ANTALYA

Söylentilere göre İ.Ö.2. yüzyılın ortalarında Bergama Kralı Attalos’un; bana bir yeryüzü cenneti bulun; buyruğuyla kurulan ve adını kurucusundan alan Attaleia bugünün Antalya’sı Antik Pamfilya Psidya Likya Bölgelerinin kesiştiği Anadolu’nun en bereketli coğrafyasında kurulmuştur. Antalya tarihi boyunca hep kültürün sanatın mimarinin mitolojinin doruğudur. Çünkü doğasını oluşturan lacivert denizleri görkemli Torosları coşkun çağlayanları renk renk ağaçları çiçekleri ve böcekleri esin kaynağı olmuştur Antalyalı’ya.

921px-Anatolia_Ancient_Regions_base.svg

Büyük Önder Atatürk 1930 yılının ilkbaharında ilk kez gördüğü Antalya’da lacivert denizlerin ardındaki dağların anlık renk renk değişimini izlerken boşuna;”Antalya hiç şüphesiz ki Dünyanın en güzel yeridir”; dememiştir tarihin değişmezliği içinde… 19. yüzyılda bir Avustralya’lı araştırmacının benzetmesiyle Antalya; Avrupalı yazarların çizdikleri hayal ürünü güzel manzaraların belki de hayal edilemeyecek kadar güzeli ve gerçeğidir. Bugün Antalya’yı; turizmin başkenti; kılan uzun ve zorlu bir serüvenin kaynağı işte bu gerçektir. Doğal güzellikler arasında yer alan Antalya palmiyelerle sıralanmış bulvarları uluslararası ödül sahibi marinası ile Türkiye’nin en önemli turizm merkezidir. Geleneksel mimarisi ile şirin bir köşe oluşturan Kaleiçi’nde dar sokaklar ve eski ahşap evler tarihi şehir duvarlarına dayanır.

kaleici-antalya

Bergama Kralı 2. Attalos tarafından İsa’dan önce ikinci yüzyılda kurulan ve antik çağlardaki adı olan Attaleia’yı da bu kralın adından alan Antalya tarih boyunca sürekli bir yerleşim bölgesi olmuştur. Osmanlı hakimiyetinden önce şehir sırası ile Roma Bizans ve Selçuk egemenliğinde kalmıştır. 13. yüzyılda Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat tarafından inşa edilmiş olan Yivli Minareli Cami Antalya’nın sembolü haline gelmiştir. Kaleiçi’nde yer alan aynı döneme ait Karatay Medresesi Selçuk taş işçiliğinin kent’deki en güzel örneğini sergiler. Şehrin en önemli iki camisi 16. yüzyıldan kalma Murat Paşa Camisi ve 18. yüzyıldan kalma Tekeli Mehmet Paşa Camisi’dir. Marinanın yanında 19. yüzyılda kesme taştan doğal bir pınarın üzerine dört sütun üzerinde inşa edilmiş olan İskele Camisi yer alır.

640px-Attalos_II_Meret_Öwazov_Antalya

Hıdırlık Kulesi Milat’dan sonra ikinci yüzyılda muhtemelen deniz feneri olarak inşa edilmiştir. Kesik Minareli Cami Roma Bizans Selçuk ve Osmanlı dönemlerini yaşamış şehrin tarihinin bir özeti konumundadır. İmparator Hadrianus Milat’dan sonra 130 yılında Antalya’yı ziyaret ettiğinde onun şerefine şehir duvarlarına üç kemerli bir kapı inşa edilmiştir. Hadrianus Kapısı bugün bütün güzelliği ile hala görülebilir durumdadır. Kale kapısı meydanında saat kulesi de eski şehrin surlarının bir parçası idi. Birbirinden güzel çeşitli sub-tropikal bitkilerin süslediği Atatürk ve Karaalioğlu Parkları’ndan günün her saatinde değişen renk tonlarıyla Antalya Körfezi ile bütünleşen Bey Dağları’nın tablo gibi manzarasına doyum olmaz.

800px-Hadrianus_gate

 

Girişte yer alan küçük müze ayrıntılı bilgi vermektedir. Güney limandan Tahtalı Dağı ve çevresinin görünümü muhteşemdir. Phaselis’in rüzgarlara kapalı sakin koyları kusursuz bir dinlenme ortamı oluşturur.Antik Olimpos kenti Tahtalı Dağı’nın güneyinde yer alır. Kara yada deniz yoluyla ulaşılabilen Olimpos Vadisi’ni defne ağaçları ve zakkumlar gölgeler. Antik devirlerden günümüze kadar gelmeyi mabed kapısı tiyatro hamam ve agora gelmeyi başarmıştır; kent surları ve körfezdeki kuleler Orta Çağ’lara aittir. Olimpos’un kuzeyinde yer alan Çıralı Plajı’nın yamaçlarında yaklaşık 300 m. yükseklikte Yanartaş yer alır.

Mitolojiye göre Likya’lı Kahraman Bellerophon kanatlı atı Pegasos’un sırtında ağzından ateş püskürten canavar Kimera ile savaşmış ve onu burada öldürmüştür. Yöresel inanışa göre canavarın ağzından çıkan ateş bugün hala yanmaktadır. Kutsal alan olarak yorumlanmış olan bu yörede Romalılar ve Bizanslılardan kalma yapılar bulunur. Burada yeryüzüne çıkan doğal gaz havanın oksijeniyle birleşerek antik devirlerden beri yanmaktadır. Olimpos’un güneyinde berrak denizi ve kumlu plajları ile Çavuş Körfezi yer alır. Burada sakin denizde huzur içinde yüzebilir yada kuzey sahilindeki deniz mağaralarını keşfe çıkabilirsiniz.

Olimpos’un batısında turunçgil ağaçları ve bahçeleriyle kuşatılmış Finike Körfezi bulunur. Doğusunda kumlu sahili uzanan Finike batıda kayalık koylarla çevrilidir. Eski bir Likya şehri olan Liymra deniz kıyısından 10 km. içerdedir. Turuçova üzerinden gidilmektedir. M.Ö. dördüncü yüzyıla ait Akropolis’deki Perikles Anıtı antik sanatın eşsiz örneklerindendir. Şehir surları Likya mezarları ve Roma tiyatrosu da görülmeye değer eserler arasındadır. Turunçova’dan sonra 20 km.lik harikulade güzel panoromik dağ yoluyla Kızlar Sivrisi Dağı’nın batı yamaçlarındaki setlerde yer alan Likya’nın ünlü antik kenti olan Arikanda yer alır. Ülkemizin en güzel vadilerinden birine bakan Arikanda’nın harabeleri arasında agora tiyatro stadyum su sistemi hamam ve her yana dağılmış mezarlar sayılabilir.

