ERZURUM/İSPİR

ERZURUM

erzurum_468812 Bugünkü Erzurum şehrinin bulunduğu yerde, daha önce tarihin çeşitli dönemlerinde Karin, Karna, Garin, Kornoi, Kalai ve Karnak şeklinde isimlendirilen bir şehir bulunduğu bilinmektedir. Yine aynı tarih dönemlerinde Erzurum Ovasının batı bölümünde Erzen, Erzeron isimli bir şehrin var olduğu tarihi kaynaklarla sabittir.

Bizanas İmparatorlarından II. Teodosious (M.S. 408-450) zamanında Erzurum Ovasını doğudan gelen İran saldırılarından korumak amacıyla, Karin şehrine hakim bir tepe üzerinde bir kale inşa edilmiş olup, kale içindeki şehre de imparatorun adına izafeten Teodosiopolis adı verilmiştir. Bugünkü Erzurum şehrinin yerinde kurulmuş olan Karin (sonradan Teodosiopolis ) ile Erzurum Ovasının batı bölümündeki Erzen şehri iki ayrı şehirdir.

Bizans kaynaklarında Teodosipolis olarak geçen şehre, Araplar Kalikala adını vermişlerdir. Kalikala Arapçada Kalinin ihsanı; anlamına gelmektedir. Arap tarihçilerden Belazuri (ölümü 892) ye göre, şehir bu adını kurucusundan almıştır. Bizans döneminde bölgeyi ele geçiren bir beyin karısı olan Kali, bir şehir yaptırmış ve şehre de Kalikala adını vermiştir. Araplar bu isim kendilerine göre Kalikala şehrinde kullanmışlardır.

M.S.1048 de Doğu Anadoluyu fethetmek üzere Bizans topraklarına giren Selçuklu Türkleri , Yinal oğlu İbrahim Bey komutasında, ovanın batısında ki Erzen (Arze) i zaptetmişlerdir. Erzen’in bu kuşatmada bi harabe halini almasından sonra, geride kalanlar bugünkü Erzurum şehrinin bulunduğu yerdeki Kalikalaya sığınmışlar ve şehre de Erzen adı vermişlerdir. Saldırılar sonucunda harap olmuş asıl Erzen şehrine ise Türkler , Kara Erzen demişlerdir. Bu isim zamanla halk dilinde Kara Arza, Kara Arz ve nihayet Karaz şeklinde söylene gelmiştir.

Erzurumla ilgili muhtelif tarihi metinlerde, kitabelerde ve basılan paralarda Erzi-i Rum, Erzen-ir Rum , Arz-ı Rum isimleri kullanılmıştır. Erzurum adı bu isimlerin halk dilinde kullanılmasına göre şekil almış ve günümüze kadar gelmiştir.

KURTULUŞ SAVAŞI´NDA
ERZURUM KONGRESİNİN TARİHİ ÖNEMİ (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919)

20. Yüzyılın başlarında batının süper güçlerine karşı verilen kurtuluş mücadelesi, Atatürk’ün liderliğinde Erzurum’da başlamıştır. Atatürk, milli birlik ve bağımsızlk hareketi´nin temelinin atıldığı kongreyi 23 Temmuz 1919 da Erzurum’ da toplamıştır.

Halkın kaderine sahip çıkarak bir şeyler yapmak istemesinde en önemli hareket, cemiyetler kurup kongreler tertiplemeleridir. Böylece İstanbul’un kendilerine sahip çıkmaması durumunda bir şeyler yapabilmeyi ümit ediyorlardı. Ülkenin çeşitli yörelerinde, kendiliğinden ve birbirinden habersiz yapılan bu kongreler, halkın mücadele azminin belirdiği yerler kabul edilebilir. Halka, vatandaşlarına yönelik tehdidi göstermek gayesinde olan bu kongrelerden ikisini, ayrıca belirtmek gerekir. Türkiye ölçüsünde olan Erzurum Kongresi’ne Mustafa Kemal Paşa da katılmıştır.

Hazırlığı bir hayli zamandır devam etmiş olan bu kongreye, Doğu Anadolu ve Karadeniz kıyılarından delegeler katılmışlardır. Mustafa Kemal ve Rauf Beyler, istifa eden iki delegenin yerine seçilerek kongreye katılmışlardır. Mustafa Kemal 23 Temmuz 1919 tarihinde çalışmalara başlayan Erzurum Kongresine başkan seçildi. Çalışmalarını 7 Ağustos 1919’da bir “Heyeti Temsiliye“ seçerek tamamlayan kongrede bazı kararlar verildi:

“Vatan bir bütündür, yabancı işgal ve müdahalelerine karşı korunması gerekir. İstanbul Hükümeti Ülkeyi korumak yolundaki görevini yapmazsa, millet kendini savunacaktır. Her türlü yabancı himayesi ve manda kabul edilemez. Meclis-i Mebusan en kısa zamanda toplanmalıdır.”

