ERZİNCAN

 

ERZİNCAN

Erzincan Doğu Anadolu Bölgesinin Kuzey Batı bölümünde yukarı Fırat havzasında 39 02`- 40 05` kuzey enlemleri ile 38 16`- 40 45` Doğu boylamları arasında yer almaktadır. İlimiz Doğuda Erzurum, Batıda Sivas, Güneyde Tunceli, Güneydoğuda Bingöl, Güneybatıda Elazığ, Malatya, Kuzeyde Gümüşhane, Bayburt ve Kuzeybatıda Giresun illeri ile çevrilidir. Yüzölçümü 11.903 km2 olup il merkezinin denizden yüksekliği 1.185 metredir. Erzincan`ın ilçeleri; Çayırlı, İliç, Kemah, Kemaliye, Otlukbeli, Refahiye, Tercan ve Üzümlü`dür.

12569

Erzincan birinci derecede deprem kuşağı üzerindedir. 1939 depreminden sonra şehir merkezi şimdiki yerinde yeniden kurulmuştur. En son önemli deprem 13 Mart 1992 tarihinde rihter ölçeğine göre 6,8 şiddetinde meydana gelmiş ve 657 kişi hayatını yitirmiştir.

Erzincan ili genellikle dağlar ve platolarla kaplıdır. Dağlar çeşitli yönlerde, belli bir sıra içerisinde uzanır. Güneybatıdan Munzur, Kuzeybatıdan Refahiye Dağları İl sınırlarına girer. Doğudan Erzurum`dan gelerek, Batıya doğru uzanan Karasu ırmağı ve kop dağları, il alanını derinlemesine, aralarında geniş düzlükler bırakacak şekilde böler.

Dağlar il topraklarının yaklaşık % 60`ını kaplar. Esence (Keşiş) dağları, ilin en yüksek noktasını (3.549 m) oluşturmaktadır. Köhnem dağı 3.045 m, Sipikör dağı 3.010 m, Mayram dağı 2.669 m, Kop dağı 2.963 m, Mülpet dağı 3.065 m, Munzur dağları 3.449 m, Kazankaya dağı 2.531 m, Ergan dağı 3.256 m, Dumanlı dağları 2.618 m ve Coşan dağı 2.976 m’dir.afcerzincan1

Erzincan ilinde ovalar, doğu-batı ve kuzey-güney doğrultusunda uzanan dağ sıraları arasındaki çöküntü alanlarında ye alır. Ovalar birbirine boğazlarla bağlanmıştır. Erzincan ovası, doğu-batı yönünde uzanır. Denizden yüksekliği 1.218 m. olan ovanın uzunluğu 40 km, toplam alanı ise 500 km2‘dir. Kuzeyinde, doğu-batı yönünde uzanan bir fay hattıvardır. Kalın bir alivyon tabakasıyla kaplı olan ovada, sulu tarım yapılmaktadır. Orta verimlilikte olup, buğday, şekerpancarı ve fasülye yetiştirilmektedir.

Fırat vadisinin iki yanında Sansa boğazına dek olan alandaki çok sayıda düzlükler, Tercan ovalarını oluşturur. En genişi 180 km2‘lik, Çadırkaya (Pekeriç) ovasıdır. Denizden yüksekliği 1.450-1.500 m olan bu ova kalın bir alivyon tabakası ile örtülmüştür.

İl toplam alanının, 1/20’sini yaylalar kaplamaktadır. Güneyde Munzur dağlarının uzantıları üzerinde, özellikle Koşan dağı yöresindeki yaylalar, seyrek ve kısa otlarla kaplıdır. Yer yer meşeliklere rastlanmaktadır. Daha doğuda, Erzurum- Erzincan-­Bingöl sınırında bulunan Cemal dağlarının, Erzincan`da kalan uzantıları üzerinde, verimli yaylalar bulunmaktadır. Önemlileri arasında Çimen, Melan, ve Sarıçiçek yaylaları zengin bitki örtüsüne sahiptir.

İlin en büyük ve en önemli akarsuyu Fırat ırmağıdır. Fırat 43,8 m3/sn ile 1320 m3/sn arasında değişen debisi ile sulama, enerji ve su sporları amaçlarıyla kullanılmaktadır. Tercan ovalarında Fırat’a, kuzeybatıda Keşiş dağlarından çıkan, Çayırlık dere ile güneydoğuda Tuzla suyu katılır.

Tercan ovasında suların birleştiği yerden itibaren Fırat’ın en büyük kolu karasu adını almaktadır.

