EFSANE MEMLEKET ÇORUM (19 HERİCİLER)

                                                  ÇORUM

b4d273dd-87ca-46a4-9361-33900c394af4

Topraklarının bir bölümü Karadeniz bölgesinde ve bir bölümü de İç Anadolu bölgesinde olan bir ilimiz. Yüz ölçümü 12 820 km2, nüfusu 597 065 (2000), il plâka kodu 19’dur. İlçeleri: Merkez, Alaca, Bayat, Boğazkale, Dodurga, İskilip, Kargı, Laçin, Mecitözü, Oğuzlar, Ortaköy, Osmancık, Sungurlu ve Uğurludağ’dır.

Çorum ilinin yarıya yakın bir bölümü plâtolardan oluşur. Plâtoları yaran birçok ırmağı vardır. Bu ırmakların geçtiği yerlerde verimli ovalar bulunur. En önemli ovaları, Çorum, Sungurlu, Osmancık, Irmak ve Mecitözü ovalarıdır. En önemli dağları da, Kös Dağı, Kırklar, Köse ve Eğerli dağlarıdır. Bu ilden geçen ve doğan bütün ırmaklar Karadeniz’e dökülür. Çorum’da Karadeniz iklimiyle İç Anadolu iklimi arasında bir geçiş iklimi egemendir. Güney kesimlerinde yazlar kurak ve sıcak, kışlar kar yağışlı ve soğuk olur. Kuzeye gidildikçe yağışlar artar. Doğu ve batı kesimlerinde ormanlık alanlar vardır. Orta ve güney kesimlerindeyse bozkırlar bulunur.

Çorum nüfusunun büyük bir bölümü kırsal alanda yaşar. İlin ekonomisi tarıma dayalıdır. Yetiştirilen başlıca ürünler, buğday, arpa, şeker pancarı, soğan, kavun, karpuz, domates, patates, yeşil mercimek, üzüm, pirinç ve elmadır. Çorum ili leblebisiyle de ünlüdür. Ekonomide hayvancılık da önemli bir yer tutar. Yetiştirilen hayvanlar, koyun, kıl keçisi, Ankara keçisi ve sığırdır. İlde sanayi pek gelişmemiştir. Başlıca sanayi kolları çimento, tuğla, kiremit, döküm, plâstik, kâğıt ambalâj, un, yem ve süt ürünleridir. İlden yurtdışına salyangoz, at ve eşek eti konservesi de satılmaktadır. Çorum’un tarihi çok eski yıllara dayanır. Alacahöyük’te 2634 hektarlık alana yayılan tarihi kalıntılar, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden birine aittir. Günümüzde bu alan Boğazköy-Alacahöyük Milli Parkı olarak koruma altına alınmıştır.

                                                                                    ÇORUMDA GEZİLECEK YERLER

Hattuşaş Antik Kenti: Çorum’un simgesi haline gelmiş olan Hattuşaş Antik Kenti UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor. Hitit uygarlığının başkenti olan bu yerleşim aynı zamanda tarihteki ilk yazılı anlaşmanın da yapıldığı yer. Bu muhteşem güzellikteki antik kenti gezmeden Çorum’da ayrılmayın. Hattuşaş Antik Kenti Alacahöyük Tarihi Milli Parkı sınırları içinde bulunuyor.

galatya1

Kybele Kabartması: Çorum’un Ortaköy ilçesinde bulunan ve Helenistik dönemden kalan Kybele Kabartması Çorum’da görülmeye değer bir diğer antik çağ kalıntısı. Bir kaya bloğu üzerine oyularak resmedilen Kybele Kabartması bu döneme ait bilinen en büyük kabartma.

1359988507_kybelekabartmasi

Kaleler: Çorum’daki tarihi duraklardan biri de Çorum kaleleri. Yüzlerce yıllık geçmişe sahip olan Çorum Kalesi ve Kandiber Kalesi’ni gezmenizi tavsiye ediyoruz.

