MEMLEKETİM-GİRESUN

Giresun, Doğu Karadeniz Bölgesinin sahil şeridinde, mavi ile yeşilin buluştuğu yerde bir yarım ada üzerinde kurulmuştur. Karadenizin tek adası olan Giresun Adası(Aretias) adeta kentin simgesi durumuna gelmiştir. Şehrin adı, eski adı olan “Kerasus” kelimesinden gelmektedir. Bu ismin kaynağında iki rivayet vardır. Birincisi yetişen bol miktardaki kirazdan geldiği, ikincisi de şehrin üzerine kurulu olduğu yarımadanın denize doğru bir boynuz gibi uzanmasındandır. Eski yunanca’da “boynoz” Kerastan anlamında idi.

Şehrin kimler tarafından nerede kurulduğu hala tartışmalıdır.  Şehir hakkında Roma ve Bizans ve Rum Pontus imparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler olmasada, Romalı idareci  Arrien Farnakia’nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinop’lular tarafından kurulduğunu yazmıştır. Böylece araştırmacıların M.Ö. 183’te Sinop’u alan Pontus Kralı Farbakies’in Giresunun bu günkü bulunduğu yarımada da  Farnakia adlı yeni bir kale  inşa ettirdiğini, sonraları buraya Kerasus adını verdiğini ileri sürmelerine sebep olmuştur.

Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, bu bölgede M.Ö. 2000’li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğunu anlamışlardır. M.Ö. 7. yüzyılda Kimmerler ve Sakaların (İskitker) Karadenize göç etmesiyle Oğuzlar da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Hallaç’ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur

M.Ö. 7. Yüzyılın ilk yarısında Saka baskısı sonucu Kimmerler, Kafkaslar’ı Geçerek Anadolu’ya gelip Şebinkarahisar’ın Bozbayır, Akkaya, Güneytepesi, Dışkaya civarındaki mağraların bulunduğu bölgeye yerleştiği sanılmaktadır. Giresun’un batı yakasındaki “Çıtlakkale” mahallesi adının Deliorman ve Selanik civarından gelen Türk topluluğu Çıtlaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçe ve kültür unsurlarından anlaşılmaktadır.

Karadeniz bölgesinde bir çok koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin kurucularıdır. Persler, Anadolu’ yu ele geçirdikten sonra, bölgeyi merkeze bağlı satraplıklara  ( Eyalet) bölmüşlerdir. Giresun Doğu Karadeniz eyaleti içinde kalmıştır.

Giresun, bir süre Kapadokya Krallığı (M.Ö. 332-323) ile Makedonyalıların (M.Ö. 301) hakimiyetinde kalmıştır. Roma İmparatorluğu bu bölgede egemen olan Pontusluların hakimiyetine son vermiş ve Farnakeia’yı kendi sınırlarıiçersine katmıştır. Romalı yazarlardan Ammianus Marcel’e göre Romalı komutan Lucullus bölgeye geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görerek, kiraz fidanlarını Romaya götürmüş. Bu bilgiye dayanılarak kirazın dünyaya Giresun’dan yayıldığı söylenmektedir.

Bizans egemenliği döneminde Yunan soyunun gitdikçe zayıflaması ile bölgedeki başka soydan gelen insanları asimile etmeye çalışmıştır. Bu yüzden Doğu Karadeniz bölgesindeki ormaları kesip burdaki kabileleri ithat altına almaya çalışmışlar ve bölgeye bir miktar Hırıstıyan Bulgar Türk’ü bölgeye getirmiştir. 705 yılında ilk kez Müslüman Arap  orduları bölgeye gelerek İslamiyeti tanıtmaya başlamışlardır.

1204 yılında Haçlıların İstanbul’u ele geçirmeleri sonucu, Bizans İmparatoru Komnenos’un çocukları Trabzo’u alıp burada Trabzon Rum İmparatorluğunu kurmuşlardır. Giresun’da bu devletin sınırları içinde kalmıştır. 1244′ de Trabzon Rum Devleti Moğolların egemenliği altına girerek, Türklerin bir eyaleti olmuştur.

