Yazar: Fatma Tekin
KAYSERİ
Kayseri, Türkiye‘nin bir ili ve en kalabalık 15. şehridir. 2014 yılı itibarı ile 1.322.376 nüfusa sahiptir. Akkışla, Bünyan, Develi, Hacılar, İncesu, Kocasinan, Melikgazi, Pınarbaşı, Sarıoğlan, Sarız, Tomarza, Yahyalı, Talas, Özvatan, Felahiye ve Yeşilhisar olmak üzere 16 ilçeden oluşmaktadır. Ankara ve Konya‘dan sonra İç Anadolu’nun üçüncü büyük kenti ve sanayi merkezidir. ’nin Orta Kızılırmak Bölümünde, Erciyes Dağı’nın eteklerinde modern bir il. Kuzey ve kuzeybatıda Yozgat, kuzey ve kuzeydoğuda Sivas, doğuda Kahramanmaraş, güneyde Adana, güneybatıda Niğde, batıda ise Nevşehir illeriyle çevrilidir. Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Kayseri (eski Mazaka, Kaisareia), klasik çağlarda Kapadokya adı verilen bölgededir. Kızılırmak‘ın güneyinde bulunan bu bölge, Tuz Gölü’nden Fırat nehrine kadar uzanır. İpek Yolu buradan geçer. Bu nedenle her çağda tüm ulusların ilgisini çekmiş ve pek çok uygarlığın beşiği olmuştur. Kayseri, MÖ 4000 ile MS 2000 olmak üzere 6000 yıllık bir tarihe sahiptir. MÖ 2000 yıllarında Anadolu’ya gelen Hititler, Kayseri’ye 22 km uzaklıkta bulunan Kültepe (Kaniş) şehrini kurmuşlardır. Kül tepe, Kayseri ovasının en büyük şehri ve Anadolu’nun en büyük höyüklerinden biridir. Kültepe’nin hemen yanında yer alan Karum’da (Pazarşehir) yapılan kazılarda bu döneme ait çivi yazısı ile çeşitli yazılı tabletler bulunmuş ve bu tabletlerden Asurlu tüccarlarla Hititli yerliler arasındaki ticari ilişkilere ait bilgiler elde edilmiştir. Kültepe, MÖ 4000 yılından Roma devri sonuna kadar devamlı olarak yerleşme görmüştür.
NEŞET ERTAŞ
Neşet Ertaş, 1938 25 Eylül 2012, İzmir, Türk halk ozanı ve halk müziği şarkıcısı. Abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi. Yaşar Kemal, Ertaş’ı “bozkırın tezenesi” olarak adlandırmıştır.
Çocukluk dönemi
Babası saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Ertaş’tır. Annesinin ölümünden sonra babası ve kardeşleriyle birlikte köye yerleşmişlerdir ve çocukluğu bu köyde geçmiştir.Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile çalıp sesi ile türküler söylemeye başladı.Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu söyler. Kendi ifadesi ile bunu şu şekilde ifade eder; “Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız.“
Sanat hayatı
Neşet Ertaş, 1957 yılının sonunda İstanbul’a gelerek Şen Çalar Plak’ta ilk plağını “Neden Garip Garip Ötersin Bülbül” adı ile babası Muharrem Ertaş’a ait bir türküyle çıkardı. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı ardından diğer plak, kaset ve halk konserleri takip eder. Daha sonra Neşet Ertaş Ankara’ya yerleşir. Burada yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle kardeşinin daveti üzerine Almanya’ya gider. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya’da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul’da verdiği konserle sahne hayatına geri dönmüştür.
Demirel zamanında kendisine sunulan ‘devlet sanatçılığı’ ünvanını; “O dönem Süleyman Demirel Cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, ‘hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor’ diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım.” diyerek geri çevirmiştir. Halk bu tavra destek vermiş ve Neşet Ertaş adeta yaşayan bir efsane olmuştur. Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuarlarda ders olarak okutulmuştur. Hayatı ve eserleri Doç. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap halinde yayımlanmıştır.
25 Eylül 2012 tarihinde İzmir’de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir.
Albümler
- 1957 – Neden garip garip ötersin bülbül
- Çoban
- 1957-1979 Yılları arasında Kendisinin bile bilmediği birçok plak albüm yapmıştır.
