Antalya Geyikbayırı Bir Tırmanış Cenneti

Güven duygusu kaya tırmanışının belirleyenidir. Sporcu göğe uzanıp giden dik duvar boyunca adım adım yükselirken hayatını aşağıda emniyetini alan takım arkadaşına emanet eder. Ellerinde sıkıca tuttukları ip onları hem birbirlerine, hem yaşama bağlar. Çok az spor dalında ortaklık duygusu ve dayanışma bu derecede önem taşır. Tırmanışı bu kadar özel yapan şey belki de budur.

Dışarıdan bakınca ilk olarak öndeki tırmanıcıyı görürüz ama onun bu baş döndürücü hamleleri yapmasını sağlayan, o sırada göz önünde olmayan emniyetçidir. Karışık ve zor solo tırmanış teknikleri olsa da kaya tırmanışı aslında bir takım işidir ve genellikle iki kişiyle yapılır. Önce biri tırmanır, diğeri emniyet alır; ardından roller değişir.

geyikbayirinda-tirmanis-senligi

Antalya il sınırlarındaki Geyikbayırı mevkiinde, bu kaya tırmanışı cennetinin rotalarından birinde dikkatle yukarı yükseliyorum. Bu heyecanı, aşağıda benim güvenliğimi sağlayan Öztürk Kayıkçı ile birlikte paylaşıyoruz. Düğümler, emniyet alma malzemeleri ve o güven duygusu bizi birbirimize bağlıyor. Kayalıktaki en küçük girinti ve çıkıntıyı bile hissetmeye, parmaklarım ve ayaklarımın ucuyla onlara tutunmaya çalışıyorum. Tırmanış konusundaki gerçek ustalar, inanılmaz bir süratle etrafımda gezinen sincaplar aslında. Ama onların tek derdi boz pırnalların ve kermes meşelerinin palamutlarını almak için toprak zemine ulaşmak ve saklamak için tekrar kayaya, yuvalarına dönmek. Gündelik hayatın her türlü ayrıntısından uzağım. Bu yükseklikte sadece rüzgârın uğultusu ve dört bir yanda uzanan ormandan yükselen kuş sesleri duyuluyor.

Nihayet rotayı tamamlıyor ve kayalıkların üzerine çıkıyorum. O andan itibaren dünya ile bağım tekrar kuruluyor. Duyularım devreye giriyor; yeniden duymaya, görmeye, hissetmeye başlıyorum. Kekiklerin kokusu burnumu dolduruyor. Öztürk, beni gökyüzünden yeryüzüne sağ salim indirmeden önce doya doya manzarayı seyrediyorum: Altımda uzanıp giden, yeşilin her tonunun kaynaştığı ormanlar ve Geyik Sivrisi muhteşem görünüyorlar. Çok geçmeden inişe geçiyorum. Birazdan yer değiştireceğiz, sabırla göğe yükselen Öztürk olacak ve ben de aşağıda onun emniyetini sağlıyor olacağım…

Geyik Ormanı
Geyikbayırı, Antalya merkez ilçenin sınırları içinde kalan, Beydağları’nın önemli zirvelerinden Geyik Sivrisi’nin eteklerinde. Dağın Geyikbayırı’na bakan bölümü kızılçam ormanlarıyla kaplı. Yöredeki köylüler eskiden dağda çok sayıda “geyik” olduğunu ama zamanla azaldıklarını anlatıyor. Geyik dedikleri dağkeçisi (Capra aegagrus) günümüzde koruma altında ve avlanması yasak.