“Şark Anadolu Müdafa-i Hukuk“ cemiyetinin bu başarılı kongresi, halkın kendi kaderine sahip çıkmasının önemli bir örneğidir. Kongreyi dolayısıyla Doğu Anadolu halkını temsil edecek olan “Heyet Temsiliye“, Sivas Kongresi´nin toplanmasına da etkili olmuştur.

İSPİR

ispir_82

       Erzurum iline bağlı İspir ilçesi, coğrafi olarak Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz
bölümündedir
. Denizden 1200 metre yükseklikte, Çoruh vadisinde,
nehrin kenarında kurulmuş bir yerleşim alanıdır.
İspir adı, Herodotos tarihinde “saspeir”,Ksenophon’da ise “hesperit”
olarak geçmektedir. Bizanslı Fastus’ta ise “sber/sper” diye anılmaktadır. Şehrin adının, Çoruh nehri kıyısına yerleşmiş bir Saka toplumunun adından geldiği
de ileri sürülmektedir.

İspir ve çevresi tarih öncesi çağlarda son kalkolitik ve özellikle eski Tunç
çağından itibaren yoğun yerleşme görmüştür. Tarihi çağlarda ise Hayaşa ve
Diauehi krallıklarının hâkimiyet alanında kalmıştır.
Bizans döneminde Theodosiopolis Theması içerisinde yer alan İspir, genelde
Gürcü-Bizans mücadelesinde rol oynamıştır. Bölge İbrahim Yınal komutasındaki
Selçuklu ordusunun 1048 yılındaki Pasinler zaferi ile Selçukluların
eline geçmiş, Malazgirt zaferi sonucu kesin olarak Türk yurdu olmuştur.
Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın komutanlarından Ebû’l- Kasım Saltuk
Bey’in Erzurum’da kurduğu Saltuklular Beyliği, kısa sürede sınırlarını genişletip
Erzurum’dan sonra Bayburt, Tercan, Oltu ve Micingerd kazalarını sınırlarına
kattığı sırada İspir de buna dahil edilmiştir. Böylece bir süre Saltuklu egemenliği
altında kalmış, devletin yıkılışı sonrasında bu defa Erzurum Selçukluları
hâkimiyetine girmiştir
. Beyliğin kurucusu olan Mugiseddîn Tuğrul Şâh zamanında
İspir Çarşı Camii inşa edilmiştir. Yörede daha sonra sırasıyla İlhanlı,
Eretnalı, Karakoyunlu, Timurlu, Akkoyunlu ve Gürcü krallığı hâkimiyetleri yaşanmıştır.

İspir yöresi, birçok Batılı seyyah tarafından da ziyaret edilmiş ve eserlerine
konu olmuştur. 1836 yılında Erzurum’u gezen İngiliz yer bilimcisi Hamilton,
bunlardan biri olup eserinde İspir kalesini Çoruh’un sağ kıyısında büyük bir volkanik
kaya üzerine inşa edilmiş yapı olarak tasvir etmiştir.
Yörenin Osmanlı hâkimiyetine geçişi kesin olarak bilinmemekle beraber,
1514 Çaldıran seferi sonunda alındığı ve 1515 yılında sancak yapılarak yönetiminin
Trabzon atabeyi olan Bayraklu-oğlu’na verildiği kabul edilmektedir.
Ancak İspir Sancakbeyi’nin, 1517 yazında Gürcü savaşları esnasında şehit
olması ve aynı tarihlerde yazımına devam edilen Kemah ve Bayburt sancaklarının
1516-1518 tarihli tahrir defterinde İspir’in bulunmaması bu konuda iki
ayrı görüşün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Buna göre, İspir için ayrı bir
tahririn yapılmış olma ihtimalinin akla gelebileceği ifade edildiği gibi, burasının devam eden Gürcü savaşları sırasında elden çıkmış olabileceği de ileri sürülmüştür.

KAYNAK :https://ispirgorga.wordpress.com/ispir/ispir-tarihi/http:/  mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/25/20/710332/icerikler/erzurumun-kisa-tarihcesi_35435.html

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir