BUCASPOR’UN TARİHİ

 

CUMHURİYET’in kurulmasıyla birlikte ülkemizin dört bir yanında çakan futbol kıvılcımları, kısa süre sonra Buca’da yaşayan gençlerin de kalbini tutuşturdu. Aradan geçen 5 yıl gibi kısa bir sürede yapılanmasını tamamlayarak hedeflerini belirleyen Bucalı gençler, Süleyman Atakan, Bekir Eromat, Niyazi Gökgönül, Hasan Yalçınkaya ve Niyazi Aktaş tarafından , Karşıyaka (1912), Altay (1914), Altınordu (1923) ve Göztepe’den (1925) sonra, Bucaspor 1928 yılında İzmir’in 5. spor kulübü olarak kuruldu.

O yıllarda asıl adı Buca İdmanyurdu olan Bucaspor’un ilk başkanlığını, dönemin Belediye Reisi Muzaffer Ersezgin üstlenmiştir.

Kulübün o tarihteki renkleri de bugünkü gibi sarı ve laciverttir. Bu renklerin yanına, eski başkanlarımızdan Yusuf Muhafız’ın döneminde eklenen “kırmızı” ise, daha sonra genel kurul kararıyla iptal edilmiştir. 1928’den 1984’e kadar 56 yıl boyunca futbolun yanı sıra güreş, masa tenisi, atletizm gibi çeşitli spor branşlarında da faaliyet göstererek , daima ilçede sporun gelişmesinde öncülük yapmış ve ilçeye kök salmıştır .

Türkiye Profesyonel Üçüncü Ligi’nin kurulduğu 1984 yılında, Federasyon’a son başvuru tarihine iki gün kala Akın Göksu ve İsmet Çiftçi’nin girişimi ve Buca’nın yetiştirmiş olduğu değerli insanlardan sayın Işılay Saygın hanımefend’nin özel çabalarıyla, İsmet Çiftçi ve S.Mehmet Özkan’ın son günde verdiği banka teminat mektuplarıyla Türkiye Profesyonel Futbol Üçüncü Ligi’ne katılmıştır .

İsmet Çiftçi başkanlığındaki Cemil Şeboy, Akın Göksu, Şükrü Kayagüney, Salih Büyükdemirel, Tarık Vardar, Mümin Günduru, Ertan Erdek ve S.Mehmet Özkan’dan oluşan yönetimiyle profesyonelliğe geçiş yapan Bucaspor, burada geçirdiği 6 yılda bir taraftan futbol okulları açıp geleceğe yatırım yapmış, diğer taraftan profesyonel bir kulüp olmanın tüm gereklerini yerine getirmiştir. Binali Sarıçam, bu dönemde 2 sezon başkanlık yapan ve önemli katkı sağlayan isimlerin başında gelir.

Akın Göksu’nun Başkan, S.Mehmet Özkan’ın Profesyonel Şube Sorumluluğu’nda Bucaspor 6 Mayıs 1990 tarihinde Edremitspor’u deplasmanda 1-0 yenerek, tarihinde ilk kez 2. Lig’e yükselmeyi başarmıştır. İkinci Lig’deki ilk sezonuna, Teknik Direktör Erkan Velioğlu yönetiminde, sezona 5’te 5 yaparak giren Bucaspor, yakaladığı bu büyük çıkışla “Fırtına” lakabını da almıştır.

1990-1994 yıllarında Belediye Başkanı Ertan Erdek’in katkıları, Soner Duran ve Eser Cihan’ın başkanlık dönemleri ve bu dönemde öne çıkan Veli Velioğlu ve Ali Timur gibi yöneticilerin katkıları önemlidir.

1995 yılında Şükrü Kayagüney’in başkan, S.Mehmet Özkan’ın Profesyonel Şube Sorumluluğu’nda ve 1997 yılında S.Mehmet Özkan’ın başkan, Adnan Dolma’nın Profesyonel Şube Sorumluluğu’nda olmak üzere iki kez Ekstra Play-Off’larda Süper Lig’in kapısından dönen Bucaspor, tarihinde hiç küme düşme acısı yaşamamıştır.

