Reklamın Tarihçesi

aaaaaaaaaa

 

Reklam fikri ve anlayışı insanlar arasında alışverişin başlamasıyla beraber doğmuştur.

Bununla birlikte kitle iletişim araçları ile reklamcılığın tarihsel gelişimi arasında da yakın bir ilişki vardır. “M.Ö. 3000’li yıllar, Sondape ve Frybyiarper gibi yazarlarca reklamcılığın başlangıç tarihi olarak kabul edilir.

Bu dönemde tüccarların, çığırtkanlar aracılığıyla satış yapma çabaları, dükkanlarının önlerine koydukları tabelalar reklamcılık tarihinin ilk mecra örnekleri olarak bilinmektedir.

Özellikle eski Mısır’da cadde üzerinde aynı reklama rastlanması, bugün de kullanılan tekrarlama sisteminin o zamanlardan düşünüldüğünün misalidir. Ortaçağda reklamcılık daha ziyade çığırtkanlar, tellallar vasıtasıyla yapılmaktaydı. Bu ise radyo reklamcılığının primitif numunesi sayılabilir.

Reklamcılık eski dönemlerde çok iptidai örneklerde, daha ziyade sesli reklamlarla yapılıyordu. Çığırtkanların, tellalların yaptığı bir uygulamaydı. Kişisel büyük rol oynamaktaydı. Espri gücü, hitap kabiliyeti olan bir satıcı diğerinden daha fazla başarılı olmaktaydı.

Böylece sesli spotlarla başlayan reklamcılık, marka ve amblemlerin gelişmesi ile değişik mecralara yöneldi: özellikle Ortaçağ esnaf loncaları kalite kontrolü esasını benimseyince markalaşma şart oldu.

Osnabrück dokuma imalatçısı kalite kontrolü sayesinde diğer Westphalia dokumacılarından % 20 yüksek fiyatla satış yapabiliyordu. Tabii ki malın ayırt edilebilmesi için de bir işaret koymak zorunda idi. İmalatın merkezileşmesi ve nakliyecilikte gelişme sayesinde çeşitli malların çok uzaklardan getirilebilmesi, farklılaştırmayı sonraki dönemlerde bariz biçimde öne çıkardı. Eskiçağ ve Ortaçağ Avrupa’sında işaretler sembolikti. Romalı bir sütçünün işareti keçi, fırıncınınki ise değirmeni hatırlatması nedeni ile katır idi. Dayak yiyen bir çocuk okulu temsil ediyordu. Ortaçağ İngiltere’sinde han kapılarına armalar asılı idi, Londra gemi üreticileri, direklerine amblem olarak çubuk içen Hintli figürünü işliyorlardı.

Ancak matbaanın 1450 yılında icadıyla reklam, bugün algıladığımız biçimde, kitle iletişimiyle birlikte var olmuştur. Matbaanın bulunuşundan 30 yıl sonra İngiltere’de bir matbaacı bastığı kitapların pazarlanması sorunuyla karşılaşınca, 1480 de ilk duvar afişi Londra’da bir kilise kapısına asıldı, William Caxlon’un rahipler için hazırladığı “The Pyes of Salisbury Use” adlı kitabinin ilanı idi bu.

Bu uygulama, reklamcılık tarihinin ilk basılı reklam mecrası örneği olarak kabul edilir. Sonraki yıllarda diğer Avrupa ülkelerinde de yayınlanmaya başlayan gazeteler birer reklam mecrası olarak gelişmeye başlar.

  1. Asır başlarında İngiltere’de reklamcılık ilk adımlarını atıyordu. Nicholas Bourne ve Thomas Archer’ın 1622 de yayınlanmaya başladığı The New, ilk İngiliz gazetesidir. Reklam tarihçisi Henry Sampson 1650’de ilk gazete ilanlarına rastladığını söyler bu Several Proceedings’in Parliament gazetesinde çıkan ve çalınmış 12 atın geri getirilmesi halinde mükafat vaadeden bir ilandır.

Başka bir tarihçi olan Frank Presbery ise ilk ilanın Mercurius Britannicus’da 1625’de çıkan bir kitap reklamı oldugunu ileri sürmekledir. Her halükarda 17.yüzyılın, yeni bir medya olan basının doğuşu ile modern reklamcılığa ilk adımın atıldığı devir olduğu söylenebilir. Bilinen gazete ilanı 1525 de Almanya’da neşredilen bir ilaç reklamıdır. Bundan tam bir asır sonra 1625 de Londra Gazetelerinde de ilanlara rastlanmaya başlanır ki 1650’de Londra gazeteleri çay, kahve, çikolata ilanlarıyla dolup taşıyordu,

Çok ileri bir görüşle reklam yaptıracak müşterinin reklamlarının bir ajans tarafından yönetilmesi düşüncesi ilk kez 1588’de Fransız düşü­nürü Montaigne tarafından şöyle ortaya atılmıştır: “Biri­sinin satılık incileri varsa, bir hizmetçi veya Paris’e seyahat için müracaat edeceği bir büroya ihtiyaç vardır.” Bu, günümüzün reklam ajansına ilk referans olarak alınabilecek bir tanımlamadır.

