERLER KÖYÜ

Kulaktan kulağa dolaşan bilgilere göre;Osmanlı İmp.döneminde yapılan ilk nüfus sayımının yaz aylarında yapılması nedeniyle(Göçebe yörük köyü yaylası;kışları Antalya Merkez’de GöçerlerKöyü adıyla kışı geçirip,yaz aylarında tekrar yaylalamak amacıyla çıktıkları zamanda yapılmış olması) sayımı yapan görevli kişiler Elmalı’dan geldikleri için köy adına orada rastlanmaktadır.İlk nüfus kayıt bilgileri ve tapulama bilgilerine Elmalı’dan ulaşılmaktadır.Köyün kuruluşundan beri bilinen belli başlı sülaler şunlardır:Koca Sarılar(soyadı kanunu ile bu sülale GÖÇERİve DEMİRKIRAN soyadları), Akçalar sülalesi (AK), Kara Mustafalar(HAYYAR),Neferler(soyadı kanunu ile COŞKUN,ADANIR,BERİK), Sulular sülalesi(Soyadı kanunu ile bu sülale DOĞAN)Zeybekler(soyadı kanunu ile SEVİNÇ;SEVİM),Çolaklar sülalesi(CENGİZ)Çıraklar sülalesi(ALKAN,ALDEMİR) Karaaliler(AKDENİZ) Fethiye Bekçiler’den gelen Çalık Mehmet (bu köyden evlenerek) sülalesi(ÖZALP) Konya Aladağ’dan gelerek köye yerleşen Hacı İmamlar sülalesi(soyadı kanunu ile ACAR,AÇAR,ÖZCAN, FİDAN) belli başlı sülalelerdir.Tarihi rivayetlere göre küçük baş hayvancılık,büyük baş hayvancılık,devecilik ve kendilerine yetecek kadar ekim dikim işleriyle uğraşan tipik bir Anadolu köyüdür.Bu köye yerleşme sebepleri dere,tepe,ardıçlık,hayvanların yiyebileceği bol otluk ,her deresinden hayvanlarını sulayacak kadar küçük kaynak sularının akması(son 30-40 yıldır kuraklık nedeniyle artık su akmayan dereler),kendilerine yetecek kadar topraklı arazilerinin olması havası ve ikliminin hayvancılığa uygun olmasıdır.Bir rivayete göre köye ilk yerleşenin Göçeroğlu adında birinin yurt edinmesi nedeniyle Göçerler Köyü adının verildiğidir.

Kaynak: http://bsongur3.blogcu.com/korkuteli-ilcesinin-tarihi-ve-sehzade-korkut-ismi/8238308

Kaynak:  tr.wikipedia.org/wiki/Göçerler,_Korkuteli

 

 

DİNOZORLAR

dinozorlar

Eski Yunanca kökenli olan dinozor sözcüğünün anlamı, “korkunç kertenkele”dir. “Deinos” korkunç, “saurus” kertenkele demektir. Dinozorlar 100 milyon yıldan fazla bir zaman kara hayatına egemen olmuş hayvanlardır. Dinozor, Yunancada  korkunç kertenkele anlamına gelen iki sözcüğün birleştirilmesinden oluşturulmuştur. Bunun nedeni, geçmişte bilim adamlarının dinozorları bir cins kertenkele sanmalarıdır. Türkçede yaygın fakat yanlış olarak dinozor diye yazıldığı da olur. Dinozorlar yeryüzünde ilk kez 200 milyon yıl önce göründüler. 65 milyon yıl önce ise, çok sayıda dinozor türünün nesli tükenmişti. Yeryüzünde çok sayıda dinozor türü bulunmaktaydı. Bunlardan kimi bitkilerle beslenirken, kimi et yiyordu. En kalabalık otçul dinozor türleri, apatosaur ve brachiosaur idi. Bunlar gelmiş geçmiş en büyük hayvanlardı. Örneğin apatosaur 30 ton ağırlık ve 21 metre uzunluğa ulaşabiliyordu. Diğer otcul dinozorlar, kendilerini etcil dinozorlardan korumaya yarayacak özel silahlara sahipti. Örneğin triceratop başında üç boynuz taşırken, ankylosaur çıkıntılı kemiklerle korunuyor, stegosaur’un kuyruğunda ise sivri dikenler bulunuyordu.

Etçil dinozorlar, tıpkı insanlar gibi arka ayaklarının üzerinde yürüyorlardı. Tyrannosaur, Carnotaurus gibi bazıları son derece büyükken, compsognathus (yaklaşık 5,5 kg ve 60 cm) gibileri de son derece küçüktü. Bunların daha sonra kuşlara evrimleştiği düşünülür. İlk kuşlardan biri archaeopteryx idi ve kısmen dinozora benziyordu. Dinozorlarla aynı dönemde pterosaurs gibi uçabilen sürüngenler de vardı, ama bunlar dinozorlarla çok yakından ilgili değildi. Aynı zamanda ichthyosaur ve pleisiosaur gibi çok sayıda yüzebilen sürüngen de vardı. Ama bunlar da dinozorlarla yakın bir ilintiye sahip değillerdi.

Dinozorlar, yıllardır soğukkanlı, aşırı büyümüş kertenkeleler olarak tanınmıştır. Son yıllarda yapılan incelemeler, davranışları hakkında kıymetli bilgiler ortaya çıkarmıştır. Bu bilgiler, 1978 yılında jeolog Jack Horner ile Bob Makela’nın ABD’de Montana’da 80 milyon yıl kadar önce fosilleşmiş 15 dinozor yavrusunu barındıran taşlaşmış bir yuvayı keşfetmesiyle elde edildi. Bu keşiften sonra iki jeolog her yıl bu bölgede kazılarına devam ederek, çeşitli devrelerinde iken fosilleşmiş birçok dinozor fosili ihtiva eden on kadar yuva ve yüz kadar da dinozor yumurtası buldular. Yuvalarda farklı büyüklükte yavruların varlığı, dinozorların yumurtadan çıkan yavrularını belli bir gelişme devresine kadar besleyip koruduklarını ve yüksek bir analık şefkatine sahib olduklarını ortaya koydu. Jeolog Horner, dinozorların soğukkanlı hayvanlar olmalarının da desteklediği hızlı bir bazal metabolizmaya sahib olduklarını ve bu sebepten hızlı bir büyüme sergiledikleri iddia edilmektedir.

Birçok araştırmalar ise, dinozorların gerçekte sıcakkanlı, yüksek vücut metabolizmaları olan hayvanlar oldukları eğilimine ağırlık kazandırmıştır. Bu yeni teoriye göre dinozorların tıpkı memeli hayvanlar gibi karmaşık fizyolojileri ile yeryüzünün değişik çevrelerinde yaşadıkları ileri sürülmektedir.

Dinozorlar arasındaki teorilerin birbirinden farklı olmasında bu yaratıkların fizyoloji ve hayat tarzlarını incelemek için elde bulunan tek imkanın müzelerdeki dinozor kalıntılarından ibaret olmasının büyük payı vardı. Kalıntılara dayanarak ilmî sonuçlar bulmak imkanı yok gibidir. O yüzden dinozorlar hakkındaki bilgiler bir spekülasyondan ileri gidemiyordu. Günümüzde ise yapılan çalışmalar sonucunda dinozorlar hakkındaki bilgilerimiz artmış bulunmaktadır. Yavrularına karşı olan şefkatleri, sosyal alışkanlıkları, avlanma stratejileri, zeka seviyeleri, beslenme rejimleri gibi çeşitli konularda net bilgiler elde edilmiş bulunmaktadır.

Dinozorların nesli niçin tükendi? Bu konuda çeşitli hipotezler ileri sürüldü: İklimin soğuması, besin kaynaklarının değişmesi, oksijen azlığı, kozmik ışınların artması, memeli hayvanların saldırısı vs. Bugüne kadar bu hipotezlerin hiç biri herkesçe kabul edilmedi.