antalya-geyikbayırı

Antalya’da yaşayanlar ve ziyaretçiler için Geyikbayırı doğal güzellikleriyle ve çeşmeleriyle dikkat çeken, il merkezinin yanı başında bulunan cazip bir soluklanma mekânı. Ama Toros Dağları’nın bu çarpıcı köşesi aynı zamanda tırmanış sporu açısından dünya çapında önem taşıyan, ünü giderek yayılan gerçek bir hazine. Geyikbayırı, Avrupa’da kış aylarında tırmanış yapılacak en önemli üç, dünyada ise 10 merkez arasında gösteriliyor. Türkiye’nin en büyük ve en önemli kaya tırmanış bahçesi Geyikbayırı’nda rota sayısı çoktan bini geçmiş durumda, kaça kadar çıkacağını ise kimse kestiremiyor. Farklı eğim, yükseklik ve zorluk derecesindeki parkurlar her seviyedeki kaya tırmanışçısına hitap ediyor.
Beydağları’nın önemli zirvelerinden Geyik Sivrisi’nin hemen karşısındaki bu kayalık alan, adını Antalya il merkezine 26 kilometre uzaklıktaki Geyikbayırı köyünden alıyor. Köy, tırmanışa gelenler için önemli bir merkez, buraya yerleşip kalıcı olan sporcuların sayısı da giderek artıyor.

Kayalıklar, tektonik hareketler sonucu şekillenmiş. Düşey faylar sonucunda oluşan kaya duvarlarının uzunluğu yaklaşık dört kilometre; yükseklikleri ise 15 ve 50 metre arasında değişiyor. Kaya yapısı ağırlıklı olarak kireçtaşı ama yer yer konglomeraya da rastlanıyor. Kireçtaşı oldukça sağlam ama tırmanıcıların konglomerayı oluşturan çakılların yerinden çıkma ihtimaline karşı dikkatli olması gerek.

Geyikbayırı’nın kaya tırmanışı, diğer bir ifadeyle spor tırmanış için taşıdığı potansiyel, 2000 yılında Metin Yılmaz ve Öztürk Kayıkçı tarafından keşfedildi. Deneyimli tırmanışçılar hiçbir karşılık beklemeden kayalıklarda rotalar açtı, yemyeşil ormanların arasına serpiştirilmiş kaya blokları bu spora ilgi duyanların yeni gözdesi oldu. Kendilerini adeta bu spora adayan Öztürk ve Züleyha Geels Görkem, yıllar boyunca Geyikbayırı’nın bir tırmanış coğrafyası olarak gelişmesi ve tanınması için çaba gösterdi. Emekleri sonuç vermiş gibi görünüyor, Geyikbayırı her yıl Türkiye ve dünyadan çok sayıda kaya tırmanışçısını kendine çekiyor. Son yıllarda bazı firmalar da buradaki tırmanış faaliyetlerini desteklemeye başladı. Bunların başında The North Face geliyor.

Kocaeli’deki Ballıkayalar Kanyonu, Ankara’daki Hüseyingazi Kayalıkları ve diğer birkaç merkez, Geyikbayırı’nın öne çıkmasından önce Türkiye’deki başlıca tırmanış mekânlarıydı. İmkânı olan sporcular yurtdışına çıktıklarında da farklı tırmanış rotaları deneyebiliyordu. Türkiye’de tırmanış daha çok dağcılık faaliyetleri dahilinde, geleneksel tırmanış yöntemleriyle yapılıyordu. Bu stil ise birçok malzeme ve çaba gerektiriyordu, dolayısıyla tırmananların sayısı çoğalamıyordu. Spor tırmanış ise çok az malzeme, dağcılık için gerekenden daha az zaman gerektirir ve çok daha geniş bir kitleye hitap eder. Geyikbayırı’nın keşfi, Türkiye’de sportif kaya tırmanışının gelişimi açısından önemli bir aşama oldu.KHJGH

Kaya tırmanışı, dünyada 1900’lerin ortalarından itibaren kendi başına bir spor dalı olarak kabul edilmeye başladı. Bu tarihlerden önce dağcılığın bir alt kolu olarak görüldü, dağların geçit vermediği zamanlarda vücudu formda tutmak amacıyla yapılan bir faaliyet sayıldı. Günümüzde kaya tırmanışı yapanların sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Birçok ülkede federasyonu bulunan spor tırmanış, yakında olimpik bir spor dalı haline de gelecek. Kapalı alanlarda yapay duvarlarda yapılan tırmanış, doğada dik kayalıklarda icra ediliyor; tecrübeli rota açıcıların çelik dübeller ya da kimyasal yapıştırıcılar kullanarak sabitlediği noktalara karabinler yardımıyla emniyet alınarak tırmanılıyor.

