Siirt/Kayhan

İlçe topraklarında eski medeniyetlere ait yerleşim kalıntıları (Erzen, Zokarno ve Bemheri gibi) olmasına rağmen, ilçenin tarihi hakkında net bilgiler mevcut değildir. Tarihi kayıtlara göre 16. yüzyıl başlarında Şerefhan Beyliği toprakları içinde kalan yöre, 1514 Çaldıran Savaşı’ndan sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bugün ilçe merkezi olan Kurtalan şehrinin tarihi idari yönetim olarak pek eskiye dayanmamaktadır, ancak bölge yerleşim olarak çok eski tarihlerden bu yana varlığını korumuştur. Günümüzden yaklaşık olarak 100-150 yıl önce, Oyacık (Telan) köyünün Gedikbaşı (Bataş) Mahallesinde ikamet eden Farooğulları Aşireti’nin üyeleri tarafından kurulduğu sanılmaktadır.

20080610104542_ehir_merkezi3

Bilinmeyen bir nedenle köylerinden göç eden 3-5 aile Zengan Tepesinin eteğindeki derenin her iki yakasına yerleşerek, bugünkü Kurtalan şehrinin temeli olan Misriç Köyünü kurmuşlar. Osmanlı Devleti zamanında Misriç Köyünün de içinde bulunduğu yöre “Garzan” olarak bilinmekteydi. Garzan, Siirt vilayetinin bir ilçesi durumundaydı. İlçe merkezinin yeri çeşitli nedenlerle birkaç defa değiştirilmiştir. 1904 yılında Beşpınar (Alenz) köyüne taşınan ilçe merkezi, bir yıl sonra bilinmeyen bir nedenle Beykent Köyüne, daha sonra Kayabağlar (Zokayt) köyüne, oradan da Saipbeyli (Beybo) köyüne ve daha sonra da Garzan Beylerinin etkisiyle Yanarsu (Zok) köyüne taşınmıştır. 1938 yılına kadar Zok köyünde bulunan ilçe merkezi, Zok köyünün diğer köylere uzaklığı, merkezi konumda olmayışı ve demiryolu yapımı neticesiyle, bu yolun son durağı haline gelen Misriç köyüne taşınma isteği gibi nedenlerden dolayı, 1 Haziran 1938 tarihinde çıkarılan bir kanunla ilçe merkezinin Misriç köyüne taşınması ve ilçe merkezi ile idari yapının adının “Kurtalan” olarak değiştirilmesi kabul edilmiştir. Aynı kanunda eski ilçe merkezi olan Zok köyünün adının Yanarsu olarak değiştirilmesi ve buranın Kurtalan ilçesine bağlı bir bucak merkezi haline getirilmesi de kararlaştırılmıştır. İlçe merkezi fiilen 1944 yılında Kurtalan’a taşındı.[3]

Bozhöyük (Siirt/Kurtalan): Çağdas Bozhöyük Köyü, Kalkolitik çağdan kalma bir yerleşiminin üzerine kurularak, altında kalan yaklaşık 7000 yıllık kültür katmanları tahrip edilmiştir.

Çayırlı (Siirt/Kurtalan) : İlk olarak Kalkolitik çağda yerleşilen höyük, günümüzde de iskan edilmektedir. Çayırlı köyünün evleri, yerleşimin neredeyse tüm yamaçlarını kaplamıştır. Batısı ise oldukça dik bir yamaç olduğu için, imar faaliyetleri bu alanda sürdürülememiştir. Höyük üzerinde, evlerin su ihtiyacını karşılamak için, köy hizmetlerinin yaptırdığı bir su deposu, yol ve iki adet telefon direği mevcuttur.

1434

Kültürü

Tarihsel ve kültürel olarak medeniyetin beşiği olarak bilinir. Kurtalan halkı misafirperverliğiyle övünür. İlçenin gelenek ve görenekleri yörede yaygın olan kültürden esinlenmiştir.

Coğrafi Konumu

Kurtalan ilçesi, yurdumuzun yedi coğrafi bölgesinden biri olan Güneydoğu Anadolu Bölgesinin, Dicle Bölümünde yer alır. İdari bakımdan Siirt İlinin bir ilçesi statüsünde olan Kurtalan’ın doğusunda Siirt Merkez İlçe, batısında Beşiri İlçesi, güneybatısında Hasan keyfİlçesi, kuzeyinde ise Baykan İlçesi bulunmaktadır. Haydarpaşa-Kurtalan demiryolu hattının son istasyonu durumundaki ilçe merkezi, Siirt’i Batman’a ve dolayısıyla Diyarbakır’a bağlayan kara yolunun da üzerinde bulunur.