10_full

Müzeler: Eğer müze gezmekten hoşlanan bir gezginseniz şehir merkezindeki Çorum Müzesi’ni, Hattutaş Antik Kenti’nden çıkarılan eserlerin sergilendiği Boğazköy Müzesi’ni ve Alacahöyük kazılarından çıkarılan buluntuların sergilendiği Alacahöyük Müzesi’ni gezmenizi öneriyoruz.

corummuze

KAYNAK:http://www.bilgiler.gen.tr/corum.html#top

DUMANSIZ HAVA SAHASI

      Türkiye’nin Dumansız Hava Sahası Dünyaya “Resmen” Örnek Oldu.

198 (1)

DSÖ’nün resmi internet sitesinde Türkiye’nin tütünle mücadelesinden övgüyle söz edildi. Türkiye’nin bu örnek mücadelesini “Başarı hikayesi” olarak nitelendiren DSÖ, tütün kullanımı yaygınlığının azaltılması konusunda böyle bir ilerlemenin, sağlıklı tütün kontrolü politikalarını benimseme ve uygulama konusunda güçlü bir siyasi irade ve hükümet kararlılığı olmadan yapılamayacağının altını çizdi.

DSÖ’nün gerek internet sitesinden gerekse gerçekleştirdiği toplantılarda ülkemize yönelik övgü dolu sözleri bu mücadeleyi planlayıp hayata geçirenlerle böylesine önemli bir konuyu sahiplenip en büyük destekçisi olan halkımız ve güzel bir medya savunuculuğu örneği gösteren Türk medyası açısından tam bir gurur vesilesidir.

Türkiye’nin 2008’den beri yürüttüğü tütünle mücadelede yakaladığı son başarısı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi 62. Bölge Toplantısında duyuruldu.  DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Zsuzsanna Jakab, Türkiye’nin DSÖ’nün MPOWER ölçütlerinin tamamını yerine getiren dünyadaki ilk ve tek ülke olduğunu açıkladı.

MPOWER nedir, bu kapsamda neler yapıldı?

MPOWER, DSÖ’nün ülkelerin tütün kontrol çalışmalarına rehberlik etmesi için tüm üye ülkelere önerdiği politika paketidir.

Türkiye, MPOWER çalışmaları kapsamında aşağıdaki kazanımları elde etmiştir:

M “monitor”: Tütün kullanımının takip edilmesi kapsamında ülke genelinde çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Küresel Yetişkin Tütün Araştırmaları sonuçlarına göre 2008 yılında yüzde 31,2 olan ülke genelindeki sigara kullanma oranı, 2012 yılında yüzde 27,0’ye düşmüştür.

Yani son 4 yılda, 15 yaş üzeri nüfusta sigara kullananların sayısı yaklaşık 3,5 milyon azaldı. Bu oran özellikle halkın sağlığını korumakla görevli sağlık profesyonelleri arasında daha dramatik şekilde kendini göstermiştir. Şöyle ki; düzenli olarak sigara içme oranı uzman hekimlerde 2007’de yüzde 22,1 iken, 2011 yılında bu oran yüzde 12,7’ye, pratisyen hekimlerde yüzde 30,5’ten yüzde 23,9’a, hemşire-ebelerde yüzde 29,5’ten yüzde 20,5’e, sağlık yöneticilerinde ise bu oran yüzde 39,5’ten yüzde17,5’e gerilemiştir.

 P “protect”: Pasif sigara dumanından halkın korunması amacıyla 4207 sayılı yasada düzenlemeler yaparak yasal mevzuatını güçlendirmiştir. Bu kapsamda ikamete mahsus konutlar (evler) hariç tüm kapalı alanlara sigara içme yasağı getirilmiştir.

2008 yılı Mayıs ayından bugüne kadar ülke genelinde 2.828 denetim ekibi ile 3,5 milyon (3.670.672) denetim gerçekleştirildi. Bu denetimlerde 25.334.127 TL idari para cezası kesildi.

