Siirt/Kayhan

İlçe topraklarında eski medeniyetlere ait yerleşim kalıntıları (Erzen, Zokarno ve Bemheri gibi) olmasına rağmen, ilçenin tarihi hakkında net bilgiler mevcut değildir. Tarihi kayıtlara göre 16. yüzyıl başlarında Şerefhan Beyliği toprakları içinde kalan yöre, 1514 Çaldıran Savaşı’ndan sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bugün ilçe merkezi olan Kurtalan şehrinin tarihi idari yönetim olarak pek eskiye dayanmamaktadır, ancak bölge yerleşim olarak çok eski tarihlerden bu yana varlığını korumuştur. Günümüzden yaklaşık olarak 100-150 yıl önce, Oyacık (Telan) köyünün Gedikbaşı (Bataş) Mahallesinde ikamet eden Farooğulları Aşireti’nin üyeleri tarafından kurulduğu sanılmaktadır.

20080610104542_ehir_merkezi3

Bilinmeyen bir nedenle köylerinden göç eden 3-5 aile Zengan Tepesinin eteğindeki derenin her iki yakasına yerleşerek, bugünkü Kurtalan şehrinin temeli olan Misriç Köyünü kurmuşlar. Osmanlı Devleti zamanında Misriç Köyünün de içinde bulunduğu yöre “Garzan” olarak bilinmekteydi. Garzan, Siirt vilayetinin bir ilçesi durumundaydı. İlçe merkezinin yeri çeşitli nedenlerle birkaç defa değiştirilmiştir. 1904 yılında Beşpınar (Alenz) köyüne taşınan ilçe merkezi, bir yıl sonra bilinmeyen bir nedenle Beykent Köyüne, daha sonra Kayabağlar (Zokayt) köyüne, oradan da Saipbeyli (Beybo) köyüne ve daha sonra da Garzan Beylerinin etkisiyle Yanarsu (Zok) köyüne taşınmıştır. 1938 yılına kadar Zok köyünde bulunan ilçe merkezi, Zok köyünün diğer köylere uzaklığı, merkezi konumda olmayışı ve demiryolu yapımı neticesiyle, bu yolun son durağı haline gelen Misriç köyüne taşınma isteği gibi nedenlerden dolayı, 1 Haziran 1938 tarihinde çıkarılan bir kanunla ilçe merkezinin Misriç köyüne taşınması ve ilçe merkezi ile idari yapının adının “Kurtalan” olarak değiştirilmesi kabul edilmiştir. Aynı kanunda eski ilçe merkezi olan Zok köyünün adının Yanarsu olarak değiştirilmesi ve buranın Kurtalan ilçesine bağlı bir bucak merkezi haline getirilmesi de kararlaştırılmıştır. İlçe merkezi fiilen 1944 yılında Kurtalan’a taşındı.[3]

Bozhöyük (Siirt/Kurtalan): Çağdas Bozhöyük Köyü, Kalkolitik çağdan kalma bir yerleşiminin üzerine kurularak, altında kalan yaklaşık 7000 yıllık kültür katmanları tahrip edilmiştir.

Çayırlı (Siirt/Kurtalan) : İlk olarak Kalkolitik çağda yerleşilen höyük, günümüzde de iskan edilmektedir. Çayırlı köyünün evleri, yerleşimin neredeyse tüm yamaçlarını kaplamıştır. Batısı ise oldukça dik bir yamaç olduğu için, imar faaliyetleri bu alanda sürdürülememiştir. Höyük üzerinde, evlerin su ihtiyacını karşılamak için, köy hizmetlerinin yaptırdığı bir su deposu, yol ve iki adet telefon direği mevcuttur.

1434

Kültürü

Tarihsel ve kültürel olarak medeniyetin beşiği olarak bilinir. Kurtalan halkı misafirperverliğiyle övünür. İlçenin gelenek ve görenekleri yörede yaygın olan kültürden esinlenmiştir.

Coğrafi Konumu

Kurtalan ilçesi, yurdumuzun yedi coğrafi bölgesinden biri olan Güneydoğu Anadolu Bölgesinin, Dicle Bölümünde yer alır. İdari bakımdan Siirt İlinin bir ilçesi statüsünde olan Kurtalan’ın doğusunda Siirt Merkez İlçe, batısında Beşiri İlçesi, güneybatısında Hasan keyfİlçesi, kuzeyinde ise Baykan İlçesi bulunmaktadır. Haydarpaşa-Kurtalan demiryolu hattının son istasyonu durumundaki ilçe merkezi, Siirt’i Batman’a ve dolayısıyla Diyarbakır’a bağlayan kara yolunun da üzerinde bulunur.

Coğrafi Yapısı

669.25 kilometrekare yüz ölçüme sahip olan ilçede, 2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre 56.740 kişi sayılmıştır. Kilometrekareye 84 kişi düşmektedir.(Bu sayı Türkiye ortalamasının altındadır.) Toplam nüfusun 30.087’si ilçe merkezinde, geri kalan 26.653’ü ise köy ve kasabalarda yaşamaktadır. Köy ve kasaba nüfusu önceki iki yıla göre düşmüştür.

İlçe arazisi, umumiyetle dalgalı, arızalı, çıplak sırtlarla vadilerden; yer yer genişçe düzlüklerden ibarettir. Kaynağını Sason Dağlarından alan Garzan Çayı ve kolları, geniş vadileri sulu tarıma uygun alanları teşkil ederler. Güneyde Beşiri ilçesi ile doğal sınırı teşkil eden iki önemli yükselti vardır: Biri 1530 m. yüksekliğindeki Dilek Tepesi(Kozdağ), öbürü ise 1050 m. yükseltili Garzan Dağıdır. Garzan Çayı, Başur ve Reşan Çayları Kurtalan’ın önemli akarsularıdır. Reşan Çayı ve Garzan Çayı, Çattepe Köyü yakınlarında birleşmektedir. Ekinli ve Yayıklı Köylerinde birer sulama göleti bulunmaktadır.

Yazların sıcak ve kurak kışların nispeten ılık geçtiği ilçede en fazla yağış ilkbahar mevsiminde düşmektedir. Yağışların genellikle yağmur şeklinde olduğu ilçede kışın kar yağışları da görülmektedir. Karın yerde kalma süresi 20 günü aşmamaktadır. Bugüne kadarki en düşük kış sıcaklığı -18.5 derece, en yüksek kış sıcaklığı 19,5 derece, en düşük yaz sıcaklığı 5,5 derece ve en yüksek yaz sıcaklığı 43,5 derece olarak ölçülmüştür. Sıcaklığın çok yüksek değerlerde seyrettiği yaz aylarında, buharlaşmanın da şiddetine bağlı olarak kuraklık görülmektedir. İnsanlar temel ihtiyaçları için gerekli olan suyu bile çok zor temin etmektedir. Kurtalan’ın içinde bulunduğu alanın 400-500 metre derinliğe kadar dolgu olması yüzünden yağışla gelen suyun dibe sızması ve suyu tutacak ormanların olmayışı kuraklığı arttıran diğer nedenlerdendir.

Eğitim ve Kültür

Kurtalan’da 69 İlkokul, 24 Ortaokul, 8 Lise, 4 Anaokulu, 1 Öğretmen Evi ve Akşam Sanat Okulu, 1 Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu olmak üzere toplam 107 okul bulunmaktadır.

Nüfus

Yıl Toplam Şehir Kır
1965[5] 29.206 3.422 25.784
1970[6] 32.456 6.097 26.359
1975[7] 36.413 7.001 29.412
1980[8] 44.193 10.442 33.751
1985[9] 47.756 12.352 35.404
1990[10] 47.035 17.295 29.740
2000[11] 53.521 24.865 28.656
2007[12] 55.076 27.561 27.515
2008[13] 56.282 28.004 28.278
2009[14] 56.277 28.332 27.945
2010[15] 56.112 28.679 27.433
2011[16] 56.896 29.622 27.274
2012[17] 56.740 30.087 26.653
2013[18] 57.419 30.768 26.651
2014[19] 58.033 31.652 26.381
2015[20] 58.343 32.108 26.235

Kaynak:www.memleketim.com

Özgüven Üstüne

Özgüven her insanda gelişir mi?Doğan her çocuk muhteşem bir potansiyel olarak doğar. Evet, bu muhteşem potansiyel yapabilecek, geleceğini belirleyebilecek bir potansiyeldir. Bu potansiyelin donanım olarak ve yazılım olarak ne anlama geldiğini Keşkesiz Bir Yaşam İçin İletişim Donanımları adlı kitabımda ayrıntılı olarak irdeledim.

