Yazar: Alper Ocak
Reklam Yazma Sanatı
REKLAM YAZMA SANATI
William Bernbach
Soru 1; Mr. Bernbach, reklam metni yazarlığına nasıl başladınız?
Geçmişte yöneticiler, valiler gibi pek çok önemli ve ünlü kişinin konuşmalarını
hazırlamıştım. Ayrıca sanata da büyük ilgim vardı. Sanırım, sanatla yazının
kombinasyonu, grafiklerin ve yazıların bir araya gelmesine neden oldu. Böylece reklam
dünyasının tüm ürünleri daha verimli bir şekilde kullanılabilecekti.
Soru 2; Sizce reklam metni yazmak, diğer konular hakkında yazmaktan daha mı zordur?
Hayır, ama reklam metni yazmak belirli bir düşünce sis temi içinde, reklamcılık
konusunda bilgili olmayı ve ne istediğini bilmeyi gerektirir. Ne istediğini öğrenmek
daha sonra gelir. Bence reklamcılıkta önemli olan şey, yeni ve orijinal olmaktır.
Reklamların %85’inin fark edilmediğini biliyor muydunuz? Bu, Harvard Business
School’un reklam dünyasındaki insanlar üzerinde yapmış olduğu araştırma sonucun da
elde edilen istatistiksel bir veridir
Soru 3; Eğer bir müşteri bir konu hakkında belirli kalıplar içinde bir şeyler
yazmanızı isteseydi ya da tamamen özgür bir iradeyle serbest çalışacak olsaydınız,
hangisi sizin için daha kolay olurdu?
Hiçbir müşterinin bizi belirli kalıplarla sınırlamasına izin vermeyiz. Bunun
müşteri açısından da yararlı olmayacağım düşünürüz. Bakın şöyle söyleyeyim; ilk
olarak bizler, bir ürün hakkında hiçbir zaman müşterinin kendisi kadar çok şey
bilemeyiz. Her şeyden önce, müşteri tüm vaktini ürü nüyle geçirir. Onu kendisi
yaratmıştır, o ürün onun hayatıdır.
Dolayısıyla bizim, ürün hakkında müşteri kadar bilgi sahibi olmamız olanak
dışıdır. Aynı şekilde biz de müşterinin reklamcılık hakkında bizim kadar bilgi sahibi
olmadığına inanırız, çünkü biz de reklamla yatar reklamla kalkarız. Müşteri ve biz aynı
ürünle uğraşınız ama amaçlarımız değişiktir. Aslında bizim uzmanlık alanlarımız
farklıdır. Müşteriler üretim ve pazarlama yeteneğine ihtiyaç duyarlarken, biz tüketiciyi
ikna etme ve ürünü cazip hale getirme becerisine gereksinim duyarız.
Soru 4; Bu işe yıllarını vermiş bir kişi olarak, bu yazarların yeteneklerini geliştirmeleri için neler önerebileceğiniz?
Onlara bir denklem verebilmeyi gerçekten çok isterdim. Böylece bu denklemi uygular ve başarılı olurlardı. Ancak bunu yapmak mümkün değil. Onların yapmaları gereken tek şey, çalışmayı, düşünmeyi sürdürmek ve her ne olursa olsun, daima dürüst davranmak olacaktır.
Soru 5; Hangi konularda kitaplar okuyorsunuz?
Felsefe üzerine pek çok kitap okuyorum, çeşitli romanlar okuyorum. Ben, bir
insanın yaptığı her şeyin yazarken ona yararlı olacağına inanıyorum. Ne yaptıysanız, ne
kadar biri kiminiz varsa, yazdıklarınız üzerinde ne kadar çok düşünür seniz, o kadar
etkileyici ve ilgi çekici şeyler yaratabilirsiniz
Soru 6; Şimdi ne kadar yazıyorsunuz? Sık sık yazıyor musunuz?
Artık çok fazla ana metin yazmıyorum ama hemen hemen her şeyi gözden
geçirip düzeltiyorum. Ayrıca hâlâ reklam başlıkları tasarlıyorum. İzninizle önemli bir
konuya değineceğim; eski bir deyiş vardır. Bunu elbette ben söylemedim, ama tamamen
katılıyorum. “yazacak bir şeylerin varsa, da ha iyi yazarsın,” derler.
Bugüne kadar herkese tavsiye etmiş olduğum şey, üzerin de çalıştıkları ürünü
çok iyi tanımaya çalışmalarıdır. Zekânız, kışkırtıcılığınız, hayal gücünüz ve
yaratıcılığınız, tamamen ürün hakkındaki bilginizden kaynaklanır. Bence bu günlerde
yapılan en kötü şey, insanların bir sayfa dolusu grafikle oyun oynayarak bir şeyler
yaratmaya çalışmaları. Her kes iyi fikir üretebilir, önemli olan bu fikrin farkına
varabilmektir. Yaratıcı olmalısınız. Hayal gücünüz olmalı, ancak bununla birlikte belirli
bir düşünce sistemi oluşturmalısınız. Yazdığınız her şey, sayfada bulunan her nokta, her
kelime, her şekil, her gölge, sizin istediğiniz mesajı vermelidir. Bilir siniz, sanat
alanındaki bir çalışma, amacına ulaşmayı ne kadar başarabilmiş olduğuna bakılarak
değerlendirilir.
Reklam sektöründe, amacının bir şeyler pazarlamak olmadığını söyleyen kişi
samimi değildir. Olabildiğiniz kadar açık, hızlı ve bir o kadar da etkileyici olmalısınız.
Elbette bütün bunlar bilgili olmayı gerektirir. Sahip olmanız gereken en önemli bilgi,
müşterilerin ihtiyaçlarının neler olduğudur. Ancak ben yaratıcı olmanız gerektiğini söylerken, mucizeler yaratmanız gerektiğini kastetmiyorum. Çok sık verdiğim bir
örneği yinelemek istiyorum; insanları cezbetmek için onların düşüncelerini kâğıt
üzerine dökmeniz gerekir. Ancak kişinin harcama yapmasını gerektirecek bir ürün
satmıyorsanız, bu iyi bir reklam olmayacaktır. İşte o zaman, tüm çekiciliğiniz ve
zekânız artar ve yaptıklarınız hafızalara kazınır ki bu da ürününüzün yararına olur.
Soru 7; Disiplin hakkında ne söyleyeceksiniz?
Evet, benim bütün disiplinim, bütün istediğim, üzerinde çalıştığımız ürünün tüm
avantajlarını hafızalara kazınacak şekilde tanıtmaktır. Eğer bunu başarmak için bütün
kuralları yıkmak gerekiyorsa, bırakın hepsi yıkılsın. Ben kendi yaratıcı takımımdan
“yukarı bir resim yerleştir, arkaya bir başlık at ve yazıyı da aşağıya koy!” gibi sınırlayıcı
isteklerde bulunamam. Bununla birlikte, elbette hiçbir başlığın uygun olmadığı
zamanlar da olacaktır. Oyla zamanlar olur ki bir logo kullanmak gerekir. Bazı
zamanlarda da logo kullanmak yapılabilecek en kötü şeydir.
Örnek mi istiyorsunuz? Tüketiciler arasında kötü üne sahip bir ürünün reklamını
yapmam gerektiğini düşünün. Logo tıpkı bir insan ismi gibidir. Size çok iyi tanıdığınız
bir in sanın adını söylersem, o kişinin bütün özelliklerini kafanız da canlandırırsınız.
İşte logo da aynı görevi ürün için üstlenir. Benim tanıttığım ürün tüketici tarafından
sevilmiyorsa ve ben onun ismini büyük harflerle sayfanın tam ortasına koymuşsam,
Tüketici bu ismi görecek ve bu ürün hakkında her Şeyi bildiğini düşünerek sayfayı
çevirecektir. Böylece ben o müşteriyi kaybetmiş olurum. Ancak ilk olarak daha önce hiç
görülmemiş, ilgi çekici bir anlatımla başlayıp ardından da bu ilgi çekici konuyu
gerçeklerle bağdaştırır, en sonunda “işte ürünümüz artık böyle,” dersem tüketiciyi,
yakalamış ye ikna etmiş olurum öyleyse “her zaman logo kullanmak gerekir,” demek
yanlış olacaktır.
Eğer müşteriler bana kesinlikle logo kullanacaklarım ye benden sadece logoyu
kullanacakları yeri ve boyutları belirlememi istediklerini söylerlerse, maddi açıdan
zararlı çıkacak olsam bile vereceğim tek yanıt. “biz sizin için doğru ajans değiliz!”
olacaktır. Uzun vadede, bu yanıt ajansın yararınadır, çünkü kendi bakış açımızı
korumuş oluruz. Bu bizim gerçekten inandığımız yaratıcı çalışmalar yapmamızı ve ufak
tefek şeyler uğruna kendimizi riske sokmamamızı sağlar. Çünkü her zaman söylediğim gibi, müşteri bir süre sonra yaptığınız şeyi size kendisinin söylemiş olduğunu unutur.
Hatırladığı tek şey, bunun işe yarayıp yaramadığıdır.
Soru 8; Hoşlanmadığınız bir ürünle karşı karşıyayken bile kolayca reklam
yazabiliyor musunuz?
Ben ürün hakkındaki düşüncelerinizin yazdıklarınızı da etkilediğine
inanıyorum. Johnson ürünleri için hazırladığımız kampanyamızı biliyorsunuz; bu
kampanyayı gerçekten inandığımız için almıştık. Eğer buna inanmasaydık, ne kadar,
para teklif edilirse edilsin, kabul etmeyi düşünmezdik bile. Bir şeye gerçekten
inanıyorsanız gerekli niteliklere sahip ol masanız bile bunu başarırsınız. Eğer
yeteneklerinizi derin bir inançla birleştirirseniz, çok başarılı olursunuz
Leo Burnett
Soru 9; Mr. Burnett, size sormak istediğim bir soru da şu (reklam metni
yazarlığının gazete yazarlığından daha mı zor olduğunu düşünüyorsunuz?
