VOLEYBOL

VOLEYBOL

Altışar kişiden oluşan iki takımın topu üç pasta filenin üzerinden geçirmeye ve rakip takımın sahasına düşürmelerine dayanan spor dalı. Voleybol 1885 yılında Amerika’da icat edildi. Holyoke YMCA Okulun’da öğretmenli yapan William Morgan basketbol topunun iç lastiğiyle böyle bir oyunun oynanabileceğini düşündü ve ilk uygulamayı öğrencileri arasında yaptı. 1. Dünya savaşı yıllarında voleybol Uzakdoğu’ya ve Avrupa’ya yayıldı. 1964 Tokyo Olimpiyatlarından itibaren olimpiyat programına alınan voleybol’da 80’li yıllara kadar Sovyetler büyük üstünlük kurdu.

OYUNCULARIN ÖZELLİKLERİ
Her oyuncunun güçlü olduğu yönleri geliştirilmeye çalışılmalıdır. Her oyuncunun güçlü olduğu yönleri vardır. Doğal olarak öncelikle oyuncuların zayıf oldukları taraflar giderilmeye çalışılmalıdır. Ancak bununla yetinilmemeli, oyuncuların başarılı oldukları teknik, taktik, moral ve hatta sosyal yönlerini de geliştirerek, takımın başarısına katkıları artırılmalıdır.

VOLEYBOL NASIL OYNANIR ?
Voleybol altı kişiden kurulu iki takım arasında oynanır. Amaç, sahayı ikiye bölen filenin üzerinden topu karşı tarafın sahasına düşürmektir. Oyuncular sahada sabit yerlerde dururlar üç kişi fileye yakın üç kişi de savunma pozisyonunda geride durur. Bir takım topa arka arkaya en fazla üç kere vurabilir. Topa vücudun herhangi bir yeri ile vurmak serbesttir. Oyuncular saat yönünde olmak üzere sürekli değişerek oynarlar. Topu karşı tarafın sahasına düşüren takım puan kazanır.

Maç 5 setten oluşur. 25 puana, en az iki farkla olmak üzere ilk ulaşan seti kazanır. Beşinci set 15 puan üzerinden oynanır. En az iki farklı sonuç burada da gereklidir. ”Libero” defansif bir oyuncudur. Defansta istediği yerde oynayabilir. Ön tarafa geçemez, blok yapamaz, servis atamaz. Forması takım arkadaşlarından farklı renktedir. Takım koçları saha kenarından takımlarına direktifler vermekte serbesttir. Her sette altı değişiklik yapma hakkı vardır. Sadece ön alanda oynayan oyuncular bloğa çıkabilir. Blok, top fileyi geçmeden yapılmalıdır. Blok sayı olarak sayılamaz. Voleybol sahası 18mt x 9mt boyutlarındadır. Tam ortasından bir ağ ile ikiye bölünmüştür. Fileden 3 metre geriye olan kısım atak alanıdır.

MANŞET :  Bu durumlarda vücudunuzu mümkün olduğunca yükseltmeye ve hatta parmak uçlarında kalkmaya çalışın. Ancak en iyisi böyle bir duruma düşmemek için gerekli tedbirleri önceden almaktır. Bunun için vücudunuz topa tam dönük olsun ve ayak hareketleri ile manşet alma yüksekliğini ayarlamaya çalışın. Yeni kurallara göre artık servisler parmakla da karşılanabilmektedir. Bu güzel bir görüntü vermezse de çoğu kez tek çözümdür ve top tutulup atmadıkça parmak pası kötü olsa dahi hakem genellikle faul çalmaz.

SERVİS : Manşeti zayıf olan oyunculara veya manşet alanlar arasındaki koridorlara veya yanlara atmaya çalışın. Özellikle pasörün ön sırada olduğu durumlarda, geçerli bir diğer taktik de sol taraftaki smaçöre kısa servis atmaktır. Bu durumda hücum yapacak oyuncu sayısı bire iner. Atacağınız yere karar verdikten sonra, iyi bir servis için konsantre olmaya çalışın. Etkin bir servis için en önemli husus, topun havaya iyi atılmasıdır. Bu durumda top (vurmaz iseniz) tam ayaklarınızın önüne düşmelidir.