Yerçekimine meydan okumak, gökyüzüne doğru adeta bir merdivene tırmanır gibi yükselmek dışarıdan bakınca korkutucu olabilir ama birçok insan bu sporu bisiklet, rafting, yamaç paraşütü, mağaracılık, buz tırmanışı ve benzerlerinden daha emniyetli buluyor. Çünkü her zaman bir ip vasıtasıyla emniyete alınmış durumda ve hayata bağlısınız. Özel olarak üretilmiş malzemeler, doğru kullanıldığında tonlara varan yüklere rahatlıkla dayanıyor. Size sadece malzemelere ve emniyetinizi alan kişiye güvenerek gökyüzüne doğru yükselmek kalıyor. Artık birçok ülkenin okullarında kas gelişimini artırmak, problem çözme becerisini yükseltmek ve diğer sporlara alternatif yaratmak amacıyla yapay kaya tırmanış salonlarına yer veriliyor. Çok sayıda spor salonu da bir köşeye yapay tırmanış duvarı ekliyor.

Dünyanın birçok köşesinde uygun coğrafi yapıya sahip şehir ve kasabalar kaya tırmanışını doğa turizminin en önemli branşı olarak görüp destekliyor.

Son on yılda Türkiye’deki üniversiteler de yapay tırmanış duvarları yapıyor. Türkiye’de başlıca doğal kaya tırmanış merkezleri ise şöyle: Antalya Geyikbayırı ve Olympos; Adana Çakıt ve Anavarza; İzmir Kaynaklar; Manisa Sarıkaya; Denizli Kelkayalar; Niğde Kazıklı Ali Kanyonu ve Cimbar; Eskişehir Karakaya; Bursa Narlıdere; Kocaeli Ballıkayalar; Adapazarı Geyve; Bilecik Gölpazarı ve Pelitözü; Muğla Faralya ve Dalyan.

Geyikbayırı’nın kısa sürede bu kadar sivrilmesinin nedeni coğrafi yapısının uygunluğu, parkur zenginliği, Antalya gibi kolay ulaşılabilir bir merkeze olan yakınlığı. Bunlara, yörenin doğal güzelliklerini de eklemeli. Çünkü burada sporcular yemyeşil bir doğanın kucağında tırmanış yapıyor: Kızılçamlar, uzun palamutlarıyla rahatlıkla ayırt edebileceğiniz boz pırnallar, sapları ve yaprakları daha dikensi kermes meşeleri, çoğumuzun kahvesini bildiği ama yöre insanının taze filizlerinin şifalı olduğuna inandığı menengiçler, siyahımsı meyveleriyle akçakesmeler, yabani zeytinler, su kenarlarını tutmuş doğu çınarları, meyveleri pastaları süsleyen yabanmersinleri… Daha yükseklerde ise sedirler, karaçamlar, boylu ve kokulu ardıçlar, çalıdan boyluca tespih ağaçları, peruk çalıları ve daha niceleri bulunuyor.

Ayrıca Geyikbayırı’nda tırmanış yaparken bir kızılgerdanın meraklı gözlerle sizi izlediğini fark ediveriyorsunuz. Tepenizde uçan kaya kırlangıcı, tıpkı sizin gibi kayalara tırmanmaya çalışan ama bunu tutamakların üzerinde kolayca sekerek yapan kaya sıvacı, meşelerin arasında yiyecek arayan ispinoz, menengiçlerin ve zeytinlerin arasında daldan dala konan baştankara, sessizliği yırtarak şakıyan alakarga, karatavuk ve diğer kuşlar size eşlik ediyor.