Erzincan ovasında Fırat ırmağı, iki yandan Mercan, Kom, Cimin, Pahnik ve Sürperen suları ile Çardaklı deresini alır. Irmak, Erzincan ovsından sonra, Bağıştaş`a kadar derin bir yatak içerisinde akar. Fırat, Kemaliye ilçesinde Kadıgölü suyu ile Miran suyunu aldıktan sonra, ilçenin güneydoğusunda Başpınar yakınlarında Keban barajı ile Elazığ il sınırına girer. Refahiye ilçesinden çıkan suların dışındaki tüm suları bünyesinde toplar. Refahiye ilçesinin suları Çukurdere aracılığı ile Kelkit çayına dökülür.Bölgedeki bütün akarsular kısa boylu sel karakteri taşıyan dere ve çaylardır.İlkbahar mevsiminde eriyen kar suları ve yağan yağmurlarla kabarır, zaman zaman taşkınlara neden olurlar.İl sınırları içerisinde coğrafi önemi olan göl yoktur. Çayırlı ilçesinde Yedi göller ve Aygır gölü, Otlukbeli`de Otlukbeli gölü, Kemaliye’de Kadıgölü gibi küçük göller bulunmaktadır.

                                                    İKLİMİ

Erzincan, karasal iklim özelliğine sahiptir. Ancak, yüzey şekilleri, ovaları ve dağlarla çevrili olması yer yer değişik karakterli iklimlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Doğu Anadolu bölgesinde yer alan Elazığ ve Malatya dışındaki diğer tüm illerden daha ılıman bir iklimi vardır.

Yıllık sıcaklık ortalamaları 16,6 °C’dir. En soğuk ay olan Ocak ayı ortalamasının -3,7 °C, en sıcak ay olan Ağustos ayı ortalamasının da 23,9 °C olduğu görülmektedir. Erzincan, çevre illere göre daha uzun ve sıcak yaz mevsimi yaşamaktadır.

Kış mevsiminde doğudan gelen Sibirya kaynaklı hava kütlelerinin tesirinde kaldığı için oldukça sert kış günleri yaşanmaktadır.

Erzincan_Merkezde_arsa_ve_uzerindeki_bloklar_29_milyon_lira_bedelle_icradan_62361_d3157

Yağış itibariyle, 380,6’lık (kg/m2) yağış ortalamasına sahip olan il, yıl içerisinde en fazla yağışı 633,1 mm olarak, en az yağışı 206,1 mm olarak almaktadır. En yağışlı mevsim İlkbahar olup, yağışın yüzde 39`u bu mevsimde, yüzde 26`sı Sonbahar, yüzde 22`si Kış, ve yüzde 13`ü de Yaz mevsiminde kaydedilmektedir. Yıllık nem ortalaması ise yüzde 62`dur.

İklim açısından önemli olan, meteorolojik göstergeler istasyon bulunan ilçelere göre uzun yıllar ortalamaları olarak aşağıda gösterilmiştir.

Erzincan` da akarsu boylarında görülen kavak ve söğütlerin dışında genel olarak kısa ömürlü cılız otsu bitkiler yaygındır. Ormanlar Refahiye ve Kemah çevresinde meşe, gürgen, dış budak ve sarı çam olarak yoğunlaşmıştır. İI topraklarının 911.479 ha yaklaşık yüzde 76.57 si erozyona maruzdur.

 

                                                  Ekonomi

Erzincan`ın ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Ticaret ve sanayi ise il merkezinde yoğunlaşmıştır.Erzincan Organize Sanayi Bölgesi 373 hektar alan üzerine kurulu, Erzincan Organize Sanayi Bölgesi, Erzincan’ın batısında, Erzincan-Sivas Devlet karayolu istikametinde, yeni yapılan çevre yolu ile irtibatlı kent merkezine 8.5 km, uzaklıkta bulunmaktadır.

                                                    Ulaşım

Ayrıca, Erzincan’a ulaşım, tren ve karayolu ile sağlanabileceği gibi, Erzincan DHMİ ait modern hava limanından da yapılabilmektedir

http://tr.wikipedia.org/wiki/Erzincan

KÜRESELLEŞMENİN ETKİLERİ

                                                           KÜRESELLEŞME

    Küreselleşme ülkeler arasındaki ekonomik,siyasi,sosyal ilişkilerin yaygınlaşması ve gelişmesi,ideolojik ayrımlara dayalı kutuplaşmanın çökmesi,farklı toplumsal kültürlerin,inanç ve beklentilerin daha iyi tanınması,ülkeler arasındaki ilişkilerin yoğunlaşması gibi farklı görünen ancak birbirleriyle bağlantılı olgular içerdiği, bir anlamda maddi ve manevi değerlerin ve bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin milli sınırları aşarak dünküreselleşme-nedirya çapına yayılması olarak tanımlanmaktadır.