SAVUNMA :Bütün blok yapacaklar smaçörlerin kimler olduğunu ve pasörün ön veya arka oyuncu olduğunu bilmelidirler. Pasör ön oyuncu ise plase atabilir veya ikinci topa vurabilir. Ön sıra ve arka sıra savunmacıları buna hazır olmalıdırlar. Pasör arka oyuncu ise onu dikkate alıp savunma yapmaya gerek kalmaz.

SMAÇ : Güçlü bir smaç topu önünüze alarak ve tüm vücut kaslarınızın kuvvetini ona aktararak vurulabilir. Top bazen file üstünde ve her iki takımın arasında kalır. Yani iki rakip oyuncu aynı anda topa temas ederler ve daha mücadeleci olan ve topla daha dengeli temas kuran kazanır. Bu durumda sıçrayabildiğiniz kadar yükseğe sıçrayın ve dirseklerinizi kilitleyerek ellerinizi güçlü bir şekilde ileri uzatın. Tüm ağırlığınız topun arkasında olsun. Çift elle temas etmeniz mümkün değilse, tek elle temas etmek hiç müdahale etmemekten daha iyidir. Topu kısa süre tutup atsanız dahi hakem genellikle faul çalmayacaktır.

MOLOLAR : Molalarda bazı oyuncular ilgisiz davranırlar ve koçlarını dinlemezler. İyi bir takım oyuncusu kesinlikle böyle davranmaz. Molalarda her zaman koç ile göz temasında olun ve verilen talimatları başınızla onaylayın.

KAYNAK : http://www.hakkinda-bilgi-nedir.com/voleybol-nedir+voleybol-hakkinda-bilgi

MUĞLA / MİLAS

   MUĞLA

  Muğla İli, ülkemizin güneybatı köşesinde, Toros kıvrım sistemiyle Batı Anadolu kıvrım sisteminin iç içe girdiği dağlık ve engebeliğin Menteşe yöresinde yer almaktadır. Dağları örten kıyıya inen ormanları ve geçmiş uygarlıkların kalıntılarıyla bezenmiş doyumsuz güzellikleri vardır.Akdeniz iklimi etkisinde kalan kara iklimi hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır.

MİLAS

 Milas, Muğla ilinin ikinci büyük yerleşim bölgesidir. Sodra Dağı’nın eteklerinde, kendi adıyla anılan ova üzerinde kurulmuştur. Arkeolojik araştırmalara göre kentin kuruluşu MÖ 10. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Adını rüzgarlar tanrısı Ailos’un soyundan gelen Mylasos’dan aldığı hakkında bir efsane vardır, ancak bu efsaneden ileri gidememektedir. Milas, önce Karia’nın sonra Menteşe Beyliği’nin başkentliğini yapmıştır. Milas’ın antik ismi Mylasos ya da Mylasa’dır.Tüm Karia’nın ulusal tanrısı Zeus Karios Mabedi’nin yer aldığı Milas, Karialıların haç yeri durumunda idi. Her yanı mermer yapılar ve anıtlarla kaplı olan kent, haklı olarak “Mabetler Şehri” adını almıştır. 

 Milas’ın sınırları içinde 27 antik kentin kalıntıları vardır. Her ne kadar 27 antik kenti barındırarak, tarihi çekiciliğini öne çıkarsa da, doğal zenginliklerde barındırmaktadır. Milas yöresinde, iki göl var. Biri Bafa ve diğeri Tuzla gölleri. İkisi de denizden kopmuş, ikisi de tuzlu ama kuş zenginliği açısından büyük önem taşıyorlar. Bafa gölü; Milli park olarak ilan edilerek koruma altına alınmış. Binlerce kuş barınıyor. Güllük deltasında ise, Tuzla sulak alanı bulunuyor. 