1994 ile 2009 yılları arasında 15 yıl ilçenin belediye başkanlık görevini yürüten Cemil Şeboy, Bucaspor tarihinde iki defa başkanlık yapmış ve Bucaspor’un gelişmesinde her zaman destek olarak, 1996 yılında şimdiki Bucaspor Tesisleri’nin bulunduğu arazide tesisleşme hamlesini başlatmıştır.

1997 sezon sonunda kendi isteğiyle başkanlığı bırakarak, altyapı ve tesisleşme işlerinin başına geçen S.Mehmet Özkan, kulüp başkanlığına geçen Adnan Dolma ile birlikte, iki yıl içersinde şimdiki Bucaspor Tesisleri’nin kuruluşuna ve B Genç Türkiye Şampiyonu olan bir takım yaratılmasına öncü olmuştur.

1999 ile 2005 yılları arasında, en uzun dönem başkanlık yapan Yusuf Muhafız döneminde de üçüncü çim saha ve profesyonel takım binası tamamlanmış ve kulüp önündeki toprak sahaya 5 adet suni çim halı saha yapılmıştır. Bu dönemde, bir Bucalı olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın da Bucaspor’a önemli katkıları olmuştur.

2005 yılında Ufuk Akgün’ün başkanlığında, takım ilk defa direkt olarak Play-Off grubunda oynamaya hak kazanmıştır.

2006-2007 ile 2007-2008 sezonları, tekrar İsmet Çiftçi’nin başkanlık yıllarıdır. Bucaspor 2007 yılında Türkiye kupasında iki tur atlayarak gruplara kalma başarısı göstermiş ve Süper Lig takımları ile başa baş maçlar oynamıştır.

Başkan İsmet Çiftçi, Belediye Başkanı Cemil Şeboy ve sarı-lacivertli camianın ısrarlarıyla S.Mehmet Özkan, 2007 yılbaşından itibaren tekrar yuvaya dönerek, Türkiye’nin en büyük altyapı organizasyonu olan Bucaspor Futbol Akademisi’ni kurmuştur. Akadem’nin kuruluşunda ve yönetiminde ikinci isim olarak Adem Turgut’un katkıları çok önemlidir. Bucaspor Futbol Akademisi kurulduğu yıldan itibaren, değişik yaş gruplarında, Türkiye çapında üçüncülük, ikincilik ve şampiyonluklar almış, genç milli takımlarda Bucasporlu gençler yer almaya başlamıştır.

Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy, son döneminde 6.100 kişilik yeni Buca Arena Stadı’nı yaptırarak, Bucaspor’un maçlarını gerçek bir stat havasında oynamasına olanak sağlamış ve ateşli taraftarıyla “Fırtına Bucaspor”mücadele ettiği liglerde esmeye başlamıştır .

Böylece en önemli sportif başarılar, her kulübe nasip olmayacak şekilde arka arkaya yaşanmıştır.

Şeref Üstündağ başkanlığında 2008-2009 sezonunda 2.Lig Şampiyonluğu yaşayan Bucaspor, 2009-2010 sezonunda da Dr.Mehmet Bektur başkanlığında Bank Asya 1. Lig’de mücadele ettiği ilk yılında mütevazi bütçe ve kadrosuyla sezonu ikinci tamamlayarak, tarihinde ilk kez adını Spor-Toto Süper Ligi’ne yazdırmayı başarmıştır .

Buca Belediye Başkanları her dönemde Bucaspor’a destek olmuşlar ve onursal başkanlık yapmışlardır. Yaşanan bu şampiyonluk yıllarında da Belediye Başkanı Ercan Tatı’nın önemli katkıları olmuştur. 19 yıl aralıksız kulüp müdürlüğü görevini yapan Fevzi Karagöz ile 12 yıldır tesisler amirliği görevini yürüten Necati Çoban’ın kulübümüze verdiği emekleri de hatırlamakta yarar vardır .