Reklamcılığın öncülerinden Joseph Addison, 1710 yılında Tatlere’e yazdığı bir mektupla, reklamcılık anlayışını şöyle açıklıyor: “Reklam yazarlığı denen büyük sanat okuyucuyu avlamak için keşfedilmiş en uygun metottur, Bu sanat olmasaydı bir çok güzel şey görünemez, kaybolurdu.”

Tatler, hükümetteki işinden ayrılınca Addison ve Richard Steele île Spectator gazetesinde birleştiler. Yayınları arasında çay, kahve, çi­kolata kitap, ev eşyası, mezat ve buluşma reklamları yer alıyordu. 1710 da Spectator’da bir diş macunu söyle tanıtılıyor.

“Dişleri temizleyen bu eşsiz toz. İngiltere’de asiller ve kibarlar arasında büyük memnuniyet uyandıracaktır.”

Montague dükü, halkın reklam vasıtasıyle herşeye inandırabileceğini savunan İngiliz asillerinden biridir. Dük, arkadaşı Lord Chesterfield ile bu konuda bahse tutuşur. “Tiyatroda bir adam. Yalnız bastonu ile bir or­kestranın çalabileceği bir parça çalacak ve alelade bir şarap şişesine girerek şarkı söyleye­cektir.” şeklinde bir ilan ile halkı kandırabileceğini iddia eder. Lord Chesterfield tam tersini düşünmektedir. 1849 da bu ilan birkaç Londra gazetesinde yayınlandı. Montague dükü haklı çıkmıştı, bina kalabalıktan sıkıştı, hayal kırıklığına uğrayıp bu şakadan hoşlanmayan halk tiyatroyu yerle bir etti.

Aynı yıllarda Amerika’da bir reklamcı faaliyetteydi: Paratoneri icad eden ve fizik tarihine adını yazdıran Benjamin Franklin, reklamcılık ve halkla ilişkilerde gerekli bütün özelliklere yaradılıştan sahip bir kişiydi. 1729 da Pennsylvania Gazette’in ilk sayısında baş makalenin üstünde ilk sabun ilanını yerleştirmiştir.

1864’de bir biografist, Franklin için şunları yazmaktadır; “Franklin reklamcılığın ana prensiplerini vaazeden, ilancılığı birlokomotif olarak kullanan adamdır. Biz şimdi onun sistemlerim kullanıyoruz.”

Franklin iyi bir yayıncı, iyi bir satıcı ve iyi bir reklamcı olmasının yanı sıra iyi bir reklam yazarıdır da. İşte ondan bir örnek:

“Soğuk havalar insanı tedirgin etmesinin yanı sıra tehlikeli sonuçlar da doğurabilir. Bilhassa bütün gün evde oturan kadınlar, üşütüp nezle, grip gibi hastalıklara sık sık yakalanarak genç yaşta çökerler. Özellikle Kuzey kolonilerinde çok yaygın olan bu duruma mani olmak için Pennsylvania şöminelerini kullanın.”

Bu örnekte görüldüğü gibi Franklin, günümüzün usta reklam yazarları gibi direkt olarak malın değil, dolaylı olarak, sıhhat ve konfor temasını işlemek yoluyla, fonksiyonun reklamını yapmaktadır.

  1. Asrın İngiltere ‘sinde reklamcılık ağırbaşlı kişilerin gözüne batmaya başlar.

Dr, Samuel Johnson 1759’da Idler’de: “Reklamlar bir hayli çoğaldı. Vaadlerin ih­tişamı ve belagatli sözler karşısında dikkatli olmak gerekiyor.” Diyor ve şunu da itiraf ediyor:

“Reklamcılık mesleği artık mükemmelliğe yaklaşmıştır. Herhangi bir ıslahata lüzum yoktur.” Dr. Johnson reklamcılığın kudreti sayesinde çok aptal ve çok zeki iki adamın aynı kabiliyette gösterilebileceğini söylemektedir.

1788 de , John Walter, hala muteber bir gazete olan London Times’i yayınlamaya başlarken. Şu prensibi benimsemişti: “Gazete bir hana benzer. Aynen bir han gibi,ahlak ve kanuna mugayir olmamak ve parasını ödemek şartı ile herkese kapıları açık olmalıdır.”