Evet çok daha zor, çünkü reklam yazarlığında çok daha derli toplu olmalı ve
gerçek bilgiler sunmalısınız. Ben gazetecilik yaparken bir reklamı nasıl konuyla ilgili,
göz alıcı ve ilgi çekici hale getirebileceğimi öğrenmiştim.
Yine de bir ürün hakkında söylenecek sihirli sözler bulmak, böylece insanların
ilgisini çekebilmek, onlarda ürün hakkında merak uyandırmak ve sonucunda onları
ürünü al maları gerektiğine ikna edebilmek gerçek bir sanattır ve ben en sonunda
sözcükleri bir araya getirme yeteneğine kavuşmuştum.
Soru 10; Metin yazarlığı yaptığınız zamanlarda, sizin de söylediğiniz gibi,
ilgilendiğiniz başlıca işler dayanıklı tüketim malları veya otomobilleri kapsıyordu.
Şimdi, bu kadar deneyim den sonra bir ürün üzerine reklam yapmak, başka bir ürün
üzerinde çalışmaktan daha zor ya da kolay olabilir mi? Örneğin bir otomobil üzerine
çalışmak, bir buzdolabı üzerine reklam yapmaktan farklı mıdır?
Hayır; arada çok büyük bir fark yok. Bence bir ürün hak kında ilgi çekici, doğru
ve üzerinde yoğunlaşabileceğiniz bir nokta bulursanız, bunu herhangi başka bir üründe
de kullanabilirsiniz. Kendi ajansımdaki deneyimlerimden biliyorum, en başarılı
olduğumuz çalışmaların çoğunu hakkında hiçbir şey bilmediğimiz alanlarda yaptık. Ya da en azından şöyle diyebilirim; üzerinde çalışmaya başlayana kadar, o konular
hakkında bir şey bilmiyorduk.
Soru 11; Yalnızca belli bir ürün hakkında reklam yazma konusun da ne
düşünüyorsunuz?
Genel konuşmak gerekirse hayır. Bazı ürünlerin reklamında, örneğin ilaç reklamlarında, gerekli bilgi düzeyine ve deneyime sahip olmak son derece önemlidir. Neyin işe yarayacağını, neyin yaramayacağını bilmek ve bazı bilimsel bilgilere sahip olmak gerekmektedir. Örneğin bence, yiyecek konusunda çalışan reklam yazan mutlaka beslenme bilimi hakkında bilgi sahibi olmalıdır.Yine de açık bir anlatıma sahip olmak, düşünmek ve düşündüklerini ikna edici bir dille bir araya getirebilmek, bilgi ve deneyimden çok daha önemli özelliklerdir, bilgi ve deneyim sonradan edinilebilir. Ancak bazı özel durumlarda uzmanlaşmak gereklidir. Örneğin bazı tarımsal ürünler vardır ki bunlar üzerinde çalışmak için yeterli deneyim sahibi olmak büyük bir önem taşır.
Soru 12; Size sormak istediğim şeylerden biri de bu. Yarattığı hareket geçirmek
için kullanılan farklı yöntemler var. Mesela bazı yazarlar, ayaklarını masaya koyup
ellerinde bir bardak birayla pencereden dışarısını seyrederek düşünürler. Sizin de bu
konuya belirli bir yaklaşım şekliniz var mıdır? Bir reklam yazan olarak izlediğiniz
belirli kurallar, özel metotlar bulunuyor mu?
Hayır ama eğer bir teknik kullanıyorsam, bu ancak kendimi ürün hakkında
yeterli bilgiyle doyuruyor olmam olabilir. Satış yapmak istediğim insanlarla yüz yüze
geldiğimde, iyi ve ayrıntılı bir görüşme yapmam gerektiğine inanırım. Bu insanları
kafamda canlandırmaya çalışırım, bu ürünü nasıl kullandıklarını düşünürüm. Müşteriler
size tam olarak her söylemezler. Ben de gerçekte onları bu ürünü almaya ıhın r ilen,
onların ilgisini çeken şeyleri bulmaya çalışırım.
Soru 13; Gerektiğinde bazı tuzaklar kullanır mısınız?
Her zaman, tekrar tekrar vurguladığımız gibi, eğer bir ürünün pazarda yer
almasını sağlayacak bir şeyler bulabiliyorsanız, ortada zaten doğal olarak ilgi çeken bir
şeyler var demektir. İmalatçının başardığı bir şeyler, insanların o ürünü almayı sürdürmesi için birtakım nedenler var demektir. İşte bunu yakalayıp kullana bilmek,
birtakım tuzaklara başvurmaktan çok daha önemlidir.
George Gribbin
Soru 14; Sizce, reklam yazarlığında başarılı olmak için alınabilecek en iyi
eğitim nedir?
İyi bir reklam yazarı olabilmek için insanları anlama yeteneğine sahip olmak,
onların içinden gelmek ve onlara karşı sempati duymak gerektiğini söylemek istiyorum.
Bana göre bu ancak yazarın yaşamı kolay bir şey gibi görmemesi ile mümkün olur.
Böylelikle yazar kendini anlayışa ve hoş görüye muhtaç hisseder ve bundan dolayı diğer
insanların ihtiyaçlarını da anlayabilir.
Soru 15; Reklam metinlerindeki zorunlu kısalık hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kısa bir şey yazmak uzun bir şey yazmaktan daha mı fazla zaman alıyor?
Elbette özetleme yapmak, reklam yazarlığındaki zorluklardan biridir. Bence en
büyük zorluk, okuduklarınızdan ve yaşam deneyiminizden yararlanarak ürünü
insanların ilgisini çekeceğini bildiğiniz bir alana yerleştirebilmektir. Bu, in sanların
ilgisini çekecek yazılar ve başlıklar kullanmak katlar, ilgi çekecek resimler kullanmayı
da gerektirir. Yani bir reklamda resim olarak sadece bir kalıp sabun kullanmak,
insanların o reklama bakmalarını sağlamayacaktır. Daha ilginç resimler kullanmayı
sağlayacak bazı durumlar düşünmelisiniz ve elbette bu imajları yaratacak araştırmacı bir
zihne ihtiyacınız olacaktır.
Soru 16; Fikir oluşturma konusuna dönelim Mr. Gribbin, fikir oluşturmak için
teknikler anlatan pek çok kitap yazıldı ve pek çok söz söylendi. Bu konudaki
yorumunuz nedir? Reklam yazarken karşılaştığınız bir sorunu çözmek için kullandığınız
belirli bir teknik var mı?
Aktif olarak reklam metni yazarken belirli kurallarım yoktu ama bazı
alışkanlıklarım vardı. Birincisi, bence yazar ürün hakkında pek çok şey bilmelidir.
Sadece reklamını yaptığı ürünün fiziksel özelliklerini bilmemeli, ayrıca onu satın alacak
insanları da iyi tanımalıdır. Bu insanları ürünü alma ya nelerin motive ettiğini
incelemeli, ürünü ve içinde bulunduğu durumu yeterince iyi bilmelidir. Bundan başka
bir formülüm yok sanırım.Şimdi of reklam kendi içinde bir fikir, bir resim ve bir başlık içeriyordu; tüm
bunlar bir araya getirilmişti ve bence reklamın ortaya çıkış yolu işte bu olmalıdır.
Reklamı ayrı ayrı parçalara bölmek imkânsızdır. Bir reklam yapıldıktan sonra, onu
analiz etmeye başlarsınız ve genellikle onu geliştirebilirsiniz. Size reklamı yapmak için
bir yol gösteremiyorum ama reklamı yaptıktan sonra izlemeniz gereken yolu
söyleyebiliyorum. Eğer reklamın başlığı sizi metnin ilk cümlesini okumaya itiyorsa ve
eğer ilk cümleyi okuduktan sonra ikinci cümleyi okumak istiyorsanız, o zaman o
reklamın sonuna kadar gidebilirsiniz. Okuyucunun ilgisi kesildiğinde, son kelime de
okunmuş olmalıdır.
Soru 17; Sizce bazı ürünler hakkında reklam yapmak daha kolay olabilir mi?
Ah, evet. Örneğin ev aletleri hakkında yazmak, tıbbi ilaçlar hakkında
yazmaktan daha kolaydır. Büyük ev aletlerinde beklediğiniz ilgiyi her zaman çekersiniz.
İnsanlar ürün hak kında her şeyi bilmek isterler ve 150-200 dolarlık ürün satın alırlar.
Ancak diğer yandan hiç kimse bir baş ağrısı ilacı hak kında bir şeyler öğrenmek istemez
ve bu çeşit ürünleri satarken hayal gücünüzü çok daha fazla kullanmanız gerekir.
Rosser Reeves
Soru 18; Pek çok çözümün, ürünün kendi içinde olduğunu düşünür müsünüz?