1445002707384

Kitapta belirtildiği gibi çocuk ya yüz baskın yaşam ya da can baskın yaşam ortamında toplumsallaşır. Yüz baskın yaşam ortamında büyüyen bir çocuk, “başkasına hesap vermek” bilinci içinde yaşamını süreçler ve kendisine söyleneni ve bekleneni yaparak yaşar. Kendinin ne düşündüğünü o kadar önemli değildir.

Can baskın yaşam ortamında büyüyen biri ise “kendine hesap vermek” bilinci içinde yaşar. Bu kişi başkalarının ne diyeceğini umursar, ama kendi doğrularını gerçekleştirmek, kendi gözüne hesap vermek daha önemlidir.

Şimdi geçen yazıda Mahmut adını verdiğim kişinin mektubundan bir cümleye bakalım:

” istemediğim bir bölümde okuyorum. (asıl istediğim İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler.) ama öyle ya da böyle bu bölüm bitecek. Buna mecburum. Bunu eskisi kadar takmamaya çalışıyorum.”

Mahmut bana göre yüz baskın bir ortamda büyümüş ve büyürken farkına varmadan “büyükleri” onun yaşam arabasının direksiyonuna oturmuş, ama o hala kendisinin oturduğunu sanıyor.

Neden istemediğin bir bölüm istemeye istemeye bitecek?

Bu soru irdelenmeye başlandığında görürsünüz ki, Mahmut aslında kendi kendine hesap vererek, kendi koyduğu hedefleri uğruna uğraş vererek, “benim yaşamım ve benim sorumluluğum” dediği bir yolculuk içinde değil.

Böyle bir kişilik oluşumu kendi yaşamının anlamını sürekli başkalarının gözünde arar; onların takdiri ve beğenisi olmadan kendisinin kendi gözünde hiçbir değeri yoktur. Böylelikle her sosyal ortamda, “Acaba beni beğenecekler mi?” kaygısı yaşar, eli ayağı dolaşır, kendisini sevdirmek için onların hoşuna gidecek şeyler söylemek ve istedikleri şeyleri yapmak ister. Onların neyi duymak istediklerini önceden kestirmeye çalışır ve yanlış yapmaktan ve karşıdakini hayal kırıklığına uğratmaktan çok korkar.

Niçin korkar?

indir

Çünkü onun yaşamında varoluş nedeni dış kaynaklıdır; başkalarının takdiri ve beğenisi ile var olmaktadır. Kendi gözünde kendisi yoktur.

Bu müthiş bir yalnızlıktır; çünkü kişinin arkadaşlarının, dostlarının olabilmesi için önce kendisinin var olması gerekir. İnsanın kendiyle olan ilişkisi onun en önemli, en anlamlı ilişkisidir; kendiyle ilişkisini temellendirmeden kişinin başkalarıyla anlamlı ve doyumlu bir ilişki kurması olanaksızdır.

Geçen yazıda verilmiş olan mektuptaki şu satırları bu gözle değerlendirin:

“,,,,, benim bi özgüven eksikliği var.bu derslerde ya da temel becerilerde fazla yok.asıl kişilerarası iletişimde bunun sıkıntısını oldukça çekiyorum.acaba şöyle yapsam beni kötü görür mü ya da böyle yapsam ne der?kısaca fazla empatik davranıyorum.

…….. yine kişilerarası iletişimde kendimi iyi anlatamama korkusu.kendimi basit düşürme korkusu bende baş gösteriyor.bilmiyorum buna mı bağlı ama ben konuşurken ister istemez heyecanlanıyorum ya da panik yapıyorum.bu da diksiyonumun bozuk olmasına yol açıyor diye düşünüyorum.yani hızlı konuşuyorum ve karışık cümleler kuruyorum bu da beni anlaşılmaz yapıyor.”

Kaynak:www.halklailişkiler.com