 Milas bölgesinde, zeytinyağlı yemekler yaygındır. Mumbar dolması, kabak çiçeği dolması, keşkek, çiçek kızartma, börülce, çaykama böreği , tatlı olarak ise ; zerde, mutlaka tadılması gereken bir lezzettir.

 Milas, turizm açısından her türlü olanağa sahip olmasına rağmen bugüne kadar turizmde hak ettiği yeri alamamıştır. Kendisine 43 km mesafede olan turizmin başkenti Bodrum’un gölgesinde kalmış, turizmden istenilen payı elde edememiştir.

Bafa Gölü, Muğla/Milas, Heraklia

KAYNAK: http://www.cografya.gen.tr/tr/mugla/

                      http://www.turkcebilgi.com/milas

                      http://www.gezi-yorum.net/mugla-milas/

REKLAMIN İNANDIRICILIĞI

           Reklam tasarımları, günümüzde, tüketicilerin etkilenmesi için, pek çok değişkeni kullanmaktadır. Değişken derken; mizah, ünlü kişilerin kullanılması, şaşırtıcı olaylar, eğlence, yüksek yaşam standartları, rahatlık, huzur, ileri teknoloji ve buna benzerleri kastedilmektedir. Bütün bunlar, tüketiciyi, markaların üretmiş olduğu, yeni veya zaten pazarlarda satılan ürün ve hizmetleri satın almaya ikna etmeye yöneliktir. Yapılan reklamın amacı, sadece satın alma davranışını göstermelerini sağlamak olmayabilmektedir. Birbirinden farklı amaçlara yönelik ama nihai hedef, her zaman daha fazla satış olmakla birlikte, genellikle, reklamın amaçları; tüketicinin zihnine markaları ve onların özelliklerini yerleştirmek, tüketicilerin markayı benimsemelerini, beğenmelerini, markanın diğer markalara tercih edilmesini sağlamak olabilmektedir. Bunlarla birlikte, firmaların sosyal sorumluluk adına veya kendileriyle ilgili çıkan herhangi bir düşünceyi savunmak veya reddetmek adına yapılabilmektedir. Bütün bunların tasarımı yapılırken, en fazla önem taşıyan konu, inandırıcı bir şekilde işlenmesidir. Kimi reklamlar, inandırıcı olmaktan uzaktır. Kimi konusundan dolayı, kimi işlenme biçiminden dolayı, kimi de seçilen tasarım türünden dolayı, insanları ikna etmekten uzak olmaktadır. İşlenme biçiminden dolayı inandırıcı olamayan reklamlarda sorun, kimi zaman kullanılan oyuncuların toplum içerisinde sahip olduğu konumla ilgili olabilirken kimi zaman karşılıklı diyaloglarda kurulan cümlelerin, oyuncuların mimik, davranış, hal ve hareketlerinin bundan uzak olmasıyla alakalı olabilmektedir. Karşılıklı diyaloglarla örülen tasarımların ikna etmekten uzak olmasının bir diğer nedeni de, tüketicilerle ilgilidir. İnsanın doğası gereği, söylenenlerden çok gördüklerine daha çok inanmaktadır. Bu yüzden bu tip reklam türleri, diğer türlere göre daha az ikna edicidir. Görüntülerden oluşan, ürün veya hizmetin özelliklerini göstererek anlatan, çok az cümle veya ifadelerin yer aldığı reklam türleri daha çok inandırıcı olmaktadır.