Ne yazık ki hayır. Şimdi çok ilginç bir konuya değindiniz. Uzun yıllar önce,
rekabet açısından hiçbir ayrıcalığa sahip olmayan bir ürünü size getirip “İyi bir reklam
yap ve bu ürün başarılı olsun,” diyebileceğini düşünen pek çok düşüncesiz imalatçı
vardı. Bugün bunun doğru bir şey olmadığını biliyoruz Lever Bros., Procter & Gamble,
Colgate, Bristol Myers, American Home Products, Alberto Culver ve bütün büyük
şirketler, eğer ürettikleri ürün ortaya gerçekten iyi bir takım özellikler koymuyorsa,
reklam yazarının hemen hemen hiçbir şey yapamayacağını anlamış durumdalar. Eğer
reklamı yapılacak ürün kendi içinde birtakım ayrıcalıklara, iyi birtakım özelliklere
sahipse o zaman da reklam yazarının iyi bir fikir üretebilmek için araştırma yapmasına
gerek kalmaz. Yazarın tek yapması gereken, ürünün halka en etkili şekilde nasıl
sunulacağını bulmak için birtakım teknik çalış malarda bulunması olur.
Soru 19; 1929’dan beri reklam yazarlığı yapıyorsunuz. Reklamını yapmayı
tercih ettiğiniz bazı ürünler var mıdır?
Hayır, zannetmiyorum. Bence, reklam yazarını yaptığı iş bakımından bir genel
cerraha benzetebiliriz. Bir gün karaciğerle ilgili bir operasyon yapmak, ertesi gün
apandisit ameliyatına girmek zorunda kalabilirsiniz, üçüncü gün bir göz operasyonu
yaparken, dördüncü gün bir beyin tümörüne müdahale etmeniz gerekebilir. Ne yaparsa
yapsın, iyi bir reklam yazarının tüm yöntemleri kullanmayı bilmesi gerekmektedir.
Reklam Ajansları
1) TANIM
Reklam ajansı, müşterisine dört tip hizmet verebilen bağımsız ve ticari bir
işletmedir. Bu hizmetler;
1) Pazarlama konusunda tavsiye vermek,
2) İletişim konusunda tavsiye vermek,
3) Sinema-TV filmi, afiş, radyo gibi teknikleri kullanarak basın kanalıyla
yayılmayı sağlamak,
4) Reklam mesajlarını yayınlayacak olan medya kuruluşlarıyla uygun
fiyat için pazarlık etmek ve anlaşmak.
Reklam ajansı tanımında ele alınması gereken 4 unsur vardır:
1) Reklam ajansı bağımsızdır; hem müşterilerinden hem de kullandığı
medya araçlarından bağımsız hareket edebilmelidir.
2) Reklam ajansı uzmanlardan oluşur; birçok meslek grubu yer alır;
sanat yönetmenleri, medya, pazar, satış uzmanları vb..
3) Reklam ajansı reklamın oluşumundan kontrolüne kadar her
aşamasından sorumludur; mesajın yaratılması, medya seçimi, içeriğinin
yönlendirilmesi, yayınlanması için medyada reklama ait boş yer alınması ve bunun
kontrolü vb…
4) Reklam ajansı müşterisinin hesabına çalışır; kendi adını kullansa bile
müşterisinin adına iş yapar.
2) AJANSLARIN ORGANİZASYONU
Birçok ajans, bir veya birçok ürün, marka veya servis üzerinde yoğunlaşır;
bunlara iş ünitesi denir. Ajanslar, iş üniteleri yerine müşteri odaklı organize olurlar.
Bunun sebebi, ajansın her müşteriye ayrı ayrı adapte olma zorunluluğudur. Bir
ajansın ürünü fikirdir. Yeni fikirlerin oluşumunu cesaretlendirmeli, oluşanları da
korumaya ve geliştirmeye çalışmalıdır. Birçok ajans için açıklık ve esneklik
organizasyonel yapıdan daha önemlidir. Küçük veya büyük birçok ajansın
organizasyonunda standart fonksiyonlar vardır. Bunlar:
A. Müşteri birimi,
B. Yaratım birimi,
C. Medya birimi,
D. Araştırma birimidir.
Bunlara ek olarak birçok ajans, trafik, basım-yayın, finans, personel
gibi destek hizmetler de sunabilir.
A. MÜŞTERİ BİRİMİ
Müşteri birimi müdürü, ajans ve müşterisi arasındaki ilişkilerden sorumludur
ve iki dünya arasındaki kilit kişidir: Müşterinin iş dünyası ve reklam dünyası. Ayrıca
1ajans tarafından yürütülen temel reklam stratejisinin oluşumuna yardım etmekle,
reklamın hedeflere uygunluğunu gözlemekle ve müşteriye önerilecek olan tüm
medya planlarını, zamanlamaları, bütçeyi, storyboard’ları, müşterinin onayına
sunmakla yükümlüdür. Müşteri biriminin dört, bazen beş aşaması vardır:
Yönetim Denetçisi (Management Supervisor): Yönetim denetçisi ajansın
üst yönetimine rapor verir. Ayrıca stratejik konularda liderlik görevini üstlenir, yeni iş
fırsatları yakalamaya çalışır.
Müşteri Birimi Denetçisi (Account Supervisor): Müşteri birimi denetçisi
genellikle müşterinin işinde anahtar yöneticidir; ajans ve müşteri arasında temel
irtibatı sağlar.
Müşteri Birimi Yöneticisi (Account Executive): Müşteriye istediği hizmeti
zamanında verebilmek için ajansın, bir takım olarak, zaman tarifesine uygun
çalışmasını sağlayacak günlük faaliyetlerden sorumludur.
Müşteri Birimi Yöneticisi Asistanı (Assistant Account Executive):
Müşteri birimi yöneticisine kayıtları ve zaman tarifesini oluşturmakta yardımcı olurken
asıl amacı, işi öğrenmek ve üzerine yoğunlaşmaktır.
B. YARATIM BİRİMİ VE ÜRETİM
Yaratım Müdürü (Creative Director): Birçok ajansın, yaratım müdürü adı
verilen bir tane üst kademe yöneticisi vardır. Onun da görevi, ajansın yaratıcı gücünü
ve bilincini her zaman ayakta tutmak ve ortaya konan fikirlere onay vermektir.
Yaratım Departman Müdürü (Creative Department Manager): Bütçeleme,
maaş düzenleme, ofis işleri, destek ve alt kademe çalışanlarının işe alımı,
profesyonel çalışanların işe alımı ve iç muhasebe ile ilgilenir.
Çalışanlar (Personalities): Yaratım departmanı bünyesinde iki tip çalışan
bulunur. Birincisi, reklamı oluşturan, yazan ve üretenler. İkincisi ise akıl hocası tabir
edilen kişilerdir; bir fikir üretmek için grupla birlikte çalışır, sonrasında da grubu
motive eder ve onları yönlendirir.
Yaratım Grubu (Creative Group): Bir yaratım grubu, metinleri yazan grup,
televizyon reklamları veya yazıcı çıktısı için fikirleri çizen grup ve bu fikirleri radyo
veya televizyon reklamları haline dönüştüren gruplardan oluşur. Bu kişilerin
kullandıkları ünvanlar; copywriter, sanat yönetmeni veya üretici (producer)’dir. Birçok
ajansta sanat yönetmeni ve copywriter beraber ve takım halinde çalışırlar,
çevrelerinde de bir destek grup oluşur. Metin yazarları ise reklam kampanyalarının
hazırlanmasında en önemli rolü üstlenen kişilerden biridir. Belirlenen strateji
doğrultusunda çeşitli reklam araçları için metinler yazar.
Radyo Reklamı Üretimi (Broadcast Production): Radyo reklamlarında tonu
doğru yaratmak, reklamın başarısının anahtar faktörü olduğu için yaratım departmanı
bir radyo reklamı üreticisi bulundurur.
“The Bullpen”∗
: Bullpen adı verilen sanat stüdyosu, çizdikleri parçaları
birleştirip tablo hazırlamada uzmanlaşmış sanatçıları içerir. Burası ajans içinde yeni
sanat yönetmenlerinin başlangıç yeridir.
C. MEDYA PLANLAMA VE SATIN ALMA
Hedef kitleye mesajın en etkili biçimde ulaşmasından sorumludur. Medya
çalışmaları planlama, satın alma ve araştırma olarak üçe ayrılır:
Medya Planlamacısı (Media Planner): Planlama, hangi ortamın veya
medyanın ne zaman, ne kadar zaman aralığı içinde ve ne kadar maliyetle
kullanılacağını belirlemeyi içerir.
Medya Satın alıcı (Media Buyer): Medya satın alıcı hangi medyanın ne
maliyetle kullanılabileceğini saptar. Satın alma, müşteri tarafından onaylanan plana
uygun olarak medyayı kullanmaktır.
Medya Araştırması (Media Research): Birçok medya departmanı, medya
bilgilerini değerlendirmeye tabi tuttuğu bir araştırma bölümüne sahiptir. Bu bölüm,
medya araştırma müdürünün hazırladığı; izleyici veya dinleyici kompozisyonu,
programların izlenme oranlarının saptanması, gelecekteki maliyetlerin tahmini
araştırması gibi işler üzerinde yoğunlaşmıştır.
D. ARAŞTIRMA BİRİMİ
Araştırma departmanı, reklam mesajının geliştirilmesine yardımcı olur. Birçok
büyük ölçekli ajans, reklamın hedef kitleye daha uygun ve daha iyi odaklanmış
olmasını sağlamak için reklam hazırlanmadan önce araştırma yaparak ajansın
güvenilir ve kesin bilgilere ulaşmasını sağlar.
TRAFİK DEPARTMANI
Trafik departmanı, projelerin son teslim tarihlerinin takibinden sorumludur.
Müşteri birimi yöneticisi, son teslim tarihlerini gözden geçirmek ve ilerlemeleri görmek
için trafik departmanı müdürüyle birlikte çalışır. Trafik departmanı ajansın can
damarıdır ve çalışanları ajansta tüm olup biteni takip altında tutar.