Finike’nin 25 km. batısında yer alan kale eski adı ile Myra çok iyi korunmuş Roma devri tiyatrosunun yanı sıra bu tiyatroyu tepeden seyreden kaya mezarları ile tanınır. Aziz Nikolas (Noel Baba) dördüncü yüzyılda bu Akdeniz şehrinde din görevlisiydi. Çocukların denizcilerin ve yardıma muhtaç insanların koruyucusu olan Noel Baba M.S. 342 yılında burada öldü. M.S. dördüncü yüzyılda Anadolu’daki hümanist prensip ve fikirlerin oluşmasında önder olmuş ve daha sonraki yüzyıllarda batıda fikirleri giderek yayılarak saygınlaşan ve batı hümanizmine de katkıda bulunan Anadolu’lu sempatik Noel Baba bugün 20. yüzyılın dünyada en sevilen iyilik sembollerinden birisidir. Beşinci yüzyılda Noel Baba’nın lahidininde içinde bulunduğu onun adına Myra’da bir bazilika yapılır. M.S. 1042 de Bizans İmparatoru Konstantin Monomakos ve İmparatoriçe Zoe tarafından restore edilmiştir.

19. yüzyılda da Ruslar tarafından restore ettirilen yapı bugün Noel Baba Müzesi olarak düzenlenmiş olup ziyarete açıktır. Her yıl aralık ayındaki Noel Babayı anma törenleri için ve ;Güneşli Noel Tatili;ni bu antik Likya şehrinin sıcak kumsallarında geçirmek isteyen bir çok turist buraya gelmektedir.Myra’nın antik limanı olan Andriake (Dalyanağzı) Kale’nin batısında olup güneşlenmek ve yüzmek için güzel bir kumsala sahiptir.Dalyanağzı’nda deniz yoluyla yarım saatlik mesafede yer alan Kekova bölgesi aynı zamanda yörede yer alan antik şehir ve koyların genel ismidir. Kekova bölgesinin bu koyları her mevsimde doğal liman görevi üstlendiği için yatçılar el değmemiş bu sahilleri keşfetmekten ayrı bir zevk alırlar. Kekova Adası’nın kuzey sahili boyunca antik Apollonia kentinin M.Ö. dördüncü yüzyıla ait yazlık yalıları batık kent görünümünde yer yer su içinde görülebilir. Tarih içinde yörede oluşan tektonik olaylar bazı yalıların deniz seviyesinin altında kalmasına yol açmıştır. Kaleköy Kalesi (Simena) bu berrak sularda gezinen yatların sayısız koyların ve adaların kuşbakışı seyredilebileceği en iyi yerdir.

Kekova’dan batıya doğru gidildiğinde üç tarafı dağlarla çevrili sevimli Kaş ilçesine ulaşılır. Burada yerel balıkçılar işlettikleri deniz taksileriyle sizi güzel bir koya ya da kumsala götürmeye hazırdır. Kaş civarındaki serin sularda yüzüp dalmanın zevki başkadır.Kaş’ın eski adı olan Antiphellos’dan günümüze sadece Likya kaya mezarları anıt mezarlar ve tiyatrosu kalmıştır. Yine de Kaş çekiciliğinden hiçbir şey yitirmemiştir ve Türk el sanatları deri eşyalar bakır ve gümüş takılar giysiler ve el dokuma halıların satıldığı dükkanların arasında dolaşmak ayrı bir zevktir.Alışverişten sonra ister çiçeklerle bezeli sahilde gezinin ister bir palmiyenin gölgesinde serinleyin. Kaş’ın restoranları barları ve caz kulüpleri dolu dolu bir gece yaşamı sunar.

Türk mutfağından örneklerin sergilendiği açık büfe ilçeye özgü bir gelenektir. İlçeyi kuşatan dağlarda yapılacak çok şeyler olduğunu kanıtlar gibidir. Ağaçlık tepelerde yürüyüşlere çıkarak köşelere gizlenmiş köyleri ve antik harabeleri keşfedebilirsiniz. Kendisini dinç hissedenler bölgenin en yüksek noktası olan Kızlar Sivrisi Dağı’na (3086 m.) ya da ikinci yüksek noktası olan Akdağ’a (3030 m.) tırmanmayı deneyebilirler. Kalkan yolunda Kaputaş Plajı turkuaz denizi ile unutulmayacak güzellikte bir kumsal sunar.Batıya doğru yapılan kısa bir yolculuk ile şirin bir koyun etrafına yerleşmiş olan Kalkan’a ulaşır. Geleneksel beyaz renkli evleri kepenkleri ve çiçek fışkıran balkonları ile Kalkan alabildiğine huzurlu bir beldedir. Hediyelik eşya dükkanlarının sıralandığı dar sokaklar marina da son bulur.

Her sabah tekneler turistleri yakınlardaki koylara ya da kumsallara götürür. Günbatımında çatı teraslarda yemekten önce bir aperatif için bir araya gelmek yatların geliş gidişini marinadaki telaşlı faaliyeti izlemek bir gelenek gibidir. Burada da Kaş’da olduğu gibi her akşam sahil boyunca açık büfelerin yer aldığı restoranlar sıralanır. Antik Likya’nın önemli bir limanı olan Patara virajlı bir yolun sonundadır. Mitolojiye göre Güzel Sanatlar Tanrısı Apollo Patara’da doğmuştur. Tarihsel belgeler bu bölgenin Aziz Nikolas’ın da (Noel Baba) doğum yeri olduğunu ortaya koymaktadır. Arkeolojik eserler sayısız ve ilginçtir. Patara aynı zamanda kumsal severler içinde idealdir. 22 km. uzunluğundaki ince kumsalı göz alabildiğince uzanır ve her türden kum sporu için uygun bir mekan sağlar.

