SİVAS/ŞARKIŞLA

 

07

Sivas (il)

Sivas, Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesinde yer alan bir il. Sivas ili, Mezopotamya ve arasında kervanların geçtiği bölgede olduğu için, Selçuklular döneminde tüccarların ziyaret ettiği bir merkez haline gelmiştir. Türkiye’de Konya’dan sonra en çok Selçuklu eserinin bulunduğu il Sivas’tır. 13.yüzyıl’a ait Gök Medrese, Çifte Minareli Medrese ve Mavi Medreseleri çini sanatı açısından mutlaka görülmeye değer yerlerdir. Ulu Camii ise 1100 yılında inşaa edilmiştir. Ayrıca Sivas, Türkiye’nin yüzölçümü açısından en büyük ikinci ilidir. Toplam nüfusu 623.116, merkez nüfusu 319.532’dir.

Sivas Kızıldağ’dan doğan Kızılırmak, Köse Dağı’ndan doğan Yeşilırmak ve yine Köse Dağı’ndan doğan Fırat’ın en önemli kollarından biri olan Karasu Nehri, Sivas ili sınırları içinde doğmaktadır. Sivas coğrafi açıdan kıraç, yeşili az, sert iklimli bir yerdir. İkliminin elverdiği ölçüde yetiştirilebilen ancak tahıl ürünleri, şeker pancarı, patates gibi ürünlerdir.

Türk Kurtuluş Savaşı’nın temellerinin atıldığı, Selçuklu devrinin dev eserleriyle süslü, yüzölçümü bakımından Konya’dan sonra ikinci sırada yer alan bir ilimiz. Sivas ili topraklarının büyük kısmı İç Anadolu’nun yukarı Kızılırmak bölümünde diğer kısımları ise Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinde olup, 35° 50’ ve 38° 14’ doğu boylamları ile 38° 32’ ve 40° 16’ kuzey enlemleri arasında yer alır. Kuzeyden Giresun, Ordu ve Tokat; doğudan Erzincan; güneyden Malatya, Kahramanmaraş, Kayseri; batıdan Yozgat illeriyle çevrilidir. Trafik numarası 58’dir.

Sivas’da Batı Anadolu ağzı kullanılmaktadır.

Adlandırma

Şehrin adı kentin antik dönemdeki adı olan Sebastia sözcüğünün evrimleşerek Türkçeleşmesiyle bugünkü halini almıştır. Sebastia ismi de Yunancada saygıdeğer, yüce anlamına gelir ki, Latince Augustus’un Yunanca karşılığıdır. Bu da Pontuslar tarafından kurulan kentin Roma İmparatoru Augustus onuruna onun ismiyle adlandırıldığına delalet eder.

Halk arasindaki rivâyetlere göre ise Sivas kurulmadan önce ulu ağaçlar altında kaynayan üç pınar varmış. Bu pınar Tanrıya şükür, ana ve babaya minnet ve küçüklere şefkat duygularını ifâde edermiş. Bu üç pınara “Sipas Suyu” denirmiş. Zamanla mukaddes sayılan bu üç pınarın etrâfında küçük bir yerleşim merkezi kurulmuş ve “Sipas” ismi verilmiştir. Diğer bir rivâyete göre ise Sivas ismi eski kavimlerden “Sibasipler”den gelmektedir.

Sivas ilk çağlarda Talavra, Megalapolis, Karana ve Diyapolis isimleriyle anılmıştır.Sivas ismi ile ilgili bir başka rivâyete göre ise, kentin adı Farsçada “üç değirmen” mânâsına gelen “Sebast” kelimesinden gelmektedir; Sebast ismi zamanla halk dilinde Sivas olarak yerleşmiştir. Sivas ismi bu şekilde oluşmuştur05

Coğrafya

Üç vadi arasındadır. Sivas halkının büyük çoğunluğu çeşitli zamanlarda bölgeye yerleşmiş Türkmenlerdir. İlde Kafkasya göçmenleri de mevcuttur. Kızılırmak Havzası; kenti İç Anadolu iklimine, Yeşilırmak; Karadeniz, Fırat Havzası ise Doğu Anadolu iklimine bağlamaktadır. Bu üç su, üç yol, üç farklı kültür demektir.

Kuzeyden Kelkit vadisi, doğuda Köse Dağları’nın uzantısı olan Kuruçay vadisi ve Yaman Dağı, güneyde Kulmaç Dağı, Tahtalı Dağları’nın uzantılarıyla, Hezanlı Dağı, batıda Karababa, Akdağlar ve İncebel Dağları gibi yükseklikler çizer kentin doğal sınırlarını.