173-1748x1166

Tüm hazırlıklarınızı yaptıktan sonra geriye bu özel coğrafyayla bir olmak, doğayla kaynaşmak, maceraya dalmak kalıyor. Rehber kitaptan rotanızı seçiyor ve ortağınızla rotanın altına ipinizi seriyorsunuz. Muhtemelen sağınızda ve solunuzda sizinle aynı heyecanı taşıyan diğer tırmanıcılar var. Sihirli anlar da o zaman başlıyor. Ağır ağır ekipmanları kuşanıyorsunuz. Önce emniyet kemerini belinize sarıyor, ardından sürtünmeyi artıracak ve terleyen ellerinizin kuru kalmasına yardımcı olacak magnezyum dolu torbayı belinize geçiriyorsunuz. Tecrübeli tırmanıcıların rotaları oluşturmak için daha önceden yerleştirdiği bolt sayısı kadar ekspresi kemerinizdeki tokalara alıyorsunuz. Bedeninizdeki gerilim yavaş yavaş yükseliyor, kalbiniz biraz daha hızlı çarpmaya başlıyor. Derin nefeslerle sakinleşmeye çalışıyorsunuz. Çünkü sakin kalabilmek ve konsantre olmak, rotayı bitirebilmenizin anahtarları. Her şey hazırsa, hiç tırmanmamış insanların anlamakta çok zorlandığı, göze çok küçük görünen ayakkabılarınızı giyip kayanın girinti ve çıkıntılarını kavrayarak yükselmeye başlıyorsunuz…

İnsan, Geyikbayırı’nın rotalarıyla ilk kez karşılaştığında bu kaya yüzlerine tırmanmanın gerçekten mümkün olup olmadığını merak ediyor. Yerkabuğunun griden kızıla çalan dümdüz duvarları şaşkınlık ve hayranlık uyandırıyor. Ama tırmanıcı olarak deneyim kazandıkça bu spor bir yaşam biçimi halini alıyor. Geyikbayırı köyünün sakinleri de artık tırmanışın yöreye ekonomik ve kültürel açıdan katkı sağladığını daha iyi görüyor. Geyikbayırı her 29 Ekim’de, Cumhuriyet Bayramı’nda düzenlenen kaya tırmanışı şenlikleriyle hareketleniyor. Noel ve paskalya tatillerinde yurtdışından gelen tırmanıcıların sayısı da artıyor. Yabancı tırmanıcılar yeni rotaların açılmasına katkıda bulunurken beraberlerinde her sezon daha fazla sporcuyu da getiriyor.

Kış koşulları birçok bölgede kaya tırmanışı yapmaya olanak vermiyor. Antalya’nın ılıman iklimi bu açıdan Geyikbayırı’na büyük avantaj sağlıyor. Özellikle Avrupalı sporcular kış aylarında burada tırmanışlarına devam edebiliyor. Geyikbayırı, 2000’li yıllardan itibaren rota ve tırmanıcı sayısını giderek arttırıyor. Rotaların özenle açılması ve güvenli olması, Geyikbayırı’nın ününün yayılmasını sağlıyor. Antalya’da görülecek birçok doğa ve kültür değerinin bulunması, çevrede başka spor etkinliklerinin de yapılabilmesi diğer olumlu noktalar.

Türkiye’nin birçok tırmanıcısı artık bütün bu özellikleri bir araya getiren Geyikbayırı ve civarında yaşamaya, deneyimlerini paylaşmaya başladı. Burası hayatlarını doğada sürdürmeleri, tutkuyla bağlı oldukları tırmanış sporunu özgürce yapabilmeleri için çok uygun bir yer. Yörenin güzellikleri, sporculara bir sorumluluk da yüklüyor. Tırmanış alanları, mutlaka korunması gereken orman sahası içinde. Aynı zamanda yakında önemli antik kalıntılar var. Sporcular doğa koruma, bitki ve hayvan varlığının sürekliliği konusunda da oldukça hassas.

Geyikbayırı’nda tırmanış dışında yapacak şeyler de var. Gezilecek yerlerin başında antik Lykia kenti Trebenna geliyor. Ünlü yürüyüş rotası Lykia Yolu da oldukça yakınında. Geyikbayırı Mağarası bir diğer keşif rotası. Çoğunlukla kuru olan mağaranın toplam uzunluğu 120 metreyi buluyor.
Geyikbayırı, tırmanış sporuna ilgi duyan herkesin görmesi gereken bir yer. Bu özel coğrafya dünyanın çeşitli yerlerinden gelen önemli tırmanıcılarla bir arada olmak, doğa ve sportif tırmanış hakkında bilgi almak için benzersiz bir adres. Başka neresi insana sincaplar ve kaya sıvacı kuşlarıyla birlikte tırmanış yapma imkânı veriyor ki?