Antik Likya’nın başkenti olan Xanthos Patara’nın 18 km. kuzeyindeki Kınık ilçesindedir. Harpi mezarı Nereid Anıtı tiyatrosu agorası ve yazıtlı sütunu ile Xanthos Likya Roma ve Bizans dönemlerinden seçkin mimari örnekler sergiler. 6 km. ilerideki kutsal Likya şehri Letoon’da mitolojinin üç gözde tanrısı ve Anadolu’nun kutsal ailesi olan Leto Apollo ve Artemis’e atfedilmiş üç mabet ve tiyatro görülebilir.Antalya’nın doğusunda geniş verimli ovalar altın gibi parıldayan kumsallara paralel gider.

Modern tatil beldeleri ve iyi korunmuş tarihi eserler çok sayıda seçenek sağlarlar.Antik Pamfilya Bölgesi’nin önemli bir şehri olan Perge Antalya’dan 18 km. uzaklıktadır ve yapılan kazılardanErken Tunç Çağı’nda (İO 4-3 bin) iskan edildiği kanıtlanmıştır. Perge’deki arkeolojik buluntuların çoğu Roma İmparatorluk Çağına aittir. Antalya Müzesi’nde sergilenen heykeltıraşlık eserleri Perge’de ileri düzeyde bir heykeltıraşlık atelyesinin varlığına işaret etmektedir. Sergilenen Perge Heykelleri ile Antalya Müzesi dünyanın en zengin Roma Dönemi heykel koleksiyonuna sahip müzelerden biri haline gelmiştir.Perge’ye giden ziyaretçiler iki yüksek kule ile şehir kapısını bir zamanlar mozaiklerle kaplı olan ve dükkanların çevrelediği sütunlu uzun yolu geniş agorayı ve halk hamamlarını görmeden edemezler.

Hem yüzmeyi hem güneşlenmeyi hem de golf sporunu sevenler için Antalya’nın 40 km. uzağındaki modern tatil merkezi Belek kusursuz olanaklar sağlar. Belek’deki National Golf Club su sporları 18 delikli profesyonel golf sahası ve 9 delikli akademik sahası ile tatilcilere spor imkanı sağlamaktadır. Ziyaretçiler bölgede Türk mutfağının en güzel menülerini tadabilir. Akşamları açık hava diskoteklerinde eğlenebilirler. Aspendos’a giden yolun kenarında Köprü Irmağı üzerinde iyi korunmuş tarihi bir Selçuklu köprüsü görülür.

Antik devirlerden kalma en iyi korunmuş tiyatro olan Aspendos tiyatrosu 15.000 kişilik kapasitesi ile bölgenin en iyi korunmuş antik tiyatrosudur. Bugün hala çeşitli konser bale opera ve tiyatro gösterileri için kullanılmakta olan tiyatronun koridorları sahne süslemeleri ve akustiği mimarın ustalığını kanıtlamaktadır. Tiyatronun yakınında bazilika agora ve Anadolu’nun en uzun su kemerlerinin kalıntıları yer almaktadır.Antalya Alanya karayolundan Beşkonak yoluna sapıldığında Köprülü Kanyon Milli Parkı’na giden yola girilir. Virajlı yol dağdaki dereler ve yemyeşil el değmemiş ormanlar arasında ilerler. Bir sonraki virajdaki manzara her zaman için bir öncekinden daha güzel olduğu için araba yolculuğu bile yavaş olacaktır. Antalya’nın 92 km.

Manavgat Şelaleleri yüksek olmamalarına karşın kayalıklardan tüm gücüyle akan su bembeyaz köpükler saçar. Şelalalerin yakınlarında gölgelere sığınmış çay bahçeleri ve restorantlar burayı tüm günün yorgunluğundan sonra dinlenmek için ideal bir yer konumuna getirir. Bu güzel yöreyi daha iyi görebilmek için Manavgat Nehri boyunca eğlenceli bir tekne gezisi yapmakta mümkündür.

Ülkemizin en çok bilinen antik yörelerden biride Side’dir. Eski bir Liman olan Side’nin ismi nar anlamına gelmekteydi. Bugün güzel bir sahil kasabası olan Side’de antik kalıntılar güzel iklim kumlu plajlar birçok alışveriş merkezi ve modern konaklama tesisi buraya turist akımını sağlayan başlıca nedenlerdendir. Deniz manzaralı sayısız restorant kafe bar ve diskoteğin yanısıra dar sokaklar boyunca uzanan ve Türk el sanatlarından örnekler satılan çarşılar bulunmaktadır.

Sütunlu kemerler üzerine inşa edilmiş olan tiyatro yöredekiler arasında en büyük olanıdır. Diğer kalıntılar arasında agora jimnazyum deniz kıyısındaki Apollo Tapınağı çeşmeler ve nekropolis sayılabilir. Şimdi müze olan geniş Roma hamamı Türkiye’nin en güzel arkeolojik kolleksiyonlarından birine sahiptir. Side’nin doğusunda yer alan Sorgun ve Titreyen göl çam ağaçları arasında kalmış kumsalları ile ünlü tatil merkezleridir. Rahatlatıcı atmosferi sayısız konaklama tesisi ve aktiviteleri ile önemli bir yöredir. Side’nin batısında bulunan Kumköy ve Çolaklı’da önemli tarih beldeleridir.Bu beldeler hem deniz ve güneş imkanı sunar hem de tarihi mekanlara yakındır. Side’nin 15 km. kuzeydoğusunda yer alan Bucakşıhlar’da iyi bir durumda korunmuş Roma hamamı kilisesi tapınağı bir mozolesi tiyatrosu ve angorası vardır. Türkiye’de en çok ilgi çeken ve bilinen mağaralardan birisi Altınbeşik Mağarası Milli Parkı’dır. Burası Aydınkent’in 12 km. güneydoğusunda ve Manavgat’ın 55 km. kuzeyinde yer almaktadır. Göller ve enteresan kaya formasyonlarıyla travertenler ve dereler bu bölgeyi daha da güzelleştirmektedir.

Altınbeşik Mağarası Manavgat Nehri Vadisi’nin batısına düşmekte olup otantik Ürünlü Köyü’nden ulaşılabilir. Bölgede seyahat edenlerin mutlaka görmeleri gereken yerlerden birisidir.13. yüzyıldan kalma bir kervansaray olan Alarahan Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat zamanında Alarahan Irmağı’nın kıyısında inşa ettirilmiştir. Yakınlardan bir tepenin üzerinde yer alan Alara Kalesi tüm bölgeye hakimdir.