BASKI DEPARTMANI
Bir resim, illüstrasyon, bir sayfanın kopyalanması ve bütün bunların
renkli bir derginin bir sayfasına yerleştirilmesi veya tam sayfa gazeteye
basılması baskı departmanının görevidir. Baskı departmanının doğal teknik
yapısından kaynaklanan renk seçimi, düzeltimi ve üretimin tamamlanması gibi
özelliklerinden dolayı bu departman, televizyon ve radyo üretimine ters düşmekte ve
bu yüzden de yaratım biriminden ayrı çalışmaktadır.
İÇ HİZMETLER
Muhasebe: Küçük ya da büyük ölçekli tüm ajanslar, müşteri için yapılan
masrafları müşteriye düzenli ve doğru bir şekilde faturalamak, bütçesini oluşturmak
ve kar etmek zorundadır.
Personel: Ajansın boyutu ne olursa olsun, çalışanların dosya ve kayıtlarını
tutmak gerekir. Bu departman alt kademelerde çalışan yardımcı personelin işe
alımları ile işten çıkarılmalarından sorumludur. Profesyonellerin işe alımına ve işten
çıkarılmalarına ise o kişinin çalıştığı departmanın müdürü, personel departmanı ile iş
birliği içinde karar verir.
YENİ İŞLER (NEW BUSİNESS): Ajanslar, ayakta kalabilmek için
büyümelidirler. Büyüme ise yeni işlerin ortaya çıkmasıyla mümkündür. Birçok ajans
yeni iş fırsatlarını kaçırmamak için sürekli gözünü açık tutmak ister ve bu nedenle
sadece yeni işlere ayrılmış bir bölüm oluşturabilir.
3) AJANSLARIN YENİDEN YAPILANMASI
Son yıllarda reklam ajanslarının yeniden yapılanması için bazı çalışmalar
yapılmaktadır. Çalışmaların arkasındaki itici güç, müşterilere daha iyi, hızlı ve ucuz
hizmet verebilme isteğidir.
Yeniden yapılanma; tepe yönetimin müşterilerle doğrudan ilişki kurmasını,
orta kademeli yöneticilerin ise akıl hocası, takım lideri ve kalite kontrol müdürü gibi
çalışmasını sağlar.
Önemli noktalardan biri de yaratım, müşteri birimi yöneticileri ve medya
planlamacılarının, bir takım olarak çalışmasıdır.
4) AJANS TÜRLERİ
Reklam ajansları iki kritere göre sınıflandırılır:
1) Sundukları hizmetlerin bütünü,
2) İçinde bulundukları işin tipi.
Ajanslar sundukları hizmetlere göre; tam hizmet ajansları ya da isteğe uygun
(à la carte) hizmet veren ajanslar olarak ayrılır. İşin tipine göre ise genelde müşteri
veya sanayi ajansları olarak ayrılır.
TAM HİZMET AJANSLARI: Tam hizmet ajansları reklam için gereken tüm
hizmetleri müşterisine sağlar. Bu hizmetler şöyle özetlenebilir:
♦ Pazarlama ve medya planlamasını yaparak medya planı hazırlamak;
♦ Araştırma ve analiz yapmak;
♦ Reklam kampanyalarını yerel, bölgesel ve ulusal boyutta hazırlamak
ve yönetmek;
♦ Yaratıcı tasarımı oluşturmak, copywriting;
♦ Logo ve bütünleştirilmiş bir kimlik geliştirmek;
♦ Grafik dizaynı ve üretimini yapmak;
♦ Radyo ve televizyon için üretim yapmak;
♦ Doğrudan pazarlama programları oluşturmak;
♦ Medya yerleşimini düzenlemek;
♦ Halkla ilişkileri sağlamak ve özel olay planlamasını yapmak.
İSTEĞE UYGUN (À LA CARTE) AJANSLAR: Son yıllarda
spesiyalizasyonun büyümesiyle ajans işletmeciliğinde de bazı bölünmeler meydana
gelmiştir. Bunlar:
Yaratıcı Butikler (Creative Boutiques): Bazı yetenekli sanat yönetmenleri
desinatörler kendi yaratım hizmetlerini vermek amacıyla yaratıcı butikleri açarlar.
Reklamcılar için veya reklam ajanslarıyla ortak çalışan yaratıcı butiklerin başlıca
hedefleri ve misyonları taze, farklı, denenmemiş reklam mesajları üretmek ve yaratıcı
kavramlar geliştirmektir.
Medya Satın Alma Hizmetleri (Media-Buying Services): Tecrübeli medya
uzmanları da medyalarla anlaşarak radyo ve televizyonda zaman ayarlamak
amacıyla işletmeler kurarlar. Verdikleri hizmetin bir parçası olarak medya satın
almayla ilgii detaylı bir araştırma ve analizi müşterilerine sunarlar.
5) REKLAM AJANSININ GELİRİ
Temel olarak bir reklam ajansı üç kaynaktan para kazanır:
Medya Komisyonu : Ajanslara, medyadan reklam boşluğu satın alırken,
medya araçları tarafından bir komisyon ödenir.
Masraf Kazancı (Markup): Bir dergi için reklam hazırlarken ajans, fotoğraf,
illüstrasyonlar ve dışardaki tedarikçilerin sağladıkları diğer hizmetlerden ve
araçlardan yararlanır. Ajans bu hizmetleri satın alıp müşterisinin faturasına masraf
yazar.
Ekstra Ödeme ve Ücretler (Fees): Müşterilerine bu esasla hizmet veren
ajanslar bir veya iki tip ücretlendirme yöntemi kullanırlar. Birincisi ücret-komisyon
karışımı. Bu yöntemle ajans, müşterisi için yaptığı tüm hizmetler karşılığında aylık
sabit bir ücret almış olur. Eğer söz konusu ay içinde ajans medya komisyonu
almışsa, bu komisyon da ücrete eklenir. İkincisi ise sadece ücret uygulamasıdır.
Komisyon geliri sağlamayan hizmetler için genelde bu yöntem kullanılır.
Avrupa’da ilk THY Kullanacak
Türk Hava Yolları’na (THY) ilk Sharklet kanat-ucu uyarlama işlemi tamamlandı. Uyarlama işlemi Avrupa’nın ilk A321 uçağında gerçekleştirildi.
THY’den yapılan açıklamaya göre, THY, Sharklet kanat ucu donanımlı A321 ailesini kullanan ilk Avrupalı hava yolu şirketi olacak. Dokuz A321 uçağından ilkine Türk Teknik MRO tarafından gerçekleştirilen ilk uyarlama, diğer 8 uçakta da takip edilecek. Dokuz uçak gelecek haftalarda İstanbul’da THY için hazır hale getirilecek.
Bu aerodinamik iyileştirme sayesinde, THY’nin bu uçaklarının yakıt maliyetinde yüzde 4 azalma; karbon salınımında yılda 900 ton azalma ve görev kabiliyetinde de 100 deniz miline varan artış sağlayacak.
Airbus, Aralık 2012 tarihinden bu yana Sharklet kanat uçlarını yeni nesil A320 ailesi uçaklarında opsiyonlu olarak sunuyor. Sharklet “üretim-uyarlama” seçeneği, herhangi bir ek yapısal takviye gerektirmeden, en son kanat üretim standartlarıyla üretilen yeni nesil uçaklarda sunuluyor.
Airbus, üretim-uyarlama çözümüne ek olarak, Sharklet kanat uçlarının şu an kullanımda olan bir önceki kanat tasarımına sahip A320 uçakları ile uyumlu olmasını sağlayan “hizmet uyarlama” programını başlattı. Eski versiyon A320 ailesi uçakları kullanan operatörler, kanat takviyesini içeren “hizmet uyarlama” çözümünden 2015 yılı itibariyle yararlanabilecek.
1984 yılından bu yana A320 Ailesi, en son teknolojilerle geliştirilen A320neo ve Sharklet verimli kanat ucu donanımları ile pazarın getirdiği talepler doğrultusunda geliştirilmeye devam ediyor.
Bugüne kadar 10 binden fazla A320 Ailesi uçağı sipariş edilirken, dünya çapında 390’ın üzerinde müşteri ve işletmeye 5 bin 800’ün üzerinde uçak teslim edildi.
Çalışanlarla İletişim Kurma Stratejileri ve Yöntemleri
İçinde bulunduğumuz yüzyılda çalışanlarla öncelikli iletişim hedefi, güvenilirliği geliştirme, samimi olma ve güven kazanma olmalıdır. Çalışanların güvenini kazanma, kendini daha fazla adamış ve üretken çalışanlara sahip olma ile sonuçlanır. Ancak birçok organizasyonda yerleşmiş bulunan güvensizlik yarasının dokularını kazıyıp atmak stratejik yaklaşımlar gerektirir. Böyle bir strateji programında beş anahtar unsurdan söz edilebilir (Seitel. 2004. s. 266).
1. Çalışanların tutumlarını düzenli olarak yoklamak: Organizasyonlar parasal kaynaklarını günlük olarak düzenli bir şekilde denetlemelerine rağmen çalışanlarının nabzını tutmada başarısız olmaları oldukça acı bir durumdur. Onların “kör uçtukları” söylenebilir İç iletişim denetlemeleri ve tutum yoklamaları ile sorunlar krize dönüşmeden onları tanımalarını ve çözüm üretmelerini sağlayabilir. Tutumları denetlenen çalışanlara anketlerin neyi gösterdiği konusunda danışmaları ve daha sonra da bulgular doğrultusunda seçilecek eylem türlerini göstermeleri gerekir. Bu durum çalışanların yönetim politikalarını kabul etmelerinde daha istekli olmalarını sağlayacaktır.