KAYNAK: http://www.atlasdergisi.com/kesfet/doga-cografya/tirmanis-cenneti.html

Halkla İlişkiler Mesleğinde Kadının Yeri

Halkla İlişkiler Mesleğinde Kadın Birçok kadın, kadınların egemen olduğu işlerde çalışırken; birçok erkek, erkeklerin egemen olduğu işlerde çalışmaktadır. Bu cinsiyete dayalı iş dağılımı, ilk insan topluluklarında ortaya çıkmıştır ve modern işgücünde devam etmektedir. Modern toplumlarda, kadınlar ve erkekler farklı uğraşlara ayrılmıştır. Halkla ilişkiler, erkekler 127 İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, ve kadınların birbirinden ayrıldığı ve kadınların sayıca daha fazla olduğu mesleklerden biri haline gelmiştir. Grunig ve diğerleri 2008 yılında yayınladıkları kitaplarında son 20 yılda halkla ilişkiler sektörüne kadınların akın ettiğinden söz etmektedir. Kadınlar, geleneksel olarak kadınlara ait olarak değerlendirilen hemşirelik ve öğretmenlik gibi alanların ötesinde kendilerine fırsatlar yaratmıştır. İlgili çalışmalarda, toplumsal cinsiyete dayalı maaş uçurumu, en açık ve kolayca ölçülebilir özelliktir. Daha sonra araştırmacılar, diğer iş koşulları ve kadın mesleklerinin çalışanlara daha az bağımsızlık, daha az kontrol, daha az fayda ve erkeklerin mesleklerinde istihdam edilenlere göre daha az ilerleme olanakları sunması arasındaki ilişkileri keşfetmeye başlamıştır . Halkla ilişkilerde toplumsal cinsiyet araştırmaları, meslekte çalışan kadınların ve erkeklerin karşılaştırılması ile başlamıştır. Horsley  1970 ve 1982 yılları arasında ABD’de halkla ilişkiler işinde çalışan kadınların oranının %25’den %50’ye çıktığını belirtir. ABD İşgücü İstatistikleri Dairesi 2013 verilerine göre, halkla ilişkiler uzmanlarının %63’ü kadındır.1_1827 2010 yılı verilerine göre Amerika Halkla İlişkiler Derneği’nin 21.000 üyesinin %73’ü kadındır. Ancak üst düzey halkla ilişkiler yöneticilerinin %80’i erkektir. Amerika Halkla İlişkiler Öğrenci Derneği üyelerinin %90’ı kadınlardan oluşmaktadır (Wright et al., 1991). Finlandiya’da 2013 yılında halka ilişkiler örgütlerinin üye yapısına yönelik yapılan araştırmada, uygulamacıların %89.2’sinin kadın olduğu sonucuna ulaşılmıştır. İsveç’te ise dernek üyelerinin %80’i kadındır. Ancak İsveç İletişim Profesyonelleri Derneği Direktörü Jeanette Agnrud’na göre erkekler genellikle meslek örgütlerine katılmayı veya araştırmalara katılmayı istememektedir, bundan dolayı gerçek resim daha küçüktür. Fröhlich ve Peters Almanya’da halkla ilişkilerin kadınlaşma düzeyinin ABD’ye göre daha düşük olduğunu belirtmekle birlikte, Alman halkla ilişkiler sektöründe de “toplumsal cinsiyet makası” bulunduğu gerçeğinin altını çizer. Andsager ve Hust ise halkla ilişkilerin kadın odaklı bir mesleğe dönüşmüş olabileceğini belirtmekle birlikte bir cinsiyetin diğerinden sayıca fazla olduğu bir meslek olmadığının da altını çizmektedir. Erkekler uzun yıllar tıp, hukuk, mühendislik ve finans alanlarında kadınlar ise öğretmenlik, hemşirelik, sekreterlik ve bakım mesleklerinde egemen olmaktadır. Halkla ilişkiler mesleğinin kadınlaşması ile birlikte, mesleğin olumsuz birçok durumla karşı karşıya kaldığı belirtilmektedir. Fitch ve Third son 30 yılı aşkın süredir halkla ilişkiler sektörünün, kadınların sektörde sayıca egemen olması nedeniyle, kadınlaşma süreciyle geçirildiğini belirtmektedir. Bir meslek kadınlaştığında, maaşlar azalmakta ve meslek düşüşe geçme eğilimde olmaktadır. Lesly çok sayıda kadı- nın halkla ilişkilere girmesi ile yalnızca maaşlar düşmemiş aynı zamanda bir alan olarak halkla ilişkilerin konumunu düşürmüştür. Bu görüşlerin aksini iddia eden kişiler de bulunmaktadır. Upside dergisinin genel yayın yönetmeni Richard Brandt, “Mesleğin rolünün, etkisinin ve öneminin son birkaç on yılda dramatik bir şekilde arttığını görüyorum. Aynı zamanda, birçok kadının mesleğe girdiği zamandır” demiştir. Dolayısıyla Brandt’a göre mesleğin etkisi ve önemi, kadınların mesleğe girişiyle artmıştır. Türkiye’de Halkla İlişkiler Alanında Kadının Yeri: Akademisyenler, Uygulamacılar ve Meslek Örgütü Temsilcilerinin Konuya Yaklaşımları 128 129 Toth halkla ilişkilerde toplumsal cinsiyet görüşünün eşit olmayan davranış, eşit olmayan değer ve eşit olmayan güç olmak üzere üç boyutu olduğundan söz eder. Kadın yoğunluğuna dönüşen herhangi bir alanda, örgüt içinde maaşların, statünün ve etkinin azalması gerçekleriyle yüz yüze kalınmaktadır. Bu görüşleri destekler şekilde Broom ve Dozier, halkla ilişkilerde kadınlar ve erkekler arasında maaş ve güç açısından, kadınların teknik ve yönetsel pozisyonlardaki rolünden dolayı farklılık bulunduğunu ileri sürer. Dünyanın neredeyse tamamında kadınlar, erkeklere göre daha az kazanmaktadır. Bu olgu, Andora’dan Birleşik Krallığa kadar belgelenmiştir.