35 derece-50 dakika ve 38 derece-14 dakika doğu boylamlarıyla, 38 derece-32 dakika ve 40 derece-16 dakika kuzey enlemleri arasında kalan il, 28,488 km2 lik yüzölçümü ile Türkiye’nin toprak bakımından ikinci büyük ili olan Sivas’ın il topraklarının büyük bölümü Kızılırmak, bir bölümü de Yeşilırmak ve Fırat havzalarına girer.

İl alanı kuzeyden Kelkit Vadisi, doğudan Köse Dağları’nın uzantıları, Kuruçay Vadisi ve Yama Dağı, güney­den Kulmaç Dağları, Tahtalı Dağları’nın uzantıları ve Hezanlı Dağı, batıdan Karababa, Akdağlar ve incebel Dağları gibi doğal sınırlarla çevrilidir. Kızılırmak, Kelkit Çayı, Tozanlı Çayı, Yıldız Irmağı, Çallı Çayı ve Tohma Çayı en önemli akarsularıdır.

Sarkışla-Gemerek Ovası. Yıldızeli (Bedehdun) Ovası, Suşehri Ovası, Tohma Vadisi, Kızılırmak Vadisi. Çallı Suyu Vadisi ve Kelkit Vadisi ilin belli beşli tarım alanları ve ulaşımı belirleyen önemli alanlarıdır.

Sivas ilinde ağırlıklı yeryüzü seklini platolar oluşturmakladır, il oranının % 47,6’sı platolarla, % 46,2’si dağlarla, %6,2’si ise ovalarla kaplıdır. Sivas’ın en büyük platosu Uzunyayla’dır. Ayrıca, Uzunyayla’ya oranla daha zengin otlaklara sahip olan Meraküm Platosu da ilin ender yüksek düzlüklerindendir.

Kuzey Anadolu Dağlarıyla Güney Anadolu Dağlarının birbirine yaklaştığı bir yöre olan Sivas il alanında kıvrılma ve yükselmeler sırasında bazı kesimler Çöküntüye uğramıştır. Bu çöküntü alanları ilin önemli su merkezlerinden olan gölleri oluşturmuştur. Hafik Gölü, Tödürge Gölü, Lota Gölleri, Gürün – Gökpınar Gölü bu göllerden bazılarıdır.

Turizm

Ortaköy Çermik, Şarkışla ilçesinin Ortaköy köyüne bağlı bir kaplıcadır.Kaplıca suyu 246 metre aşağıdan çıkmaktadır.Kaplıcanın suyu sıcaktır yaz kış 37 derecedir ve kükürtlüdür kükürtlü olmasından dolayı birçok cilt ve kemik hastalığına iyi gelmektedir.Kaplıcada 15 adet oda 25’e 10 metre bir adet açık havuz, bayanlar ve erkek için ayrı 2 havuz ve 1 adet özel aile havuzu bulunmaktadır.Ayrıca kaplıca Kızılırmak nehrine çok yakın bulunduğundan dolayı kaplıca çevresi doğanın çok iyi bir şekilde sergilendiği bir mekandır.Kaplıca ilçe merkezine 18 km uzaklıktadır asfalt yolu bulunmaktadır.

Sivas soğuk çermik, İl merkezine 19 km. uzaklıkta, Başıbüyük Köyü’nün girişinde olup, suyun sıcaklığı 28 derecedir. Konaklama tesislerinin yanı sıra çoğunlukla çadır kurulmaktadır. Kaplıca çevresi ilginç bir topografya ve bitki örtüsüne sahiptir. Kaplıca suyu içildiğinde mide, bağırsak ve safrakesesi hastalıklarına iyi gelmektedir.

Yıldızeli sıcak çermik, Sivas Yıldızeli yolu üzerinde sivasa yaklaşık 30 km, Yıldızeline 16 km uzaklıkta olup toplu taşıma araçları ile ulaşmak mümkündür

Gürün-Gökpınar,Suyu çok temiz ve duru olan Gökpınar Gölü, Gürün’e 10 km. uzaklıktadır. Doğal güzellikleri ve alabalıklarıyla ünlü olan göl; dipten gelen kaynaklarla beslenmektedir.Turkuaz ve mavi yeşil renklerinin her tonunu bünyesinde barındıran gökpınar bir dünyaca ünlü bir doğa harikasıdır.

Kangal balıklı çermik, Sivas’a 96 km. , Kangal ilçe merkezine 13 km. uzaklıkta olup sivastan her saat başı toplu taşıma araöları ile varmak mümkündür.Kangal Balıklı Kaplıca; Türkiye’deki termal kaplıcaları içerisinde kendine özgü bir yeri vardır. Tedavi özelliği itibari ile dünyada bir benzerini bulmanın mümkün olmadığı kaplıca, ilmi ve tıbbi bir mucizeyi “Sedef Hastalığını tedavi ederek” sergilemektedir.