Alanya geniş plajları turistik tesisleri ve tarihi eserleriyle önemli bir tatil kentidir. Gelenleri ilk karşılayan Alanya Yarımadası’nın üzerinde bir taç gibi kurulmuş olan ve 13. yüzyıldan kalma şahane Selçuklu Kalesi olur. Çifte duvarlı ve iyi korunmuş kalenin duvarlarını 150 kule kuşatır. Dış duvarlarda bir caminin yıkıntıları bir kervansaray ve bir kapalı çarşı iç duvarlar içinde de harap olmuş bir sarnıç ve bir Bizans kilisesi yer alır. Her ne kadar Alanya’nın tarihi Roma dönemine kadar gitsede Alanya en görkemli dönemini Alaeddin Keykubat kışlık konaklama yerini ve donanma üssünü buraya taşıyınca yaşamıştır. Binalar şehrin Selçuklular döneminde taşıdığı önemi sergilemektedir.

Etkileyici kalenin yanı sıra eşi benzeri olmayan tersanesi ve anıtsal güzellikteki sekizgen Kızıl Kule’nin görülmesi gerekir.Alanya modern otel ve motellerin sayısız balık lokantaları kafe ve barlarıyla mükemmel bir tatil merkezidir. Limanı çevreleyen kafeler ve barlar akşam saatlerinde liman yolu boyunca el sanatları deri giysi mücevherat el çantaları ve yöreye özgü ilginç renklere bezeli su kabaklarının satıldığı butikler yer alır. Ağustos ayında yapılan Alanya Uluslararası Folklor Festivali’de şehre ayrı bir canlılık kazandırır.Eğer mağaraları keşfetmekten hoşlanıyorsanız Damlataş Mağarası’nı gezmeniz gerekir. Mağara yakınında Etnografya Müzesi yer almaktadır.

Tekneyle üç deniz mağarasına ulaşabilirsiniz: fosforlu kayalarıyla Fosforlu Mağara korsanların kadın esirleri tuttukları Kızlar Mağarası ve Aşıklar Mağarası. Alanya’nın 15 km. doğusunda yer alan Dim Çayı Vadisi gölgelerin serinliğinde dinlenmek içim ideal bir yerdir. Alanya’nın yaklaşık 25 km. batısında yer alan Avsallar kumsalları ile güzel bir tatil merkezidir. Alanya’dan doğuya Gazipaşa’ya doğru gidecek olursanız karşınıza mükemmel kumsallar çıkacaktır. Tarihi bir liman olan Alanya’nın 30 km. doğusundaki Aytap: Roma kalıntıları korunmuş plaj ve koyları önemli bir gezi noktasıdır.

KAYNAK:

http://www.diyadinnet.com/YararliBilgiler-624&Bilgi=antalyan%C4%B1n-tarihi-ve-tarih%C3%A7esi

DÜNYANIN YENİ YEDİ HARİKASI

Dünyanın Yeni Yedi Harikası, İsviçre’de bir organizasyon tarafından cep telefonu ve internet aracılığıyla yapılan bir oylama sonucunda, Dünyanın Yedi Harikası’na alternatif olarak seçilmiş ve 7 Temmuz 2007 tarihinde açıklanmıştır. Unesco ise bu seçimi, oy kullananların şahsi görüşlerini yansıttığı gerekçesiyle desteklemediğini ve klâsik Dünyanın Yedi Harikası listesinin korunmaya ve benimsenmeye devam edileceğini açıklamıştır.

İsviçre merkezli New7Wonders Vakfı’nın, dünyanın yeni 7 harikasını belirlemek için başlattığı yarışmaya aralarında Ayasofya’nın da bulunduğu 21 finalist eser katıldı. Dünyanın dört bir yanından yaklaşık 100 milyon kişi cep telefonu ve Yeni Yedi Harika adlı internet sitesinde 6 yıl boyunca oy kullanarak dünyanın yeni 7 harikasını seçti. Cep telefonu ve internet oylarıyla belirlenen dünyanın yeni 7 harikası, Portekiz‘in başkenti Lizbon’da ilan edildi. Dünyanın Yeni 7 Harikası; Ürdün’deki Petra Antik Kenti, Çin Seddi, Brezilya’daki Kurtarıcı İsa Heykeli, Peru’daki Machu Picchu Antik Kenti, Meksika’daki Chichen Itza Piramidi, İtalya’nın Roma kentindeki Kolezyum ve Hindistan’daki Tac Mahal anıt mezarı şeklinde sıralandı.

New_7_Wonders_Top_20.svg

1)Chichén Itzá

Chichen Itza (ya da okunuşuyla Çiçen İtza), Meksika’nın Yucatan  Yarımadası’nda, Valladolid ve Mérida arasında yer alan, Kristof Kolomb öncesi dönemde kurulmuş bir İtza maya kentidir. Muhtemelen bir dönem Yucatan’ın dini merkezi olmuştur. Günümüzde Meksika’nın en çok ziyaret edilen ikinci arkeolojik sit alanıdır. Chichen-Itza’daki El Castillo (kale) adıyla tanınan Kukulkan (Kukuul Kaan) piramidinin yüksekliği üst platforma nazaran 24 m’dir.

1024px-El_Castillo_Stitch_2008_Edit_2

2)Kurtarıcı İsa Heykeli

Kurtarıcı İsa (Portekizce: Cristo Redentor),Brezilya’nın Rio de Janeiro şehrinde Corcovado Dağı üzerinde yer alan ve şehrin sembollerinden biri olan İsa heykelidir.
Dağın aşağı kısmında Tijuca Milli Parkı’nda bulunur.Corcovado 710 m yükseklikte olup, muhteşem bir şehir manzarası sunar.

Heykelin yapımı 1922’de o dönemde ülkenin başkenti olan Rio de Janeiro’da Brezilyanın kuruluşunun 100. yılı şerefine başlatılmış ve 12 Ekim 1931’de resmi törenle açılmıştır. 30 m boyundaki devasa heykel 8 m yükseklikteki bir kaide üzerinde durur ve 1.145 ton ağırlığındadır. Yalnızca başı 3,75 m yüksekliğinde olup 30 ton gelir. Açılmış kollarının genişliği 30 m tutar. İnşaat malzemesi olarak beton, üzerinde katman olarak da sabun taşı (talk da denir) kullanılmıştır. Bugün yılda 1 milyon kadar turist anıtı ziyaret eder.

640px-Cristo_Redentor_-_Rio_de_Janeiro,_Brasil

3)Çin Seddi

Çin Seddi, Çin’in kuzeybatısı boyunca uzanan, Dünyanın en uzun savunma duvarıdır. Kalıntıları Po Hay körfezinde deniz kıyısında başlar. Pekin’in kuzeyinden geçerek batıya yönelir ve Huang-Ho nehrini ikiye bölerek güneybatıya uzanır.Gobi Çölü’nün güneyinden batıya yönelerek devam eder.

Çin seddinin temeli 20’den fazla ayrı ayrı krallık tarafından atılmıştı. Chu, Qi, Yan, Wei, Han, Zhao, Qin Krallıkları birbirinden korumak için sınırlarında ilk setler inşa ettiler. Qin,Zhao,Yan kralıkları ise XiongNu, DongHu, LinHu, Hiung-nu’ların saldırılarını durdurmak ve ülkenin kuzey sınırlarını koruma amacıyla da inşa ettiler. Çin’in ilk İmparatoru Qin Shi  Huang, burayı boydan boya aşılmaz bir savunma duvarıyla kapatmaya karar verdi. Bu devasa inşaata girişmekteki amacı konusunda tarihçiler farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Bunlardan bazıları:

  • Ülkenin sınırlarını başta Hiung-nu olmak üzere kuzeyden Çin’e karşı Moğol ve Türk boylarının saldırısına karşı savunmak.
  • Uzun savaşlar sonunda yıktığı beyliklerin esir düşen yöneticilerini sürgün ve ağır işe sürerek cezalandırmak.
  • Ülkeden kaçışları önlemek.
  • Ülkenin tek yönetim altında birleştiğini içeriye ve dışarıya göstermek.

Seddin yıkılmış olan kısımlarıyla birlikte uzunluğu 6000 km bulur. Bugün ayakta duran kısım Ming Hanedanı devrinden kalan 2.500 kilometrelik settir. Ancak asıl inşaat, M. Ö. 221 ile M. S. 608 yılları arasında yapılmıştır. Genellikle duvarın yüksekliği 4-6 metre, taban kalınlığı 7 metre ve üst kalınlığı ise 6 metre civarındadır. Kalın olan yerlerin üzerinde atlar ve arabalar gidebilmektedir. Kalın duvarlar boyunca siperlik ve okçu delikleri vardır. 200 metrede bir gözetleme kulesi veya kale ve 9 kilometrede bir fener kulesi bulunur. Duvar üzerinde yer yer saray ve tapınaklara da rastlanır. Bazı yerlerde setler, kademeli savunmaya olanak verecek şekilde birkaç sıra halinde yapılmıştır.

640px-Greatwall_large

4)Machu Picchu

And Dağları’nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte, Urumbaba Vadisi üzerinde kurulmuş olup Peru’nun Cusco şehrine 88 km mesafededir. Şehir, İnkalı bir hükümdar olan Pachadutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilmiştir. İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiştir. Machu Picchu 200’den fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugün hâӀâ gayet iyi durumdadır.

Şehirde içinde 100’den fazla insan iskeletinin bulunduğu 50 adetin üzerinde mezar keşfedilmiştir (ilk başlarda bunların %80i kadın olduğu sanılmış, ama sonraki incelemelerde eşit dağılım olduğu tespit edilmiştir). Bu keşfe istinaden şehrin, İnkalar’ın yetiştirme ve disiplin yeri olduğu teorisi geliştirilmiş. Ancak zamanımızda bu teori geçerliliğini yitirmiş durumdadır. Daha çok bugün kabul gören teori, şehrin 700’den fazla İnka asil ve din adamına ev sahipliği yapmış olduğudur.

Machu Picchu Güney Amerika’nın en çok turist çeken yerlerinden biridir. Her gün günlük 2000 kişi ziyaret eder. UNESCO harabelerin zarar görmememesi için bu sayının en fazla 800 olmasını talep etmektedir.

640px-Peru_Machu_Picchu_Sunrise

5)Petra

Ürdün’ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alan antik kenttir.
MÖ 400 ile MS 106 yılları arasında Nebatiler’e başkentlik yapmıştır. Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını sürdürmüştür. 400 yıllarından sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı kent gözden düşmüş ve zaman içinde unutulmuştur. Petra’nın ilk yapım amacı tarihçiler tarafından bulunamamıştı. Ancak yapılan son araştırmalarda Petra’daki El-Khazneh’nin (El-Hazne) altında gizli gömülü bir bölüm olduğu ve bu bölümün kral mezarları olduğu araştırmalar sonucunda kesinleşmiştir.
1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından kent tekrar bulunmuştur. 6 Aralık 1985 tarihinde UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası listesine dahil edilmiştir. Peru’da yer alan Machu Picchu ile kardeş şehirdir.

640px-Petra_Jordan_BW_21

6)Kolezyum

İtalya’nın başkenti Roma’da bulunan Flavianus Amfitiyatro olarak da bilinen Kolezyum bir arenadır. Usta bir komutan olan Vespasianus tarafından MS 72 yılında yapımına başlandı ve MS 80 yılında Titus döneminde tamamlandı. Daha sonraki değişiklikler Domitian hükümdarlığı zamanında yapılmıştır.

 İmparatorlar burada Roma halkını eğlendirmek için ve biraz da kendi eğlenceleri için gladyatör dövüşleri düzenlerdi. Bunlardan başka pek çok halk gösterileri, taklit deniz savaşları, hayvan avcılığı, infazlar, meşhur savaşların yeniden canlandırılması, klasik mitolojiye dayanan dramalar olurdu. Kolezyum daha sonra barınma yeri, iş dükkânları, dini kışlalar, istiham, taş ocağı, Hıristiyan türbesi olarak çeşitli amaçlarla kullanıldı. Asıl adı Arena iken, sonradan, girişteki heykelin adını aldı. 

Günümüzde depremden dolayı harap vaziyette olmasına ve taşlarının çalınmasına rağmen Kolezyum, Roma İmparatorluğu’nun uzun zamandan beri ikonik sembolü olarak görülür. Bugün modern Roma’nın en çok turist çeken yerlerinden biridir.

Ayrıca Roma Katolik Kilisesi ile yakın bağlantıya sahiptir. Paskalya öncesi Cuma günü Papa amfitiyatroda fener alayı düzenler.

 

Kolezyum’un resmi de İtalya’da basılan 5 sent/euro bozuk parasının arkasına basılmıştır.

