ŞEHZADELER ŞEHRİ:MANİSA

 

MANİSA VE TARİHÇESİ

Manisa, Türkiye’nin bir ili ve en kalabalık on dördüncü şehridir. 2014 itibarıyla 1.363.995  nüfusa sahiptir. Ege Bölgesinde yer alan ilde 17 ilçe bulunur. Nüfus bakımından İzmir’den sonra bölgedeki 2. büyük ilidir. “Şehzadeler Şehri” olarak da bilinir. Şifalı Mesir Macunu ve Sultaniye Üzümü ile tanınır. Antik çağda “Magnesia”, Roma İmparatorluğu döneminde tam ismiyle “Magnesia ad Sipylum” olarak anılmıştır. Dünya dillerindeki mıknatıs ve magnezyum kelimelerinin kökeni Manisa’nın ismidir.

İzmir’e yakınlığının da sağladığı avantajlarla hızla gelişen bir merkezdir. Türkiye’nin en gelişmiş ve en büyük organize sanayi bölgelerinden birisine sahiptir. Manisa ili üzümü, kavunu, mesir macunu ile ünlüdür. Vestel grubu, Indesit, Bosch, Schneider, ECA, Eczacıbaşı, Ülker gibi birçok marka ve firma, üretim üssü olarak Manisa’yı tercih etmektedir. Bölgenin İzmir’den sonra ikinci büyük sanayi ve ticaret merkezidir. Kent merkezi olarak Türkiye’nin en yoğun göç alan şehirlerinden birisidir. 6 Aralık 2012’de Resmi Gazete’de yayımlanan 6360 No’lu kanun ile Manisa Büyükşehir Belediyesi’ne dönüştürülmüştür.

MANİSA’NIN KÜLTÜRÜ

Manisa Tarzanı

      Asıl adı Ahmet Bedevi olan Manisa Tarzanı’nın nüfus kayıtlarındaki ismi Ahmeddin Carlak’tır. 1888’de Bağdat’da doğup Türk ordusunda askerlik yapan Carlak, daha sonra milli mücadeleye katıldı, kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Manisa’ya gelip yerleşen Bedevi, sessiz garip bir insandı. Belediyede süpürgeci olarak göreve başladı, bahçıvan yardımcısı, itfaiye eri olarak çalıştı. Manisa’yı yeşillendirmek için tüm gayretiyle çalışan Bedevi, dayanılmaz sıcaklarda önce atlet ve kısa pantolon, sonraları yaz kış demeden siyah şortla dolaşmaya başladı. Manisa Tarzanı denilen çevre lideri, Spil’de kulübede yaşamaya başladı, 31 Mayıs 1963’te yaşamını yitirdi.

Mesir Macunu

 

Mesir Macunu Festivali 2010

Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Manisa’da hastalandığında saray doktorları bir türlü tedavi edemezler ve sonunda Sultan,41 çeşit baharatın karışımından hazırlanan mesir macunuyla şifa bulur. Padişah’ta olayı kutlamak için kalan macunu halka dağıtır. Bu olayda gelenekselleşir ve “Mesir Festivali” olarak kutlanır. Mesir şenliği 471(2011 yılında) yıldır Manisa’da devam edip yaşatılmaktadır.

Diğerleri

Manisa ilinin, Türkiye çapında ün yapmış diğer ürünleri

  • Sultaniye üzümü
  • Kırkağaç kavunu
  • Akhisar zeytini
  • Salihli kirazı

NÜFUSU VE İLÇELERİ

Manisa’nın TÜİK verilerine göre 2013 nüfusu 1.359.463 kişidir. Manisa’nın ilçelerinin 2013 nüfusu şöyledir :

  • Ahmetli: 16.266
  • Akhisar: 161.918
  • Alaşehir: 99.504
  • Demirci: 43.628
  • Gölmarmara: 15.449
  • Gördes: 30.341
  • Kırkağaç: 46.160
  • Köprübaşı: 14.045
  • Kula: 45.892
  • Salihli: 156.330
  • Sarıgöl: 36.209
  • Saruhanlı: 53.821
  • Selendi: 22.047
  • Soma: 105.391
  • Şehzadeler: 164.649
  • Turgutlu: 148.130
  • Yunusemre: 199.683

MANİSA VE ÜZÜM BAĞLARI

          Türkiye’nin çekirdeksiz üzüm merkezlerinden biri olan Salihli ovası (Manisa ili Türkiye Birincisi) kuru üzüm ihracatı ve pekmez üretimiyle ön sıralarda yer almaktadır. Dünyada en fazla bağ alanlarının bulunduğu Manisa Ovası’nda yetişen çekirdeksiz Sultaniye üzümü fiyat cazipliği ve tüketim kolaylığı nedeniyle diğer çeşitleri silip süpürdü.