California Üniversitesi Jeoloji Profesörü Walter Alvarez’e göre, 65 milyon yıl önce dünyaya birkaç yıldız çarptı. Meydana gelen toz bulutları güneşi sakladı. Dünyada yaşanan uzun meteor kışının soğuğuna dayanamayan çeşitli canlılarla beraber dinozorlar da kayboldu. Alverez, teorisini yıldızlarda bulunan iridyum madeninin dinozor kalıntılarında bol miktarda görülmesine dayandırmıştı.

Sovyet jeologu Vasili Yeliseyev ise, dinozorların raşitizm denen kemik yumuşaması hastalığından öldüklerini ileri sürmektedir. Dinozorlar yeryüzünde 180 milyon yıl kadar yaşadılar. Bu süre içinde dünya iklimi çok değişti ve ilkel Gondvana kıtası parçalanarak bugünkü kıtalar meydana geldi. Dinozorlar bu büyük değişmelere rağmen kendilerini yeni ortamlara uydurdu ve çoğalmaya devam etti. Kretase devri sonlarına doğru (bundan 65 milyon yıl kadar önce) dinozorlar birden bire tükendi.

Vasili Yeliseyev, Kongo Halk Cumhûriyetinin balta girmemiş ormanlarında incelemeler yaparken orman hayvanlarının savan hayvanlarından çok daha küçük olduğunu fark etti; gri gazel, tavşan büyüklüğündedir. Büyük kirpilerin ılık kuşaklarda yaşayanları çok iri olduğu halde orman kirpileri küçük bir aslan yavrusu kadardır. Orman zürafası (okapi) 1.5-2 m, savan zürafası ise 6 m yüksekliktedir. Cengel (balta girmemiş orman) su aygırları 1.5, savan su aygırları ise 4 m uzunluktadır. Fil avcıları, cengel fillerinin dişlerinin savan fillerine göre daha küçük ve kalitesiz olduğunu söylemektedir. Kongo köylerinde erişkin keçiler oğlak kadardır.

Bütün bunların sebebi ne? Cengellerde yağmur suyu CO2 ve organik asitlerle yüklü olduğundan çok aşındırıcıdır, kayaları şiddetle aşındırır ve toprağın derinliklerine sızar, bu sırada topraktaki Na, K ve Ca gibi eriyen elemanları yıkayıp götürür. İskeletin gelişmesi içinse, kalsiyum tuzları gereklidir. Nemli ormanlarda yaşayan hayvanların küçük oluşu bununla ilgilidir. Buna karşı savanlara çok daha az yağmur düşer. Bu yağmur derinlere sızamadan buharlaşır, böylece savanlarda kalsiyum tuzları toprakta kalır; savan bitki ve hayvanları bu kalsiyumu kullandıklarından büyük olur.

Peki bunların dinozorlarla ilgisi nedir? Kretase sonlarına doğru geniş kurak alanları su bastı. Dünyanın iklimi sıcak ve nemli bir hal aldı, öyle ki kuzey kutbunda palmiyeler büyüdü. Denizlerin çok yayılması sonucu nemlilik çok arttı ve dinmeyen yağmurlar başladı. Bu büyük yağmurlar topraktaki Ca tuzlarını yıkayıp denizlere ve göllere götürdüler. Toprak kalsiyumca fakirleşince dinozorların kemikleri yumuşadı ve tonlarca ağırlığın altında eğrildi. Bu dev hayvanlar bundan öldü. Kazılarda eğrilmiş dinozor kemiklerine çok rastlanmaktadır. Dinozor yumurtalarının kabuklarının inceldiği ve kusurlu olduğu da anlaşılmıştır. Raşitizm önce ot yiyici dinozorları çökertti, bunlar et yiyici dinozorların kurbanı oldular. Et yiyici dinozorlar ot yiyici dinozorlar ölünce öldü, çünkü yiyecek bir şey kalmamıştı. Kalsiyumsuz kalmak kedi kadar küçük dinozorları etkilemedi, kaplumbağa ve kertenkeleler de kalsiyum eksikliğinden etkilenmedi. Küçük dinozorlarla memeliler arasında bir ölüm- kalım savaşı başladı ve memeliler bütün cüce dinozorları yiyip bitirdiler.