 Ülkemizdeki denetimlerin etkinliğini daha da artırabilmek için tablet bilgisayarlarla online denetim sistemine geçiyoruz. ALO 184 hattına gelen ihbarlar, eğitimli operatörlerin bulunduğu kontrol merkezine aktarılmakta, burada görev yapan takım liderleri GPS yardımıyla ihlalin gerçekleştiği adrese en yakın denetim ekibini belirlemekte ve sistem üzerinden görevlendirmesini yaparak olay yerine en kısa sürede intikal etmesini sağlamaktadır.

O “offer”: Sigara bırakmak isteyenlere destek olmak amacıyla ALO 171 “Sigara Bırakma Danışma Hattı” ve Sigara Bırakma Poliklinikleri kurulmuştur.

W “warn”: Sigaranın zararları konusunda toplumun uyarılması kapsamında halkı bilgilendirmek ve uyarmak amacıyla sigara paketlerine resimli ve yazılı uyarı mesajları konmuştur. Bu yıl içinde yaptığımız mevzuat değişikliği ile sigara paketlerinin her iki yüzünde çerçevesiyle birlikte ortalama yüzde 50 yer kaplayan resimlerin oranını, yüzde 65’ten az olmayacak şekilde arttırdık. Son değişikliklerle M-POWER haritasında en üst düzeyde yerimizi aldık. Sırada da düz paket uygulamaları ile ilgili çalışmalar yer almaktadır.

 56aE “enforce”: Tütün ürünlerinin reklâmlarının önlenmesi amacıyla sigaranın her türlü reklâmı, sponsorluğu, tanıtımı ve marka paylaşımı yasaklanmıştır.

R “raise”: Vergilerin artırılması amacıyla tütün vergilerindeki artış trendi devam

etmiş ve 2012 yılı itibariyle tütün ürünlerindeki vergi yükü yüzde 80.25’e yükselmiştir.

KAYNAK:http://www.sggm.saglik.gov.tr/belge/1-16376/turkiyenin-dumansiz-hava-sahasi-dunyaya-resmen-ornek-ol-.html