2. Tutarlı olmak: Açık ve dürüst iletişim sözü veren yönetim bunu uygulamaya geçirmelidir. Bunun için aralık kapı yerine açık kapı bırakılmalıdır. İletişimin inandırıcı olabilmesi için tutarlılık şarttır. Bunun anlamı da, bütün iyi ve kötü haberleri düzenli bir biçimde ortaya koymak demektir.
3. İletişimi kişiselleştirmek: Bir araştırma, şirketlerdeki üst yöneticilerin %80′inin “çalışanlarla kişisel iletişim kurmanın alt tabakalara yarayacağı” inancında olduklarını ortaya koymuştur. Ancak ne yazık ki yöneticilerin sadece %22′si bunu düzenli olarak yaptıklarını ifade etmişlerdir. Çalışanlar, özellikle uğrunda çalıştıkları kişilerin, mevcut danışmanlarının, kişisel ilgilerini bilmek isterler. Dahası, en iyi kurum içi iletişim yüz yüze ve kişisel olanlarıdır.
4. Dürüst olmak: Bugün çalışanlar, geçmişe oranla daha genç, daha az eğitim almış, daha az sadık olabilirler. Aynı zamanda çoğunluğu kadınlardan, azınlıklardan ve göçmenlerden oluşabilirler. Bu yeni, daha şüpheci, daha az güvenilen çalışanlar yönetimin söylediği her şeyde dürüstlük isterler. Bunların da ortadan kaldırılması için yönetimin sözlerinde ve eylemlerinde dürüst olmaları gerekir.
5. Yenilikçi olmak: Yeni çalışanlar ve işyerindeki artan şüphecilik yeni iletişim çözümleri gerektirir. Bu, çalışanlara ulaşmak için ses, görüntü, bilgisayarda veri aktarımı vb gibi yeni teknolojilere başvurmak anlamına gelir. Günümüzde işgücü, güven uçurumunu önlemek için yenilikçi çözümler talep etmektedir.
Kurumlar kurum içi hedef kitlelerine yani çalışanlarına amaçları doğrultusunda ulaşabilmek için çeşitli araç ve yöntemlerden faydalanırlar. Biz kurum içi halkla ilişkilerde en sık kullanılan araçlardan bazılarını incelemeye çalışacağız.
İnternet İletişimi
İnternet iletişimi çağı, e-postadan sesli postaya, kurum için yapılmış yerel ağlara kadar birçok iletişim araçlarına öncülük etmiştir. Bu tür araçlar şimdi yazılı olan öncekilere oranla daha çok tercih edilmektedir. Çalışanlara masalarında rahatlıkla ulaştırılmaktadır. Bunlar okunabilir, dinlenebilir ve hatta hareketli olabilmektedirler.
İnternet iletişimi, aynı zamanda sanal çalışanlara masalarında, evlerinde, arabalarında ya da olabilecekleri her yerde uzaktan ulaşabilme imkanı vermektedir. Basılı yayınlar azaldıkça organizasyonuna göre ayarlanmış internet sirkülerleri onların yerini almaya başladı. Kurumlar haftanın belirli bir gününde, kendileri ile ilgili anahtar haberlerin toparlandığı bir elektronik yayın dağıtmaktadır. Kurumlar aynı zamanda çalışanların firma ile ilgili bilgi ve gelişmelere katkıda bulunmalarını sağlamak amacıyla örneğin, yönetim toplantılarının raporlarının olduğu bir “eposta talep formu” çıkarmaktadır.
İntranet
Kurum içi iletişimi etkili hale getiren ve hızlandıran yeni araçlardan birisi de intranettir. Kurum içerisinde kurulan yerel bir ağ (Kurum içi internet gibi düşünülebilir) sayesinde kurumlar çalışanlarıyla iletişim kurabilmektedirler. Ancak, intranetin yerel bir ağ sitesi olması çalışanların yeterli biçimde bilgi için oraya başvuracağı anlamına gelmez. İntranet sistemi etkili içeriğin yanı sıra görsel açıdan çalışanları cezp edebilmelidir. Aksi taktirde az kullanılacak olan bu sistemin yok sayılması olasıdır. Bunu önlemek için yerel ağ tasarımcıları birçok önemli faktörü dikkate almak zorundadırlar:
1. Kültürü dikkate almak: Eğer organizasyon genel olarak işbirlikçi bir yapıya sahipse, çalışanların bilgiye ve yerel ağa konulacak malzemelere katkıda bulunmalarını teşvik etmek hiçte zor olmayacaktır. Ancak, kurum genellikle paylaşıma kapalı bir yapıdaysa, daha büyük bir merkezi personel yerel ağ, o kurumun işlerini yürütmekle görevlendirilebilir.
2. Net ve geliştirilebilir hedefler koymak: Tıpkı ortak iş girişiminde olduğu gibi web sitesi ve yerel ağ işleri de net hedeflerle tasarlanmalıdır: İş sürecinin akışını sağlamak, yönetimsel mesajları iletmek ve benzeri gibi. Hedefler oluşturulduğu zaman site yapımcılarının işi bitmemektedir; yeni yerel ağın büyüme ve değişime açık olmasını da sağlamaları gereklidir.
3. İntraneti gazeteciliğe ait bir girişim gibi düşünmek: Şirket haberleri şirket çalışanları tarafından okunur. Çalışanlar şirkette neler olup bittiğini bilmek isterler ve önemli gelişmelerle ilgili önceden haber verilmediği zaman çok ağır şikayetler etmektedirler. Bu açıdan yerel ağ, kurum içinde gazeteciliğe ait eleştirel bir iletişim aracı gibi işlev kazanabilir.
4. Pazar, Pazar, Pazar: Yerel ağın firma içinde “satılma” ihtiyacı vardır. Bunun için yeni özelliklerini tanıtma veya içeriğini yeniden gözden geçirmeye ihtiyaç vardır. Haftalık e-postalar, çalışanların katkıları ve güncellemeler bu yenileşmeye ışık tutabilir. Tıpkı herhangi bir diğer kurum içi iletişim aracında olduğu gibi. Site ne kadar keşfedilmeye maruz kalırsa o kadar sık kullanılır.
5. Kurum dışındaki yaşamı da dikkate almak: Bazı CEO’lar bu durumun farkında değillerdir. Ama çalışanların kurum dışında da hayatları vardır. Bu basit gerçeğin farkında olan bir yerel ağ sitesi oldukça popüler hale gelebilir. Seri ilanlara, restoran önerilerine ve film özetlerine, linkler ve yerel konserler hakkındaki bilgiler yerel ağın değerini güçlendirmede ve kurumların çalışanları ile ilgilendiğini göstermede kullanılabilecek çeşitli yöntemlerdir.
6. Üst yönetim sorumluluk üstlenmeli: Tıpkı bir kurumdaki her şey gibi üst yönetim intranet ile ne ilgileniyor ne de destekliyorsa düşünce başarısız olacaktır. Bu nedenle de bir kurumun yerel ağının öngörülen değeri, yönetim tabakası onu desteklediğinde ve kullandığında önemli ölçüde yükselecektir.
Basılı Yayınlar
Yönetim tarafından idare edilen yayınların bütün dünyada kurum içindeki bölümler arasında çalışanları birleştirmede çağdaş bir rolü vardır. Basılı yayınlar ile internet iletişiminin birbirini tamamlayıcı olması gereklidir. Bazı uzmanlar, internet iletişimi ile bilginin derhal aktarılabileceğini, basılı yayınlarla da bu bilgilerin daha anlaşılabilir kılınabileceğini savunmaktadırlar.
Doğru olanı, işe yeni başlamış bir halkla ilişkiler uzmanının geleneksel işi, kurumda çalışanları ilgilendiren haber bülteni (haber mektubu) üzerine çalışmaktır. İster basılı yayınlar isterse internet olsun, halkla ilişkiler uzmanı çalışanlara yönelik haber bülteni yazmaya veya yazılanları düzenlemeye başladığında aşağıdaki soruları dikkate alırsa başarılı olur.
1. Bu yayın kime ulaşmak amacıyla düzenlenmiştir?
2. Ne tür makaleler takdim edilecektir?
3. Bu haber bülteni için ayrılan bütçe nedir?
4. Haber bülteni için en uygun format nedir?
5. Haber bülteni ne kadar sıklıkla yayınlanacaktır?
6. Haber bültenin arzulanan kabul süreci nedir?
Bu soruların cevapları elbette ki bir kurumdan diğerine değişecektir. Ancak hepsi de bir işe başlamadan önce düşünülmesi gereken önemli noktalardır. İster basılı yayınlar isterse internet çalışanlara yönelik hazırlanan haber bültenleri düzenli olarak zamanında tutarlı bir formatta çıkmalıdır. Çalışanlar bu yayınları dört gözle beklemelidir.
Bu tür yayınların çoğunun hayatta kalabileceğinin bir nedeni de firmanın felsefesi ve politikalarını yansıtmada yönetimsel birer araç olabilecekleridir. 21. yüzyılda bu tür haber bültenlerinin iki uçlu iletişim sağlamaları özellikle hem yönetimin hem de çalışanların isteklerini ifade etmede önemlidir.
Haber Bülteni (Haber Mektubu)
Haber bülteni (haber mektubu), kurum içi iletişimin sağlanması amacıyla hazırlanan, kurum ve kurumun çalışmaları, ürünleri, hizmetleri, etkinlikleri vb. hakkında çalışanları bilgilendirmeye yönelik hazırlanmış metinlerdir.