- Hareli Gelin
- Varıp Bir Kız On Yaşına Değince
- Şeytanın Atına Binip Yeldirme
- Bir Leyla Misali
- Yardan Tatlısı Bulunmaz
- Engeller Koymuyor Yar Sana Varsam
- Ceylan
- Vefasız Yar Aşkına (vay bana vah bana)
- Kıbrıs Destanı (Kıbrıs Barış Harekatından Sonra Yazmış Olduğu Türküsü)
- Giyindim Kuşandım Gittim Düğüne
- Aşk Elinden Ağlayan
- Sar Leyla Leyla(ayrıldığı karısına yazmıştır)
- Hasta Düştüm
- Tor Şahin Misali
- Uyma Sakın
Albümleri;
- 1957 – Neden garip garip ötersin bülbül
- 1960 – Gitme Leylam
- 1979 – Türküler Yolcu
- 1985 – Sazlı Oyun Havaları
- 1987 – Türkülerle Yaşayan Efsane Deyişler Bozlaklar Türküler
- 1988 – Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde
- 1988 – Kendim Ettim Kendim Buldum
- 1988 – Kibar Kız
- 1989 – Hapishanelere Güneş Doğmuyor
- 1989 – Sazlı Sözlü Oyun Havaları
- 1990 – Gel Gayri Gel
- 1992 – Şirin Kırşehir
- 1993 – Kova Kova İndirdiler Yazıya
- 1995 – Seçmeler 2
- 1995 – Seçmeler 3
- 1995 – Seher Vakti
- 1995 – Altın Ezgiler 3
- 1995 – Benim Yurdum
- 1997 – Nostalji 1
- 1998 – Ölmeyen Türküler 2
- 1999 – Ölmeyen Türküler 3
- 1998 – Gönül Yarası
Neşet Ertaş Külliyatı 15 Seriden oluşmaktadır.
- 1999 – Zülüf Dökülmüş Yüze 1 Kayıt tarihi:1969-1974
- 1999 – Gönül Dağı 2 Kayıt tarihi:1969-1974
- 1999 – Muhur Gözlüm 3 Kayıt tarihi:1969-1974
- 1999 – Zahidem 4
- 1999 – Neredesin Sen
- 2000 – Garibin Dünyada Yüzü Gülemez 5 Kayıt tarihi:1969-1974
- 2000 – Niye Çattın Kaşlarını 6 Kayıt tarihi:1969-1974
- 2000 – Çiçekdağı 7 Kayıt tarihi:1969-1974
- 2000 – Ayaş Yolları 8
- 2000 – Sevsem ÖLdürürler 9 Kayıt tarihi:1974-1986
- 2000 – Ağla Sazım 10 Kayıt tarihi:1974-1986
- 2000 – Hata Benim 11
- 2001 – Dostlara Selam 12
- 2001 – Sabreyle Gönül 13
- 2002 – Yar Gönlünü Bilenlere 14
- 2002 – Vay Vay Dünya 15
- 2003 – Gurban Olduğum
- 2008 – Neşet Ertaş 2008
ANTALYA/KORKUTELİ
ANTALYA
Antalya, Türkiye’nin bir ili ve en kalabalık beşinci şehri. 2014 itibarıyla 2.222.562 nüfusa sahiptir. Tamamı Akdeniz Bölgesinin batısında yer alır ve Antalya Körfeziyle Batı Torosların arasında kurulmuştur. Yüz ölçümü bakımından Türkiye’nin altıncı büyük ilidir. Güneyinde Akdeniz, batısında Muğla, kuzeyinde Burdur ve Isparta, kuzeydoğusunda Konya, doğusunda ise Karaman ve Mersin illeri vardır. Antalya şehri, 1980 yılından itibaren ve uygun iklim koşulları ve turizm etkinlikleri nedeniyle hızla gelişmiş ve buna paralel olarak il de günümüzde Türkiye’nin beşinci kalabalık ili olmuştur. Antalya’da ekonomik hayat büyük oranda ticaret, tarım ve turizme dayalıdır. Antalya ilinin kapsadığı bölge tarih öncesinden günümüze dek pek çok medeniyeti barındırmıştır ve Türkiye’de en çok antik kent bulunan ildir. Sırasıyla Likyalılar, Lidyalılar, Pamfilyalılar, Bergamalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve son olarak da Türkiye Cumhuriyeti hakimiyetin de bulunan Antalya bu medeniyetlerin hiçbirine başkentlik yapmamıştır.