Çocuk Ve Reklam İlişkisi

REKLAM VE ÇOCUKLAR
 154217_tv-cocuk
Günümüz de reklamcılar ve pazarlamacılar, artık çocukların büyük gibi olduklarını savunmaktadır. Çocuklar, aileleri içerisinde karar verici durumundadır. Çocuklar kimi aşamalarda, anne ve babalarına koçluk bile etmektedir. Yani ailelerini yönlendirmektedir. Reklamcılar, özellikle dört ile 12 yaş grubu çocuk tüketicileri önemli bulmaktadır. Çocuk sevdiği her şeye bağlanma isteği duyduğu için, sektör de onları ciddi birer müşteri olarak görmektedir. Dolayısıyla, 2000 yılında 290 milyar dolar harcama yapılmıştır ve burada çocukların büyük rolü olduğu düşünülmektedir. Burada hemen devreye iki faktör girmektedir. Bunlardan biri; teknoloji faktörü diğeri ise; gelecek faktörüdür. Teknoloji faktöründe; çocuklar artık bilginin giriş kapısı konumundadır ve ailelerini yönlendirmektedir. Reklamcılar da bunu çok iyi bildikleri için, her konuda çocukları baz almaktadır. Gelecek faktörü ise; markalar, çocuklar ile ne kadar iyi marka bağlılığı geliştirirlerse, geleceğe iyi bir yatırım yapmış olmaktadır. Fakat bu işin karanlık yüzünün de olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Çocukların ciddi filtreleri yoktur ve sınırlı bilgi kaynakları vardır. Çocuk ise her şeyi televizyondan öğrenmekte ve böylelikle televizyon, çocuğun hayatında önemli bir yere sahip olmaktadır. Dolayısıyla çocuğun bir takım iddiaları ileri sürmesi çok sınırlıdır ve nasıl verirseniz öyle alımlayacaktır. Böylelikle; çocuğun reklamlar karşısında edilgen bir durumu vardır. Çocuğun ürünlerle ilgili sadece sınırlı bir kişisel deneyimi vardır, özgürlüğe sahip değildir.
Neil Postman; “ Televizyon çocuk için bir müfredattır” şeklinde ifade etmektedir. Televizyon bir bilgi sistemidir ve amacı; çocuğun ya da gencin aklını, karakterini etkilemek, öğretmek ve kültürünü şekillendirmektir”. Postman, sosyolojik açıdan bir değerlendirme yapar. Bandura ise; sosyal öğrenme teorisine göre şöyle bir açıklama getirmektedir; “Çocuklar gerçekliklerini televizyon üzerinden uyguluyor”.
P.Burr ve R.Burr’un araştırmaları sonucunda;
1. Çocukların haftada 22 saatten daha fazla televizyon seyrettikleri,
2. Ortalama olarak, çocukların her dört reklamın üçünde reklamı yapılan ürünü tanıdıkları,
3. Çocuklar tarafından yapılan çeşitli isteklerin bir sonucu olarak anne ve babaların satın alma eğilimlerinin yapılan istek türüne göre değiştiği bulunmuştur.
Reklamlardan en çok etkilenen kesim olan çocuğun reklamlardan ve özellikle televizyon reklamlarından bu kadar çok etkilenmesini birkaç çarpıcı araştırma sonucuyla da gözleyebiliriz (Akt. Elden ve Ulukök, 2006: 4):
• Çocuklar televizyonda izlediklerine dikkatle bakmakta ve yetişkinlerden daha fazla ayrıntıyı anımsamaktadır. (Kendilerine yönelik olmayan reklamlarda bile.)
• Çocuklar reklamları gerçekten sevmektedirler. Yetişkinlere göre yedi kat daha fazla sevdiklerini belirtmektedirler.
Ayrıca televizyon mecrasının kendine özgü bazı avantajları da bulunmaktadır:
• Televizyonun mesajları, çocuğun dünyasına, çocuk için çok önemli olan görsel öğeleri, eğlenceli müzik ve seslerle birleştirerek taşıyabilme özelliği vardır.
• Televizyon uyarıcı ve paylaşılabilen bir deneyimdir. Çocuklar arkadaşlarıyla onun karsısında oturup gösterilenlerle ilgili yorum yapabilmektedirler.
• Televizyon, çocuklarla anne-babalara aynı iletişim kanalından erişmeyi, kolaylaştırmaktadır.
• İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, bir çocuk 18 yasına gelene kadar yaklaşık 140.000 Televizyon reklamı seyretmektedir.
5-6 yasındaki çocukların %60’ı okuma yazma bilmedikleri halde bir meyve suyunu, markasını söyleyerek ve bu marka üzerinde ısrar ederek istemektedirler. ABD’de NBC tarafından yapılan bir araştırmada televizyonda reklamı yapılan bir malın çocuklar tarafından sadece tanınmakla kalmayıp aynı zamanda istenildiği de saptanmıştır. Yine aynı araştırma kapsamında her 5 anneden 3’ünün çocuklarının isteğini karşılamak amacıyla kullandıkları markalardan vazgeçerek reklamı yapılan markayı satın almak durumunda kaldıkları belirlenmiştir. Okula giden çocukların reklamda söylenenlerin doğru olduğunu kabul etme oranı %43, gösterilenlerin gerçeğe uygun olduğu düşüncesini taşıyanların oranı ise %58, bütün reklamları sorgulamadan kabul edenlerin oranı ise %20-22 arasındadır. Çocukların yaşları ilerledikçe reklamlarda söylenen ve gösterilenlere inanma oranları giderek azalmaktadır. Ancak bu; reklam ve program ayrımının sağlanmasıyla gerçekleşmeye başlamaktadır. Bu ayrımı yapabilme yası Türkiye’de ortalama 9 yas olmaktadır.  10 aylık bir bebeğin bile reklamlardan etkileniyor olmasının ispat edilmesi çocuğun geleceğe dönük potansiyel bir tüketici olarak tüketim kalıpları, satın alma modelleri, marka bağımlısı olma gibi kavramların çocukta yerleşmesinde ve şekillenmesinde televizyon reklamlarının önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
Çocukların yarınsından fazlasının okuma yazma bilmedikleri halde belli bir marka üzerinde ısrar etmesi reklamların çocuklara ne kadar egemen olduğunun bir göstergesidir. Reklamlarda söylenenlerin doğru olduğu düşünen çocukların oranı ise hiç azımsanmayacak düzeyde olduğu yapılan araştırmada ortaya konmuştur

