BURDUR – BUCAK – KARACAÖREN

burdur02

BURADA DUR

Anadolu’ daki pek çok il ve ilçemizin adında, Türkçe’mizin güzel söyleyişlerinin izlerini bulabilirsiniz. Konya’nın, “Kon ya!” dan; Eğirdir’in, “Eğir dur!” dan ; Hopa’nın “Hoppa…” dan geldiği yöre insanlarımız tarafından anlatılır durur. Oranın adının gerçekten böyle bir gerçek hikâyesi var mı, yoksa insanımız mı yakıştırıvermiş? Orasını biz bilemeyiz, kararı siz vereceksiniz.

Malazgirt Zaferi kazanılmış, Selçuklular Anadolu içlerine doğru ilerlemektedir. Konya önlerine kadar gelmişler ve bu şehrimiz fethedilerek başkent yapılmış. Ancak Konya’ nın güneybatısı henüz ele geçirilmemiş, Bizans’ ın elinde bulunmaktadır. Konya’ daki Selçuklu tahtında oturan sultan da elbette oraları almak, sınırlarını genişletmek istemektedir. Bir gece rüya görür. Rüyasında nur yüzlü, aksakallı bir Türkmen kocası ortaya çıkar ve sultana seslenir:

“O topraklar er geç senin olacaktır; tamamını alacaksın… Yarından tezi yok, atını ovalara sür. Biz sana ‘Dur!..’ deyinceye kadar ilerle…”

Ertesi sabah Selçuklu ordusu hazırlıklara başlar; Sultan ve ordusu işaret edilen yerlere sefere koyulurlar. Dağ denilmez, aşılır; tepe denilmez, aşılır. Köyler geçilir, obalar geçilir. Her uğranılan, her geçilen yer Selçuklunun topraklarına (bilgi yelpazesi.net) katılır. Ne kadar, kaç gün gidilmiş, bilinmez. Bir akşama doğru bir vadide ilerlerken Sultanın kulağına bir ses gelir.

“Burada dur!..”

Sultan, rüyasındaki uyarıyı hatırlar. Atını durdurup orada konaklamaya karar verir. Çadırlar kurulur, bir oba oluşur. Orası artık yeni bir yerleşim birimi olmuştur. Adını, önceleri “Burada dur!” şeklinde söylemişler. Bu ad söylene söylene bugünkü şeklini almış, “Burdur” olarak söylenir olmuş.

Ama bizim insanımız bir hikaye ile yetinir mi? Burdur’ umuza bir efsane daha yakıştırıvermişler. Horasan’dan Anadolu’ya geçen bir Türk oymağının başında, iki gözü de görmeyen bir oymakbaşı vardır. Bu yaşlı oymakbaşı Burdur’un Kurulu olduğu yere gelince oğluna seslenir:

“Burnuma güzel kokular geliyor. Demek ki burası sulak bir yer; bağcılık ve bahçecilik yapılır. Burada dur, şehrini burada kur!”

Oymak, başkanlarının sözüne uyarak oraya yerleşir ve şehirlerini kurarlar. Adını da yaşlı oymak başının emrinden alarak “Burada dur.” diye koyarlar. Zamanla bu ad, bugünkü şeklini alır.

 bucak-genel-gorunum

BUCAK

İlçe merkezimizin kuruluşuyla ilgili kesin bir belge yoktur, rivayetler vardır. Ancak, Alâeddin Camii avlusunda bulunan mezar taşında Hicrî 811 tarihi sabittir. Bu tarihe göre ilçe merkezimizin kuruluşu 600 yıl öncesine dayanır.(En az)(Hicrî 811 tarihi Miladî 1408’e denk gelir .)

İncir Bazarı’nda kurulan pazara çevre köylerden gelenler, alış-veriş yapanlar olurdu. Onaç Köyü yakınlarında ve şimdiki Alaadin Mahallesi çevresinde pazarcılar soyulurdu. Devrin ileri gelenleri bu durumu o zaman bağlı olunan Konya’ya ilettiler. Bunun üzerine Alaadin Paşa (Sarı Paşa) komutasında bir grup asker gelerek güvenliği sağladı. Gelen askerler bir karakol görevi için şimdiki Alaaddin Mahallesi’ne yerleşti. Askerlerin yerleşim yerine Alaaddin’nin Askerlerinin Yeri, Alaaddin’in yeri dendi, sonradan Alaaddin mahallesi adını aldı. Alaaddin Mahallesi; ilçemizin ilk çekirdek kuruluşu oldu. Karye olarak Girmiye’ye bağlandı.