7)Tac Mahal

Tac Mahal, Babür İmparatorluğu 5. hükümdarı Şah Cihan  (1593-1666) tarafından, o zamanki imparatorluğun başkenti olan Hindistan’ın Agra şehrinde, Jumna (Yamuna) Nehri’nin kıyısında yaptırılmıştır.
Bir isyanı bastırmak için ordularıyla Burhanpur’a giden Şah Cihan’a, dokuz aylık hamile olmasına rağmen her zamanki gibi eşi Mümtaz Mahal (Ercümend Banu Begüm) de eşlik etmişti. Mümtaz Mahal, 14. çocuklarını doğurduktan sonra kanama sebebiyle öldü. Şah Cihan, eşinin ölümünden sonra 2 yıl yas tuttu. Artık devlet işlerine ilgisini kaybeden hükümdar, teselliyi sanat ve mimaride buldu. Eşinin ölümünün ertesi yılı 1632’de Tac Mahal’in temeli atıldı.
Efsaneye göre yapımı bittikten sonra, türbe işçilerinin kolları aynı yapıttan bir tane daha yapılmaması için kesilmiştir. Bugün Hindistan’ın en fazla turist çeken bölgesi. Ancak çevresinde oluşan çarpık yapılaşma, bu tarihi yapıtın geleceğini tehdit ediyor. Bulunduğu şehrin birçok noktasından açıkça görülebilen Tac Mahal, Türk-İslam Mimarisi’nin en önemli yapıtları arasında yer almaktadır.

640px-TajMahalbyAmalMongia

KAYNAK:

http://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnyan%C4%B1n_Yeni_Yedi_Harikas%C4%B1

HALKLA İLİŞKİLERDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI

A.  YAZILI ARAÇLAR

1.  Gazeteler

Halkla ilişkiler alanında kullanılan yazılı araçlar, işletme gazetesi, dergi, broşür , el kitapçığı, bülten, yıllık raporlar, mektup, pul, kartvizit vb. araçlardır. Bu araçlar gerek işletme içinde çalışanlara gerekse işletme dışında yer alan çeşitli kişi ve kuruluşlara iletilerek firmadaki gelişmeler konusunda bilgi aktarır. Amaç firmayı iç ve dış çevreye tanıtmaktır. Ancak bu tanıtım, abartmalı olmaktan uzak, reklam kokmayan, doğru bilgiler içeren yönde olmalıdır.

images

1a.   İşletme Gazetesi

Halkla İlişkilerde kullanılan bilgi aktarma ve firmayı tanıtma araçlarından biri işletme gazetesidir. Bu yayın organı başta işletmede çalışanlar olmak üzere firmanın ilişki içinde bulunduğu kuruluşlara da dağıtılır. Firmanın ekonomik, sosyal, teknik yapısı, yatırımları ve son gelişmeler konusunda bilgi aktarılır, ayrıca çalışma koşulları ve doğum, ölüm, işe yeni giren ve çıkanlar, mutlu günler gibi kişisel haberler verilebilir.

İşletme gazeteleri, haftalık, 15 günlük, aylık ya da iki aylık süreli yayınlar şeklinde çıkartılabilir. Bu tür yayınlarda kullanılan dilin de, haberin anlaşılabilirliğini kolaylaştırmak açısından önemi büyüktür. İşletme gazeteleri, açık ve anlaşılır olmalı, dürüstlükten ayrılmamalı, hedef kitlelere yönelik hazırlanmalıdır.

1b.   Basın Bültenleri

Basınla ilişkilerde kullanılana en yaygın yöntemlerden birisidir. Basın bültenleri açık ve kısa olmalıdır. Bültenin her paragrafı kenedi başına bir haber niteliği taşımalıdır. Basın bültenini destekleyici dokümanlar hazırlanmalıdır (fotoğraf, resim vb.).

Basına gönderilen bültenin güncel olması gerekir. Hazırlanan bültende; tarih, adres, telefon, firma adı bulunmalı, basın bülteninin sonuna ayrıntılı bilgi alınabilecek kişi veya kişilerin adları yazılmalıdır.

1c.   Basın Toplantısı

Kitle iletişim araçlarına basın bülteni ile yansıtılmayacak önemli haberlerin aktarılmasında kullanılır.

Basın toplantısı düzenlerken belirli kurallara uymak gerekir:

· Basınbasin-toplantisi_91201_m toplantısının yapılacağı yer ve zaman önem taşımaktadır.

· Toplantının yapılacağı yer, basın mensuplarının kolay ulaşabileceği bir yer olmalıdır.

· Seçilen gün ve saatte önemli bir başka olayın olması, basın mensuplarının katılımını etkileyebilir.

· Basın toplantısının yapılacağı salonun düzeni gazetecilerin rahat hareket edebilmesine olanak sağlamalıdır. Çünkü gazeteciler, fotoğraf çekmek, ses almak, telefon etmek isteyebilirler.

· Basın toplantısı çok uzun olmamalı, asıl iletilecek mesajlara ağırlık verilmelidir.

· Toplantı ile ilgili haberler gazetelerden takip edilerek derlenmeli ve basın mensuplarına teşekkür edilmelidir.

1d.   Basın Turları

Basın turları ve gezileri işletmeyi tanıtma bakımından diğer bir Halkla İlişkiler uygulamasıdır. Tanıtma bakımından önemi küçümsenemez, ancak pahalıdır Hazırlanması da zaman alır. Örnek olarak GAP bölgesine düzenlenen basın turları gösterilebilir. Öte yandan işletmenin açılışı ya da ek bir tesis söz konusu olduğunda basın organlarının davet edilerek yeniliklerin tanıtılmasına çalışılır.

1e.  Kupür Derleme

Halkla İlişkiler görevlilerinin basını dikkatle izleyerek, kurum hakkında çıkan haberleri değerlendirmesi gerekir. Bu amaçla halkla ilişkiler görevlileri gazetelerde çıkan haber, röportaja, fotoğraf, yazı, karikatür gibi materyallerin makaslanarak arşivlenmesini sağlar. Bu işleme kupür derleme diyoruz.

Derlenen kupürler, daha sonra işletme için bir belge niteliği taşır.

1f.   Röportaj

Güncel bir konuda, belli bir okuyucu kitlesi için hazırlanan, kolay okunabilen, resimlerle desteklenmiş, hazırlayanın kendi görüşleri ile birleştirilerek yazılan yazılardır.

2. Dergiler

Dergiler gazetelere göre daha uzun zaman dilimleri içinde çıkarılan halkla ilişkiler aracıdır. Dergiler; haberler, röportaj ve magazin türü konulara ağırlık verir. Ancak hangi okuyucu kitlesine hitap edeceği önceden iyi saptanmalı ve ona göre hazırlanmalıdır.

3.   Broşür

Broşür genelde az sayfalı, ufak bir dergi boyunda basılan bir tanıtma aracıdır. Daha çok 8 ila 16 sayfa arasında basılır ve önemli özelliği bol resimli oluşudur.

Broşürler daha çok firmayı tanıtan özlü bilgiler içerir. İşletmenin üretim ve sosyal tesislerinde renkli görüntüler verir.

3. El Kitapçığı

El kitapçığı işletmeye yeni gelen ve giren personele firmayı çok yönlü tanıtan, yeni elemanın hak ve sorumluluklarını gösteren kitapçıktır. Bunlar broşürlerden farklı olarak resimli sayfalar yerine daha uzun yazıları içeren sayfalardan oluşurlar. El kitapçığında kurum tanıtıldıktan sonra personeli ilgilendiren konulara da yer verilir. Şöyle ki; personelin izin, sağlık, sportif faaliyetler, lojman, çalışma saatleri, çalışma koşulları vb. konularda bilgi verir.

4.  Afiş, İlan Tahtası ve Bültenler

İşletmenin belirli yerlerine konulan ya da asılan bu tür araçların en önemli niteliği iletilmek istenen habere, ilgili ilgisiz herkesin dikkatini çekmektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, afi, ilan ve bültenlerin diğer araçlardan daha çarpıcı ve etkili olması gerektiği söylenebilir.

5.  Diğer Yazılı Araçlar

Yukarıda sayılan yazılı araçların dışında ayrıca yıllık raporlar, mektup, kartvizit, pul, karikatür, pankart ve el ilanları sayılabilir.

Yıllık raporlar işletmenin bir yıl içinde yapmış olduğu çalışmaları özetleyen bir belgedir. Firma ortaklarına, bankalara ve ilgi duyan diğer kurumlara dağıtılabilir.

Mektuplar diğer iletişim araçlarından farklı olarak toplumsal değil kişisel bir araçtır. İyi yazıldığında hedef kitleyi bizzat ziyaret etmek kadara etkili olabilirler.

Halkla İlişkiler konusunda bir kampanya açıldığında etkili sloganların yazıldığı, büyük puntoların kullanıldığı pankartlardan yararlanılabilir. Halkla İlişkiler Bölümünün kullanacağı yazılı araçlar içinde ayrıca kurumun kimliğini yansıtan antetli kağıtlar, kartvizitler, bayram kartları, özel bastırılmış pullar, karikatürler kullanılabilir.

B. SÖZLÜ  ARAÇLAR

1. Yüz yüze Görüşme

Sözlü ile iletişimde en yaygın biçimde kullanılan araç yüz yüze görüşme ya da konuşmadır. Halkla İlişkilerde yüz  yüze görüşme, firmayı temsil eden kişilerle halk grupları arasında yapılan konuşmalardır. Tüzel kişiliğe sahip olan bir firma ile aynı özelliğe sahip bir başka kuruluş adına konuşan sonuçta insandır. Yüz yüze yapılan görüşmeler yazılı iletişimden daha etkili sonuçlar doğurur. Çünkü yazılı iletişim daha çok tek yönlü işler, oysa sözlü iletişim ve özellikle yüz yüze iletişim iki yönlü çalışır. Bu durumda verici konumunda bulunan kişi karşı tarafın algılama, davranış ve tepkilerini anında saptayabilir. Kaldı ki yüz yüze yapılan iletişimin sonucunda alıcı ya da hedef kitle olumlu bir izlenim edinmişse bu izlenimlerini başkalarına aktararak kurum adına bir hizmete getirmiş olacaktır.

Yüz yüze görüşmede firma temsilcisinin (vericinin) bazı noktalara özen göstermesi gerekir. Bu noktalar özet olarak şöyle sıralanabilir:

· Başkasıyla konuşurken sabırlı, nazik, sakin ve güler yüzlü olmalıdır.

· Karşıdaki insanın eğitimi, görünüşü, statüsü ve diğer görünen ve bilinen özelliklerine göre bir davranış içine girilmelidir.

· Halkla İlişkiler bir güven olayıdır. Karşıdaki kişiye güven verici bir davranışa girmeli, bu nedenle konuşulan konuya ilişkin yeterli bilgi taşınmalıdır.

· Konuşurken, uzun ve karmaşık bir dil yerine sade, anlaşılır ve net bir dil kullanılmalıdır.

· Firma adına gizli kalması gereken bilgileri karşı tarafa aktarmamalıdır.

· İyi bir dinleyici olunmalıdır.

· Karşı tarafın düşünce

· Karşı tarafın düşünce ve inançlarına saygılı biçimde konuşmalı ve özellikle olay etmekten kaçınmalıdır.

· Konuşurken kızgın, öfkeli, yüksek tonlu sesten uzak durmalı, gereksiz tartışmaya girmemelidir.

· Konuşurken karşı tarafa adıyla ve bey veya hanım eklentisiyle hitap edilmelidir.

· Yüz yüze iki yönlü iletişim olduğu için karşı tarafı etkilemek kadar, onunda vereceği mesajlara açık olunmalıdır.

hakkimizda_res

2. Telefonla Görüşme

Sözlü görüşmenin bir başka aracı da telefondur. Yüz yüze gelmekle birlikte telefonla görüşme Halkla İlişkilerde önemli bir araçtır. Firma adına konuşan kişi ile karşı taraf arasında bir diyalog kurma fırsatı yaratılır. Karşı tarafa bir uyarı şansı olmadığına göre firma adına konuşan kişinin bazı kurallara uygun davranması gerekir. Bu kurallar şöyle sıralanabilir:1

· Zil sesi üzerine telefonu açan kişi kendisini tanıtmalıdır.

· Telefonun defalarca çalınmasına izin verilmemelidir.

· Ses tonu ne çok yüksek ne de karşı tarafın zor duyacağı kadar kısık olmalıdır.

· Telefonda gereksiz konuşmalara yer vermeden konu ve amaç kısaca anlatılmalı.