23c12a543c906890aab223fa77326b42-520x245Amerika Halkla İlişkiler Derneği’nin 2010 yılında yaptığı “İş, Hayat ve Toplumsal Cinsiyet” başlıklı araştırmasına göre kadın ve erkekler arasında, maaş ve roller açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır. IABC araştırma kurumu için 1985 yılında yapılan “The Velvet Ghetto: Halkla İlişkiler ve İşletme İletişiminde Kadının Artan Oranının Etkisi” başlıklı araştırmada kadınların kendilerinin yönetsel rollerden ziyade teknik rolleri doldurduğunu düşündüğü ve kadınların erkeklerden daha az maaş aldığı sonucuna ulaşılmıştır (Taff, 2003: 10). Aldoory ve Toth 10 yılı aşkın süredir işe alım, maaş ve terfiler gibi konularda cinsiyetlere göre farklılıklar olduğunun nitel ve nicel çalışmalarla ortaya konulduğunu belirtir. Halkla ilişkiler mesleğini icra edenlerin %70’i, kadın olmasına rağmen erkekler işe alım, yüksek maaşlar ve yönetim pozisyonlarına terfi konularında ayrıcalıklı durumdadır. Diğer bir deyişle kadınlar, cam tavanla karşı karşıya kalmaktadır. Yukarıda yer verilen araştırma sonuçlarından farklı olarak Hutton çalışmasında halkla ilişkilerde cinsiyete dayalı maaş ayrımcılığının çok az olduğunu ya da hiç olmadığını ortaya koyduğunu belirtmektedir. Ancak Dozier ve Sha Hutton’un araştırma yönteminde hatalar ve istatistiksel analizlerinde kusurlar bulunduğunu iddia eder. Diğer bir deyişle Hutton’ın cinsiyete dayalı maaş farklılığı bulunmadığına ilişkin bulgularını reddeder. Broom halkla ilişkiler uygulamacılarının uzman önerici, iletişim teknisyenliği, iletişimi kolaylaştırıcı, problem çözme sürecini kolaylaştırıcı olmak üzere dört rol modelinden kendilerini hangisi olarak gördüklerini araştırmıştır. Erkekler, kendilerini temel olarak uzman önerici olarak görürken, kadınların iletişim teknisyenliği rolünün kendilerinin baskın rolü olarak gördüğünü saptamıştır. Dolayısıyla kadınlar, kendilerini halkla ilişkiler mesleğinde erkeklere göre daha düşük konumlarda görmektedir. Toplumsal cinsiyete özgü davranışlar, ‘kızlar’ ‘erkekler’ ve kadınların ve erkeklerin farklı davranış örüntüleri gibi toplumsal cinsiyete özgü sosyalizasyonun bir sonucudur ve aynı zamanda kadınların ve erkeklerin toplumdaki farklı sosyal konumları ile ilgilidir. Kişisel interaktif ve iletişimsel davranışlar, sosyal olarak saptanmış konumları yansıtmaktadır. AlSaqer tarafından Bahreyn’de halkla ilişkiler uygulamacı- ları ile yapılan araştırmada kültür, kültürel stereotiplerden konuşulurken, meslektaşlar arasındaki ilişkilerde, kadının anne olarak kültürel rolünde ve evlerinin dışındaki rollerinin çatışmasından söz edilirken tüm görüşmeciler tarafından belirtilen temel meydan okuyucu faktör olmuştur. Kültürel değişim, meydan okuyucu bir süreçtir çünkü sade- 129 İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi’ce kurum kültüründe değil, Bahreyn