Kurum içi iletişim araçları arasında en fazla kullanılan araçlardan birisi olan haber bültenleri kurumda çalışanların yanı sıra diğer iç hedef kitleye de yönelik olarak hazırlanır. Kurum içi yayınlar içerisinde en basit ve yayınlanması en kolay olan formattır. Gazetelerden daha küçük boyutlarda ve daha az sayfalı olarak hazırlanır. Üslubu açık ve anlaşılır olmalıdır. Özellikle, tipik bir haber bülteni editörü işini yaparken aşağıdaki aşamaları göz önünde bulundurmalıdır:
1. Hikaye seçimi: Makale seçimleri organizasyon stratejilerine ve yönetimsel hedeflere odaklanmalıdır. Meslek bilgisi, kurumsal değişiklikler, birleşmeler, kararlar arkasındaki gerekçeler ve benzeri konular vurgulanmalıdır.
2. Süre bitimlerini belirleme: Çalışanlar bir haber bülteninin belli bir zamanda çıkacağını beklerler. Bu nedenle bir editör, bültenin bitiş süresini seçmek ve teyit etmek zorundadır. Eğer haber bülteninin saygı görmesi bekleniyorsa süre bitiminin kaymasına kesinlikle tolerans tanınmamalıdır.
3. Fotoğraf seçimi: İnsanlar fotoğrafları severler. Çünkü kurum içi yayınlar parlak, ileri teknoloji ürünü gazete ve dergilerle ve hatta internetle yarışırlar. Bu nedenle kuruma ait fotoğraflar donuk olmamalıdır. Bunun yerine canlı, net olmasının yanı sıra okuyucusunu meraklandırarak haberi okumaya teşvik etmelidir.
4. Metni düzenleme: Bir editör şöyle olmalıdır: Özensiz yazının eleştirmeni, güçlü bir düzyazının öğrencisi ve metin tarzını geliştirmenin güdüleyicisi olmalıdır. Günümüzde işlerinizin büyük bir kısmını bilgisayar yaptığı için bu özelliklere oldukça önem vermelidir.
5. Metnin formatını belirleme: Bir editör, özellikle de masaüstü yayınların editörü aynı zamanda bültenin son biçimi hakkında da karar vermelidir: Bültende yer alacak makalelerin ne kadar uzun olacağı, fotoğrafların nereye konulacağı, resimlendirmenin nasıl yapılacağı başlıkların ne söyleyeceği vb. belirlemelidir.
6. Yayını zamanında hazırlama: Yayımcılıkta zamanlılık tanrısallıkla eşdeğerdir. Hiçbir son dakika sorununun zamanında yayım yapmayı engellemeyeceğini temin etmek şüphesiz editörün sorumluluğudur. İlkeli bir editör hazırladığı yayını mutlaka zamanında teslim eder.
7. Eleştirme: Tabii ki editörün görevi iş bittikten sonra da devam etmelidir. Vicdanının sesini dinleyerek metni, fotoğrafları ve onların yerleşimini, içeriği, felsefeyi ve gelecek baskının daha iyi olabilmesi için gerekli bütün unsurları objektif olarak gözden geçirmelidir.
Örnek 1′de olduğu gibi kurumlar hem kendi personeline hem kamuoyuna hem de basına yönelik bilgilendirici ve çok sayfalı bir bülten hazırlayabilir. Bu örnekteki haber bültenlerinde de görüleceği gibi çalışanların, üyelerin, ortakların, temsilcilerin ya da üretilen ürün ya da hizmetten etkilenenlerin işyeri ve birbirleri hakkında bilgi sahibi olması amacıyla hazırlanması durumunda, öncelikle onları ilgilendiren haber, yazı, yorum ve fotoğraflara sahip olması gerekir.
Yıllık Çalışan Raporları
Çalışanların çoğu kuruluşlarının nasıl işlediği ve yönetimin neler düşündüğünü merak ederler. Personel için hazırlanan yıllık raporlar bu tür sorunları gayri resmi ve samimi bir biçimde tartışmak için güzel bir fırsattır. Rapor hem kurumun yıllık performansını açıklayarak gerçekçi olabilir hem de kurumsal değişimleri gözden geçirerek belirgin dönüm noktaları hakkında bilgi verebilir. Aynı zamanda ekip ruhu ve onuruna katkıda bulunmak suretiyle dolaylı olarak motivasyon sağlayıcı da olabilir. Çalışan raporları içerik ve biçim konusunda nadiren hızlı ve katı kurallar koyarlar. Personel yıllıkları ortaklar için hazırlanmış yıllık rapor kadar karmaşık, ya da firmanın o yıla ait temel faaliyetlerini verecek kadar sade de olabilir.
Çalışanlar için hazırlanan yıllık rapor aşağıdakileri içermelidir:
1. Genel Müdür Mektubu: Çalışan performanslarını gözden geçiren, o yılki temel faaliyetler hakkında bilgi veren ve çalışanlara katkılarından dolayı teşekkür edilen bir mektup.
2. Kaynak Kullanımı Raporu: Genellikle grafik tablolar şeklinde firmanın aldığı her kuruşu nasıl kullandığını açıklayan bilgi.
3. Mali Durum: Kurumun sahip olduğu varlıkları, borçları ve hissedarların öz varlıklarının olduğu bir tablo.
4. Kurumun Tanımı: Kurumun ne olduğu ve hizmetlerinin nerelerde yapıldığı konusunda yalın ve grafik bilgilerin yer aldığı açılayıcı bilgiler.
5. Sosyal Sorumluluk Etkinlikleri: Kurumun maddi olarak topluma yardım etmedeki rolünü tartışan ve yıl içinde bu faaliyetle yapılan katılımın anlatıldığı genel bilgi.
6. Personeli İlgilendiren Mali Konular: Kurumun personelini ilgilendiren maaşlar ve onları ilgilendiren diğer masraf kalemleriyle ilgili genel grafiksel bilgiler.
7. Kurum Politikası: Yönetimin izlediği politika ve bu politikada personel katkısının nasıl olacağı konusunda bir tartışmayı içeren yazı.
8. İnsana Verilen Değer: Meslekteki insanlar üzerine derinlemesine yapılan profil araştırmaları, meslekleri hakkında insanların görüşleri ve/veya insanları çalışırken gösteren resimli makaleler, kurumda çalışanlar verilen önemi vurgulayan rapor.
Duyuru Panoları
Kurumlarda çalışanların rahatlıkla ulaşabileceği yerlere konulan ya da asılan araçlardır. Duyuru panoları, az masraflı iletişim araçlarından biridir. Genellikle kurumun dikkat çekebilecek yerlerine yerleştirilerek tüm çalışanların görmesi sağlanır. Bu duyuru panoları sayesinde iletilmek istenen mesajlar çalışanlara ulaştırılır. Kontrol edilebilen diğer iletişim araçları ile birlikte kullanıldığında güvenilirlik oranı oldukça fazladır.
Panoların amacına ulaşabilmesi için, hareketin fazla olduğu ve maksimum sayıda çalışanın dikkatinin çekilebileceği noktalara yerleştirilmelidir. Bilgiler, güncel ve ilginç olmalıdır. Grafik ve fotoğraf gibi görsel malzemeler panolara zenginlik katmakta, okunmayı arttırmaktadır.
Maliyetinin düşük olması, sürekliliği sağlaması, mesajı kısa sürede ulaştırabilmesi nedeniyle tercih edilmekte ve iç iletişimde yaygın biçimde kullanılmaktadır. Ancak çalışanlara yönelik iletişim araçlarının en eskilerinden birisi olan ilan panoları son yıllarda biraz gerilemiştir. Yıllar boyunca ilan panoları gerekli temel bilgilerin olduğu politika verileri içeren, yangın vb gibi acil durum olaylarına yönelik bilgiler veren ikinci sınıf bilgi kanalı olarak kullanılmıştır. Çalışanların çoğu gerçekten de bu panolara önem veriyordu. Ancak ilan panosu bir Rönesans yaşamıştır ve şimdilerde üretkenliği artırmak, israfı azaltmak ve iş kazalarını önlemek amacıyla daha fazla kullanılmaktadır. Öyle ki dünün ilanlarının yer aldığı bu panolar, bugünün haber merkezi haline gelmiştir. Eskiye göre haber fotoğrafları, metinleri motivasyon mesajları ve diğer kurum duyurularında daha da canlı görselliğe (fotoğraf, grafik, illüstrasyon vb) fazla yer veren çalışanlar için çok önemli kurum içi bir kaynaktır.
Dilek-Şikayet Kutuları/Bina Toplantıları
Kolay ulaşılabilecek noktalara yerleştirilen kutular aracılığıyla çalışanların görüş, şikayet ve yorumları öğrenilir. Eskiden kurumlarda her kata bir dilek/şikayet kutusu konurdu ve çalışanlar isimsiz olarak firmanın nasıl geliştirilebileceğine, ürünlere, hizmetlere ve süreçlere dair düşüncelerini ve önerilerini dile getirirlerdi. Çoğu zaman da en üretken ve en faydalı öneri ödüllendirilirdi.
Bina toplantıları ise işçilerin daha kalabalık biçimde üst yönetimle bir araya gelmesini ve sınırsız biçimde her konuda konuşmalarını sağlayan yönetim-personel diyalogunu hedef alan toplantılardır. 200 çalışan üzerinde yapılan bir çalışma bu tür toplantıların çalışanlar tarafından “sessiz sinema oyunları, yapmacık, yönetim oyunları ve şakaları” olarak görüldüğünü göstermiştir.