Divriği Ulu Camii Sivas Divriği ilçesi merkezinde bulunmaktadır. Divriği ulu cami ve Daru’ş-şifası adıyla dünya sanat tarihinde yer alan bu eşsiz eser, Anadolu Selçuklu Devleti Mengücek Oğulları Beyliği döneminde (1228) Mengücek Beyi Ahmet Şah tarafından, Şifahane ise Ahmet Şah’ın eşi Melike Turan tarafından yaptırılmıştır.UNESCO tarafından DÜNYANIN 8. HARİKASI olarak gösterilip koruma altına alınmıştır.

Kongre Müzesi 4 Eylül 1919’da Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin oluşturulduğu 4 EYLÜL SİVAS KONGRESİ’nin gerçekleştirildiği ihtişamlı binadır.Şu an müze olarak kullanılmakta olup müze içersinde Mustafa Kemal ATATÜRK’ün birçok şahsi eşyası ve Selçuklu,Osmanlı zamanından birçok tarihi eser sergilenmektedir.Müze kent meydanındadır.

04

 

Şehirde birçok Selçuklu ve Osmanlı eserleri bulunmaktadır:

  • Buruciye Medresesi
  • Gök Medrese
  • Çifte Minare
  • Şifaiye Medresesi
  • Valilik Binası
  • Jandarma Binası
  • Selçuk Anadolu Lisesi Binası
  • 4 Eylül Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi
  • Susamışlar Konağı
  • Abdi Ağa Konağı
  • İnönü Konağı
  • Kangal Ağası Konağı
  • Osman Ağa Konağı
  • Ali Baba Konağı
  • Taş Han
  • Behram Paşa Hanı
  • Ziya Bey Kütüphanesi
  • Kale Camii
  • Ulu Camii
  • Kargakalesi Köyü
  • Eğri Köprü
  • Kesik Köprü
  • Güdük Minare
  • Meydan Hamamı
  • Meydan Camii

Şehir dışı diğer tarihi yapılar:

  • Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Divriği)
  • Divriği Kalesi ve Kale Camisi (Divriği)
  • Yıldız köprüsü (Yıldızeli-Sivas karayolu Yıldız Nehri üzeri)
  • Tödürge Kaya Mağaraları (Zara)
  • Doğanşar Kalesi (Doğanşar)

Doğa Harikaları:

  • Dipsiz Göl (Doğanşar)
  • Eğriçimen Yaylası (Koyulhisar)
  • Sızır Şelalesi (Gemerek)
  • Hafik Gölü ve Lota Gölü (Hafik)
  • Tödürge Gölü (Zara)
  • Gökpınar Gölü (Gürün)
  • Tekeli Dağı (Doğanşar)
  • Boğazköy
  • Kızılçan (Zara – Canova)

 

ŞARKIŞLA(İLÇE)

  
COĞRAFİ KONUM
Şarkışla’nın Sivas il merkezine uzaklığı , rakımı 1180 m’dir. İlçenin Merkez Nüfusu 20.654, köylerinin nüfusu 28.664 olup toplam nüfusu 49.318 dir.Toplam yüzölçümü 1965 km² dir. Güneyinde Altınyayla ve Kayseri, batısında Gemerek, kuzeybatısında Yozgat ili ve kuzeyinde Yıldızeli, doğusunda Sivas topraklarıyla çevrilmiştir. Genel olarak ilçe engebeli bir yapıya sahip olup ilçe merkezi, Kızılırmak oluğunun güneydeki Acısu ve Kanak Çaylarını alüvyonlarıyla örtülmüş bir ova üzerinde yer alır. Asıl yerleşme kalker yapılı (kale) bir tepenin eteklerinde kurulmuştur.İlçeyi kuzeyden Akdağlar çevreler; bu dağların yükseltisi 2000 metreyi geçer ve bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. İlçeyi güneyden Tecer Dağlarının güney etekleri çevreler. İç Anadolu bölgesinin en önemli peneplen platolarından biri olan Uzun Yayla’nın bir bölümü ilçe sınırları içinde kalır. Bu yönüyle ilçe yer şekilleri bakımından çeşitlilik gösteren (dağlar, vadiler, ovalar ve platolar) pürüzlü engebeli bir yapıya sahiptir. İlçede sert, karasal bir iklim hüküm sürer, yıllık sıcaklık ortalaması 12 ˚C civarında olup, en soğuk ay ortalaması -4˚Cen sıcak ay ortalaması ise 19.5 ˚C civarındadır. İlçenin en önemli akarsuyu Kızılırmaktır. İlçenin kuzeyinden geçen Kızılırmağın, ilçeden aldığı en önemli kollar Acısu ve Kanak Çaylarıdır. Rejimleri düzensiz olan bu akarsular özellikle yaz aylarında sularının büyük bir kısmını kaybeder

