HASTA DEĞİL, SUSUZUZ !

  arı-su 

   Suyun vücudumuz için önemi saymakla bitmez; ancak yeterli miktarda su içmiyor isek birçok hastalığa karşı savunmasız     kalıyoruz.

   Vücut su kıtlığı çektiğinde;

  • Kandaki suyu kullanırsa,  yüksek tansiyon hastalığına yakalanırız.
  • Omurlardaki suyu kullanırsa, bel ve boyun fıtığı hastalığına yakalanırız.
  • Kemiklerdeki suyu kullanırsa, gut-atrit gibi romatizmal hastalıklara yakalanırız.
  • Akciğerdeki suyu kullanırsa, astım hastalığına yakalanırız.
  • Pankreastaki suyu kullanırsa, şeker hastalığına yakalanırız.Az su içenlerde yorgunluk, dikkat güçlüğü ve hafıza bozukluklukları görülebilir
    “Sağlıklı yetişkin bir erkekte vücut ağırlığının %60’ını, kadında %50’sini su oluşturur. Bu oranlar yenidoğan bir bebekte %70- 75 iken yaşla birlikte azalır. İnsan beyninin %95’ini ve akcigerlerin %90’ını su oluşturur. Vücuttaki bütün sistemler, organlar ve hücreler yeterli su olmadan fonksiyonlarını sürdüremezler. Hücre içinde gerçekleşen bütün hayati metabolik olaylar ancak hücre içinde su yeterli ise gerçekleşebilmektedir. Vücut sıvısının %2 gibi küçük bir oranda azalması bile hafif yorgunluk, yakın hafizada hafif bozulma, dikkati toplamada ve yapılan işe odaklanmakta güçlüklere neden olur. Vücut sıvısının azalmasına basitçe ‘dehidratasyon’ denir. Gün boyu devam eden hafif yorguluğun en sık nedenlerinden biri de hafif dehidaratasyondur.
    Su neden yaşamın kaynağı?

    • Vücutta taşıyıcı göreve sahip olan su, hücrelere besin ve oksijen taşır, atıkları uzaklaştırır.
    • Böbreklerin toksik maddelerden temizlenmesine yardımcı olur.
    • Kan ve lenf sisteminin büyük bir kısmını oluşturur.
    • Vücut sıcaklığının düzenlenmesinde rol alır.
    • Kan basıncını kontrol eden elektrolitlerin dengelenmesine ve taşınmasına yardımcı olur.
    • Sıcak havalarda vücudu serin tutar ve soğuk havalarda vücut izolasyonu sağlar.
    • Yeteri kadar tüketildiğinde, cildin daha düzgün, daha yumuşak, daha parlak ve daha esnek olmasını sağlar.
    • Tükürük ve mide salgısında bulunarak, besinlerin sindirilmesinde görev alır.
    • Su, emziren kadınlarda, süt üretimini artırır.
    • Bağışıklık sisteminin görevini yapabilmesi için su gerekmektedir. Bu özelliği ile zinde ve dinç kalmada yardımcı olur.
    • Eklemlerin kayganlığını sağlar.
    • Su tüketimi azaldıkça, vücutta depolanan yağ miktarı artmaya başlar ve kilo alımı gerçekleşir.
    • İçme suyu veya doğal kaynak sularının birçoğu bölgeden bölgeye degişmekle birlikte; bazı minarelleri içerir. Vücudumuz için gerekli olan minarellerin bir kısmını içtiğimiz sulardan elde ederiz. Bunlar içinde kalsiyum, magnezyum ve sodyum daha fazla miktarda olanlardır. Flor, iyot ve diğer eser elementlerin de bir kısmını içtiğimiz sulardan sağlarız.
    • terli su içip içmediğinizi test etmek için 3 küçük ipucu

      • Susuzluğunuzu gidermek için içtiğiniz su miktarının en az 2 katını tüketin.
      • Günboyu ve sık sık su için ve su içmek için susamayı beklemeyin.
      • İdrar renginiz koyu sarı renkli ise yeterli miktarda su içmiyorsunuz demektir. İdrar renginiz koyu sarıdan açik ve şeffaf renge dönüştüğünde yeterli miktarda su tüketiyorsunuz demektir.