O dönemde ilçemizin oturduğu bu alan, ilme bitkisi ve bataklıklarla kaplıydı. İçinde vahşi hayvanlar bulunuyordu.Askerler yerleşince güvenli bir saha oluştu. Bu sahanın yakınlarına yeni yerleşimler oldu. İlmeli Bucak denilen işe yaramaz alanın çevresindeki yamaçlardan küçük oymaklar oluşturuldu. Karayvat adlı bir yörüğün yerleşimiyle Karayvatlar, Alanya ve Haymana Yörüklerinin yerleşimiyle Yörükler Mahallesi oluştu. Tepe çevresinde yapılan camiden dolayı Camii Mahallesi, askerler çavuşunun evinden dolayı adını alan Çavuşlar Mahallesi oluştu. Cazip bir yer haline gelen bu bölge yeni yerleşmelere sahne oldu. İlmeli Bucak’taki ilmeler temizlenmeye, bataklık kurutulmaya başlandı. Yüzyılımızın başında şimdiki Pazar Mahallesi Mevkiinde pazar kurulmaya başlandı. Böylece Pazar Mahallesi oluştu.

Bucak’ın bu dönemde Konya Vilayeti, Antalya Sancak ve Kazası’na bağlı bir nahiye merkezi olduğu kayıtlarda sabittir. İlçemizin ilk bayan öğretmeni Seher İKİZOĞLU ile ilçe eşrafının ifadesine göre adı da Oğuzhan Nahiyesi’dir. Bucak, 25 Haziran 1919 günü İtalyanlar tarafından işgal edildi. 8–9 Temmuz 1921’de İtalyan işgali son buldu.

Bütün bu bilgilerden anlaşılacağı gibi ilçe merkezimiz İlmeli Bucak adıyla anılan dar bölgeye kurulmuş, bu adla anılmış, daha sonra Oğuzhan adını almıştır. Cumhuriyet döneminde yapılan siyasi düzenlemeyle 30.05.1926 tarih ve 877 sayılı kanunla bugünkü adı olan Bucak’ı resmen almıştır. Çevresinde önceden kurulan ve Osmanlı döneminde Hamit Sancağı’nın (Isparta merkezli) 14 ilçesinden biri olan İncir Bazarı Kazası’nın bir devamıdır. İncir Bazarı sakinlerinin yakın zamana kadar Bucak’ta kışlayıp İncirhanı çevresindeki yazlıklarında yazladıkları sabittir. O halde ilçemizin temeli olarak İncir Bazarı Kazası kabul edilmelidir.

1948’de hükümet konağının yapılmasıyla yeni bir mahallenin temeli açılmış, oluşan mahalleye Konak Mahallesi denmiştir.1962 yılında yapılan imar planıyla Pazar Mahallesi bölünerek Oğuzhan Mahallesi olmuştur. O tarihten itibaren yeni düzenlemelerle yeni mahalleler oluşmuş, devrin yöneticileri zamana uygun adlar vermişlerdir. Yeni Mahalle, M. Akif Mahallesi, Mimar Sinan Mahallesi, Barbaros Mahallesi, Sanayi Mahallesi, Yunus Emre Mahallesi yeni mahallelerimizdendir.

İlçemizde bulunan Türk Dönemi tarihi eserleri:

1-     İncirhanı: Selçuklu Sultanı 11.Keyhüsrev zamanında yapılmıştır. Bucak İlçesi merkezine7 km uzaklıktadır.

2-      Susuzhanı: Susuz Köyü’ndedir. 11.Keyhüsrev zamanında yapılmıştır.

3-     Kuyular ve Sarnıçlar: İlçemiz yakınlarında Selçuklulardan Kalma Çift Kuyusu, Uzun Kuyu vardır. Hacı Ömer Sarnıcı da tarihi bir eserdir.

4-     Çeşmeler: Üçpınar, Kocakavak Pınarı, İncepınar, İncirhanı Pınarı tarihi çeşmelerimizdendir.

maxresdefault

 KARACAÖREN KÖYÜ

Köyümüz barajın altında kalmıştır.