Bölgenin Moğollar hakimiyetine girmesindan sonra, Oğuzların boylarından biri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illerine yerleşmeye başlamışlardır. Giresun’un Türkleşmesi Anadolu Selçuklu Beylikleri döneminde dada artmıştır. 1297’de Ünye  yöresini ele geçiren Çepniler, Trabzon’a kadar akınlar düzenlemişlerdir. Bu akınlar sırasında Giresun kalesinin zapdedildiği sanılmaktadır.Tarihçi Panaretos’un yıllığına göre 1301’de İmparator II.Alezios, Kerasus’a gelip “Koustougans” adlı Türkmen beyini yenilgiye uğratmış ve kalenin surlarını yeniden yaptırmış. Bahsedilen bu Türkmen beyinin Küçük Ağa veya Küçdoğan olduğu belirtilmektedir.

Çepni Türklerinin Beyi olan Hacı Emir Bey’in Oğlu Emir Süleyman Bey 1397’de Giresun’u feth ederek bölgenin tamamen Türkleşmesini sağlamıştır.

1402’de Timur’un egemenliğine giren bölge, 1405’te tekrar eski konumuna kavuşmuştur. 1453’te Fatih Sultan Mehmet Giresun’u vergiye bağlamış fakat vergisini ödemediği için 1456’da şehri kuşatsada, Giresun ödemesi gereken vergiyi artırarak Osmanlıdan kurtulmuştur. 1461 Yılında Fatih Sultan Mehmet Han’ın Trabzon Rum İmparatorluğunu feth etmesiyle Şehir teslim olmuş.

Yavuz Sultan Selim’in, Giresun’un Türk-İslam şehri haline gelmesinde çok önemli rolü olmuştur. Osmanlı idaresi altında Şehir bir liman kenti olarak gelişmiş faket bu dönemde zaman zaman ayaklanma ve eşkiyalık hareketleri baş göstermiştir. 1586 ve 1587 yıllarında şehirde muhafız olarak bulunan yeniçerililer bağzı karışıklıklar çıkartmıştır. Bazı kaynaklarda ise 1634 yılında , Kazakların Şehir ve yöresini yağmaladığını yazmaktadır. 1756’da Canik muhassılı olan Süleyman Paşa ve kardeşi Ali Bey 12.000 kişilik bir kuvvetle şehri basıp yağmalamıştır. XIX. Yüzyılda  Tuzcuoğulları isyanı bölgeyi etkilemiş, bunlara katılan Laçinoğulları 1816’da Giresun’a tam olarak hakim olmuştur. II. Mahmud’un gönderdiği iki fıkateyn ile bir korvet şehrin önlerine gelerek yeniden kontrolü sağlamıştır.

Giresun osmanlı idaresinde kaza merkezi idi. 1486’da Trabzon Sancağına bağlı Zeamet-i Kürtün adlı idari bölgenin merkezidir. 1515’te Kürtün kazasına bağlı Çepni vilayetinin merkezi durumunda iken XVI. yüzyılın sonlarında Giresun kazası olmuştur. Tanzimat döneminde Trabzon’a bağlanmış ve 1847’de Trabzon Merkez livasına tabi olmuştur. 1855’de Ordu livasına, 1856’da yeniden Trabzon livasına, 1857’de tekrar Ordu livasına bağlanmıştır. 1866 tarihli Devlet salnamesinde Trabzon sancağının kazası olmuştur. 1875’ten 1878’e kadar Karahisar-Şarki Sancağına bağlanmış ve 1879’da tekrar Trabzon Sancağına bağlanmıştır. 1923 yılında ise il olmuştur.

Evliya Çelebi’nin Seyhatnamesinde Giresun

Millî Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet Döneminde Giresun tarihi incelendiğinde, I.Dünya Savaşı’ndan önce bölgenin etnik yapısına bakıldığında, nüfusun yarısının Türk, Diğer yarısına yakın bir kısmının Rum ve geri kalanın da Rum olduğu görülmektedir.

Bu tarihlerde Giresun’da yaşayan Türkler hayvancılıkla uğraşmakta ve fakir bir hayat sürdürürken, Şehrin her türlü ticaretine hakim olan Rumlar ise zengin bir hayat sürdürmaktedir. Rumların en büyük hayelleri, bu bölgede Pontus Rum Devletini yeniden kurmak ve Türkleri bölgeden kovmak veya imha etmekti. Trablusgarp ve I.Balkan savaşlarında Türklerin bağlup olmaları Rumların bu fikirlerini dahada kamçılayarak onları şımartmıştır.

I.Dünya Savaşında Ruslar karşısında Bayburt Hattı’nda savaşan 37.Fırkanın emrinde Giresunlulardan oluşan bir de gönüllü birlik vardı. Başında Gazi (Topal) Osman Ağanın bulunduğu bu birlik, düşman kuvvetleri karşısında çetin savaşlar vermiş ve Harşit Çayına kadar çekilmiştir. Burda sayısını artırarak Rusları durdurmuştur.14 Şubat 1918 günü Türk birliği, Rus oadusunu Kanlıdere mevkinde yenerek Giresun’un işgalini önlemiştir. Bu başarıdan sonra Giresun’lu gençler, Batum’a giderek Doğu Karadenizin Rus işgalinden temizlenmesine yardımcı olmuşlardır. Osmanlı Devleti savaşı kaybettiğinden, 30 ekim 1918’de Mondros Ateşkes anlaşmasını imzalamak mecburietinde kalmıştır.

Bu ateşkesden yararlanmak isteyen Ermeniler doğuda Ermenistan, Karadeniz kıyılarındaki Rumlar da Rum Pontus devletini kurma çalışmalarına başlamışlardır. Rum çeteleri Atina ve Patrikhanenin talimatları ile Türk köylerini basmış ve halkın bir kısmını katletmiştir.

I.Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Hükümeti; çeteler kurarak düşmanla işbirliği yapan bir kısım Rum ve Ermeni’yi zorla göçe tabi tutmuştur. Bu kanunu yürütenler hakında idam fermanları yazılmaya başlanmıştı. Giresun’daki Runlar da büyük devletlere başvurarak Giresun gönüllülerinin lideri Osman ağanın idamını talep etmişler. Bunun üzerine Osman ağa  bir gurup adamıyla  dağa çıkarak, Türk köylerini Rum baskılarından korumuştur.

15 Mayıs 1919’de Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri Rumları çok sevindirdi ve Türklere karşı taşkınlıklarda bulundular. Bunun üzerine Giresun’lular 17 Mayıs 1919’da Büyük bir miting düzenleyerek, tepkilerini dile getirdiler. Bu yıllarda Anadolu galip devletler tarafından paylaşılırken, Giresun’da Belediye reisliği yapmış olan Kaptan Yorgi Paşa’nın oğlu Konstantin Konstantinites başkanlığındaki bir heyet, İngiliz Başbakanı Lord Corç’a baş vurarak, Hopa’dan Yeşil Irmak boylarına kadar bir Pontus Devleti kurulmasını istemişler.

Bu haber üzerine şehrin ileri gelenleri Trabzon’da toplanarak, Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti bir şubesinin Giresun’da açılmasına karar vermişlerdir. İlk yönetim kurulu Dizdarzâde Eşref Bey’in başkanlığında öğretmen Niyazi Tayyip, Doktor Ali Naci, Ethem Nazif ve İbrahim Hamdi’den oluşmuştur. Bu Cemiyetten Doktor Ali Naci ve İbrahim Hamdi beyler Erzurum Kongresi’ne katılmışlardır.

23 nisan 1920’de meclisin açılması ve Milli hükümetin kurulması ile, Giresun askerlik şubesi başkanı Hüseyin Avni Alparslan Bey, bu hükümeti tanımış ve Ankara ile ilişkiler kurarak, 1000 kişilik bir tabur teşkil edilir. Bu tabur Kars’da Kazım Karabekir Paşa’ nın  emrine gönderilmiştir.

Osman Ağa, Rusya’dan yiyecek karşılığında silah teğmin edip, bu silahların bir kısmını Ankara’ya göndermiş, diğer bir kısmını ise yeni toplanan erata dağıttırmıştır.

Atatürk, Giresun gönüllülerinin muhafızlığını yapması için Osman Ağa’dan bir manga asker ister. Bunun üzerine 250 kişilik bir birlik oluşturulmuştur. Bu birliğin adına ise “Giresun Gönüllü Müfrezesi” denmiştir.