Bu prensibi sayesinde büyük reklam gelirine sahip oldu. Eski bir İrlanda’lı muharip ve koyu bir İngiliz aleyhtarı olan Mathew Carey, Dublin de yayınladığı Volunteers Journal gazetesinde 1784’de, reklamcılara şöyle seslenmektedir:

“Lütfen bugünkü geniş yayın imkanları ile yüksek okuma ve kültür seviyesiyle mütenasip reklam fikirleri kullanınız.”

Amerika’lı Faul Revere meslek olarak hakkaklık, gümüş, altın ve takma diş imalatının yanı sıra bunların tanıtımını da yapardı. 1768 de yayınladığı bir ilanın metni şöyle:

“Talihsiz bir kaza sonucu ön dişlerinizi kaybederek büyük zarara uğrayabilirsiniz. Üzülmeyin takma diş kullanın ve bizim yaptığımız dişlerin ne kadar kullanışlı ve tabii görünüşlü olduğunu kullananlardan sorun.”

Başkan George Washington’da reklama inanmış ve kullanmıştı. 1789’da topraklarına yerleşmek üzere göçmenleri davet eden reklamlar kullanmıştı.

Benjamin H. Day. İlk defa çocuklar vasıtasıyla gazete satmayı deneyen ve 1833 de muhtemel müracaatları karşılamak üzere devamlı bir reklam müşaviri tutan ilk gazete sahibidir.

Kabiliyetli kişilerin şahsi çabalarıyla ilerleyen reklamcılık 1841 de ilk reklam ajansının kurulması ile daha bilinçli, planlı bir devreye girdi. 1841’de PHILADELPHIA’da kendi adına ilk reklam ajansını kuran Volney B.Palmer, reklamcıyı şöyle tanımlıyor:

“Reklamcı, tanıdığınız herkesin üstünde hikaye anlatma gücüne sahip, mücevherlerle kaplı tarlalarda, elinde altın bir asa ile köy köy dolaşıp sipariş toplayan, özel kabiliyetleri ve kendine müthiş güveni olan bir adamdır.”

Palmer; 1845’de BOSTON. 1849’da NEWYORK’ta 2 şube açtı. Gazetelerden % 25 komisyon alıyor, ayrıca müşteriden ne koparsa kar sayıyordu.

NEW HAMPSHIRE’li bir çiftçi çocuğu olan George P.Rowell 19. Asrın ortalarında önemli reklam ajanslarından birini kurmuştur. Rowell’in ajansı. Palmer’in aksine yalnız basın değil, birçok sahalarda reklam faaliyetinde bulunuyordu. Medyalardaki reklam yerlerinin tamamını toptan kiralıyor, sonra bölerek yüksek fiyatla reklam yapacaklara satıyordu. Bu işteki başarısını gören birçok reklamcı bu rolü taklit ettiler. Tarihçiler ilk Amerikan Reklamcılarının, ekonomi piyasasında önemli ve hayati rol oynadığına hak vermektedirler. Tarihçi Ralph Hower. 1841-69 yılları arasındaki reklam ajanslarının faaliyetlerini şöyle özetlemektedir:

“Reklam ajanslarının mevcudiyeti, reklamverenler ve yayıncıların budalalığı sonucudur… Ajanslar, bu sağlam ekonomik kuruluşların sırtından kazanç sağlamaktadırlar. Ancak şunu da inkar etmemelidir ki ajanslar mal ve medyaların satışlarını büyük çapta kolaylaştırarak pazarlamanın gelişmesi ve ucuzluğun yayılmasına hizmet etmişlerdir.

Fransız ihtilalinden sonra is hayatında da büyük gelişmeler oldu. Teknik gelişmeler el işçiliğinden makine çağına geçişi sağladı, dolayısıyla bu önüne geçilmez gelişme sonucu, pazarlama ve reklamcılıkta büyük tatbikat sahaları açıldı,

Phineas Taylor Barnum, bu devrede yetişen büyük reklamcılardan biridir. En ilginç reklamlardan biri Joice Heth adlı bir kadınla ilgilidir. Meşhur Barnum sirkinde rol alan bu kadın sözde George Washington’un dadısıdır ve 1835’de 161 yaşındadır. Dişsiz ve kördü olan kadın… “Onu ben büyüttüm” demesini öğrenmişti. Barnum Nem York’un her tarafını el ilanları, duvar afişleri ile donattı, gazeteleri hikayelerle doldurdu. Kadın ölüp muazzam bir cenaze töreni ile kaldırılana kadar bu iş devam etti. Ancak otopsi sonucu kadının 80 yaşlarında olduğu anlaşıldı. Barnum buna karşı yayınladığı bir seri makale ile aslında kadının inancı ve imanı sayesinde sahip olduğu sağlam bünyesi nedeniyle böyle göründüğünü savunarak reklamına devam eti.