 KAYNAK: 

http://bilgiyelpazesi.com/egitim_ogretim/il_il_turkiyemiz_ve_ozellikleri/burdur_un_tanitimi/burdur_un_adi_nereden_geliyor.asp

 KAYNAK:  http://www.bucak.bel.tr/default.asp?islem=detay1&key=95#.VU-dY_ntmko

Çiçekleriniz sizi zehirlemesin !

Evlerin salonlarından yatak odalarına kadar giren bitkilerin insanların sağlığı açısından tehlike oluşturabildiğini biliyor muydunuz? Çiçeklerin büyük bir kısmı zehirlenmeye sebep olabilen bitkilerdir. Evlerin salonlarından yatak odalarına kadar giren bitkilerin insanların sağlığı açısından tehlike oluşturabildiğini belirten Konya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı ‘Bunların büyük bir kısmı zehirlenmeye sebep olabilen bitkilerdir. Bu bitkilere bağlı olarak pek çok zehirlenme olayı bulunmaktadır’ dedi.
Yaprakları, çiçekleri, meyveleri ile oldukça güzel olan bu bitkilerin çocukların ilgisini çektiğini belirten Yorulmaz, çocukların bu bitkilere dokunmaları, çiçeklerini, yapraklarını, meyvelerini koparmaları ve yemeleri sonucu zehirlenme olaylarının yaşandığını söyledi. Zehirlenme açısından 6 yaşından küçük çocukların daha büyük tehlike altında olduğunu bildiren Yorulmaz, bu yaşlarda çocukların her şeyi merak ettiğini ve buldukları şeyleri ağızlarına attıklarını belirtti. ABD’de her yıl 100 bin kişinin bitkilere bağlı zehirlenme nedeniyle hastanelere başvurduğunu ifade eden Yorulmaz, her 100 zehirlenme olayının 3-4 tanesinin nedeninin bitkiler olduğunu söyledi.

Görünüşle birlikte zehirlenme yönü
      Çiçek satın alırken görünüşü ile birlikte zehirli olup olmadığına da dikkat edilmesi gerektiğini dile getiren Yorulmaz, şunları kaydetti: ‘Mümkün olduğunca zehirli olanlar evden uzaklaştırılmalıdır. Uzaklaştırılmak istenmiyorsa küçük çocukların ulaşamayacağı yerlerde tutulmalıdır. 5 yaşından büyük çocuklara salon bitkilerinin zararları anlatılmalıdır. Zehirli bitkilerin bulunduğu mekânlarda çocuklar mümkün olduğunca yalnız ve arkadaşlarıyla birlikte bırakılmamalıdır. Zehirli bitkilerin kurumuş yaprakları, kırılan dalları çıplak elle değil eldivenle tutularak temizlenmelidir.”

Bitkilerin etkileri
      Evlerde süs amaçlı bulundurulan salon bitkilerinden pek çoğunun zehirleyici özelliğe sahip olduğunu belirten Yorulmaz, bitkilerin etkilerini şöyle anlattı:
cuha-cicegi-9

Çuha çiçeği: Bitkiye dokunulduğunda ve kurumuş yapraklar ya da çiçekleri temizlenirken bitkinin yapısında bulunan ve alerjiye neden olan maddeler vücuda bulaşır.

 

 

kucuk-cicekli-siklamen-cyclamen-persicum-miniature-ddf624

 

Siklamen: Yumrularında tahriş edici maddeler bulunmaktadır. Yumruların az miktarda bile yenmesi ile mide bağırsak rahatsızlıkları ortaya çıkabilir. Yenilen miktar artarsa havale geçirmeye hatta felçlere yol açabilir.

 

 

B11-3602_330x370-500x500

 

 

Atatürk çiçeği: Alerjik etkileri vardır.

 

 

 

z1826153Q,W-tkankach-krotonu-znajduje-sie-drazniacy-sok-mleczny-

 

 

Kroton: Dokunulduğunda ciltte alerjik etkiye yol açabilir. Yenildiğinde ağız mide ve bağırsak sisteminde tahrişe, ağrıya yol açmaktadır.

 

 

464970f31f1fac9120510695c8462202

Süs bitkileri: Bitkinin her bölümünde kalp kasına zarar veren ve kalp atım sayısının azalmasına neden olan bir madde bulunmaktadır. Bitkinin renkli meyveleri çocukların ilgisini çekmekte ve bir kaç meyve yenilmesiyle birlikte karın ağrısı, göz bebeğini büyümesi, bulantı ve uyuklama gibi zehirlenme tablosu oluşur.