Kurum İçi Video Yayını
TV yayını ve kablolu TV yayını kadar önemli bir iletişim ortamı olan video, kurum içi iletişim ortamında inişli çıkışlı bir geçmişe sahiptir. Kurum çalışanlarına yönelik hazırlanan video kasetler kurum içi iletişimde oldukça etkilidir.
Son zamanlarda kurum içi iletişimde slayt ve video kasetler, işe oryantasyon, iyi niyet yaratılması, eğitim seminerleri, toplantıları vb. destekleme amacıyla kullanılmaktadır. Pek çok kurum video kasetler aracılığı ile kurum içi hedef kitlesini gelişmeler hakkında bilgilendirmektedir. Yönetim hazırlattığı filmlerle gelişim süreçlerini de çalışanlarına aktarma imkanı bulmaktadır. Kuşkusuz kuruma ait politikaların gösterildiği 10 dakikalık bir video bandı aynı mesajı veren bir teyp bandından yüzlerce kat daha etkilidir. Hatta aynı mesajı veren basılı bir metinden de yüzlerce kat daha fazla bilgi verebilir.
Yüz Yüze İletişim
Yüz yüze iletişim programları iki kişi arasında gerçekleşen iletişimden organize toplantılara kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. ABD’de New Orleans Public Service’de bazı bölüm yöneticileri iletişim konusunda eğitilmekte ve toplantı konuları, tartışmanın başlatılması, çalışanların sorularının cevaplandırılması konularında bilgilendirilmektedirler.
Her şeyden önemlisi çalışanlar yöneticilerinden yüz yüze bilgi almak isterler. Gerçekte yöneticiler çalışanların %90′ı tarafından bir kaynak olarak kabul edilirler. Sebep oldukça açıktır. Çalışanları ödüllendiren, terfi ettiren ve öncelikli ortak bilgi kaynağı olan yöneticiye rapor veriliyor. Şüphesiz bu iyi haberdir.
Kötü haber ise, yönetici ile iletişime dikkat edilmesine rağmen, birçok firma hala yöneticilerin anahtar olarak nitelenebilecek bilgileri nakletmesinde tutarsız davranmasıdır. Bu nedenle, birçok çalışanın dedikodulardan öğrenmek istediği bilginin çoğunu yöneticisinden edinmek istemesine rağmen, çoğunluğu hala fısıltı gazetesini ilk bilgi kaynağı olarak kabul etmektedir.
Acaba bu eğilimle baş edebilmek için halkla ilişkiler departmanları ne yapmalıdır? Bazı bölümler, değişik formatlarda yönetim ve personeli birleştirerek şikayet oturumlarından pazarlama/planlama toplantılarına kadar birçok resmi toplantılar düzenlemektedir. Birçok organizasyon üst düzey yöneticilerin değişik zamanlarda düzenli olarak katıldığı organizasyon hiyerarşisinin ötesinde yüksek düzeydeki toplantılara kucak açmaktadır. Herhangi bir iletişim şeklinde olmalarından öte bu toplantıların değeri özündeki düzenlilikte yatmaktadır. Herhangi bir olayda gelişmiş kurum içi iletişimlerin bir anahtarı da yönetici ile çalışan arasında artan yüz yüze iletişimdir. Bütün bunların yanı sıra iletişimin gerçekleştirilebilmesi için herhangi bir iletişim aracına gerek duyulmayan yüz yüze iletişimin en önemli özelliği ise yanlış anlaşılma riskinin en az düzeyde olmasıdır.
Fısıltı Gazetesiyle Başa Çıkmak
Bir çok organizasyonda iletişimi yönlendiren ne internettir ne de siber alan; iletişim fısıltı gazetesiyle yönlendirilir. Kimi zaman dolaşan dedikodu çarkı çok yıkıcı olabilir.
Söylenti veya fısıltı, genel olarak inanılması isteği ile belli bir grup için önem taşıyan, doğrulanamayan, güncel öneme sahip kişiden kişiye aktarılan ve resmi olmayan bir iletişim türüdür (Kapferer, 1992. s. 12-13). Söylentiler doğru da olabilir, yanlış da olabilir. Söylentiler kurumlarda genellikle “duyduğuma göre. . . ” ifadesi ile başlayarak ağızdan ağza, e-mail ile küçük notlarla, telefonla ya da diğer iletişim kanalları ile yayılabilir.
Çalışanlara yönelik yayınların birinde ise fısıltı gazetesi şöyle tanımlanmaktadır. “Söylev duyurularından daha hızlı ve genel talimatlardan daha hızlıdır”. Bir anda Los Angeles’tan San Fransisco’ya fırlayabilir. Ve güvenilirliği Walter Cronkite’inkinden çok daha ötedir.
Dedikodular artmaya başladığında artık onları durdurmak neredeyse imkansızdır. Çünkü çalışanlar gelecekteki olayları çıkan dedikoduya uydurmak için çarpıtma eğilimindedirler, bu nedenle de bir organizasyon mümkün olan en kısa zamanda çıkan dedikoduları düzeltmelidir.
Dedikodunun kaynağını bulmak çoğu zaman çok zordur. Ancak hızlı ve kararlı biçimde dedikoduyu kovmak başka bir hikayedir. Genellikle işten çıkarma, şirketin kapanması gibi kötü haber dedikoduları çoğu zaman açık sözlü bir iletişimle bertaraf edilebilir. Bununla birlikte organizasyonlar birçok alternatif arasından mükemmel kararlar almakta zorlanırlar. Nihai karar çoğu zaman firmanın ihtiyaçlarını ve işgücü gibi kitleleri ilgilendiren ihtiyaçları yansıtan uzlaşma ile sonuçlanır. Nihai bir kararı çalışanlara sunarken yönetim çoğu zaman ulaştığı bu kararın değerini gözden kaçırabilir. Alternatif çözümleri karşılaştırarak, çalışanların yönetim kararları altındaki gerekçelerini anlamalarını sağlayabilmek yönetimler için kötü haberleri tatmin edici hale dönüştürebilir.
Dedikodu gazetesi kimi zaman oldukça zalim de olabilir. Çalışanlarla kurulacak etkili iletişimin düşmanı olarak görülmesi şart değildir. Yönetim onu olumlu bir güç olarak da kullanabilir. Bir şirketteki dedikodu gazetesi kurum içi yayınlar veya çalışan toplantıları kadar etkili bir iletişim aracı olarak da kullanılabilir. Çok fazla inanıldığı için ve herkesçe hemen yayıldığı için hatta daha değerli olabilir. Fısıltı gazetesi dedikodularına karşı en iyi savunma güçlü ve samimi bir iletişimdir. Çalışan iletişimleri, Amerika’da yıllarca en fazla ihmal edilen, ancak bugün daha fazla kabul gören stratejik olanaklardan birisidir. Kitlesel pazarlama hedefleyen organizasyonlar, ürünlerini bugün çalışanlarıyla kurdukları iletişim bilgi ve enerjisini kullanarak satmayı planlamaktadırlar.
Bütün yapılanlar sonucunda işyerinde moral, yapılan işin kalitesi artacak ve verim yükselecek, işten ayrılmalar azalacaktır. Önemli olan, elemanların fikirlerine değer vermek, güvene dayanan ilişkiler geliştirmeye çalışmak, açık sözlü olmak ve kapılarını çalışanlarına her zaman açık tutmak.
Halkla İlişkiler Terimler Sözlüğü
A
Analog Düşünce Ekolü: Kurum itibarıyla, kurum imajının aynı anlama geldiğini savunur.
Anket Yönetimi: En yaygın ve en çok bilinen veri toplama yöntemidir. Anket önceden test edilerek hazırlanan ve birtakım sorulardan oluşan bir formun görüşmeciler (anketi uygulayanlar) tarafından deneklere uygulanarak bilgi toplanmasıdır.
Ayrımcı Düşünce: Kurum itibarıyla kurum imajının birbirinden farklı ama birbirleriyle ilgili kavramlar olduğunu savunur.
B
Basın Sözcülüğü Dönemi: Amacın propaganda olduğu ve iletişimin dinleme yerine anlatma üzerine odaklandığı, halkla ilişkilerin gelişim aşamalarının ilk evresidir.
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü Devlet Enformasyon Merkezi: Devletin halkla ilişkiler ve enformasyon politikası ve hükümet stratejilerinin saptanması, uygulamaların sonuçlarının izlenmesi, merkezi düzeyde alınan karar ve uygulamalar konusunda kamuoyunun aydınlatılması gibi işlerden sorumludur.
Bilimsel Yönetim Okulu: 1920′lerde ABD’de egemen olan ve bir kuruluşun temel amacının kar elde etmek olduğu düşüncesiyle hareket edilen, verimli çalışmanın işçilerin güdülendirilmesiyle sağlanabileceğini öne süren bir yaklaşım.
Bina Toplantıları: İşçilerin daha kalabalık bir halde üst yönetimler bir araya gelmesini ve sınırsız biçimde her konuda konuşmalarını sağlayan, yönetim-personel diyalogunu hedef alan toplantılardır.
Bir Meslek: “Eğitime dayalı, ustalık isteyen bir sanatı ya da hizmeti yürütmek, bir bilgi dalı ve kabul edilmiş ahlak standartlarına bağlılık olarak’ tanımlanabilir.
D
Dilek-Şikayet Kutuları: Kolay ulaşılabilecek noktalara yerleştirilerek kurumla ve işle ilgili olarak çalışanların görüş, şikayet ve yorumları öğrenilir.
Duyurum: Duyurum, kuruluşla ilgili haberlerin, haber olma değerine bağlı olarak medyada ücretsiz olarak yayınlanmasıdır.