     Küreselleşme yeni bir olgu değil bugün üçüncüsü evresi yaşanıyor.

  Küreselleşmenin bu evrelerini inceleyecek olursak birinci küreselleşme 1490 yılında merkantilizmin etkisiyle yaşanmış ve sömürgecilikle sonuçlanmıştır,ikincisi 1890 yılında sanayileşme ve onun doğurduğu gereksimler sonucunda yaşanmış ve sömürgecilik emperyalizme dönüşmüştür,

   Üçüncü küreselleşme ise 1970 yılında çok uluslu şirketlerin doğması,1980’lerde iletişim devriminin yaşanması ve son olarak 1990 yılında SSCB’nin yıkılması ve batının rakibinin kalmamasıyla yaşanmaya başlanmıştır.

   Yaşadığımız son küreselleşme bilgi işlem,iletişim ve üretim örgütlenmesindeki büyük değişim ile bağlantılıdır.kuresellesme

 Yaşanan siyasal,ekonomik,kültürel ve sosyal gelişmeler küreselleşmenin birleşenlerini oluşturmaktadır.Bu bağlamda SSCB’nin yıkılması ile ABD’nin ve batının ekonomik ve siyasal anlamda dünya üzerindeki egemenliği arttırması ,çok uluslu şirketlerin dünya ekonomisindeki etkilerinin artması, finans piyasalarının uluslararası hale getirilmesi,iletişim ve ulaşım teknolojilerinin gelişip yaygınlaşması ,yerel değerlerin sınırlarını aşması küreselleşmenin bileşenlerini tamamlar niteliktedir.

 Küreselleşme olgusunun etki alanlarını beş farklı boyutta incelemek mümkün ;

· Ekonomik Küreselleşme

· Siyasi Küreselleşme

· Sosyo-Kültürel Küreselleşme

· Coğrafi ve Ekolojik Küreselleşme

· Teknolojik Küreselleşme

1.) Ekonomik Küreselleşme ve Sonuçları

  Son yüzyıl içinde dünya ticaretindeki gelişme ve büyümeler küreselleşmenin en çok göze çarpan yönüdür.Dünya ekonomisinde 1970’li yıllardan itibaren istikrarlı büyümeden uzaklaşma,büyüme hızında düşme,makineleşmeyle birlikte işsizlik, yoksulluk artmaya başlamıştır.Ekonomi ve ticarette milli devletlerin etkinlikleri ve denetimleri azalmış,uluslar arası şirketlerin dünya ekonomisindeki etkinlikleri artmıştır.1970’li yıllardan önce uluslararası ekonomik ve ticari faaliyetler çoğunlukla mal ve hizmetlerin uluslar arasında değişimi biçiminde yaşanırken,1970’lı yıllar itibariyle sermayenin küresel sistem içerisindeki hareketinin önemi giderek artmaya başlamıştır.Bu sistem değişikliğindeki temel aktörler uluslararası şirketler ve yabancı sermaye yatırımlarına dahil olan uluslararası kuruluşlardır.Bir şirketin uluslararası kuruluş sayılabilmesi için ürünlerini sınır aşırı ülkelere satması yeterli değildir,ekonomik faaliyetlerinin bir bölümünü yatırım yapmak suretiyle başka ülkelere taşımış olması gerekmektedir.

  Küreselleşme zengin ile yoksul arasındaki uçurumu daha da arttırmıştır.1960 yılında dünyanın en zengin yüzde 20’si ile en yoksul yüzde 20’si arasındaki gelir uçurumu 1/30 iken bu oran 1990 yılında 1/60’a ,2000 yılında ise 1/75’e yükselmiştir.Son 10 yılda sanayileşmiş ülkelerdeki yüksek ücretliler grubunun gelirlerinde daha da artış yaşanırken,daha fazla sayıda aile sosyal güvenceden mahrum kalmış,ücretleri gerilemiş ve daha da yoksullaşmışlardır.