KORKUTELİ KÖYÜ
Korkuteli ilçesinin temelini teşkil eden Aladdin mahallesi ilçenin ilk yerleşim merkezidir. Korkuteli ilçesi Antalya iline bağlı Akdeniz bölgesi ilçelerindendir. Doğusunda Antalya merkez ilçesi, batısında Muğla Fethiye ilçesi ve Burdur, Gölhisar ve Çavdır ilçeleri, güneyde Kumluca ve Elmalı ilçeleri ve kuzeyde Burdur, Bucak ve Tefenni ilçeleri ile çevrili bulunmaktadır. Yüzölçümü 2471 km2’dir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1020 metre olup 1/4 oranında Akdeniz iklimi, 3/4 oranında göller bölgesİ karasal iklim hüküm sürer. Soğuk hava göller bölgesinden, sıcak hava Akdeniz bölgesinden intikal etmektedir. Yılın dört mevsimi bariz olarak görülen ilçemizde hava sıcaklığı ortalaması kış aylarında genel olarak -5 °C ve yaz aylarında +25 °C olmaktadır. Torosların başlangıcını teşkil eden Bey Dağları’nın Akdeniz’e bakan yüzünün arka kısmında oluşan düzlüklerin ve tepeciklerin hakim olduğu bir arazi yapısı mevcuttur. Doğal yapı olarak Bey Dağları’nın yamaçları ve etekleri çamlık fundalık ve ormanlarla kaplı olup, düz alanlar ise tarım alanı olarak kullanılmaktadır.
KAYNAK:http://tr.wikipedia.org/wiki/Korkuteli
Reklamda Yaratıcı Taktikler
Reklamda Yaratıcı Taktikler (Temalar ve Tarz)
Reklamın nasıl söyleneceği konusunda, stil, biçim, ton, sözcük ve sloganlar reklamın
taktik unsurlarını oluşturur.
Reklamın stili. bir kişilik, günlük yaşamdan bir boyut ya da yaşam biçimini,
Reklamın tonu, ciddi, mizahi, müzikal karakterini,
Reklamın biçimi, sözlü ve sözsüz iletişim öğelerini, renk, fotoğraf, grafik tasarımları
gösterir.
Reklam mesajlarını hedef kitleye farklı tarzlarda iletebilmek için güncel, düşsel ya da
bilimsel ortamları seçmek mümkündür. Akılcı ve duygusal yaklaşımlı mesajlar, verilmek
istenen mesajın nasıl söylendiğiyle ilgilidir. Akılcı mesajlar daha çok ürüne ve soruna
dönüktür. Tüketicinin karşılaştığı bir sorunu çözmeye veya kullanım yararlarını göstermeye
odaklıdır. Evine dönen iş kadınının makyajını belirli bir temizleme sütüyle temizlemesi,
çamaşır makinelerinin kirece karşı korunmasını anlatan teknik servis yetkililerinin mesajı;
sindirimi kolaylaştıran ürünlerin uzmanlık görüşüyle sunulması bu türden reklamlara örnektir.
Duygulara ve dolayısıyla tüketiciye seslenen mesajlarda mizah, müzik, özlemler ve
düşlerden yararlanılır. Hayatın zorluklarını yenen bir çizgi film kahramanı, güldürü dozu yüksek
öyküler, çocukların rüyalarında dondurmadan veya çikolatadan yapılmış bir sarayda
gezinmeleri, gerçeküstü spor ayakkabıları, suya yazılmış spor sahaları, bir gülümsemeyle
fethedilen gönüller, bir inci kolyeye satın alınan çikolatalar, gibi sayısız durum tüketicinin
aklında yer edecek şekilde konumlandırılan duygu yüklü mesajlardır.
Reklamda kullanılan temalar aynı zamanda hitap edeceği hedef kitleyi de
ayrımlamada işe yarar. Reklam mesajı aşk, nefret, korku ve mizah vb. hitap etme
yaklaşımlarından yararlanarak hazırlanır. Duygusal mesajlarda mutluluk, korku, dehşet,
hoşlanma, kızgınlık, ilgi çekicilik, nefret, mutsuzluk, şaşırma ve hayret gibi duygulara;
mantıksal mesajlarda bilgi verme ve karşılaştırma yapma olanağı sağlayan ifadelere yer
verilir.