 

 

010520151959520RMNM26NN9PPDKEBTTPV

Açelya: Bitki yapraklarının yenmesi ile bulantı, kusma, baş dönmesi, kaşıntı, ishal gibi belirtiler ortaya çıkar. Aynı zamanda tükürük salgısında artma, bulantı, kusma, ishal, bağırsaklarda kramp ve ağrılar, baş dönmesi deride kaşıntı ve yanma hissi gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır.

 

4

Sarmaşık: Sarmaşık son yıllarda salonlarımızın duvarlarını süslemekte veya aranjman denilen birden fazla çiçeğin bulunduğu hediyelik çiçeklerde yer almaktadır. Meyve ve bilhassa tohumları zehirlidir. Bitkinin değişik kısımlarına temas edildiğinde deri iltihabı meydana gelir.

 

Klivya_cicegi

 

Klivya: Soğanlı bir bitkidir. Soğanlara elli temas edilince deri iltihabına yol açar. Yenildiğinde kusma ve ishale neden olur. Çok miktarda yenildiğinde ise felce sebep olur.

 

zakkum-4

 

Zakkum: Yapraklarının yenmesi ile kalp atışlarında düzensizlik, baş dönmesi, kusma ve görme bozukluğu biçiminde bir zehirlenme tablosu ortaya çıkar. Fazla miktarda yenmesi ise ölüm yol açar.

 

Difenbahya bitkisi (1)Difenbahya: Evlerimizde çok özenle baktığımız difenbahya, ithal çiçeklerin en zararlılarından biridir. Bitkinin yaprağının elle ovulması, koparılması, çiğnenmesi gibi durumlarda zararlı maddeler dışarıya çıkar. Difenbahyanın çiğnenmesi veya yenmesi durumunda ise ağız içinde şişme, kızarma, yaralar meydana gelmesi, yanma ve şiddetli acı, tükürük artışı, yutma güçlüğü, ses kısıklığı, sindirim sisteminde şişme, midede tahribat oluşabilir.

 

112

 

Filodendron: Alerjik reaksiyonları bitkinin bakımıyla uğraşan çiçekçi, bahçıvan, hizmetçi ve ev hanımlarında çok görülmektedir.

 

Kaynak : http://www.evdose.com/tur/bahce/cicek/bahcic0090.html

Halkla İlişkiler Kariyeri Hedefleyenler İçin Tavsiyeler

İster üniversiteden mezun olunca ilk işiniz olarak isterseniz kariyer hedefi olarak halkla ilişkiler alanına girmeyi düşünüyorsanız, atılımınızı yapmadan önce biraz araştırma yapmayı göz önüne alın.

Birçok geleneksel değer hala geçerli olsa da halkla ilişkiler sektörü hızla değişiyor; öyle ki deneyimli halkla ilişkiler uzmanları bile bu değişimin hızına ayak uydurmakta zorluk çekiyor. İnternet, sosyal medya ve mobil cihazlar bu hızlı değişime katkıda bulundular fakat halkla ilişkileri zor bir iş haline getiren sadece teknoloji de değil. Günümüzde artan rakip sayısının yanı sıra, daha azı ile daha fazlasını talep eden müşteriler de işleri zor bir hale getirmekte.

Hepimiz yaptığımız işte en iyisi olduğumuzu ya da işimizi çok iyi yaptığımızı düşünmek isteriz, fakat dikkat! Bir halkla ilişkiler uzmanı için dinleme, öğrenme ve araştırma asla sona ermez. Örneğin kariyerinizin son iki yılında ilk 10 yılda yaptıklarınızdan daha fazlasını öğrenebilirsiniz.

Eğer bu iş için biçilmiş kaftan olduğunuzu düşünüyorsanız, yapmanız gerekenler burada:

Sert olun: Savunduğunuz dava için mücadele etmeyi bilmiyorsanız, müşteriniz için herhangi bir şey kazanamazsınız. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorsanız, hızlı bir şekilde anlayacaksınız.