 Dünya bir taraftan küreselleşirken bir taraftan da bölgeselleşmektedir.Ülkeler arası ekonomik,siyasal,kültürel,teknolojik bağların artması aralarındaki işbirliğini arttırmıştır.(4)

    Dünya Ticaret Örgütü(WTO),Uluslararası Para Fonu(IMF),Birleşmiş Milletler(UN),Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı(OECD),Uluslararası Ticaret Odası(ICC),Dünya Ekonomik Formu(WEF),Kuzey Atlantik Paktı(NATO),Dünya Bankası(WB) küresel oluşumlardır,Avrupa Birliği(EU),Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması(NAFTA),Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği(ASEAN),Afrika Birliği bölgesel oluşumlardır.

29022012220643

   G-7 ülkelerinin dünya ticaretindeki payları %52’dir,dünya GSMH’ nın %65’ni üretmektedirler.Bu tabloda görüyoruz ki G-7’ler dünya ekonomisine yön verirken,daha da gelişmektedirler.Küreselleşme gelişmiş ülkelere daha da zenginleşmeyi vaat ederken,zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasındaki uçurumu daha da açıyor.

http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/211/kuresellesmenin_boyutlari_ve_etkileri

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIMIN PAZARLAMA İLE İLİŞKİSİ

                                       HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIMIN PAZARLAMA İLE İLİŞKİSİ

1980’li yıllardan başlayarak hızlanan küreselleşme ve bunun paralelinde ortaya çıkan değişim, gündelik yaşamın her alanında iyice hissedilmeye başlanmıştır. Özellikle iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, değişimi hızlandıran temel unsurlar olarak ortaya çıkmıştır. Paylaşılan iletişim olanakları ile dünya, bir anlamda küçülerek herkesin herkesi gördüğü, duyduğu ve benzer olaylara ortak olunduğu ve global tepkilerin verildiği bir yer haline gelmiştir.
untitledffd     Globalleşme olarak adlandırılan ve temel dinamikleri ekonomi ve pazar beklentileri ile şekillenen bu süreç; başta ulusal sınırlar içinde korunan ekonomiler olmak üzere, toplumsal ve siyasal alanda da kendi dinamiklerini oluşturmuştur. Bu değişimin bireysel düzeydeki yansımaları, yaşam standartları ve yaşam stilleri üzerindeki etkisi, başta pazarlama olmak üzere, iletişim ve medya alanındaki yöntemlerin de yeniden tanımlanmasını sağlamıştır. En genel anlamda, tüketicilerin bir ürün ya da hizmet konusundaki tutum ve davranışlarını oluşturma sürecini pazarlama iletişimi olarak tanımlamak mümkündür. Başka bir ifade ile mevcut tüketicilerin ya da potansiyel tüketicilerin, pazarlamaya konu olan mal ya da hizmetlerle ilgili karar verme sürecinin yönetilmesi, pazarlama iletişimi olarak adlandırılabilir.
images   Pazarlama alanında son yıllarda geliştirilen yeni yaklaşımlar incelendiğinde, bütün bu yaklaşımların her birinin temelinde iletişim ve özellikle de halkla ilişkilerin ağırlıkta olduğu görülebilir. Pazarlamanın özellikle 1990’lı yıllarda kullandığı, sponsorluk (sponsorship marketing), ilişki pazarlaması (relationship marketing), olay pazarlaması (event marketing), konu pazarlama (issue marketing) gibi yeni yaklaşımlar pazarlama karmasına sonradan dahil edilmişlerdir. Diğer bir ifade ile iletişim ile pazarlamanın zorunlu ortaklığı 1990’lı yıllardan başlayarak bu alandaki arayışları hızlandırmıştır. Günümüz pazarlama faaliyetlerinin merkezinde iletişim, temel bir unsur ve değer olarak yer almaktadır. Sonuçta, pazarlama karmasının elemanlarına iletişim temelli bazı eklemeler yapılarak, “dört P”, “beş, altı, yedi, hatta sekiz P” olarak kullanılmaya başlanmış (power, public relations, protection of environment, politics, privitization vb) ve mevcut pazarlama sorunlarına tarihsel süreç içinde geçici de olsa çözümler aranmıştır.
untitled

 

Kotler’e göre ise halkla ilişkiler, amacı işletme ya da ürünün adının medyada para ödemeden yer alması olan ve duyuru (publicity) olarak tanımlanan eski anlayışı aşarak, iyi bir kurumsal imaj yaratmak ve tanıtım tekniklerinden yararlanarak, işletmenin çeşitli kitlelerle diyaloğunu geliştirmeyi hedefleyen daha fazla anlam ve uygulamayı içermektedir. Ancak halkla ilişkiler bir yöntem olarak duyurudan yoğun olarak yararlanır.