TARİHÇE
Şarkışla M.Ö 3000’li yıllarında Hititlerin yaşadığı bir yöreydi. Daha sonra bu yöre M.Ö. 550 yıllarında İran kökenli Pers hakimiyeti altına girmiştir. Büyük İskenderin doğu seferi sırasında Makedonya egemenliğine giren Şarkışla, bundan sonra sırasıyla Kapadokya Krallığı ve Roma İmparatorluğu yönetiminde kalmıştır. Bizans İmparatorluğu döneminde ise Sivas Theması’nın sınırları içerisinde bulunuyordu. 1071 Malazgirt Savaşı sonunda Anadolu’nun fethiyle Şarkışla yöresine de hakim olan Türkler, bölgede ilk Türk hakimiyetini Danişmentli Beyliği ile kurmuşlardır. 1175 yılından itibaren ise bölge, Anadolu Selçuklu hakimiyeti altına girmiştir.
1243 Moğol istilasıyla yağmalanan Şarkışla’da daha sonra Eretna Beyliği hakimiyeti başlamıştır. Eretna Beyliği’nin yıkılması ile de Kadıburhanettin Devleti’nin denetimine giren Şarkışla 1408 yılından sonra ise Osmanlı hakimiyetine dahil olmuştur. Osmanlı yönetimindeki Şarkışla 19. Y.Y’da Sivas Sancağı’nın Tonus (Altınyayla) kazasının yönetimine bağlanmıştır. 1864 yılında yayımlanan Osmanlı Vilayet Nizamnamesi ile belediye teşkilatı kurulan Şarkışla, 1873 yılında ilçe statüsü kazanmıştır.Şarkışla Osmanlılar döneminde göç alan bir yöre olmuştur. 1860’lı yıllardan sonra Kafkasya’nın Ruslar tarafından işgali ile buradan göç eden Kafkas halkı Uzunyayla yöresine yerleştirilmiştir.Cumhuriyet döneminde 1926 yılında yapılan düzenleme ile Şarkışla ilçesi Sivas Vilayeti’ne bağlanmıştır.

KÜLTÜR VE TURİZM
İlçe de tarihi değerlerinden 1669 yılında yaptırılan Ulu camii ve ilçenin ortasında bulunan kaledir. Bugün kaleye ait hiçbir iz yoktur.Yöre halkı gelenek ve göreneklerine bağlı, misafirperverdir. İçli ve duygulu bir yapıya sahip olan ilçe sakinleri bu özelliklerini yöreye has deyiş, şiir ve türkülerinde belli eder. Bu nedenle bağrından çok sayıda halk ozanı yetiştirmiştir.Bunların en çok bilineni ünü yurt dışına taşan Aşık Veyseldir. Her yıl 16-21 Mart tarihlerinde düzenlenen Aşık Veysel ve Ozanlar Haftası yöreye renk katmaktadır. Sefil Selimi, Aşık Hüseyin, Aşık Agahi, Aşık Kamber, Aşık Kunter, Aşık Kul Veli, Aşık Şevki, Aşık Bekir, Aşık Ali İzzet Özkan, Aşık Ali İzzet Savaş, Aşık Merdanoğlu, Aşık Mehmet Ali ve Aşık Fazlıda Şarkışla’nın yetiştirdiği ozanlardır. Değişik kültür kucağından gelip yerleşen insanların varlığı nedeniyle Şarkışla, halk kültürü yönünden renkli bir mozaik oluşturmaktadır. Sivas genelinde oynanan halk oyunlarının yanısıra yöresel oyunlara da sahiptir. Bunlar; ortaköy bicosu ve arabacı oyunudur. Kıyafetler birbirine yakın olmakla beraber farklı motifler ve renkler içerir.İlçede Ortaköy Çermik ve Alaman Köyü çermiği mevcut olup çeşitli hastalıklara şifa verdiği bilinmektedir. Yeterli tesis mevcut olmadığı için istenilen düzeyde işletilememektedir.

 
KAYNAK:
 
 
 
 

 

 

 

Muhsin Yazıcıoğlu

Muhsin Yazıcıoğlu

Muhsin Yazıcıoğlu

Muhsin Yazıcıoğlu (31 Aralık 1954; Şarkışla, Sivas – 25 Mart 2009; Göksun,Kahramanmaraş), Türk siyasetçi. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı, 19., 20., ve 23. dönem TBMM Sivas milletvekili ve Büyük Birlik Partisi’nin kurucusudur. Muhsin Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009 günü bir helikopter kazasındaKahramanmaraş’ta yaşamını yitirmiştir.