Atatürk, Osman Ağa’ya Giresun’da bir alay kurmasını emrini vermiştir. Bunun üzerine kurulan 47. Alay’ı, Koçgiri isyanının bastırmada kullanılmıştır. daha sonra kurulan 42. Alay’ın komutanlığına Hüseyin Avni Bey getirilmiş ve Samsun’daki Pontusçu Rumların üzerine gönderilmiştir. Görevlerini başarı ile tamamlayan iki alay Samsun’da birleşerek Sakarya cephesine sevk edilmiştir. Sakarya Savaşında, Hüseyin Avni Bey de dahil olmak üzere, 42. Alay’ın büyük bir kısmı şehit olmuştur. 47. Alay ise savaşın sonuna kadar çarpışmış, zaferi kutladıktan sonra Ankara’ya dönmüşlerdir.

Gönüllü asker, Giresun Uşakları Atatürk’ün, Ankara’da ve Anadolu seyahatlerinde muhafızlığını yapmıştır.

 

Otizm için #KalbiniPaylaş

1461930591_SBUX_TOVKalbiniPaylas_290316

#OTİMZİÇİNKALBİNİPAYLAŞ

Starbucks ve TOV, bu yıl hayata geçirdikleri #KalbiniPaylaş kampanyası ile otizmin ne olduğunu ve belirtilerini anlatma hedefiyle yola çıktı.

Dünyada otizmin rengi maviden esinlenilerek mavi kalplerle simgeleştirilen kampanya, herkesi otizm için #kalbinipaylaşmaya ve otizm farkındalık elçisi olmaya davet etti. Mümkün olduğunca çok kişiye otizmin ve belirtilerinin ne olduğunu anlatmayı amaçlayan kampanya, Twitter, Facebook ve Instagram kullanıcıları tarafından yoğun ilgiyle karşılandı. Kampanya için özel olarak oluşturulan kalbinipaylas.com sitesindeki uygulamayla oluşturulan 40.000 fotoğraf, sitenin ziyaretçileri tarafından Instagram, Twitter ve Facebook hesaplarında paylaşıldı.

Otizmin ve belirtilerinin bilinirliğinin yaygınlaşması, erken tanı ve sürekli eğitimin artması ile otizmli bireylerin topluma kazandırılmasını hedefleyen kampanyanın web sitesi tam 26.000 kişi tarafından ziyaret edilerek büyük ilgi topladı.

Kampanya Türkiye’de otizm farkındalığı yaratmak adına büyük bir başarıya imza attı ve kampanyaya ilişkin materyaller Facebook’ta 5, Twitter’da ise 1.8 milyon kişi tarafından görüntülendi.l

Starbucks ve Tohum Otizm Vakfı Elele
Ülkemizde her 68 çocuktan biri otizm ile dünyaya geliyor. Buna rağmen Türkiye’deki her 10 kişiden 7’si otizmi ve belirtilerini bilmiyor.

2015 yılında GFK Türkiye’nin Tohum Otizm Vakfı için yaptığı “Türkiye’deki Bireylerin Otizm Algısı ve Bilgi Düzeyi” araştırmasında katılımcıların yalnızca %29’unun otizmi duydukları sonucu ortaya çıkarken, otizmin tedavisinin nasıl olacağına ilişkin soruya ise %73 oranında “herhangi bir fikrim yok” cevabı verildi.

Otizm farkındalığının geliştirilmesi gereken bir konu olduğunun bilinciyle Starbucks, 2009’dan beri Tohum Otizm Vakfı ile birlikte otizm alanında projeler hayata geçiriyor.

Otizmli Çocuklarımız Starbucks Favorilerini Seçti
Starbucks’ın lezzetli tatlıları arasından favorilerini belirleyen otizmli çocuklarımız en çok Bella Vista, Misto Cookie, Starbucks Brownie, Limonlu Cheesecake ve Very Berry Muffin’i sevdi.

Starbucks #KalbiniPaylaş kampanyası kapsamında, 1-3 Nisan tarihlerinde, çocuklarımızın favorilerin de aralarında bulunduğu tüm tatlıların geliri otizmde farkındalığı arttırmak için gerçekleştirilen projelerde kullanılmak üzere Tohum Otizm Vakfı’na bağışlandı.

Kaynak: http://www.halklailiskiler.com.tr/Otizm_icin_KalbiniPaylas..php