Dinozorlarla ilgili bir diğer esrar da bazı yerlerde üstüste yığılmış dinozor iskelet ve kemiklerine rastlanmasıdır. Adeta dinozorlar ölmek için belli bir noktaya toplanmışlardır. Böyle bir “dinozor mezarlığı” Büyük Sahra’da Agades civarında bulunmuştur. Bugün bunun açıklaması şöyle yapılmaktadır: Dinozorlar çok ağır oldukları için karada kolay yürüyemiyorlardı, ömürlerinin büyük bir kısmını herhalde suda geçirdiler. Ot yiyen dinozorların dişleri çok zayıf bulunmuştur ve bunların yalnız yumuşak su bitkileri yiyebildikleri düşünülmektedir. Büyük ihtimalle dinozorlar sularda, özellikle ırmaklarda öldü; akıntıyla sürüklenen cesetler deniz ve göllerde birikti. Sakin denizlerin dibinde kalan ve üstleri hızla örtülen iskeletler bütün halde bugüne kadar kaldı. Buna karşı dalgalı bir kıyıya erişen iskeletler parçalandı, kemikler aşındı ve birbirine karıştı. Kretase sonlarında denizler karaları istila etmeseydi bugün belki dinozorlar görülebilecekti. Milyonlarca yıldır devam eden dünya ve onun üzerinde zamanla değişen hadiseler insanlar için büyük bir ibrettir. Bir yaratıcının bulunduğuna işarettir.

Kaynak: http://www.turkcebilgi.com/dinozorlar

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI

Halkla ilişkilerin tanımlardan da  anlaşılacağı üzere. halkla ilişkilerin temel amacı, kurum ve kuruluşların ilgili çevreleriyle olumlu ilişkiler kurmasını sağlamak, etkin ve verimli bir iletişim/etkileşim ortamı yaratmaktır. Halkla ilişkiler etkinliklerinin getirisi uzun süre gerektirdiğinden, kısa vadede bir sonuç beklemek yersiz olacaktır. Ne var ki zamana yayılarak yapılan halkla ilişkiler çalışmalarının bir amacı da, kurum ya da kuruluşun uzun vadede kazandıracağı olumlu kimlik ve ardından doğal/dolaylı olarak gelecek karlılıktır. Çevrenin kabul, destek ve güveni kazanarak oluşacak etkileşim ortamıyla, kurum ya da kuruluşun kendisini kolaylıkla anlatabilme ve tanıtabilme, kamuoyunu etkileme ve inandırabilme fırsatı da yakalamış olur. Çevreyle ya da hedef kitlelerle iyi bir iletişim kurmanın iki önemli ölçütü, kesinlik ve tutarlılıktır.

  • Benimsenmiş iletişim ekseniyle bu ekseni betimlemek için yeğlenen konular arasında ki kesinlik ve tutarlılık,
  • Ele alınan konu ya da konuları dile getiren iletilerle, iletileri aktarmak için araçlar arasında ki kesinlik ve tutarlılık,
  • Genel iletişim politikasıyla işletmenin ticari politikası arasında ki kesinlik ve tutarlılık söz konusunu olan.

 

JGVH

Özetle Halkla ilişkilerin amacı,

  • Özel girişimciliği aşılama
  • İşletmeyi koruma
  • Finansal güçlenme
  • Saygınlık sağlama
  • Satış artırma
  • İş gören bulma
  • Endüstri işlerini geliştirme

Toplumsal açıdan izlenen amaçlar,

  • Halkı aydınlatmak
  • Halkın yönetimle olan ilişkilerinde işlerini kolaylaştırmak
  • Halkla iş birliği sağlayarak hizmetlerin daha çabuk ve kolay görülmesini sağlamak
  • Halkın dilek, istek telkin, tavsiye ve şikayetlerini dinlemek, aksaklıkların giderilmesi için çalışmalar yapmak.

KAYNAK :https://bilgipr.wordpress.com/2010/04/01/halkla-iliskilerin-amaclari/