İsmini taşıdığı ilçesinin tanıtımına en önemli katkıyı sağlayan, yurt içi ve yurt dışında yaşayan tüm Bucalıların göğsünü kabartan, yediden yetmişe tüm futbolseverlerin haklı takdirini kazanan, herkese Buca’nın haritadaki yerini öğreten Bucasporumuz’un başarıları daim olsun, sonsuza dek yaşasın, yaşatılsın…

Bucasporumuz’un kuruluşundan, Türkiye’nin ilk 18 kulübünden biri olmasına kadar geçen 85 yıllık süreçte aklını veren, zamanını veren, parasını veren ve emeğini veren, katkı sağlayan tüm insanlarımıza duamız; Ebediyete intikal edenlerin mekanı Cennet olsun, Allah rahmet eylesin… Yaşayanların ise bu dünyada sırtı yere gelmesin ..

 

KAYNAKÇA : http://www.bucaspor.org.tr/yeni/Bucaspor.aspx?SayfaId=1

İZMİR – BUCA

BUCA

Buca, Türkiye’nin İzmir ilinin ilçelerinden biri olmakla beraber aynı zamanda en kalabalık nüfusa sahip ilçelerinden biridir.

İzmir’in 9 kilometre güneydoğusunda kurulmuşdur. Nif Dağı’nın güney eteklerine yerleşmiştir. Yüz ölçümü 180 kilometrekare, denizden yüksekliği 38 metre olup kuzeyinde Bornova, kuzeybatısında Konak, kuzeydoğusunda Kemalpaşa, batısında Karabağlar ve Gaziemir, güneyinde Torbalı ve Menderes bulunmaktadır. Yayvan görünüşlü arazi ile çevrelenmiş olup, çevredeki tepeler, vadiler ve bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir.

Buca düz ve verimli topraklara sahiptir. Tınaztepe,Tıngırtepe, Zeytintepe, Koşutepesi ve Karacaağaç gibi tepeleri de vardır. Nif Dağı’ndan doğan Meles Çayı, Şirinyer’den geçer ve Halkapınar’da denize dökülür.

Buca’ya bağlı, Kaynaklar Beldesi’nin yanı sıra, Kırıklar, Karacaağaç ve Belenbaşı adında üç köyü vardır.

 

 

TARİHÇESİ

İznik Devleti Kralı İoyanis’in 1235 yılında Kohi denen ve Kral Yolu yakınında bir yerleşim alanından bahsettiği yerin Buca olarak değiştiği, Kohi adının daha sonra Gonia, Bugia ve Buca’ya dönüştüğü sanılmaktadır. Bizanslılar döneminde ise bugünkü yerleşim yerinde Vuza, Uza ya da Vuzas isimli bir toprak sahibinin yaşadığı, yerleşim yeri isminin değişerek zamanla Buca olduğu varsayımı da vardır. Ayrıca İtalyancada BUCA kelimesi çukur anlamına gelmektedir Buca’nın çukurda kalışı ismin buradan geldiğini kuvvetlendirmektedir.

Buca adı ilk kez 1688 yılında Fransız Konsolosluğu kayıtlarında görülmüştür. Bu yılda bir deprem olmuş, Fransız Konsolosluğu Buca’ya taşınmıştır. MÖ 1102’de Eolyalıların şehri almalarına kadar yerli halkın oldukça rahat bir hayat yaşadığı kabul edilir. MÖ 727 yılına kadar İyonlarla çekişen Eolyalılar, bu tarihten sonra şehri İyonlara bırakmıştır. Bir süre sonra güçlenen Lidyalılar, MÖ 628 yılında İzmir’i almıştır. Bu tarihlerde İzmir şehri dağılmış, halk civarda bulunan küçük yerleşim alanlarına geçmeye başlamıştır. Bu değişim, bugün gördüğümüz İzmir dolaylarındaki birçok yerleşim alanının ilk temellerini atmıştır. Bunlar arasında Buca’yı da sayabiliriz.

Buca’da antik çağdan bu yana bir yerleşimin olduğu bilinmektedir. 1868 yılında Buca’nın kuzeydoğusunda antik döneme ait büyük bir kadın büstü ortaya çıkarılmış olup, bu büst halen Londra’daki İngiliz Müzesi’nde sergilenmektedir.