İlk yılları ve eğitimi

31 Aralık 1954 günü Halit ve Fidan Yazıcıoğlu çiftinin son çocuğu olarakŞarkışla’nın Elmalı köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Şarkışla’da yaptıktan sonra Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni bitirdi. Eşi Gülefer Yazıcıoğlu ile de burada tanışıp evlenen Muhsin Yazıcıoğlu iki çocuk babası idi.

Siyasi hayatı

1980 öncesi

1968’de cemiyetçilik çalışmalarına başladı. Şarkışla’da Genç Ülkücüler Hareketi’ne katıldı; üniversite eğitimi için 1972’de Ankara’ya geldikten sonra da,Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nde görev yapmaya başladı. Sırasıyla Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’nda bulundu. Yazıcıoğlu, 1978’de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği’nin de kurucu Genel Başkanı oldu. Bu dönemde yaşanan Bahçelievler ve Kahramanmaraş katliamlarıyla suçlandı fakat yargı tarafından suçsuz bulundu ve serbest bırakıldı. 1980 sonrası yapılan yargılamalarda da beş yılı hücrede olmak üzere yedi buçuk yıl hapishanede yattı ve yargı tarafından suçsuz bulundu ve beraat etti.

1978’de Abdullah Çatlı ve Mustafa Pehlivanoğlu yakalanınca, “Ankara’ya geldiklerinden bir saat kadar sonra şubeye telefon açarak, “Bu size son ihtarım. Abdullah Çatlı’yı bırakmazsanız Ankara’nın 150 yerinde bomba patlatacağız” diyerek emniyeti tehdit ettiği rivayet edilir. Bir iddiadan ibaret olan bu bilginin bir kesinliği yoktur.[1] 1978 yılında Alevi vatandaşlara karşı düzenlenen katliamın ÜGD başkanı olarak tertipçisi olmakla suçlanmış ve daha sonra suçsuzluğuna kanaat getirilerek beraat ettirilmiştir.

12 Eylül dönemi

1980 yılına kadar MHP’de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül 1980’den sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nda yargılandı. 5,5 yılı hücrede olmak üzere 7,5 yıl Mamak Cezaevi’nde kaldı. Burada Üşüyorumadlı bir şiir yazdı

Yazıcıoğlu, cezaevinden çıktıktan sonra, cezaevindeki ülkücüler ve onların ailelerine yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı’nın başkanlığını yaptı. Yazıcıoğlu, 1987’de Milliyetçi Çalışma Partisi’ne (MÇP) girdi ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu. 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde, Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi’nin (IDP) oluşturduğu ittifak bünyesinde milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas’tan milletvekili seçildi.

BBP dönemi 1992-2009

Yazıcıoğlu, 7 Temmuz 1992’de, “içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı” gerekçesiyle 5 milletvekili arkadaşı ile beraber MÇP’den ayrıldı. 29 Ocak 1993’te, MÇP’ den ayrılan bir grup arkadaşı ile beraber Büyük Birlik Partisi’ni (BBP) kurdu ve partinin Genel Başkanı oldu.

24 Aralık 1995’te yapılan erken genel seçimlerinde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak yeniden parlamentoya giren Yazıcıoğlu, 28 Şubat 1996’da ANAP’tan istifa ederek, BBP’ye döndü. 8 Ekim 2000 tarihindeki 4., 20 Temmuz 2003 tarihli 5. ve 30 Nisan 2006 tarihli 6. Olağan ve 15 Nisan 2007 tarihli 2. Olağanüstü Büyük Kurultaylarda yeniden genel başkan seçildi.

22 Temmuz 2007 seçimlerinde Sivas’tan bağımsız milletvekili olarak TBMM’ye girdi ve seçimlerden önce bıraktığı BBP Genel Başkanlığına tekrar seçildi.

Helikopter kazası

Türkiye’de helikopter kazası: 6 ölü

25 Mart 2009 tarihinde, Kahramanmaraş mitinginden Yozgat-Yerköy mitingine hareket etmek üzere içinde bulunduğu helikopter bilinmeyen bir sebepten dolayıdüştü. Helikopter düştükten sonra İHA muhabiri İsmail Güneş 112 Acil Servisi aramıştır. Bu konuşmada bacağının kırık olduğunu, helikopterde bulunanlardan sadece BBP Sivas il Başkanı Erhan Üstündağ’ın inlediğini, ne BBP Sivas il başkan yardımcısı Murat Çetinkaya ne de pilot Kaya İstektepe’den ses geldiğini, Muhsin Yazıcıoğlu’nu ise göremediğini söylemiştir.