Kendinizi öğrenmeye adayın: Öğrenmek için ekstra çaba gösterenler ödülünü alacaktır. Firmalar sınırlı kaynaklarla çalışırlar ve yeni başlayanları kaşıkla beslemek için kimsenin zamanı yoktur. Üniversitede bir araştırma ödevinin nasıl yapılacağını öğrendiyseniz, aynı teknikleri iş için de uygulayın.

Her gün gazete okuyun: Halkla ilişkiler sektöründe işe başlayıp, gazete ya da dergi okumayan ne kadar çok kişi olduğuna inanamazsınız. Onların artık işsiz olduklarını söylememize de gerek yok sanırız.

Bir müşterinin sektörünü ve iş yapma şeklini öğrenin: Müşterinizin nasıl para kazandığını bilmiyorsanız ona nasıl değer katabilirsiniz? Siper alın. Müşterilerinizi ve rakiplerini inceleyin.

Sosyal medyayı iyi anlayın: Sosyal medyanın bizzat içinde olun. Herhangi bir halkla ilişkiler uzmanının, sosyal ağlar üzerinde yolunu bilmesi oldukça önemlidir. Online olarak gazetecilere, blogculara ve etkili insanlara ulaşmak her zamankinden daha kolay. Onları takip edin, onları izleyin ve onlarla iletişim kurun.

Ağ: Gelecek, işi yapabilenlere ve satabilenlere aittir. İş dünyasında ilişkiler kurun. Sivil kuruluş ve vakıflara dahil olun ve bunları yaparken her şeyi firmanızın ödemesini beklemeyin. Kendinize yatırım yapmak zorundasınız.

Yazılı ve sözlü iletişim becerilerinizi geliştirin: Bir şirketi araştırmayı ve bir basın bülteni yazmayı bilmiyorsanız, bu sektörde işiniz zor demektir.

İş trendlerini izleyin ve müşteriler üzerindeki etkilerini analiz edin: Zaman içinde, doğal olarak bu konuları merak edenler çıkacaktır. Merak belki de en önemli duygudur çünkü yaratıcılığı ve beceriyi doğurur. İşverenler, doğal olarak meraklı çalışanları tercih ederler.

Ekstra zaman ayırın: İşinizin sadece sabah 9′dan akşam 5′e kadar mı süreceğini düşünüyorsunuz? İşinize tamamıyla hakim olup, müşterileriniz için yapmanız gereken bütün işleri ezbere biliyorsanız belki bu mümkün. Fakat şunu unutmayın ki yeni halkla ilişkiler adayları ilk birkaç yıl için genellikle üretken ve verimli değildir. İyi bir kariyer oluşturmak zaman alır, ayıracağınız ekstra zaman hedefinize daha hızlı ulaşmak için size yardımcı olur.

İşi değil, kariyeri düşünün: Halkla ilişkiler alanında kariyer isteyenler ile iş isteyenler arasındaki fark kolaylıkla gözlenebilir. Eğer sadece iş istiyorsanız, ilerlemenizin pek mümkün olmayacağını kabul etmelisiniz. Firmanızdan bir başkası fırsatı kaçırmayacak ve sizi geçecektir. Eğer bir kariyer yolu üzerindeyseniz bunu gösterin; değer katan görev ve projeler gerçekleştirin.

Takım çalışmasının önemini iyi anlayın: Büyük resmin bir parçası olun. Takım arkadaşlarınıza yardım edin, bir takım üyesi bocaladığında hemen onun yerini doldurun.

Yeni müşteriler ve fırsatlar bulun: Firmanıza yeni işler getirin; iki kat daha değerli olacaksınız.

Müşterilerle proaktif iletişim kurun: Bu genç insanların yapması gereken en önemli şeylerden biridir. Telefonu elinize alın. E-postalar sağlıklı bir iletişim biçimi sayılmazlar. Müşterinin direk önüne çıkın. Gönderecek bir raporunuz mu var? Direk müşteriye kendiniz götürün.

En nihayetinde, hala her şey ilişkiler çerçevesinde yürüyor. Bir halkla ilişkiler firmasının müşteri ilişkileri iyi ise, büyük olasılıkla müşteri, hatalara karşı daha bağışlayıcı olacaktır. Anahtar nokta pahalıya mal olacak hatalardan kaçınmak ve bir firma için sizi değerli hale getirecek özelliklerinizi iyi anlamaktır.

pr_kariyer

Kaynak: Howell Marketing Strategies Blog