Ayrıca Buca ve Kangölü çevresinde Bizans Haçı kabartmaları bulunan sütun başlıkları, antik “ARTEMİS MABEDİ”ne ait olduğu sanılan mermer yer döşemeleri, Forbes Köşkü çevresinde Bizans sikkeleri, Gürçeşme (Kançeşme) yolu üzerinde Roma Kalesi kalıntıları da antik çağda bu yörede gelişmiş toplumların yaşadığını ortaya koymaktadır. İyon saldırısı sırasında Buca’ya yönelen halk, Dereköy, Kangölü ve Kozağacı yörelerine yerleşmiştir. Yakın tarihimizde Buca’nın bir Rum köyü olduğu, aynı dönemde Rumlar, Yahudiler ve Türklerin bir arada yaşadığı, Avrupalı işadamları ile ailelerinin de Buca’da yaşadıkları, bunun beldenin gelişme ve zenginleşmesinde önemli bir etken olduğu belirtilmektedir.

Buca, Rumlar, Yahudiler ve Türklerin bir arada yaşadığı, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Hollanda şirketleri ile daha çok ticari ve sınai ilişkiler çerçevesinde oluşan Levanten Grubu’nun sayfiye yeri olarak yerleştiği bir belde özelliğini yakınçağ öncesinde taşımaya başlamıştır.

Buca MÖ 130’lara uzanan tarihi, birçok uygarlığa tanıklığı ile bir kültür ve tarih ilçesidir. Zengin doğa ve kültür mirasını, nüfus artışına ve günümüz yaşam biçiminin ortaya çıkardığı tüm etkenlere karşı koruyabilmiştir. Bu nedenle bugün Buca’da geçmişten günümüze kadar gelen bir tarihi görüntü sergilenmektedir. Buca’da yaşam, her şeyden önce zengin bir tarih, kültür ve doğa mirası ile iç içe bir yaşam olarak nitelendirilmektedir. Buca, tarihsel geçmişi ile bünyesinde çok önemli ve günümüzde de yaşayan eserler barınağıdır. George King Forbes, Gout, Prenses Borghese, Kont Dr.Aliberti, De Jongh, Dimostanis Baltacı Malikaneleri, tarihi İngiliz Protestan Kilisesi, Su Kemerleri, Buca’da yaşamış ve ölmüş birçok ünlü ailelerin mezarları, dar sokakları ve bugün bile birçok mimara ilham kaynağı olan Rum Evleri, ilçeye gelenlerin ilgisini çeken yapıtlardır.

9 Eylül 1922’de İzmir dolayısıyla Buca, Yunanlardan geri alınınca buradaki Rumlar bölgeyi terk etmiştir. 1922 yılına kadar Buca’nın nüfusu genellikle İngiliz, Rum ve Hollandalılardan oluşmakta idi. Buca, Cumhuriyet döneminde çok hızlı bir gelişme göstermiş ve bu dönemde göçmen kitlelerinin ilçede yerleşimi devam etmiştir. Buca, 4 temmuz 1887 yılında yürürlüğe giren 3392 sayılı yasa ile ilçe olmuştur. Buca İzmir’in en kalabalık ilçelerindendir.

 

KAYNAKÇA : http://tr.wikipedia.org/wiki/Buca

Kırmızı Ödülleri

Kırmızı Ödülleri

 Kirmiziodul    Hürriyet gazetesi yayın grubundan olan Kırmızı dergisi tarafından düzenlenen ve reklam alanında yılda bir kez tekrarlanan bir ödüldür.

Kırmızı Ödülleri’nin amacı, basın reklamlarında yaratıcılığın artırılmasını özendirmek, reklam ajanslarının, çalışanlarının ve reklam verenlerin başarılarını belgeleyip, ödüllendirmektir. Ödül töreninin ardından, yılda bir kez yayımlanan Kırmızı Kitap’ın içeriğini Kırmızı’ya katılan reklamlar oluşturmakta, bir anlamda Türk reklamcılığının almanağı tutulmaktadır. Kitap sınırlı sayıda basılmakta ve dağıtılmaktadır.