Bu konuşmalar İsmail Güneş’in son konuşması olmuştur. Kazadan 48 saat sonra helikopterin enkazı ve Muhsin Yazıcıoğlu dâhil 6 kişinin naaşı arama ekipleri içerisinden 17 gönüllü civar köylüsü tarafından Sisne ve Kızılöz Köyleri arasındaki Keş Dağı Kuru Dere Kanlıçukur mevkiinde bulundu.Enkaz, 48 saat süren arama çalışmalarının yapıldığı bölgenin içerisinde değil 115 km uzağındaydı.

28 Mart 2009 tarihi ve saat 14:10’da BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu’nun yaptığı açıklamaya göre, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekiler vefat etmişlerdir. Kendisi daha önce on yedi defa trafik kazası geçirmişti ancak bunların hepsini hafif sıyrıklarla atlatmıştı.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenazesi ölümünden 6 gün sonra 31 Mart 2009 tarihinde Kocatepe Camii’nde düzenlendi. TBMM’deki törende Yazıcıoğlu’nun Türk bayrağına sarılı naaşının üzeri çiçeklerle süslendi. Cenaze törenine basın mensupları dâhil yaklaşık 700.000 kişi katıldı. Vasiyeti üzerine cenazesi, Taceddin Dergahı’na gömülmeyi vasiyet ettiği için bir bakanlar kurulu kararı çıkarılarak Mehmet Âkif Ersoy müzesi olarak kullanılan dergahın bahçesine defnedildi. Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün ardından memleketi Sivas’ta birçok parka ve caddeye ismi verildi. Amasya’da ve Ankara Çamlıdere ilçesinde yapılan caddenin ismi Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi olarak değiştirildi. Anadolu’nun birçok yerinde park, cadde ve vakıflara onun ismi verilerek kendisine duyulan sevgi ve saygı tekrar ifade edildi.

Helikopter Kazası ile ilgili iddialar

25 Mart 2009 tarihinde, meydana gelen kazadan sonra ortaya atılan suikast iddialarını araştırılması için 02 Şubat 2010 tarihinde; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay(10/333); Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ(10/334); Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın önergesiyle Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. 04 Nisan 2011 tarihinde açıklanan Meclis Araştırma Komisyonu raporundan tatmin olmayan ailesi ise iddialarında arkasının kesilmemesi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gazeteciler ile sohbette sarf ettiği ”helikopterin beynini keçiler sökmedi ya” cümlesi üzerine dönemin Büyük Birlik Partisi Genel BaşkanıYalçın Topçu ve Gülefer Yazıcıoğlu’nun girişimleri üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu olayı incelemeye almış ve 21 Ocak 2011 tarihinde de raporunu açıklamıştır.

Günümüzde kazanın oluş biçimi ve kaza sonrasında yaşanan ihmaller halen tartışılmakta olup, konu Kahramanmaraş Özel Yetkili Savcılığınca halen soruşturulmaktadır.

6 Ocak 2014 tarihinde Aksiyon dergisinin 996. sayısında Muhsin Yazıcıoğlu ve beş arkadaşını taşıyan helikopterin düşme nedeninin karbonmonoksit olabileceğine ilişkin bilgilere yer verildi.

2 yıla aşkın bir süredir Özel Yetkili Malatya Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında helikopterin neden düştüğüne ilişkin çok önemli delillere ulaşıldı. Bu kapsamda Aksiyon Dergisi ölenlerin kanlarında helikopter düşmeden önce karbonmonoksit bulunduğuna ilişkin özel bir dosya yayımladı. Köksal Akpınar’ın haberine göre, Pilot Kaya İstektepe ve gazeteci İsmail Güneş‘in kanında bulunan karbonmonoksit değerlerinin helikopter düştüğünde çok daha yüksek olduğu ispatlandı. Savcılık, hayatını kaybedenlerin kanlarındaki karbonmonoksitin, jetlerin egzoz gazından oluştuğu üzerinde duruyor.

 

Kaynakça: http://tr.wikipedia.org/wiki/Muhsin_Yaz%C4%B1c%C4%B1o%C4%9Flu

 

 

Çaylak Kampında Reklamcılığa Giriş

Haberler – 18 Temmuz 2013, Perşembe

 Fatih

25 yaş ve altındaki gençlerin ihtiyaçlarına uygun hizmet ve ürünleri Vodafone FreeZone markası altında sunan Vodafone Türkiye, gençlerin iş dünyası dinamiklerini ve kariyer fırsatlarını keşfetmelerine olanak sağlamak için Reklamcılık Vakfı’nın “Çaylak Kampı” programına sponsor oldu ve Reklamcılık Vakfı ile birlikte tam burslu olarak 61 katılımcıyı eğitti. Çaylak Kampı kapsamında üniversitelerin çeşitli bölümlerinden üçüncü ve dördüncü sınıflarında okuyan veya yeni mezun olmuş gençlerin pazarlama ve iletişim konusunda eğitimler alması sağlandı. 2 hafta süren kamp sonunda 12 grup, 12 farklı proje oluşturdu ve kazanan ekipler belirlendi.