KAYNAK: http://www.megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller_pdf/G%C3%B6rsel-i%C5%9Fitsel%20Medyada%20Yarat%C4%B1c%C4%B1%20Faaliyetler.pdf
HALKLA İLİŞKİLER VE REKLAM İLİŞKİSİ
Reklâmcılıkla halkla ilişkiler arasındaki benzerlik çoğu zaman bu iki farklı kavramın birbirine karıştırılmasına sebep olmaktadır. Gerçekten bu iki çabanın amaçları, çalışma biçimleri, kullandıkları metot ve araçlar birbirine çok benzemektedir.
Reklâmcılık, “Her hangi bir ürün veya fikrin kitle iletişim araçlarında bedeli ödenerek, kişisel olmayan yollarla tanıtımı” olarak tanımlanmaktadır. Tanımda yer alan kavramları tek tek ele aldığımızda reklâm ile halkla ilişkiler arasındaki farklar kolaylıkla tespit edilebilir.
Mesaj açısından: Reklâm da mesaj, doğrudan satışı yapılacak ürün (mal ve hizmet) veya fikir ile ilgilidir. Halkla ilişkiler ise o ürünü üreten işletme ya da kuruluşu esas alır. Ayrıca halkla ilişkiler yalnızca kurumu değil, kurumla ilgili
çevreleri de kapsar.
Kullanılan iletişim araçları açısından: Reklâm, kitle iletişim araçları kullanılarak yapılır. Halkla ilişkilerde ise kitle iletişim araçlarının yanı sıra yüz yüze ilişkiler, sergiler, konferanslar, işletme gezileri gibi diğer tanıtım teknikleri de kullanılır.
Ödenen ücret açısından: Reklâm da mutlaka kitle iletişim araçlarına ödenen bir bedel, ücret söz konusudur. Çünkü reklâm için televizyon ve radyodan zaman, basılı medyalardan yer satın alınmaktadır. Halkla ilişkilerde de medyalara ücret ödenilir fakat bu şart değildir. Örneğin duyurumda olduğu gibi ücret ödenmeden
de kitle iletişim araçları kullanılabilir.
İletişim içeriği yönünden: Reklâm tek yönlü bir iletim aracıyken, halkla ilişkiler çift yönlü bir iletişim sürecidir. Reklâm kaynaktan hedefe tek yönlü mesaj gönderirken, halkla ilişkilerde bu süreç karşılıklıdır. Halkla ilişkiler uzmanının
yönetim ya da yöneticiler açısından iki temel görevi; kamuoyundan yönetime bilgi taşımak ve kuruluşun genel politikası ve topluma katkıları konusunda kamuoyuna bilgi vermektir.
Zaman açısından: Reklâm da amaç, kısa vadede söz konusu ürünün satışına katkıda bulunmaktır. Oysa halkla ilişkilerin amacı kurum hakkında çevrede olumlu bir imaj yaratmak, kurumun prestijini yükseltmek, genel bir güven ve destek sağlamaktır. Dolayısıyla reklâm a göre daha uzun vadeli amaçlar peşindedir.
Hedef kitle açısından: Reklâmın hedef kitlesi sadece mevcut ve potansiyel tüketicilerdir. Oysa halkla ilişkilerde tüketici dahil, tüm kamuoyu hedef kitle olarak alınır. Örneğin kamu kuruluşları, yerel kuruluşlar, eğitim, sanat, kültür
çevresi, ortaklar, iş görenler, diğer firmalar, basın vs. gibi.
HALKLA İLİŞKİLER VE REKLAMCILIK ARASINDAKİ FARKLAR
Halkla ilişkiler, bir kurum ya da kişinin kamuoyundaki prestijini yükseltme, kamuoyunun destek ve güvenini sağlayıp bunu devam ettirme amacını güder. Doğrudan mal satmaya yönelik değildir.
Reklamcılık, bir mal ya da hizmetin satışı artırma ya da bir fikri yayma amacını güder.
Halkla ilişkiler, kurumun hedef kitlesi, bütün kamuoyudur.
Reklamcılık, hedef kitlesi, sadece müşteriler veya ileride müşteri olabileceklerdir.
Halkla ilişkiler, kurum hakkında bilgiler yayımlar.
Reklamcılık, ürünler ya da bir fikirler hakkında bilgi yayımlar.
Halkla ilişkiler, gerektiğinde kurumun adını duyurucu, şöhretini arttırıcı reklâm yayımlar.
Reklamcılık, ticari ya da tanıtım amaçlı reklâm yayımlar.