· Konuşurken el altında mutlaka kağıt, kalem bulunmasına dikkat etmelidir.

· Konuşma sırasında karşı tarafı dikkatle izlediğimize ilişkin “evet efendim”, “sizi dinliyorum” gibi pekiştirici sözler söylenmelidir.

2_2013927153419

3.  Toplantılar

Halkla İlişkiler açısından toplantılar bilgi verme, değerlenme ya da bilgi alma amacıyla yapılır. Katılanlar karşılıklı görüş ve düşüncelerini açıklayarak bilgi alış-verişine girişir ve firma katılanlara toplantı sırasında en doyurucu – tanıtıcı bilgileri sunar.

Toplantının yapılacağı yer, tarih ve saat önceden kitle iletişim araçlarında duyurulmalıdır. Toplantıya basın mensupları çağırılarak, toplantı konusunun ve sonuçlarının hedef kitlelere duyurulması sağlanmalıdır.

basarili-toplanti

4. Konferans ve Seminerler

Tek yönlü iletişim araçlarında biri de konferanstır. Genellikle konuşmacı tarafından hedef kitleye mesajlar iletilir. Konuşmacı ile katılanlar arasında bir diyalog kurulmaz. Eğer konferansın konusu dinleyenlerin ilgisini  çekmiyorsa beklenen etkiyi sağlamayabilir.

Seminerler ise kitlenin ilgi ve güvenini kazanmak için düzenlenen faaliyetlerdendir. Genellikle birkaç gün sürmekte ve güncel konularda düzenlenmektedir. Seminerin son günü, tartışma açılarak karşılıklı bilgi aktarımı yapılmaktadır.

kadınn

C.  GÖRSEL VE İŞİTSEL ARAÇLAR

1. Radyo ve Televizyon

Halkla İlişkilerde kulağa ve göze hitap eden bir kitle iletişim aracı olarak radyo ve televizyonun etkinliği çok büyüktür.

Radyo ve televizyon çağımıza damgasını vuran elektronik kitle iletişim araçlarıdır. Bu araçlar, gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerin tümünde kamuoyunun oluşmasında, tüketici tercihlerinin belirlenmesinde ve yaşam biçiminin kurulmasında çok önemli etkiye sahiptirler. Sözlü basının ana organları olan radyo ve televizyonun bu büyük gücü dolayısıyla Halkla İlişkiler uğraşısında en etkili kanallar olduğu yadsımaz bir olgudur. Bu kanalların zamanında ve doğru olarak kullanılabilmesi için Halkla İlişkiler Görevlilerinin, radyo – televizyon yayıncılarının çalışmalarını çok iyi kavramaları ve onlarla işbirliği kurmaları gerekir.

Radyonun üstünlüğü birkaç noktada toplanabilir. Radyo geniş bir dinleyici kitlesini etkiler, alışkanlık ve güven nedeniyle radyoya kişisel yakınlık hissedilir ve yüz yüze ilişkiye yakın bir durum yaratır. Öte yandan, diğer araçlara göre radyo daha hızlı bir haber dağıtma özelliğine sahiptir.

Radyoya ek olarak televizyonun söyleneni görüntü ile güçlendirmesi, görüntüyü ön plâna  getirip belirli düşünce ve görüşü oluşturması radyoya oranla onu kuşkusuz daha etkili bir duruma getirmektedir. Sese ek olarak ortaya bir de görüntü gelmektedir. Halkla İlişkiler konusunda radyo için söylenenleri televizyon içinde olduğu gibi geçerli kabul etmek gerekir. Burada denilebilir ki televizyon radyoya göre daha sınırlı bir kitleye hitap etmektedir, ancak ekran karşısındaki seyirciyi bu araç kolayca etkileyebilmektedir.

ao4

2.  Film ve Video Bant

Halkla İlişkiler faaliyetlerinde kullanılan önemli araçlar arasında film ve video bantta yer alır. Dokümanter, eğitsel, kültürel veya sadece tanıtım amacına yönelik filmler yapılabilir.

Türkiye’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkiye’yi yurt dışına tanıtmak amacıyla başlattığı filmler, T.C. Ziraat Bankasının 1982 yılında yaptığı “Altın Koylar” adalı filmi birer Halkla İlişkiler etkinliğidir.

3.  Sergi, Yarışma ve Festivaller

Halkla İlişkiler faaliyetlerinde sergiye de yer verecek kuruluşların,  sergide anlatılmak istenen şeylerin açık ve anlaşılır olmasına dikkat etmeleri gerekir. Özellikle kuruluşları ve onların yaptığı çalışmaları tanıtmak amacıyla düzenlenen sergilerde buna dikkat edilmelidir.

Yarışmalar toplumsal bir hizmettir. Halkın ilgisi çekilerek, sonuçta katılanları ödüllendirmek amaçlanmaktadır. Yarışma düzenlenirken, halka duyurulmasında kitle iletişim araçlarından yararlanılarak, kişilerin yarışmaya özendirilmesi sağlanmalıdır.

Festivaller günümüzde giderek yaygınlaşmaya başlayan faaliyetler arasındadır. Festivaller gerek yerel, gerek ülke düzeyinde, gerekse uluslar arası platformlarda kuruluşların adlarını duyurmada bir araçtır. Festivallerin kültürel yönden katkıları da büyüktür. Festivaller, Halkla İlişkilere faaliyeti olarak iyi bir şekilde düzenlendiklerinde halkın dikkatini çekebilmektedirler.

4.  Diğer Görsel – İşitsel Araçlar

Kurum veya kuruluşun Halkla İlişkiler amaçlı hazırlamış olduğu geziler, konserler, özel günler, panel, yemek, eğlence gibi çeşitli faaliyetler vardır. Bu faaliyetlerin zamanlamasının uygun olması, Halkla İlişkiler kampanyasını olumlu bir şekilde etkiler.

Bunların dışında kurumların yürütmüş olduğu sponsor (destek) faaliyetleri vardır. Bu faaliyet örneğin bir film yapımı ya da kitap yayınının sorumluluğunu bizzat üstlenmek şeklinde olabilir. Bir tiyatro, konser, festival ya da yarışmaya sponsorluk yapmak şeklinde de olabilir.

 

KAYNAK:http://www.wikiturk.net/Madde/48749/halkla-iliskilerde-kullanilan-iletisim-araclari