Kırmızı ödülleri, 2005 yılından beri düzenleniyor. Ayrıca her yıl, Kırmızı Basında En İyiler Reklam Ödülleri’nde ödül kazanan işler, Türkiye’nin değişik yerlerindeki üniversitelerde Güzel Sanatlar ve İletişim Fakültesi öğrencilerine tanıtılmak amacıyla sergiler açılmaktadır.

Kırmızı ödül grubu tarafından, basın reklamcılığı konusunda mesleki eğitimler vermek amacıyla Reklamcılık Vakfı ile işbirliği içinde gerçekleştirilen Kırmızı Kalem Eğitimleri, ustalar ve öğrencileri bir araya getirmekte, katılımcılara, “işinin en iyileri” ile çalışma fırsatı sunulmaktadır.

Her yıl, Kırmızı Ödülleri’nde dereceye giren reklamların yaratıcı ekipleriyle yurtdışına dört günlük gezi düzenlenmekte, gidilen şehirlerin önde gelen müzelerini ve sanat galerilerini gezip yaratıcılığın beslenmesi amaçlanmakta, dünyanın en önemli reklam yaratıcılığı yarışmalarının başkanları ile atölye çalışmaları düzenlenmektedir.

KAYNAK : http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1_%C3%96d%C3%BClleri

“PR” Nedir?

Kısa tanımıyla, kurumların kitlelerle iletişim kurmak amacıyla yürüttükleri, pro-aktif ve re-aktif olarak sürdürülebilen, kamu yararı esas alınarak devam ettirilen düzenli faaliyetlerdir. Bilinen adıyla “PR” olarak ifade edilmektedir.

Halkla ilişkiler işletmenin hizmet verdiği kitle ile daha etkili iletişimde bulunmak üzere başvurduğu bir yöntem; bir işletmeyi iç ve dış müşterilere, bağlantılı olduğu kişilere sevdirme ve saydırma, belirli bir tutumu benimsetmeye halkı inandırma sanatıdır.

Halkla ilişkiler sıradan olmakla önemli olmak arasındaki farktır; işletmenin olumlu bir imaja sahip olması için gerekli tanıtım politikasının saptanması, işletmenin bu doğrultuda yönlendirilmesi, insan grupları ve işletme arasında bilgi akışının sağlanması ve bu bilgi akımının gerekli etkinliği kazanarak amaçlanan sonuca ulaşması için yapılan plânlı faaliyetlerdir.

Halkla ilişkiler uzmanları örgüt yönetimine halkın düşünce ve tutumlarıyla ilgili bilgileri getiren, girişimci fikirler üreten, tanıtma kampanyaları geliştiren, kampanyaları yönetim politikasına uygun olarak yöneten kişilerdir. Halkla ilişkiler uzmanlarının özellikleri arasında; yaratıcılık, inisiyatif, düşünceleri açık ve basit şekilde yazarak/konuşarak iyi ifade edebilme temel şartlarının yanı sıra, kamu ve özel sektör örgütlerinde danışmanlık yapabilme, halk ile olumlu ilişkiler tesis ve idame edebilme, karar verme ve problem çözme, araştırma becerileri sıralanabilir. Halkla ilişkiler uzmanları; dışa dönük, kendine güvenen, insan psikolojisi ve motivasyonundan anlayan, rekabetçi, esnek ve takımdaş özellikli olmalıdır.

Halkla ilişkiler kavramı, ilk Fransa’da ortaya çıkmıştır; ancak daha çok Amerika Birleşik Devletleri’nde rağbet görmüş ve üzerinde çalışılmıştır. Günümüzde artık ağırlıklı olarak basın ilişkileri kapsamında faaliyetler yürütülmektedir. Son yıllarda internet ve sosyal ağların da dahil olmasıyla, kitlelerle basın ve web aracılığıyla yürütülen karşılıklı, geri bildirime dayalı, simetrik iletişim faaliyetleri halini almıştır.

 

Kaynakça : http://tr.wikipedia.org/wiki/Halkla_ili%C5%9Fkiler