MİSİS / Adana

misis_orenyeri_a

MİSİS / Adana

Misis antik kenti (Mopsuestia), Ceyhan Nehri kenarında, tarihi İpek Yolu üzerinde kurulmuş, Adana’dan sonra gelen ikinci bir geçit durumundadır.

MOPSUESTIA

Misis’in tarihi, antik kentin üzerinde bulunduğu ve Neolitik Çağ’la tarihlenen höyük ile başlar. Misis’i Truva kahramanlarından Mopsos’un kurmuş olduğu söylenmektedir. Hitit, Asur, Makedonya ve Selevkosların eline geçmiş,Roma ve Bizans devirlerinde de önemli bir merkez olmuştur. M.S. 8. yüzyıldan itibaren Abbasiler döneminde yeniden imar edilmiştir. 965’te yeniden Bizans’a geçen kent, sırasıyla 1082’de Anadolu Selçukluları’nın eline geçse de daha sonra Antakya Prensliği, Bizans ve Kilikya Ermeni Krallığı arasında el değiştirmiş ve 12. yüzyılın sonunda burası Kilikya Ermeni Krallığı’na bağlanmıştır. 14. yüzyılın başlarında Memlüklerin eline geçen ve günümüzde bu bölgede yaşayan Yörük aşiretlerinin yerleştiği kent, Memlüklere bağlı Ramazanoğlu Beyliği’nce yönetilmiştir. 1517 yılından sonra Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine giren ve 1602’ye kadar Ramazanoğullarının yönettiği Misis’te bugün ayakta kalmış olan eserler M.S. 4. yüzyıla ait bir bazilikanın mozaik taban döşemeleri, dokuz gözlü bir taş köprü, akropol deki surlar, su kemerleri ve hamam kalıntıları ile ve Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalanHavraniye Kervansarayı ve tek kubbeli mescittir. Beldenin bugünkü adı Yakapınar’dır.

Ayrıca Misis’te Lokman Hekim’in Misis Köprüsü’nden geçerken ölümsüzlük ilacını kaybettiği, Yedi uyurlardan Karataş Dedenin Mezarınında burada bulunduğu rivayet edilmektedir.

 

Kaynak:   http://tr.wikipedia.org/wiki/Misis

…Ve işçiler takım kurar: Adana Demirspor

ads

…Ve işçiler takım kurar: Adana Demirspor

1 Eylül 1939… Hitler komutasındaki Nazi ordularının Polonya’ya saldırdığı gün. Başka bir ifadeyle milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, Sovyetler Birliği’nin Hitler faşizmini tarih sahnesinden sildiği II. Dünya Savaşı’nın başlangıcı. İşte o II. Dünya Savaşı, 1940’lı yılların başında dünyanın dört bir yanında kendini hissettirmeye başlar. Tabi ülkeler de pozisyon almaya… Kimi taraf olur, kimi tarafsızlığını ilan eder. Kimi de “savaş dışında kalma” politikasını izlerken kurduğu ilişkiler ve yaptıklarıyla “kaçak güreşmeyi” tercih eder. İşte bu ülkelerden biri de Türkiye’dir.

Yine bu dönem Türkiye’de savaşa yönelik bir takım önlemler alınır, kanunlar çıkarılır. O kanunlardan biri de 1938 yılındaki Sivil Savunma Mükellefiyeti’dir. Bu kanunla, silah altındaki askerlerin dışında kalan gençleri sivil savunmaya ve spora yöneltmek amaçlanır. 500 kişiden fazla işçi çalıştıran özel ve kamu kuruluşlarına bir spor kulübü kurmaları mecburiyeti getirilir. Bunun sonucunda Adana’da yer alan T.C.D.D. 6. İşletme Bölge Müdürlüğü bünyesinde Adana Demirspor’un temelleri atılır. 21 Aralık 1940’ta İşletme Müdürü Eşraf Demirağ öncülüğünde demiryolu işçilerinden kurulan Adana Demirspor resmi tescilini 28 Aralık 1940’ta alır.

Bölgedeki kulüp sayısında artış olunca kısa bir süre sonra Çukurova Ligi oluşturulur ve Adana Demirspor ligin ilk kulüpleri (Seyhanspor, Torosspor, Paksoy, İdman Yurdu, Milli Mensucat, Sümerspor) arasındaki yerini alır. Ancak Adana Demirspor’un kayıtlara giren ilk futbol maçı, Erzincan depremzedelerine yardım için düzenlenen turnuvada 2-1 yendiği Malatya Mensucat maçıdır.

1942-1959 yılları arasında Çukurova Ligi’nde 16 kez aralıksız şampiyon olarak Türkiye Şampiyonası’na katılan Adana Demirspor, bu turnuvalardan 1953-1954 sezonu finalinde Hacettepe’yi 1-0 yenerek şampiyon olur ve kupa ilk kez Adana’ya gelir. 1950-1960 yılları arasında Suriye, İran ve Yugoslavya gibi ülkelere giderek uluslararası düzeyde özel maçlar yapan Adana Demirspor, 1960-1961 sezonuna gelindiğinde üç büyük il dışından Süper Lig’de mücadele eden ilk futbol kulübü olur. Futbolda daha nice başarılar vardır.

”Biz zeytin ekmek yer maça çıkardık. Maçlara gitmek için 10-15 lira yolluk verirlerdi. Biz de trenle giderdik. Tren Demirsporlular’a bedavaydı çünkü. Tren İstanbul’a iki günde giderdi. O verilen 10-15 lira yollukla da biz sadece kendimize yolda yiyecek alabilirdik.” Füze Selami’nin bu aktarımıyla Adana Demirspor’un futbol geçmişi noktalayıp kuruluşuyla birlikte faaliyet gösterdiği diğer branşlara geçelim.

Yüzme ve Su Topu… Adana’nın sulama kanallarında yüzmeyi öğrenen gençler Atatürk Yüzme Havuzu’nun açılmasıyla birlikte Adana Demirspor çatısı altında disiplinli çalışmaya başlar. Bu çalışamalar sonucunda da başarılar elde edilir. Su Topu’nda kırılması çok zor bir başarıya imza atan Muharrem Gülergin öncülüğündeki Adana Demirspor, 17 yıl hiç yenilmeden, 22 yılda da tek mağlubiyet alarak toplamda 29 kez Türkiye Şampiyonu olur. Adana Demirspor bu büyük başarıyla birlikte tüm Türkiye’de ”Yenilmez Armada” olarak belleklere kazınır. Yüzmedeki başarıların altında ise Erdal Acet’in ve Nesrin Olgun’un imzası vardır. Erdal Acet’in 1 Eylül 1976’da Manş Denizi’ni 9 saat 2 dakikayla kırdığı dünya rekoru ilerleyen yıllarda geçilse de tüm zamanların en iyi üç derecesinden biri olur. 1 Ağustos 1979’da ise Nesrin Olgun, 15 saat 47 dakikayla Manş’ı geçen Türkiyeli ilk kadın ünvanını alır. Atletizme gelince, takım en parlak dönemini 1953-1954 sezonunda yaşar. Adana Demirspor’un bu branşta ismi bu sezon duyulur. Güreşte de sayısız başarılara imza atan Adana Demirspor bisiklet, basketbol ve voleybol branşlarında da faaliyet gösterir.

Yılmaz Güney… Adana Demirspor’un tarihinden bahsederken onu unutmak, onu bu tarihten ayrı tutmak olmaz. Yıl 1972,  Yılmaz Güney “devrimcilere yardım ve yataklık yaptığı” gerekçesiyle 2 yıl hapse mahkûm edilir. Bu süre içinde de arkadaşı Yavuz Pağda’ya cezaevinden sık sık mektuplar yazar. O mektuplardan biri de 14 Mayıs 1973 tarihlidir. “Bilirmisin ki, Demirspor’da ben çocukluğumu, ilk gençlik yıllarımı hüzünlü anısını buluyorum. İçimi ezen bir duygu taa tahta perdeli, tel örgülü Adana stadına kadar götürüyor beni.” diyen Güney mektubunu, “Çok selam söyle Muharrem abiye… Yürekten başarılar diliyorum… İlerde çıkmak nasip olursa faydalı olmaya çalışacağım Muharrem abiye ve Demirspor’a… Öperim hepinizi… Selam…” diye bitiriyor. Bunun üzerine daha fazla yazmaya gerek yok sanırım.