toplumunun kültürel perspektifinde bir değişimi gerektirmektedir. Dolayısıyla halkla ilişkilerde toplumsal cinsiyeti tartışırken, içinde bulunulan toplumun yapısını ve kültürünü de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Çeşitli çalışmalarda halkla ilişkilerde saygı, şefkat, karşılıklılık, özerklik, bağlı olma, işbirliği, besleyici olma, adalet, eşitlik, dürüstlük, duyarlılık, anlayışlılık, önsezi, diğer gamlık, etik ve bağlılık gibi değerlerden söz edilmektedir. Kadınların stereotipi daha iyi iletişimci ve hizmet veren olarak belirtilmekte ve aynı zamanda halkla ilişkilerde yönetim becerileri ve eleştirel düşünme gibi diğer becerileri gerektirmektedir. Kadınların iletişim alanındaki işlerde, açık olarak ilgisi olan sosyal yeteneklerde, daha donanımlı olduğu araştırmalarda saptanmıştır. Bu durum, bu mesleklerde daha fazla yer aldıklarını açıklamaktadır. Örneğin, sözlü etkileşimlerde kadınlar sözsüz işaretleri erkeklere göre daha iyi ve doğru okumaktadır fakat aynı zamanda sözsüz iletişimi farklı ifade etmektedir. Cinsiyete dayalı farklılıklar, sözlü olmayan davranışların kadınları daha anlayışlı, arkadaş canlısı, nazik ve aynı zamanda sosyal durumlarda genellikle erkeklere göre daha hassas olduğunu gösterir. Sha kadınlaşmasının halkla ilişkilerin daha etik bir alan olma konusunda fırsatlar yarattığını ileri sürer. Belirtilen görüşler, kadınların sahip olduğu özelliklerin halkla ilişkiler mesleğinde bulunmaları açısından önemli olduğunu ileri sürer. Halkla ilişkiler danışmanları ile profesyonel kimlik üzerine yapılan bir araştırmada katılımcıların çoğunluğu buna cinsiyet–bağımsız bir kimlik yüklemiştir. Ancak kadınsal ilişki yaklaşımlarının gerek örgüt gerekse profesyonel bir kaynak olarak müşterileri kazanma ve tutma yönünde benimsendiği tartışılmıştır. Bu durum ayrıca katılımcıların halkla ilişkiler profesyoneli kimliklerini de güçlendirmektedir. Halkla ilişkiler ilgili stereotipler ve imaj konusunda, toplumsal cinsiyet uçurumu devam etmektedir. Okullardaki genç kadınlar halkla ilişkiler disiplini ile ilgilenmektedir, buna kar- şılık halkla ilişkilerin bir meslek olarak gerçekte neyi çevrelediği konusunda farkındalık eksikliği bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar, aynı zamanda kadın ve erkek öğrenciler arasında halkla ilişkiler algıları ve beklentileri açısından farklılıklara işaret eder. Mitrook, öğrencilere yönelik yaptığı araştırmada halkla ilişkilere yönelik stereotiplerin devam ettiği sonucuna ulaşmıştır. Öğrenciler, kötü stereotipler nedeniyle halkla ilişkileri daha az çekici bulmaktadır. DeRosa ve Wilcox, tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, erkek ve kadın halkla ilişkiler öğrencileri işe başlangıçta benzer maaşları beklemektedir; ancak iş deneyimi edindikten sonra erkek öğrenciler, daha yüksek maaş