          Diğer türlerde ise, tüketicilere iletilmesi gereken mesajlar, oyuncuların veya kullanılan herhangi bir etki unsurunun gölgesi altında kalmasındandır. Diğer bir ifadeyle, daha güçlü bir etki yaratabilmek için, reklamlarda kullanılan mizah, eğlenceli haller, yüksek yaşam standartları, tüketicilere iletilen mesajların önüne geçmesindendir. Böyle durumlarda insanlar, etki unsuruna yoğunlaşmaktadır. Tüketicilerin en çok etkilendikleri, inandıkları, söze gerek bırakmadan kabul ettikleri reklam türleri, ürün veya hizmetin anlatıldığı, görüntülerin olduğu, fotoğrafların kullanıldığı, üretim biçiminin gösterildiği tasarım biçimleridir. Tüketiciler bu tip tasarımları izlerken hem etkilenmekte hem de gördükleri şeylere inanmaktadır. Yukarıda sözünü ettiğimiz etki unsurları aslında doğru seçilmektedir. Fakat burada sorun, onların kullanılma biçimi olmakla birlikte, seçilenler ile markanın uyumlu olmasıdır. Yani seçilen etki unsurunun markaya benzeyen, onunla ilişkilendirilebilen, onu çağrıştıran özelliklere sahip olması gerekmektedir.

 

KAYNAK : http://tr.wikipedia.org/wiki/Reklam

Halkla İlişkilerde Hedef Kitle

Halkla ilişkiler deyince akla ilk gelen kavramlardan biri hedef kitledir. Çünkü halkla ilişkilerin değeri; organizasyonun ilgili çevresini izleyerek, kendi amaçlarıyla hedef kitlesini ortak paydada buluşturarak ve hedef kitlesiyle ilişki kurarak organizasyonunun etkinliğine katkıda bulunduğunda ortaya çıkar. Halkla ilişkiler, farklı hedef kitleleri belirleyerek ve farklı stratejiler gerektiren bu hedef kitlelerle farklı ilişkiler geliştirerek stratejik yönetimde rol alabilir. Halkla ilişkiler uygulayıcılarının strateji ve halkla ilişkiler arasındaki ilişkiyi iyi anlaması, diğer yöneticilerle ortak bir dili kullanmalarına yardımcı olabilir.

 

Öncelikle, hedefin hangi ‘halk’ olduğunu belirtmemiz gerekir. ‘Hangi Halk’ derken amaçlanan Fransız halkı, İtalyan halkı, Yugoslav halkı değil, halkın, ‘toplumun hangi grubu’ olduğudur. Burada sözü edilen ‘toplumun hangi grubu’ deyişi, halkla ilişkilerde ‘hedef kitle’ kavramına denk gelir.

 

Halkla ilişkiler açısından hedef kitle, kuruluşun dikkate alma gereği duyduğu ortak beklentileri olan insanlar topluluğudur. Yanlış kişilere, yanlış biçimlerde gönderilen mesajlarla zaman, para ve çabanın boşa harcanmaması için hedef kitlenin önceden belirlenmesi, bir halkla ilişkiler kampanyasında atılacak en önemli adımdır.

Günümüz koşulları altında hiçbir kuruluş ya da hükümetin hedef kitlesi ile işbirliği yapmadan, görüşlerini dikkate almadan, demokrasinin gerektiği biçimde işlemesi imkânsızdır. Benzer biçimde ticari amaçlı kuruluşların tüketici, ortaklar ve çalışanlar gibi hedef kitleleri ile iletişimi önemli bir yer tutar.

Kimi otoriteler, işletmeler açısından hedef kitleyi kurum içi, kurum dışı, toplum ve medya olmak üzere dört kısımda inceler. Ancak her kurumun kendine özgü değişik hedef kitleleri bulunur. İşletmelerin hedef kitleleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir:

•Müşteriler ve potansiyel müşteriler
•İşletme personeli
•Hissedarlar ve ortaklar
•Meslek kuruluşları
•Sosyal kuruluşlar
•İşletmelere mal veren kişi ve firmalar
•Sigorta şirketleri, sosyal güvenlik kuruluşları
•Toplumsal çevre
•Potansiyel işgücü
•Kamuoyu önderleri
•Medya vb.