Ve Adana Demirsporlu taraftarlar… Onlarsız bir Adana Demirspor tarihi düşünmek imkansız. Onlar ki Adana Demirspor’un can damarı, lokomotifi. Adana Demirspor tribününde, “sevgi, saygı ve bağlılık” temelinde hareket edilir. Irkçılığa ve endüstriyel futbola karşı durulur. “İşçinin, emekçinin takımı”nı tutmaktan onur duyulur, bu ünvan gururla söylenir. Kulüp için emek verilir, vefa gösterilir. Aynı kulüp için cefa da çekilir. Liman işçilerinin kurduğu Livorno ile endüstriyel futbola karşı dostluk maçı yapılması sağlanır. Haziran Direnişi’nde sokaklara çıkılır.

Bitirirken…

Demiryolu işçileriyle başlayan, Fofo (Muharem Gülergin), Füze Selami (Selami Tekkazancı), Met Ahmet (Ahmet Arıboğan), Coral Ali (Ali Hikmet Aydınoğlu), Kartal Yaşar (Yaşar Kartal), Top Cambazı Bedri (Bedri Şensert), Haşimo (Haşim Palandöken), Tori İlhan (İlhan Oflaz), Puto Mustafa (Mustafa Gülergin) ve nice efsanelerle süren, Yılmaz Güney’e uzanan bu tarih, bu gelenek şimdi taraftarların omzunda!

O halde Adana Demirspor’un 75. yılı yaklaşırken Rosa Luxemburg’un sözlerinin yazıldığı o pankart daha da yukarı asılsın:

”Vardık, varız, var olacağız!”

Kaynak:  http://haber.sol.org.tr/spor/ve-isciler-takim-kurar-adana-demirspor-104284

SPOR PAZARLAMASINDA HALKLA İLİŞKİLER VE SPONSORLUK İLİŞKİSİ

aaaaaaaaaaa

      Spor pazarlaması kavramı ile birlikte spor sektörü kavramı da gündeme gelmiştir. Spor pazarlaması spor üzerinden markaların pazarlanması ve sporun sosyal amaçlar için pazarlanması anlamlarını taşımaktadır. Pazarlamanın tutundurma faaliyetleri kişisel satış, reklam , halkla ilişkiler ve promosyondan oluşur. Halkla ilişkiler; bu faaliyetler içinde müşterilerle duygusal bağlar oluşturarak olumlu imaj yaratmayı hedefleyen bileşendir…Ayrıca halkla ilişkiler çalışmalarında belirlenecek hedef kitlelerin alanı genişlemektedir. Bu hedef kitle içine sadece spor hizmetinden yararlanacak bireyler değil, bu hizmette görev alan değişik gruplar ve taraftarlar yer almaktadır. Halkla ilişkilerde reklam için yapılacak harcamalar toplum yararını gözeten faaliyetlerde kullanılmakta, reklamın aksine medyadan yer satın almak yerine, haber değeri taşıyan olumlu faaliyetlerle haber olmak hedeflenmektedir. Kurumların sosyal sorumluluklarını yerine getirmesine yardım eden halkla ilişkiler faaliyetlerinin bir parçasını da sponsorluk faaliyetleri oluşturmaktadır. Markaların spor üzerinden pazarlanması için yapılan sponsorluk yatırımlarına karşın, sosyal spor pazarlamasına yönelik sponsorluk yatırımları markalar tarafından tercih edilmemektedir. Aslında bu alan pazarlamanın tutundurma faaliyetlerine ulaşması için sosyal sorumlulukların yerine getirilmesine hizmet edecek önemli bir mecradır.

Anahtar Kelimeler: Pazarlama, Spor Pazarlaması, Halkla İlişkiler, Sponsorluk

 

Kaynak: http://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&frm=1&source=web&cd=1&ved=0CCAQFjAA&url=http%3A%2F%2Fdergi.nigde.edu.tr%2Findex.php%2Fbesyodergi%2Farticle%2Fdownload%2F27%2F28&ei=eDkAVceLBMarUdDZgfAK&usg=AFQjCNFIU1EJhFNojYmA8lZR2_rb7v_dxQ&bvm=bv.87611401,d.bGQ