E
Etkinlik yönetimi: hedef kitle ve medya için özellikle düzenlenen ve ilginç açıklamalar, gösteriler ve faaliyetlerden oluştuğu için haber değeri taşıyan (veya yaratılan) organize olaylardır.
F
Finansal Halkla İlişkiler: Yatırımcılar: Bankacılar, danışmanlar, borsa ve finansal medyaya yönelik iletişimi oluşturan halkla ilişkiler alanıdır.
G
Grunig ve Hunt’un Dört Yaklaşımlı Modeli: Halkla ilişkilerin gelişimini, basın sözcülüğü/ duyurum, kamuoyunu bilgilendirme, iki-yönlü asimetrik iletişim, iki yönlü simetrik iletişim olarak açıklayan model.
H
Haber bülteni (Haber Mektubu): Kurum içi iletişimin sağlanması amacıyla hazırlanan, kurum ve kurumun çalışmaları, ürünleri, hizmetleri, etkinlikleri vb. hakkında çalışanları bilgilendirmeye yönelik olarak hazırlanmış metinlerdir.
Halkla İlişkiler Derneği: Halkla ilişkiler mesleğinin dünya standartlarında uygulanmasını sağlamak üzere 1972 yılında kurulmuştur.
Halkla İlişkiler: bir işletme ile hedef kitle arasında karşılıklı iletişimi, anlayışı, kabulü ve işbirliğini sağlamaya ve sürdürmeye yardımcı bir yönetim fonksiyonudur.
Hedef Kitle: İşletmenin iletişim kurup mesajlarını iletmek istediği kişi ve kuruluşlardır.
I – İ
Ivy Lee: Halkla ilişkilerin babası olarak nitelendirilen Ivy Lee, kuruluşların medya ile olan iletişimlerinde açıklık yaklaşımını benimseyerek, kamuoyu desteği almanın yolunun açık ve dürüst bir iletişimden geçtiğini savundu.
İki Yönlü Asimetrik İletişim: Akış kaynaktan alıcıya doğru iki yönlü çalışır ve geribildirim vardır ancak, bilginin akışı, kaynak lehine olacak şekilde dengesizdir.
İntranet: Kurum içi iletişimi etkili hale getiren ve hızlandıran, kurum içinde kurulan yerel bir ağdır.
K
Kurum İçi Halkla İlişkiler: Çalışanların eğitilmesi, kurumsal değerlerin ve kültürün benimsetilmesi ve iş görenlerin kurumsal amaçlar doğrultusunda sosyalleştirilmelerini
Kurum Kültürü: Kurum içinde bireylerin nasıl davranması, birbirlerini nasıl etkilemeleri gerektiğini biçimlendiren, işlerin nasıl yapıldığını gösteren ortak paylaşılan inançlar, tutumlar, tahminler ve beklentiler modelidir.
L
Lobicilik: Belirli bir siyasi konuda değişim sağlamak ya da böyle bir değişimi engellemek için kamu karar mekanizmasını etkilemeye yönelik planlı çabalardır.
M
MPR: Tüketicilerin ihtiyaç, istek, ilgi ve çıkarları doğrultusunda şirketin ve ürünlerin kimliklerini belirleme, güvenilir bilgi ve iletişim aracılığıyla tüketimi ve tüketici doyumunu teşvik eden planlama, uygulama ve değerlendirme programlarını kapsayan bir süreçtir.
P
Proaktif Pazarlama Amaçlı Halkla İlişkiler: Problem çözmekten çok fırsat arar ve savunma yerine soru önleyicidir. Reaktif pazarlama amaçlı halkla ilişkiler ise, bir organizasyon için olumsuz sonuçlara sahip değişiklerle uğraşır.
Propaganda: Halkın bir girişim, bir düşünce ya da bir grupla ilişkilerini etkilemek amacıyla olaylar yaratmak ya da olayları biçimlendirmek için gösterilen sürekli ve tutarlı çabadır.
S
Söylenti veya Fısıltı: Genel olarak inanılması isteği ile belli bir grup için önem taşıyan, doğrulanamayan, güncel öneme sahip kişiden kişiye aktarılan ve resmi olmayan bir iletişim türüdür.
Sponsorluk Hedefleri: Kurumsal iletişim hedefleri ve pazarlama hedefleri olmak üzerinde iki ayrı başlık altında ele alınan hedeflerdir.
Sponsorluk: Şirketin olağan çalışmalarının doğrudan bir parçası olmayan, ancak şirketin katılmakla ticari yararlar sağlayabileceği olay ya da etkinliklere parasal ya da materyal sağlaması, kurumsal ya da pazarlama hedeflerine ulaşmanın arzu edildiği, ticari bir kuruluş tarafından etkinliklere katkı yapılmasıdır.
T
Tanıma: Halkla ilişkilerde iyi ve etkili iletişim için, işletmenin hedef kitleyi iyi tanıması gerekir.
Tanıtma: Kurumun yapısı ve işleyişi ile ilgili olarak hedef kitlede hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın bilgi ve haberlerin aktarılmasıdır.
Yıllık Rapor: Yıllık rapor şirketin kilit finansal iletişim aracıdır. Kuruluşla ilgili yazılar, paydaşlara mektup, finansal incelemeler, yönetim/ pazarlama ile ilgili kararlar, açıklama ve analizler ile grafiklerden oluşur.
Halkla İlişkilerde Planlama ve Yönetim
Toplumun dinamik bir parçası olan kuruluşlar, kendilerine ait bir çevre içinde yaşar ve onunla karşılıklı ilişkiler içerisinde bulunur. Günümüzde kuruluşların etkileşim içerisinde olduğu çevreler sürekli değişim göstermektedir. Bu nedenle işletmelerin de kapsamı ve etki alanı giderek genişlemektedir. Bütün bu değişiklikler işletmelerin hedef, yapı ve davranış tarzlarını gözden geçirmelerine hatta değiştirmelerine neden olmaktadır. Kuruluşlar bu etkileşim sonucunda yaşadıkları değişimleri ilgili çevrelerine göstermek, bu çevrelerce anlaşılmayı ve kabul görmeyi amaçlamaktadırlar. Bunu gerçekleştirmenin de en etkili yolu doğru zamanda, doğru yerde ve doğru kitlelerle iletişe geçmekle mümkündür. Belli bir plan içerisinde kurulan iletişim, kuruluşça belirlenen hedeflere ve stratejilere hizmet etmektedir. Değişik iletişim araçlarının kullanıldığı bu süreçte halkla ilişkiler, oldukça önemli roller üstlenmektedir. Halkla ilişkiler programları, kuruluşların izlemekte oldukları stratejilerden bağımsız düşünülemez. Bu nedenle halkla ilişkiler çalışmalarının, kuruluşların stratejik yönetim ve stratejik plan çalışmalarına bağlı olarak geliştirilmesi gerekir.
Halkla İlişkilerde İletişim ve Kamuoyu
İletişim ve halkla ilişkiler ilişkisi, tarihsel gelişimde sürekli ayrılmaz iki kavram ve olgu olarak yol aldı. Halkla ilişkiler temelde kitle iletişim araçlarının artan etkisi ile varlığını somutladı, işlevini pekiştirdi. Bu açıdan kitle iletişimin gelişimi, halkla ilişkilerinin varoluşunun kaçınılmaz bir nedeni. Kamuoyunun ve gündemin oluşumunda haber medyasının etkilerini kurum ve kuruluşlar adına yönetme en önemli görev alanı haline geldi. Halkla ilişkiler, ikna edici iletişim biçimi olarak bu süreçte kitle iletişim sürecinin tüm aşamalarını, etkilerini, işleyişini konu aldı. Bu nedenle halkla ilişkiler disiplinin temelinde kitle iletişimi ve etkileri yer almakta.
Halkla İlişkilerde Meslekleşme ve Temel İlkeler
Herhangi bir uğraşı alanının meslek haline gelebilmesi için; o alanda biçimsel eğitim veriliyor olması, çalışanların geçimlerini bu meslekle sağlamaları, mesleki dayanışma, iletişimi sağlayacak biçimsel bir organizasyonun ve periyodik bir yayının olması ve son olarak da meslekle ilgili ahlak kurallarının varlığı gereklidir. Bu koşullar altında incelendiğinde halkla ilişkiler bir meslektir.
Başta ABD olmak üzere diğer ülkelerde ve ülkemizde halkla ilişkiler alanında lisans, lisansüstü ve doktora düzeyinde eğitimin verilmesi, mesleki dayanışmayı sağlayacak derneklerin kurulması, mesleğin ahlak ilkelerinin belirlenmesi halkla ilişkilerin bu günkü düzeyde meslek olarak hak ettiği seviyeye ulaşmasını sağlamıştır. Tabi bunlar da yeterli değildir. Çünkü toplumun genelinde halkla ilişkiler mesleğinin ve halkla ilişkiler uzmanının arzu edilen seviyede kabul görmesi için görev ve sorumluluklarının tam olarak belirlenip, doğru ve etkin biçimde uygulanması gerekmektedir.
Halkla İlişkilerin Tarihsel Gelişimi
21. yüzyılın ilk yıllarında yüzüncü yaşını kutlayan halkla ilişkiler diğer disiplinlerin yanında hala genç bir alandır. Halkla ilişkilerin bu göreli gençliği, alanın her geçen gün gelişiyor olması anlamına gelmektedir. Uygulamaların gücü, açık ve demokratik bir toplumda bulunmayla ilişkilidir. Kamuoyunun öneminin artması, internet ve web ortamının olağanüstü yükselişi ile dünya çevresindeki milyonlarca insanın sınırsız bir iletişimle bir anda tüketici haline gelmesi halkla ilişkilerin gelişimini hızlandıran bir güç olmuştur.