HALKLA İLİŞKİLER VE PROPAGANDA

                                                                HALKLA İLİŞKİLER VE PROPAGANDA

Propaganda terimi ilk olarak ortaçağda kilisenin dinsizleri dine çağırma misyonunda kullanılmıştır.

Propagandanın günümüzdeki tanımı şu şekilde yapılabilir:

“Propaganda politik, ekonomik, dini ve ideolojik mallar ya da fikirler için belli bir hedefe yönlendirilmiş ikna faaliyetleridir.”

Propaganda doğrudan doğruya kişilerin fikirlerini değiştirmeye yönelik faaliyetleri içerir.

3 farklı propaganda çeşidi vardır:

  • Siyah propaganda

Siyah propaganda yanlış bilgileri yayar ve propagandacının kimliği belirtilmez

  • Gri propaganda

Gri propaganda şüphe edilecek nitelikteki iddiaların yayılmasıdır. Bilgi kaynağını bildirmekten kaçınır.

  • Beyaz propaganda

Beyaz propaganda kaynağı belli ve kamu tarafından doğru olarak görülen faaliyetlerin yayılmasıdır.

PR ve Propagandanın karıştırılması reklamda olduğu gibi iki alanında kitle iletişim araçlarını kullanmasıdır.

Propaganda tek taraflı iletişimi içerir. Hedef kitleden herhangi bir “feedback” beklemeden yeni bir mesaj iletir. Amaç, ne olursa olsun hedef kitleyi kendi yönünde inanç ve eyleme yöneltmektir. Halkla ilişkiler ise iki tarafın yararına olan bir diyalog kurulmasıdır. Hedef kitleden gelen “feedback” ile kendisi hakkındaki düşünceleri eleştirileri öğrenip tutumuna yön vermektir.

Propaganda denince akla ilk gelen dönem 2. Dünya Savaşı dönemi Almanya’sıdır. Diktatörlüklerde kitle iletişim araçları tek elden yönetilir. Bu sayede propaganda karşıtı fikirler seslerini duyuramaz. Çoğulcu sistemlerde farklı kaynaklardan gelen farklı fikirler propagandanın yaratmaya çalıştığı tek sesliliği önler.

Halkla ilişkiler demokrasiye, propaganda totaliter rejimlere özgüdür.

Propaganda “her ne pahasına olursa olsun” ikna etmeye önem verdiği için ahlaki ilkelere bağlı değildir. Gerçeği saptırma, bilginin sadece kendine yarayan taraflarını iletme gibi yollara gidebilir. Halkla ilişkilerde ise esas olan dürüstlüktür. Bilgiyi tam olarak ve kaynağını göstererek verme mecburiyeti vardır.

Propaganda kısa sürede insanları etkileyerek sonuç almak ister. Halkla ilişkiler ise güven oluşturmaya dayandığı için uzun vadeli bir çalışma gerektirir.

KAYNAK:https://halklailiskilerintemelleri.wordpress.com/2010/03/15/halkla-iliskiler-nedir-ne-degildir/