Dünyada en fazla bağ alanın bulunduğu Manisa Ovası’nda üzüm hasadı bitti. Yıllık 200-250 bin ton arasında rekoltenin olduğu Manisa’da yetişen üzümün yüzde 85’i ihraç edilirken geri kalan kısmı iç piyasada tüketiliyor. Son yıllarda sofralık üzüm ihracatının ağırlık kazandığı Manisa’da Alaşehir bölgesinde kurulan 90 işletme aracılığı ile dünyaya pazarlanıyor.

 

Kaderle Oynayan Sinek

 silindirsapka  7 Eylül 1965 gecesi, New York’un Rochester şehrindeki Washington salonunu hıncahınç dolduran kalabalık, dünya şampiyonluğu için oynayacak bilardo maçının başlamasını heyecanla bekliyordu. Birbirlerine meydan okurcasına karşı karşıya gelen Lousi Fox ve John Deery kendilerine güveniyorlardı.  O gece ilk defa olarak boy ölçüşecek olan bu bilardo şampiyonlarının  her ikisi de dünya bilardo şampiyonu Dudley Kavanagh’ı yenmişti.

   Binlerce dolarlık bahislere giren seyirciler, müsabaka başlar başlamaz susarak dikkat kesildiler.  Fox oyuna hakim görünüyordu. Deery, bütün gayretlerine rağmen, Fox’a yetişemiyordu. Fox’un dünya şampiyonluğu üzerine bahse girenler, yüzlerinde memnun bir ifade, neticeyi bekliyorlardı.Maçın bitmesine pek az kalmıştı. Gece de adamakıllı ilerlemişti. Salonu dolduran sigara dumanları arasında, etrafı bulanık gören seyirciler, heyecanın son haddine erişmişlerdi.Fox son bir vuruştan sonra maçı kazanabilecekti. Kurularak masasının etrafında dönen Fox, son vuruştan evvel, bilardo toplarının durumunu tetkik etti.  Dalgın bir tavırla, uzun bıyığının bir ucunu parmağının etrafında kıvırdı. Bir köşede duran Deery, idam sehpasına götürülen bir mahkum gibi renkten renge giriyordu.

   Tam bu sırada, sigara dumanlarının arasından bir sinek çıktı. masanın etrafında vızıldayarak uçtuktan sonra, Fox’un vuracağı topun üzerine kondu. Vuruşa hazırlana Fox gülümseyerek hayvanı kovduktan sonra, tekrar vaziyet aldı.

  Fakat sinek, masanın etrafında şöyle bir döndükten sonra tekrar topun üzerine kondu Seyircilerin bazıları sinirli sinirli gülmeye başlamışlardı. Soğukkanlığından hiç bir şey kaybetmeden, Fox, sineği gene kovdu.Sinek üçüncü defa topun üzerine konunca, halk kendini tutamayarak kahkahayı bastı.Soğukkanlı Fox, bir an içinde hiddete kapıldı. Bilardo değneğini sineye doğru savurdu. Deynek bir tesadüf eseri olarak topa dokununca, sinek uçarak dumanlar arasında gözden kayboldu.

   Değnekle topa dokunmak Fox’a vuruş hakkını kaybettirmişti. Şimdi oynamak sırası Deery’nindi.  Fox titreyen adımlarla geri çekildi ve duvara dayandı. Rakibi, oynamaya başladı. Arka arkaya emin vuruşlar yaparak şampiyonluğu kazandı.Lois Fox, yeni dünya bilardo şampiyonunun kendisine doğru uzattığı ele dalgın dalgın baktı. Seyircilerin gürültüsünden kendisine söylenenleri işitemiyordu.  Deery:

– Ne yapalım dostum? Şanssızlık, diyordu.

   Fox, dalgın dalgın başını eğdi. Sonra silindir şapkasını ve pelerinini alarak salonu terk etti. Yanından arabalar ve insanlar geçiyordu;  fakat Fox bunları ne görüyor, ne de duyuyordu.  Salondaki seyircilerin kahkahaları hala kulaklarında çınlıyordu.

   Kahkaha seslerinden kurtulmak için, karanlık sokaklarda gitgide daha hızlı yürümeye başladı. Fakat kahkahalar kendisini her gittiği yerde takip ediyordu.

   Fox, nihayet nehrin üzerindeki köprüden geçerken durdu. Altında nehrin suları köpürüp kaynaşıyordu. Onlar da adeta Fox’a gülüyor gibiydi. Fox, nehrin kahkahalarını daha hızlı ve daha yakından duymaya başladı.Bir kaç gün sonra, nehirden geçen bir bir polis motorunun mürettebatı, suların üzerinde yüzen bir silindir şapka ile bir pelerine tesadüf etti. Biraz ötede uzun siyah bıyıklı bir adamın cesedini buldular.

   Dünya bilardo şampiyonasını tayin eden bir sinek olmuştu. Şampiyonluğu kaybeden bedbaht adamın akıbetini çizen de o sinekti.

HALKLA İLİŞKİLER VE PROPAGANDA İLİŞKİSİ

HALKLA İLİŞKİLER VE PROPAGANDA

Propaganda: bir fikrin ideolojinin tek taraflı olarak hedef kitleye dayatılmasıdır. Propaganda bir çeşit beyin yıkama çalışmasıdır. Amaç: ne pahasına olursa olsun hedef kitleyi kendi yönünde ki inanç ve eyleme yöneltmektir. Propaganda da besleyici tepkiyi tıkamak pahasına yanıt alma kaygısı yoktur ve propagandanın temel ideali tek düşünceyi tek ideolojiyi benimsetmektir. Propagandanın türleri vardır; Beyaz, gri ve kara propaganda.PROPA1

Beyaz propaganda: kimin tarafından yapıldığı belli olan bir türdür. Propagandayı yapan kendini saklamaz ortaya çıkartmak ister. Yalan habere, iftiraya, çarpıtmaya başvurmadan bilgiyi duyurma yayma ve kamuoyunu bilinçlendirme amacı vardır. Kara propagandanın aksine etkinliği fazladır. Zamanla kara propagandanın gerçeği yansıtmadığı anlaşılınca etkinliği azalır ve önemini yitirir. Beyaz propaganda da meşru bir hakkın savunulması açık bir kaynaktan yapılır.

Gri propaganda: doğruluğu ispatlanmamış birtakım dedikoduları yayma amacı vardır. Kaynak açıkça belli değildir. Amacı: rivayetler yayarak halk kitlelerinin beyinlerinde şüphe tohumları oluşturmaktır. Doğru olan bir olaya abartı ve yalanlar eklenerek muhatabı küçük ve gülünç duruma düşürme amacı vardır.

Kara propaganda: en sert ve en ağır propagandadır. Kaynağı belli değildir ve kaynak kendini belli etmez. Yalan, karalama, aşağılama, iftira, çarpıtma, hile, entrika gibi yanlış davranışlar sergilenir. Bu türde beyin yıkama teknikleri aşırı şekilde kullanılır. Sinema kara propaganda da en çok kullanılan araçlardan biridir. Dini amaçlı olarak kiliseye inanan çekme, siyasi nedenli olarak seçimlerde bir fikir ve ideolojiyi yayma, askeri nedenli olarak savaş yıllarında asker sayısını artırma gibi amaçlarla yapılabilir.

Reklam, propaganda ve halkla ilişkilerin ortak noktası bir düşünceyi PRO2aktarmaktır. Ancak bu üç disiplin iknayı farklı yollarla yapar. Reklam para ile yer ve zaman satın alarak, Halkla ilişkiler olumlu imaj yaratarak, propaganda ise mesaj bombardımanıyla beyin yıkayarak iknaya çalışır. Bu farklılıkların yanında benzer yönleri de bulunur. Propaganda ve halkla ilişkiler hedefe ulaşmak için planlı ve programlı çalışır ve lobiciliği kullanır.Propaganda mesaj bombardımanı ile hemen sonuç beklerken halkla ilişkiler uzun yıllara yayılan hemen sonuç beklemeyen olumlu imaj yaratma amacı taşıyan bir yönetim disiplinidir. Planlı ve programlı çalışmaları nedeniyle halkla ilişkiler ve propaganda birbirine karıştırılır. Halkla ilişkiler de temel ilke dürüstlüktür, haber içerikleri 5n1k formatında yüzde yüz doğru olmalıdır. Propaganda ise dürüstlüğü önemsemez ve propagandanın temel ilke değildir. Yalan, karalama, iftiraya başvurulabilir. Beyaz propaganda da ise doğru yalnızca kendi doğrusudur. Ayrıca propaganda da tek yanlı sunum vardır. Sadece tek tarafın yararı düşünülür ve olayların tek yönü aktarılır. Halkla ilişkiler uzun vadede bir sorumluluk taşıdığı için hedef kitlenin görüş ve davranışına göre kurum politikasını belirler ya da yenileşmeye gider. Propaganda hedef kitleye önem vermez hedef kitleye göre vizyonunu değiştirmez.

 

 

KAYNAK:https://gzmoncl.wordpress.com/2012/03/01/halkla-iliskiler-ve-propaganda/