 

Günümüzde basınla ilişkiler, spesifik ürünlerin duyurusunu amaçlayan ürün tanıtımı, iç ya da dış hedef kitlelerle iletişim, firmanın daha iyi anlaşılmasını sağlamak için gerçekleştirilen kurumsal iletişim (corporate communication), yasa koyucu ve hükümet üyeleriyle iletişimi sağlamak için yapılan lobi faaliyetleri, kamusal olaylar, işletmenin durumu ve imajı hakkında yönetime danışmanlık yapmak halkla ilişkilerin görev ve uygulama alanı içinde yer almaktadır. Günümüzde pek çok işletme, halkla ilişkiler departmanlarının faaliyetlerini pazarlama bakışı ile yönetmesini istemekte, bazı işletmeler ise, kurumsal tanıtım ve ürün tanıtımı ile imajı desteklemek için, Marketing PR olarak adlandırılan özel birimler oluşturmakta veya bu hizmeti veren PR firmalarından destek almaktadırlar. Pazarlama ve halkla ilişkiler ve tanıtım arasındaki ilişki beş farklı modelle açıklanabilir.

imagesCAHNDMVZ
Birinci model olan Ayrı Ama Eşit İşlevler Modeli’nde geleneksel bir bakış açısıyla halkla ilişkiler ve pazarlama, hem perspektif hem de roller açısından ayrılmaktadır. Pazarlama, karlı bir biçimde müşteri ihtiyaçlarını tanımlamak ve bunları gidermek için varken halkla ilişkiler, işletme hedeflerini başarmak için, işletmeden hedef kitleye doğru iyi niyet yaratımı ve sürdürülmesini temsil eder.
İkinci model olan Eşit Ama Kesişen İşlevler Modeli, pazarlama ve halkla ilişkilerin önemli ve ayrı birer fonksiyon iken, temelde çeşitli ortak noktaları olduğunu ileri sürmektedir. Ürün tanıtımı ve müşteri ilişkileri ortak ilgi alanlarının açık birer örneğidir.

Üçüncü model olan Pazarlamanın Ağır Bastığı İşlevler Modeli’nde temel olarak halkla ilişkilerin işletmenin ürün ve hizmetlerinin pazarlanmasını kolaylaştırdığı ve pazarlama işlevlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için varolduğu inancı hakimdir. Bu yaklaşıma en önemli eleştiri Ehling, White ve Grunig adlı araştırmacılardan gelmektedir. Ehling, White ve Grunig’e göre; halkla ilişkiler ve pazarlama modern örgütler için gözardı edilemeyecek fonksiyonlara sahip iki çalışma alanıdır. Pazarlama ve halkla ilişkiler örgütlerde ayrı fonksiyonlara sahipmiş gibi gözükseler de, halkla ilişkiler pazarlamanın boyunduruğunda kaldığı sürece işlevlerini tam olarak yerine getiremez. Bir örgütte halkla ilişkiler pazarlamanın bir fonksiyonuna indirgendiğinde, halkla ilişkiler uzmanlarının rolü oldukça “teknik” bir biçimde tanımlanır ve örgüt kendisi için stratejik öneme sahip gruplarla karşılıklı bağımlılığını yöneten oldukça önemli bir mekanizmadan yoksun kalır.

Dördüncü model olan Halkla İlişkilerin Ağır Bastığı İşlev Modeli’nde bazı koşullarda pazarlamanın, halkla ilişkilerin bir alt işlevi olduğu varsayımı öne sürülür. Buradaki bakış açısı, işletmenin başarısı hatta hayatta kalmasının, onun paydaşlarını(sadece müşteriler değil, aynı zamanda iş görenler, hissedarlar, topluluklar, hükümet v.b.) nasıl gördüğü ve değerlendirdiği üzerine odaklanır. Bu bakış açısına göre; pazarlama iyi niyeti sağlamak için halkla ilişkilerin kontrolü altında olmalıdır.

Son model olan Pazarlama ve Halkla İlişkilerin Eşit İşlevler Modeli’nde savunulan pazarlama ve halkla ilişkilerin, kavramlarının ve metodolojilerinin hızla birbirine yaklaşan iki işlev olduğudur.

 

 

http://www.frmtr.com/halkla-iliskiler-turizm-ve-insan-kaynaklari-ulastirma/683984-halkla-iliskiler-ve-pazarlama-iliskisi.html