Barnum. Enteresan buluşlarla halkı defalarca aldattı. Bu durum Federal Trade Commission tarafından endişe ile karşılanıyor, bazı kişiler Barnum’un bu son moda usullerinden hoşlanmıyordu.

James Gordon Bennett halkı reklamları takip için gazete okumaya alıştıran ilk gazetecidir. Bennett bugün de kullanılan sınıflandırılmıs reklam tarzını uyguluyor, her konu için ayrı bir kolon ayırıyor ve reklamlar ait olduğu konuya ait kolonun dışına çıkmıyordu.

Fransız ihtilali sonrasında Aristokrasi yıkılmış, orta sınıf duruma hakim olmuştur. Tenkitçi Norman Foerster bu dönemi şöyle tanımlamaktadır:

“Yeni kralların saltanat asaları makinelerdir”

Bunun sonucu doğan büyük endüstri ve dolayısıyla geniş tüketici kitleleri ihtiyacı 1880’den sonra fabrika reklamlarının yaygınlaşmasını Sağladı.

1575 – 1905 arası, reklamcılığın en süratli gelişme gösterdiği dönemlerden biridir. Bu dönem ulusal düzeyde pazarlama devridir, bu devir büyük şehirlerin doğduğu, demiryolunun Amerika’yı baştan başa sardığı dönemdir,

özetle bu devir “Bırakınız yapsın” devridir.

1840’da 200 bin nüfusu olan New York 1870’de 1.5 milyona. 1905’de 3,5 milyona çıkmış. Chicago, Pittsburg. Cleveland. Kansas ne Omaha bu devirde büyük şehir hüviyetine bürünmüştür.

Böylece Endüstri; şehirlilerin yaşantılarım kolaylaştırma amacına yönelmiş, kesif tüketici kitleleri doğmuştur.

Amerika’da basın ilancılığı biraz geç başladı ama baş döndürücü bir süratle ilerledi; 24 Nisan 1704 de Boston News Letter gazetesinde ilk ilanın çıkmasından sonra, 1820 de Amerika’da 532 gazete 9.635,000 Amerikalıya hitabediyordu.

Bir Amerikan gazetesinde çıkan ilk tam sayfa reklamın 1878’in Aralık ayında John Wannamaker tarafından Philadeiphia Record’a verildiği söylenir; ne var ki bu ayrıcalığa San Francisco’daki White House da sahip çıkmaktadır. “Modern Reklamcılığın Babası” olarak tanınan John Wannamaker’m, 1874’da bir reklamın yayın hakkını alan ilk büyük mağaza sahibi olduğu kesindir. Tüccarlar prensinin, bulduğu reklam fikirlerini başka mağazaların çalmasını engellemek amacıyla almak zorunda kaldığı bir önlemdi bu.

Erken dönem reklamları çoğu zaman abartılıydı; gazetelerde ve dergilerde yayınlanan birkaç nükteli reklamı öne çıkarmak için pek çok şamatalı şeyler yayımlanıyordu. Örneğin Philadeiphia Sunday Gazette, 1877’de büyük Wannamaker mağazasını alaya alan bir yapmacık reklamlar dizisi yayımlamıştı.

Wanamaker. Reklam için şöyle der:

“Bu sanıldığı gibi haince bir oyun veya

anormal bir hareket değil sadece itici bir kuvvettir.

Artemus Ward iyi bir yazar ve felsefecidir. 1900’de Sapolio sabunları için meşhur “Lekesiz Şehir” kampanyasını uygulamıştır. Reklam metni açık, ayrıntılı ve esprili idi. Calkins ve Holden, bunun ilk başarılı çıngıl olduğunu söylerler

“O lepiska saçlı ünlü bir hizmetçidir.

Lekesiz şehrin döşemelerini temizler,

İşini bitirdikten sonra bir değil, iki gözlük bile taksanız,

Tek leke bulamazsınız.

