İletişim! İletişim! İç İletişim!
2000’lerin başında çok tanınmış Halkla İlişkiler ajanslarının stratejik planlarını dinlediğim zamanları hiç unutmadım. “Çalışanlarla iletişim” konusunu sunumlarına hiç dahil etmezler, ben sorduğumda ise, “elbette, dışarıya yaptığımız duyuruları, basın bültenlerini, personeliniz gazetelerden değil, sizden öğrenecekler, önceden duyuracağız” derlerdi.
O kadar.
Başka zamanlarda, çalışanlara yönelik yeni uygulamalarımızı, gönüllülük programlarımızı duyurma planı yaparken ajanslarımıza da fikir sorduğumda ya anlamlandıramazlar, ya da çok genel geçer cevaplar verirlerdi.
Ardından intranet furyası başladı, hatırlarsınız… Hiç yoktan iyiydi, ama çoğunlukla bilgi ve doküman paylaşımı ortamı olarak kaldı. O sıralarda iç iletişim, şirketler için enteresan kartlarla çalışanların doğum gününü kutlamaktan, kaynaşma partileri düzenlemekten, paintball veya bowling turnuvaları, trekking turları organize etmekten ileri gidemedi. “Bu etkinliklerin neresi kötü?” diye sorabilirsiniz. “Bunları bile hâlâ yapmayanlar var” diyebilirsiniz.
Haklısınız.
Her biri iyi niyetli faaliyetler. Mutlaka tek tek etkileri de vardır. Ama iç iletişim onlarla da bitmez.
Aslına bakarsanız, başarılı halkla ilişkiler çalışmalarını ödüllendirmek ve teşvik etmek amacıyla, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği tarafından verilen “Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri”nde 2001 yılında Kurum İçi İlişkiler kategorisi vardı. Kalite Günü projesi ile Eczacıbaşı Holding kazandı. Artık bu kategorinin adı Kurum İçi İletişim, onlarca proje aday oluyor.
İç iletişimi planlı programlı yapan, çalışanlara yönelik kampanyalar markalar geliştiren, iç iletişime yönelik araçlar bulup uygulayanlar bugün gerçekten fark yaratıyorlar. Yine de büyük resim içinde sayılı İnsan Kaynaklarcı ve Halkla İlişkilerci bu açığı “fark etmiş” durumda. Ve birçoğu da işin en başında…
Hatta bazıları “Şirket markası” ve “Çalışanların bağlılığı” kavramlarını yeni duymuşlar, heyecanlanıyorlar.
Kaynak: www.halklailişkiler.com