      Kimler daha çok su tüketmeli?

      • Yüksek proteinli diyetle beslenenler.
      • Lifli gıdalardan zengin beslenenler.
      • Bulantı kusma ve ishal ile sıvı kaybının arttığı zamanlar
      • Ağır fiziksel aktivite yapanlar
      • Çok sıcak ortamlarda olup, aşırı terleyen kimseler daha fazla su tüketmelidirler.

      Su her zaman yaşam kaynağınız olmayabilir

      Vücutta fazla miktarda sıvının olduğuna işaret eden durumlarda (bacaklarda ödem ve karında asit); kalp yetmezliği, böbrek yetmezligi, siroz ve kronik karaciğer hastalığı gibi zaman zaman sıvı alımının belli bir miktarla kısıtlanması tedavinin önemli bir parçasıdır. Bu gibi durumda olan hastaların doktorlarının tavsiyelerine uymaları daha doğru olacaktır.

      Çay, kahve, kola suyun yerini tutmaz

      İçeceklerin hiçbiri suyun yerine geçemez. Su, kalori içermez ve asiditesi yoktur. Kafeinli içeceklerin fazla tüketilmesi; çarpıntıya neden olurken; bu içeceklerin beraberinde fazla şeker ve krema tüketilmesi de gereksiz kalori alınmasına yani kilo artışlarına sebep olabilir. Ayrıca kafeinin idrar söktürücü özelliği de olduğundan fazla tüketildiginde önce sıvı alımı artmış olur, ancak daha sonra idrarla sıvı kaybı artar.

      Kola ve benzeri asitli içecekler mideye rahatsızlık verdiği gibi; alınan asidin etkisini azaltmak için vücut çok fazla su harcamak zorunda kalır.”

      Su tüketiminizi artırmak için öneriler:

      • Su içmek için susamayı beklemeyin.
      • Yemeklerle birlikte ve yemek aralarinda su için.
      • 8×8 kuralını unutmayın. Günde 8 kez 8 onz (240 ml, 1 su bardağı) su için.
      • Kendinize su içmek için güzel bardaklar ya da şık bir sürahi alabilirsiniz.
      • Çalışma ortamınızda ve evinizde belirleyeğiniz bölümlere “su iç” yazılı notlar asabilirsiniz.
      • Ofis bilgisayarınıza su hatırlatması programlarından kurabilirsiniz. Böylelikle siz işinize konsantre olmuş çalışıyorken, ekranda beliren su şişesi size su vaktinin geldiğini hatırlatır.

      KAYNAKÇA: http://www.pudra.com/saglikli-yasam/saglik/su-icmenin-faydalari-2093.htm 

İZMİR – KARŞIYAKA (KORDELYA)

a7

     Kordelya İzmir Karşıyaka’nın eski isimlerinden bir tanesidir. Karşıyaka’nın ismi Coeur de Lion’dan gelir. Fransızca Arslan-Yürek anlamında. III. Haçlı Seferinde Aslan Yürekli Richard’ın orduları Karşıyaka’da konaklamışlar ve o zamanlar ormanlık olan bu bölgeye Aslan Yürekli Richard’ın adı olan Cordelion adını vermişledir. Coeur de Lion zaman içinde Cordelieu, Cordelion ve Kordelya ve en sonunda Karşıyaka’ya dönüşmüştür. Bugün bile Kordelya adında birçok kafe semtte bulunmaktadır. 

  Eski İzmir’in yerleşim alanı Bayraklı Karşıyaka sınırları içindedir. Bu Karşıyaka için hem bir övgü kaynağı hem de yatırım alanıdır. Eski İzmir Ege tarihinin AİOL-İyon kültürünün merkezi, odak noktasıdır. Ozanların hocası Homeros burada doğmuş, destanların yücesi burada yazılmıştır. İliada ve Odeysseia burada yazılmış ve dünyaya, çağlara ışık saçmıştır. Çağdaş uygarlığın, kültürün, tarihin temelinde İzmir-Karşıyaka vardır.

    Karşıyaka Yamanlar Dağı’nın eteği ile deniz arasında kalan, eskilerin “Kordelya” da dedikleri bir eğlence ve dinlenme yeridir. Kafeleri, lokantaları, barları, sahil banyoları ile sahilde bin Avrupa şehri, Soğukkuyu taraflarıyla bin Türk şehri değerlendirmeleri Karşıyaka içindir.

  Karşıyaka’nın eski ismi Cordelieu veya Cordelio idi. Cordelio ismi, Richard Coeur de Lion’dan gelmektedir. (Arslan Yürekli Rişar) Coeur de Lion’un sondaki “n” harfi yüzyıllar içinde kaybolmuş ve Cordelio olmuştur. 1190’lı yıllarda 3. Haçlı Seferi’ne katılan ve Selahattin-i Eyyübi’ye karşı çarpışan Arslan Yürekli Rişar’ın İzmir’e geldiği bilinmemekle beraber, karayolundan Kudüs’e giden bazı hıristiyan şövalyeler grubu, İzmir’in karşısındaki ormanlık sahil şeridine gelmişler ve ordugah kurmuşlardır. Buraya Avrupa’nın en şanlı kahramanının adını vermişlerdir.

   IMG_1830    Türkler de en eski çağlardan beri İzmir’in karşı sahiline Karşıyaka demişlerdir. 1081’de İzmir’de Çaka Bey döneminde ve daha sonra Aydınoğlu Umur Bey zamanındaki İzmir savaşlarında “Karşı-yaka” ve “karşı-sahil” tariflemesi, Selçuklu silahşörleri arasında söylenegelmiştir.

   Karşıyaka’nın en önemli özelliği, denizin kenarına kadar inen Yamanlar ormanları, yemyeşil bahçeleri ile İzmir’de bir mesire ve eğlence yeri olarak parlamasıdır. 18. yy.’ın sonuna kadar bu bölgeden gelip geçmiş ünlü batılı seyyahlar Cordelio denilen bu cennet yeşili, sahili anlatmadan edememişlerdir. 18. yy.’da Karşıyaka, özellikle zeytinlikleri ile ünlü bir köy olarak kayıtlarda geçmektedir.

    1865 yılında geçen tren yolu Karşıyaka’nın hızla gelişmesine yol açmıştır. 1891 Aydın Vilayet Salnamesi’ne göre 832 ev ve 1080 kişilik bir nüfus vardır. 1884’te kurulan Hamidiye Vapur Şirketi’nin Karşıyaka’daki tahta iskeleye vapur seferlerine başlaması, gelişmeyi daha da hızlandırmıştır.

   Bu yıllarda Karşıyaka’da ikili bir yerleşme atbaşı ilerlemiştir. Sahil şeridine, buradan büyük arsalar alan levantenler ve yabancı tüccarlar yerleşerek yalılar ve köşkler yapmaya başlamışlardır. İzmir Tümen Komutanı Giritli Ferik Hüseyin Hilmi Paşa ise Soğukkuyu civarını Türklerin iskanına açmıştır. Böylece yüzlerce yıl önceden Yamanlar’ın Alurca-Sıralıköy yörelerinde yaşayan Türkler yaygın bir şekilde Soğukkuyu’ya yerleşmeye başlamışlardır.

 Eski İzmir’in yerleşim alanı Bayraklı Karşıyaka sınırları içindedir. Bu Karşıyaka için hem bir övgü kaynağı hem de yatırım alanıdır. Eski İzmir Ege tarihinin AİOL-İyon kültürünün merkezi, odak noktasıdır. Ozanların hocası Homeros burada doğmuş, destanların yücesi burada yazılmıştır. İliada ve Odeysseia burada yazılmış ve dünyaya, çağlara ışık saçmıştır. Çağdaş uygarlığın, kültürün, tarihin temelinde İzmir-Karşıyaka vardır. 

   Karşıyaka Yamanlar Dağı’nın eteği ile deniz arasında kalan, eskilerin “Kordelya” da dedikleri bir eğlence ve dinlenme yeridir. Kafeleri, lokantaları, barları, sahil banyoları ile sahilde bin Avrupa şehri, Soğukkuyu taraflarıyla bin Türk şehri değerlendirmeleri Karşıyaka içindir.

   Karşıyaka’nın eski ismi Cordelieu veya Cordelio idi. Cordelio ismi, Richard Coeur de Lion’dan gelmektedir. (Arslan Yürekli Rişar) Coeur de Lion’un sondaki “n” harfi yüzyıllar içinde kaybolmuş ve Cordelio olmuştur. 1190’lı yıllarda 3. Haçlı Seferi’ne katılan ve Selahattin-i Eyyübi’ye karşı çarpışan Arslan Yürekli Rişar’ın İzmir’e geldiği bilinmemekle beraber, karayolundan Kudüs’e giden bazı hıristiyan şövalyeler grubu, İzmir’in karşısındaki ormanlık sahil şeridine gelmişler ve ordugah kurmuşlardır. Buraya Avrupa’nın en şanlı kahramanının adını vermişlerdir.

   Karşıyaka’nın ilk Belediye Başkanı Çömezzade Hacı Mehmet Efendi, 1874’te Soğukkuyu Camii’ni inşa etmiş ve beldeye büyük hizmetler vermiştir. İzmir Tümen Komutanı Ferik Hoca Osman Paşa, tramvay caddesi üzerinde çarşıya doğru ikinci camiyi inşa etmiştir. Bu yıllarda levantenlerin mülkiyetindeki sahildeki evler daha çok yazlık sayfiye olarak kullanılır, Pazar günleri kordon boyu çok kalabalık ve şenlikli olurdu. Papa Scala veya Papas Köyü olarak isimlendirilen Bostanlı ise Menemen’in karpuz ve kavununun boşaltıldığı, gemilere yüklendiği bir iskele idi. Türkler de bu yüzden ona Bostanlı demişlerdir.
   Bağımsız belediye olarak 1984 yılında kurulmuş olan Karşıyaka Belediyesi’nin bu tarihten sonraki ilk Belediye Başkanı Nevzat Çobanoğlu’dur(1984-1988). Daha sonra Cihan Türsen(1989-1994), A.Kemal Baysak(1994-1999), Şebnem Tabak (1999-2004) Belediye Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Şu anki Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu AKPINAR ‘tır.

KAYNAKÇA: http://www.izmirliyiz.com/izmir_193-karsiyaka-nin-tarihcesi.html

Satın Alma Noktasında Reklamların Etkisi

       en_fazla_birlesme_ve_satin_alma_turkiyede  

        Ürünlerin genelde perakendeciler tarafından satışa sunulduğu ve tüketiciler tarafından satın alındığı ortam konumundan olan mağazalarda uygulanan ‘satın alma noktası reklamları’ kategorisinde yer alan çeşitli reklam çalışmaları, bu ortamda bulunan tüketicilerin satın alma kararlarını etkilemek amacı ile günümüzde giderek artan bir yoğunlukta kullanılmaktadır. Mağazalarda bulunan tüketicilerin satın alma niyetleri, mağazanın atmosferi, organizasyonu, istenilen markanın satış noktasında bulunmaması, birbirine benzer markaların yoğunluğu, kısacası ortam koşulları nedeni ile farklı markalara yönelik satın alman davranışlarının gerçekleşmesi ile sonuçlanabilir. Ayrıca tüketicilerde bazı ürünlere ilişkin bir satın alma niyeti de bulunmayabilir. İşte bu noktada, satın alma niyetini davranışa dönüştüren veya satın alma niyeti ve kararı meydana getiren etkenlerin en önemlilerinden birisi satın alma noktası reklamlarıdır . Diğer bir deyişle, bu tür reklamlar tüketicilerin tercihlerini etkilemenin yanı sıra onlarda yeni gereksinimlerin de oluşmasına yardımcı olabilirler. Kitle iletişim araçlarında yer alan reklamların, giderek artan reklam mesajları yoğunluğundan ötürü birbirilerini adeta sabote etmelerinin yanı sıra sosyal, kültürel, teknolojik gelişimler doğrultusunda bu reklam mesajlarının hedef kitleye ulaşmakta oldukça zorlanmaları ve yaşanan marka enflasyonu gibi nedenler satın alma noktası reklamlarına ayrılan bütçelerin tüm ülkelerde artmasına neden olmaktadır. Yapılan bir araştırma sonucunda, İngiltere’de 2000 yılında firmaların %89,6′ sının reklam bütçelerinin %76′ sını satın alma noktası reklamlarına ayırdıkları, Fransa’da ise, firmaların satın alma noktası reklam bütçelerinin her geçen yıl daha da arttığı ve 2000 yılında toplam reklam bütçesinin yaklaşık %68′ ni oluşturduğu belirlenmiştir.

      Satın alma noktası reklamlarının maksimum etkiyi gerçekleştirmesi için elbette ki, bileşeni konumunda bulunduğu bütünleşik pazarlama iletişiminin diğer alt bileşenleri ile entegre bir çalışmanın gerçekleşmesi özellikle de diğer ortamlarda yer alan reklam mesajları ile birbirlerini tamamlar nitelikte bir planlamanın yapılması gerekir. Bu çalışmada, giderek artan öneminden ötürü incelenmeye çalışılan satın alma noktası reklamlarının bütünleşik pazarlama iletişimi içindeki fonksiyonel konumunun, amaçlarının ve işlevlerinin irdelenmesi amaçlanmakta ve bu reklam türünün özellikle hızlı tüketilen ürünlerdeki etkisinin farklı boyutları ile değerlendirilmesi için gerçekleştirilen bir araştırmanın bulguları sunulmaktadır. 

     Satın Alma Noktası İletişimi İçinde Satın Alma Noktası Reklamları

      Satın alma noktası iletişimi, tüketicilere satın alma noktalarında çeşitli yöntemlerle ulaşarak onların ürün ve markalara yönelik satın alma kararlarını yönlendirmeye çalışan önemli ve güçlü bir araçtır. Diğer bir deyişle satın alma noktası iletişimi, perakendeci veya üretici tarafından ürün çeşitleri, nitelikleri, fiyatları ve ürünle ilgili diğer konularda satın alma noktasında bulunan tüketicilere mesajlar ileten ve mağazanın tüm yönlerini, ortamını içeren çalışmaları kapsayan bir alandır. Bu tanım doğrultusunda, satın alma noktasındaki herhangi bir tanıtım materyali, tüketicinin mağaza ve mağazadaki ürünler hakkında iç etkileşimle bilgi edinebileceği çeşitli araçlar, mağaza imajı, atmosferi, organizasyonu ve ürün sunumları bütününün satın alma noktasında kullanılabilecek temel iletişim yöntemleri olduğunu söylemek mümkündür.

     Yukarıda belirtilenler doğrultusunda, bir mağazada yapılan çeşitli iletişim çalış- mallarının, tüketicileri etkileme amacı ile uygulanan farklı yöntem ve tekniklerin satın alma noktası iletişiminin görev ve sorumluluk alanı içinde bulunduğunu söyleyebiliriz. Mağazalarda uygulanan iletişim yöntemlerinden birisi de “satın alma noktası reklamları’ dır. Diğer bir deyişle satın alma noktası reklamları, satın alma noktası iletişiminin çalışma alanı kapsamında bulunur. Ancak satın alma noktası iletişimi çalışmaları sadece satın alma noktası reklamlarından ibaret değildir. Literatürde yaygın olan eğilim; mağaza imajı, mağaza organizasyonu, mağaza atmosferi, ürün sunumu ve satın alma noktası reklamlarının satın alma iletişimini oluşturan bileşenler olduğu yönündedir. Görüldüğü gibi satın alma noktası reklamları, satın alma noktası iletişiminin bileşenlerinden sadece bir tanesidir. Satın alma noktasında bulunan ürün veya markaya ait tüm tanıtım materyalleri ve bilgi vermede, ikna etmede yararlanılan tüm araçlar olarak nitelenen satın alma noktası reklamları, satın alma noktası iletişimi kapsamında yer alan önemli bir reklam türüdür. Diğer bir deyişle, satın alma noktası reklamları satın alma noktasında yapılan tüm reklam çalışmalarını içerir.

Kaynak: http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/23/665/8482.pdf

Türkiye’de Halkla İlişkilerin Gelişmesi

       

        Halkla ilişkiler, tarihimizin her döneminde çeşitli şekilde uygulamaya konulmuştur. Göktürkler’in Orhun Abideleri, Selçuklular’ın büyük devlet adamlarından Nizamülmülk’ün Siyasetname adlı eserinde; yönetimin, halkın durumu hakkında doğru ve yeterli bilgiye sahip olması gerekliliğine işaret edilmesi, yabancı ülke temsilcilerine ve elçilere gösterilecek ilginin önemi üzerinde durulması ve bu kişilere yapılacak muamelenin temsil ettikleri ülkeye yapılmış olacağının açıklanması( ), ayrıca Anadolu Selçuklu döneminde hükümdarların haftanın belli günlerinde halkın şikayet ve isteklerini dinlemeleri ve bunlara çözüm getirmeleri bu dönemle ilgili halkla ilişkiler alanına örnek olarak gösterilebilir.

       Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükseliş döneminde yönetim ile halk arasında olumlu ilişkiler bulunmaktadır. Örneğin bu dönemde padişahların adalet fermanlarında şu formül tekrarlanmaktadır: “Reaya taifesi, ki Tanrının bir emanetidir, onları himaye etmek ve kimsenin zulüm yapmasına müsaade etmemek, padişahın vazifesidir”. Aşık paşazade Tarihinde hükümdar için en önemli şeyin, reayanın hayır duası olduğu şu şekilde anlatılmaktadır: “Ariflerden birine sordular, ”Padişahlara hazine gerek midir?” dediler. Arif cevap verdi: “Bir asıl hazine vardır, ol gerektir” ve sordular kim “ne asıl hazinedir?” Arif aydur, “reayanın hayır duaları padişaha asıl hazinedir”.

       17. yüzyıldan itibaren ekonomik ve sosyal bozulmalarla birlikte yönetim kurumlarında da bozulmalar başladı. Bir zamanların “devlet baba” fikri, mültezimlerden ve memurlardan şikayet edilen, halka karşı olan ve onu ezen devlet anlayışına dönüştü. Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminde, 1877 yılında toplanan Meclis’te “memur” sorununun milletvekilleri tarafından dile getiriliş biçimi, yönetim halk ilişkilerinin ne kadar bozuk olduğunu göstermektedir. Bu dönemdeki milletvekillerine göre: Ziraat, ticaret, sanat, ilim, fen ve bütün umumi menfaatlerimizin böyle kendi haline terkedilmiş olması, memurlarımızın vazifelerini kötüye kullanmaları dolayısıyladır. Bir takım derebeylerine, sahte hanedanlara, insafsız mültezimlere, namussuz çorbacılara (Hıristiyan büyüklerine verilen ad), fesatçı ve tezvirci adamlara yer veren, fukarayı bir kat daha perişan eden memurlardır ).

        Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, Atatürk’ün halkla ilişkilere önem verdiği görülmektedir. Atatürk, 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi’nde alınan kararların halka duyurulması için İrade-i Milliye gazetesini yayınlatmıştır. Ankara’ya gelişinden kısa bir süre sonra da, Hakimiyet-i Milliye gazetesinin yayın hayatına girmesi, 1920 yılında da Anadolu Ajansı’nı kurması, bu dönemde halkla ilişkilere verilen önemi göstermektedir.

     Çeşitli dönemlerdeki hükümet programlarında ve siyasi iktidarların uygulamalarında, halkla ilişkiler yer almakla birlikte, modern anlamda halkla ilişkiler uygulamaları, 1961 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’nda kurulan ‘Yayın ve Temsil Şubesi’nin faaliyete geçmesiyle oluşturulmuştur. Bu şube, Türkiye için yeni olan iktisadi ve sosyal plan ya da planlı kalkınma olgusunun Türkiye’ye yayılması, Türkiye’de planlama çalışmalarının yahut planlama gereğinin bilincine varılması göreviyle ortaya çıkmıştır.

      1962 yılında hazırlanan Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi’nde (MEHTAP), halkla ilişkiler konusuna yer verilmektedir. Bu projede, “Devlet kuruluşlarının her kademesindeki çalışmalarda ve kararların alınmasında halkla yakın temas sağlamak zorunludur”, ifadesi yer almaktadır. Ayrıca sözü edilen projede; “Gelişmiş ülkelerdeki yönetimler, bu temaslar bakımından çeşitli mekanizmalar ortaya koymuş durumdadırlar. Bunların başında, fertleri ve ilgili kuruluşları karardan önce dinlemek, onların istek ve görüşlerini almak ve değerlendirmek için bulunan usuller gelmektedir. Türk yönetiminde de, çeşitli kademelerde, her kurumun bünyesine uygun olarak halkla temas ve dinleme usulleri kurmak gerekmektedir” ifadeleri de bulunmaktadır .

     1964 yılında kurulan Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü’nde oluşturulan Tanıtma ve Halk Eğitimi Dairesi, “Türkiye’de doğum kontrolü ve aile planlaması” konularında etkin hizmetler sunmuştur.

      1965’te “İdareyi ve İdari Metodları Yeniden Düzenleme Komisyonu” çalışmaları çerçevesinde “Merkezi İdarenin Taşra Teşkilatı” ile ilgili olarak yapılan araştırmada, yönetim-halk ilişkilerindeki aksaklıklardan bahsedilmekte ve yönetimin mevcut imkan ve koşulları içinde halkla ilişkilerini daha “sistematik ve iyi bir şekilde” düzenleme yollarını araması gereğine yer verilmektedir.

      1971 yılının Mayıs ayında, devlet kesiminin genel yönünü ve stratejisini belirlemek üzere 10 kişilik bir Danışma Kurulu oluşturulmuştur. Bu kurul, halkla ilişkiler konusunda da araştırmalar yaparak bazı öneriler getirmiştir. Raporda, Türkiye’de Halkla İlişkiler ve Enformasyon hizmeti gören birimlerin değişik isimler taşıdığına işaret edilmiş, Başbakanlığa bağlı ve koordinasyonu sağlayacak merkezi bir örgütün gerekli olduğu belirtilmiştir. Bakanlık ve diğer örgütlerde halkla ilişkiler ve enformasyon birimleri kurulması, halka yol gösterecek, yardımcı olacak danışma birimlerinin bulunması veya esas görevlere ek olarak bu görevi diğer memurların yapmaları belirtilmiştir. Raporda ayrıca, “Halkla İlişkiler ve Enformasyon birimleri, kuruluşun baş yöneticisine bağlı olmalı, çalışan elemanların seçiminde özel bir titizlik gösterilmeli, hizmet alanı ile ilgili eğitim görmüş kişiler seçilmelidir” denilmektedir( ).

      Türkiye’de halkla ilişkilerin önemi bütün kamu kuruluşlarınca anlaşılmaya başlanmış olmasına rağmen halen görevli elemanların çoğunluğu halkla ilişkiler alanında mesleki eğitim görmüş kişiler değildir.

     Halkla ilişkiler ders olarak ilk kez 1966 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Basın Yayın Yüksek Okulu’nda, 1970’lerde ise İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde ve İzmir’de Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’ne bağlı Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulları’nda okutulmaya başlanmış olup günümüzde Kara Harp Okulunda, üniversitelerin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde, Siyasal Bilgiler Fakültelerinde, İletişim Fakültelerinde ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde okutulmaktadır.

   1984 yılında, Bakanlıkların kuruluş ve görev esaslarını yeniden düzenleyen 202 sayılı kanun hükmünde kararname ile bakanlık merkez teşkilatında ihtiyaca göre, hangi tür danışma ve denetim birimlerinin kurulacağı belirtilmiş ve “Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği” kurulacak birimler arasında sayılmıştır. Daha sonra çıkarılan 3046 ve 3056 sayılı kanunla da Başbakanlık ve bazı bakanlıklarda basın ve halkla ilişkiler müşavirliği kurulabileceği de belirtilmiştir.

 

Kaynak: http://www.halklailiskiler.com.tr/Turkiye_de_Kamu_Kuruluslarinda_Halkla_Iliskiler..php