beklemektedir. Çalışmada erkek ve kadın öğrencilerin bekledikleri iş pozisyonları itibariyle farklılık bulunmadığı saptanmıştır. Farmer ve Waugh  ise yaptıkları araştırmada, halkla ilişkiler alanında öğrenim gören erkek ve kadın öğrenciler arasında istedikleri yönetsel faaliyetler açısından bir fark bulunmadığı, ancak farklı konularda bir- çok farklılık olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Kadın öğrenciler, erkeklere göre daha az maaşla işe başlamayı ve daha yavaş yükselmeyi beklemektedir. Kadın öğrenciler, kariyerinde ilerlemek için aile kurmayı ertelemek gerektiğine daha fazla inanmaktadır. Görüldüğü üzere, halkla ilişkiler mesleğinde kadınlar ve erkekler arasındaki farklılıklar, Türkiye’de Halkla İlişkiler Alanında Kadının Yeri: Akademisyenler, Uygulamacılar ve Meslek Örgütü Temsilcilerinin Konuya Yaklaşımları 130 131 öğrencilik döneminde başlamaktadır. Öğrencilerin cinsiyetine dayalı olarak meslekten beklentileri ve rolleri arasında ayrılıklar bulunmaktadır. 42 ülkede gerçekleştirilen European Communication Monitor 2014 araştırmasının sonuçlarına göre, demografik veriler Avrupa’da iletişim mesleğinin kadınlaştığını (kadın mesleği olduğunu) gözler önüne sermektedir. Araştırmaya katılanların üçte biri halka ilişkilerde kadınlaşmanın halkla ilişkileri daha profesyonel ve daha simetrik iletişime kaydıracağı görüşüne katılmaktadır. Kadınlaşmanın meslekteki teknolojik gelişimini azaltacağı katılımcılar tarafından yüksek oranda reddedilmiştir. Katılımcıların örgütlerdeki kadın iletişimcilerin durumlarına yönelik değerlendirmelerinde de Toth ve Cline’in çalışmasının bir özelliği kabul edilmiş, diğerleri ise reddedilmiştir. Buna göre katılımcıların %40.7’si kadın halkla ilişkiler profesyonellerinin erkeklerle karşılaştırıldığında özel isleri için (çocuklar, aile) daha fazla zamana gereksinimleri olduğu belirtilmiştir. Ayrıca katılımcıların üçte biri kadınların erkeklerle aynı basariyi yakalamak için daha fazla çalışması gerektiğinin kendi çalıştıkları örgütler için doğru olduğunu söylemiştir. Yine kadınların üstleriyle uzun süreli ilişkilerini korumak için daha fazla çalışmaları gerektiği ve kariyerlerinin en üstüne çıkmak için de görünmez engellerle mücadele ettikleridir. Araştırmada aynı zamanda kadın ve erkek ile ilgili geleneksel önyargıların Avrupa’da da geçerli olduğu ortaya çıkmıştır. Kadın ve erkekler bu konuları farklı olarak yorumlasalar da, erkeklerin genelde daha özgüvenli, politik olarak akıllı hareket eden, daha agresif (saldırıcı, sert) ve kendilerini iyi tanıtan olduğu; kadınların ise yönetim becerileri açısından daha iyi ve kişilere daha duygusal ve hassas davrandığı söylenmektedir

kaynak:http://www.journals.istanbul.edu.tr/iuifd/article/viewFile/5000109008/5000101469http://www.journals.istanbul.edu.tr/iuifd/article/viewFile/5000109008/5000101469