18 Temmuz 2013, İstanbul–Vodafone FreeZone sponsorluğunda Reklamcılık Vakfı’nın düzenlediği Çaylak Kampı, 1-12 Temmuz tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Sektörde kariyer yapmaya istekli ve yetenekli gençlere açılan kampta, pazarlama iletişimi sektörünün dinamikleri anlatılarak kariyer imkanları tanıtıldı. Kamp süresince 40’a yakın sektör yöneticisi, gençlere eğitmenlik ve danışmanlık desteği verdi. Eğlenceli, dinamik ve katılımcı bir çalıştaya dönüşen Vodafone FreeZone Çaylak Kampı’nda iletişimin ustalarıyla buluşan gençler nerede, hangi bölümde ve hangi yaklaşımla kariyerlerine yön verebilecekleri konusunda fikir sahibi oldu.

Katılımcı gençler, danışmanlarının da desteğiyle Çaylak Kampı programında öğrendiklerini uygulama ve geliştirme fırsatı buldular. Vodafone FreeZone’un verdiği briefing çerçevesinde bir hafta süresince 12 gruba ayrılan gençler, 12 farklı proje oluşturdular. Projeler kampın son gününde değerlendirmeye sunuldu. İletişimde yaratıcı üslup geliştiren projelerjüri tarafından seçildi.
Kamp sonrası Reklamcılık VakfıGenç Yetenek Programı’na kabul edilen katılımcılar, vakfın kariyer danışmanlık hizmetinden faydalanacak ve kariyer yapmak istedikleri alanlara göre staj veya işe yerleşim fırsatları için ajans ve kurumlara yönlendirilecekler.

Vodafone Türkiye Pazarlama Direktörü Fatih Uysal, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Vodafone FreeZone’la 25 yaş ve altındaki gençlerin ihtiyaçlarına karşılık veren ürün ve servislerle hayatlarında fark yaratmak üzere çalışıyoruz. Mayıs 2011’de hayata geçirdiğimiz Vodafone FreeZone markasıyla gençlere daha fazla özgürlük alanları yaratmayı hedefliyoruz. FreeZone çatısı altında 3 yıldır aralıksız destek verdiğimiz Reklamcılık Vakfı Vodafone FreeZone Çaylak Kampı’yla gençlerin iş hayatının dinamiklerini ve kariyer fırsatlarını keşfetmelerine destek vermeye çalışıyoruz. İletişim sektöründe kariyer yapmaya istekli, yetenekli gençlere pazarlama iletişimi sektörünü anlatmayı hedefliyoruz. Üstelik kampa katılan gençler kamp sonrasında Reklamcılık Vakfı’nın kariyer danışmanlık hizmetinden faydalanıyor. Vodafone Türkiye olarak, üniversiteli gençleri desteklemeye ve onların hayatı keşfetmesine olanaklar sağlamaya devam edeceğiz. Tüm gençleri, kendilerine özgürlük alanları sunan ve hayatın her alanında destekleyen Vodafone FreeZone dünyasına davet ediyoruz.”

Tuğba Bugaoğlu

Kaynak: http://www.halklailiskiler.com.tr/

Yeni mezun ve “işsiz” halkla ilişkilerciler üzerine…

HR & PR

Yeni mezun ve “işsiz” halka ilişkilerciler üzerine… .
12 Mart 2012 , Pazartesi 09:07

Yeni mezun ve “işsiz” halka ilişkilerciler üzerine…
.
İdil Türkmenoğlu

idil.turkmenoglu@halklailiskiler.com

İstanbul’daki bir üniversitenin Halkla İlişkiler bölümünün yeni mezunundan uzunca bir e-posta mesajı aldım. İş arama sürecinde kendinin ve arkadaşlarının yaşadığı sıkıntılardan bahsediyordu.Sadece kendi adına değil, bir grup arkadaşı adına yazdığını söylemiş.