İşi yavaş da değildir

Çünkü Sapolio kullanır,”

Bir başka temizleyici Phoebe Snow hakkında. Earnest Elmo Calkıns, Lackawanna demiryolları için bir seri reklam yapmış. O da şöyle:

Buffalo’ya deyin ki

Sabahtan okşama kadar Antrasit yollarında seyahat ettiğim halde

Phoebe Snow sayesinde Eldivenim temiz kaldı

1905’de Calkins. Gilette traş bıçakları için ulusal düzeyde bir kampanya düzenledi, Prof P.D.Converse’e yazdığı bir mektupta Calkins çalışmalarını şöyle özetliyor: “Bütün safhalar açıklanmıştır. Grafik çalışmalarla resimlendirilmiş, istatistikler, gazete ve mecmualar için eskizler, ticari yayınlar, afişler, dekaller. Broşürler ve eğitim planları hazırlanmıştır.”

Londra’da 1812 de ilk reklam acentesinin kurulmasından sonra 1841’de Philadelphia’da Volney B.Palmer, ilk Amerikan reklam acentesini kurdu ve 4 yıl sonra Boston ve New York’da iki şube açtı.

1870’lerde Amerika’da çeşitli reklam ajansları faaliyetteydi. 1883 de aylık Ladies Home Journal ile dergi reklamcılığı da başladı. 1890 da bankaların kesif bir kampanyaya girişmesi reklam ajanslarını teşkilatlanmaya zorladı.

Bir İngiliz icadı olan bisikletin Amerika’ya girişi yeni bir saha doğurdu. 189I de Richard W. Sears. “mail-order” sistemiyle 100 milyon dolarlık bisiklet satışlarından en büyük hisseyi elde etti. 1892’de Kanada’da Mc.Kim ilk reklam şirketini kurdu.

1911 de Amerikan basının sekizde birini otomobil reklamları işgal ediyordu…

1880 de 200 milyon dolar tutan basın ilanına mukabil 1911 de 1 milyarlık reklam yapılmış. Bu tarihten itibaren baş döndürücü süratle artan reklam bütçeleri sadece basın sahasında 1946’da 3, 1950’de 5, 1960’da 11,6, 1963’de 13,2 milyar dolara erişiyor.

Reklamcılık uzmanı Julian Lois Watkins’in The World’s 100 Greatest Advertise-ment/Dünyanın En Büyük 100 Reklamı için seçtiği dört büyük mağaza reklamının ikisi Macy’s reklamlarıydı. Bunların en ünlüsü, 1948 Noel’inde, “Ah, Sevgilim bunu almalıydın!” diyen ve Macy mağazasından alınmış Noel armağanım açtıktan sonra kocasını öpen bir kadını gösteriyordu. Watkins Macy’s mağazasında çalışan Barbara Coliyer tarafından yazılan bu reklamın, reklam çıkmadan önce ve çıktıktan sonra, müşterilerden çok sayıda mektup, telefon ve kişisel ziyaret almalarına yol açtığı belirtiliyor. Bloomingdale’s, Lane Bryand, Rich’s, Penny’s ve daha pek çok mağaza dikkate değecek ölçüde erken bir zamanda çeşitli reklamlar düşünüp geliştirdiler; Bu arada Penny’s mağazasının “Penny Düşüncesi”

bunlar arasında belki de en ünlü olanıydı. Lyman Bloomingdale, zekasıyla, New York’taki perakende satış mağazalarının başlattığı ilk ve en büyük kampanyasını oluşturdu.

Lyman Bloomingdale yüzyılın başında, bütün trenlerin ve troleybüslerin üstünü şu sloganla kaplattırdı;

“Bütün vagonlar Bloomingdales’e aktarma yapacaklar!”;

1902’de, bu sloganı görsel olarak yaygınlaştırmak üzere “The Yellow Kid” ile “Buster Brown” adlı resimli öykülerin babası olan Richard F. Outcault, tutuldu. Bunun sonucunda, duvarlarda ve kentin her köşesinde açılan şemsiyelerin oluşturduğu tasarım ortaya çıktı.

1900 ile 1920 yılları arası sermayenin konsantrasyonu sürecinde Birleşik Devletler’de beliren tekelci eğilim ve giderek artan işyeri kapanmaları, reklamın gücünü yadsıyanlar için büyük bir gerçeği ifade etmektedir. Özellikle, 1903 yılından sonraki dönem, pazarlama açısından reklamcılık literatürünün hızlı geliştiği bir zaman dilimi olmuştu.

Bu süreç içersinde ders kitapları ikiye ayrılmıştır. İşadamlarına, uygulamada yararlanabilmeleri için hazırlanan reklamcılık kitapları, ders malzemesi olarak kullanılmamıştır. Reklamcılığı bir bütün olarak ele alan kitaplarda; reklam metninin hazırlanması, düzenlenmesi, reklam kampanyası, ekonomi ve psikoloji gibi konulara yer verilmişti

 

Kaynak: http://www.prestij.com.tr/reklamin_tarihcesi.html