“İletişim sektöründeki ilanlara yaklaşılmıyor bile”, diyor.” En az 3-5 sene deneyim aranıyor”. Ajansların da öğrenciyken kendileriyle staj yapmış olanları seçtiklerini, ama öğrenciyken bir ajansta staj yapmaya çalışmanın iş aramak kadar zor bir durum olduğunu yazmış. Deneyimsiz “Halkla İlişkiler”ciler olarak kendi alanlarında kariyerlerine başlayamadıklarını ve çoğunun kendi dallarıyla uzaktan yakından alakası olmayan işlerde çalıştığını eklemiş. “Deneyimli insan araraken, bir yandan da gençlere kariyer fırsatını tanımalılar.Tazeliğin ve yeniliğin en önemli unsur olduğu bu sektörde taze beyinlerin şansı olması gerektiğine inanıyorum” diyor.

Bu cümlelere katılmamak mümkün değil. Elbette yeni beyinler çok değerli. Elbette gençlere fırsat vermek lazım. Gençler, firmalar için çok önemli bir kaynak olmakla birlikte, yeni mezunlara fırsat vermek de bir nevi sosyal sorumluluk aynı zamanda.

Bunlar bir tarafa, ben de “gerçek iş deneyimi” olmasa bile, günümüzde “halkla ilişkiler” alanında yeni mezun bir adayın taşıması gereken özellikleri sıralayayım isterseniz. Çok yakında başımdan geçen bir işe alım öyküsü… Ne yazık ki uzunca süre böyle bir adayı arayıp, yüzlerce CV inceleme, onlarca mülakat yapma sonunda, “zorla” bu özelliklere yakın bir aday buldum.

Çok iyi derecede -en azından – İngilizce bilecek.

(CVsine “İngilizce biliyorum” diye yazan adaylara, mülakatın yarısını İngilizce yapalım, dediğim an onların %95’i doğru düzgün cevap veremeyip “Ay, şu anda çok ani oldu. Hazırlıksızdım” diyor. Uluslararası müşterilerle dolu ajanslarda çalan telefonlara nasıl yanıt vereceksiniz, koridorda karşılaştıklarınıza nasıl selamlaşacaksınız, yabancı basına nasıl brief vereceksiniz? Yurtdışından nasıl benchmark yapacaksınız? Malesef Anadolu Liseleri kalitelerini düşürdükten, özel okulların çoğu da üniversite sınavlarına odaklandıktan sonra, yabancı dili gerççekten öğrenenler çok çok azaldı…)

Çok iyi derecede Ms Office programları (en azından Word, Excel, Powerpoint) kullanabilecek.

(İşte bunu da bulmak çok zor. Iki ödev yazıp, binlerce mail atmış, internette gezmiş olmak, “bilgisayar bilmek” anlamına gelmiyor. Sunum dosyasının formatını yapmak, harflerin renklerini değiştirip, iki resim eklemek demek de değil. Sunumun alt yapısına şirket logosunu ekleyemeyen, dinleyici notları hazırlayamayan bir “iletişimci”, nasıl basın toplantısı sunumunu veya “iç iletişim strateji” sunumunu hazırlayacak? Excel’de formul yazamayan, pivot yapamayan biri, nasıl bütçe tabloları yapacak?)

Türkçe dilbilgisi iyi ve sözcük dağarcığı geniş olacak. Güzel, akıcı ve anlamlı yazabilecek.

(Ajansta müşteri temsilcisi, veya şirkette iç iletişimci olarak başlamak isteyen bir yeni mezunun yazı dili iyi olmalı. Şirket iç bültenleri, tepe yönetim mesajları, medyaya verilen yanıtlar onun elinden geçecek. Betul Mardin’in adını doğru yazacak, Nietszche kim demiyecek, meclis başkanının ismini bilecek, internette facebook dışında da vakit geçirmiş olacak, üç beş favori köşe yazarı olacak… Zamanla, deneyimle, bilgisi gelişebilir. Ama iyi bir altyapı, geniş bir genel kültür lazım. Bunu da yıllar içinde, okuduğu kitaplar, izlediği filmler, katıldığı okul faaliyetleri belirliyor. O kadar az sayıda genç bu bilinçle hayata hazırlanmış oluyor ki…)

İşte, çok basit üç kriter. Benim görüştüğüm yüzlerce “yeni” halkla ilişkiler mezununda olmayan özellikler. Bunlar deneyim gerektiren yetkinlikler de değil. Birçok yeni mezunda aranan “olmazsa olmaz”lar…

Yoksa ben mi yanılıyorum?

Not: Eğer “bu özellikler bende vardı, ama bu açık pozisyondan haberim olmadı” diyorsanız; o “işe arama becerleri” konusuna girer… Bu dönemde çok kanaldan iş arama, pozisyonları takip etme başka bir yetkinlik. Başka bir konu…

Kaynak:

http://www.halklailiskiler.com/yeni-mezun-ve-issiz-halka-iliskilerciler-uzerine.html