Coğrafi Yapısı

669.25 kilometrekare yüz ölçüme sahip olan ilçede, 2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre 56.740 kişi sayılmıştır. Kilometrekareye 84 kişi düşmektedir.(Bu sayı Türkiye ortalamasının altındadır.) Toplam nüfusun 30.087’si ilçe merkezinde, geri kalan 26.653’ü ise köy ve kasabalarda yaşamaktadır. Köy ve kasaba nüfusu önceki iki yıla göre düşmüştür.

İlçe arazisi, umumiyetle dalgalı, arızalı, çıplak sırtlarla vadilerden; yer yer genişçe düzlüklerden ibarettir. Kaynağını Sason Dağlarından alan Garzan Çayı ve kolları, geniş vadileri sulu tarıma uygun alanları teşkil ederler. Güneyde Beşiri ilçesi ile doğal sınırı teşkil eden iki önemli yükselti vardır: Biri 1530 m. yüksekliğindeki Dilek Tepesi(Kozdağ), öbürü ise 1050 m. yükseltili Garzan Dağıdır. Garzan Çayı, Başur ve Reşan Çayları Kurtalan’ın önemli akarsularıdır. Reşan Çayı ve Garzan Çayı, Çattepe Köyü yakınlarında birleşmektedir. Ekinli ve Yayıklı Köylerinde birer sulama göleti bulunmaktadır.

Yazların sıcak ve kurak kışların nispeten ılık geçtiği ilçede en fazla yağış ilkbahar mevsiminde düşmektedir. Yağışların genellikle yağmur şeklinde olduğu ilçede kışın kar yağışları da görülmektedir. Karın yerde kalma süresi 20 günü aşmamaktadır. Bugüne kadarki en düşük kış sıcaklığı -18.5 derece, en yüksek kış sıcaklığı 19,5 derece, en düşük yaz sıcaklığı 5,5 derece ve en yüksek yaz sıcaklığı 43,5 derece olarak ölçülmüştür. Sıcaklığın çok yüksek değerlerde seyrettiği yaz aylarında, buharlaşmanın da şiddetine bağlı olarak kuraklık görülmektedir. İnsanlar temel ihtiyaçları için gerekli olan suyu bile çok zor temin etmektedir. Kurtalan’ın içinde bulunduğu alanın 400-500 metre derinliğe kadar dolgu olması yüzünden yağışla gelen suyun dibe sızması ve suyu tutacak ormanların olmayışı kuraklığı arttıran diğer nedenlerdendir.

Eğitim ve Kültür

Kurtalan’da 69 İlkokul, 24 Ortaokul, 8 Lise, 4 Anaokulu, 1 Öğretmen Evi ve Akşam Sanat Okulu, 1 Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu olmak üzere toplam 107 okul bulunmaktadır.

Nüfus

Yıl Toplam Şehir Kır
1965[5] 29.206 3.422 25.784
1970[6] 32.456 6.097 26.359
1975[7] 36.413 7.001 29.412
1980[8] 44.193 10.442 33.751
1985[9] 47.756 12.352 35.404
1990[10] 47.035 17.295 29.740
2000[11] 53.521 24.865 28.656
2007[12] 55.076 27.561 27.515
2008[13] 56.282 28.004 28.278
2009[14] 56.277 28.332 27.945
2010[15] 56.112 28.679 27.433
2011[16] 56.896 29.622 27.274
2012[17] 56.740 30.087 26.653
2013[18] 57.419 30.768 26.651
2014[19] 58.033 31.652 26.381
2015[20] 58.343 32.108 26.235

Kaynak:www.memleketim.com

Antalya/Alanya

Alanya, Türkiye’nin Akdeniz Bölgesi’deki Antalya iline bağlı bir turizm ilçesidir. Şehir merkezine uzaklığı 132 kilometredir. Türkiye’nin güney sahillerinde bulunan Alanya, 1.598,51 km2‘lik bir alana sahiptir ve nüfusu (2014 nüfus sayımına göre) 285.407’dir.

Alanya ilçesi idari olarak Antalya iline bağlıdır, Alanya Belediyesi ve ilçesi de Antalya Büyükşehir Belediyesi sorumluluk alanına girmiştir. Alanya’ya 45 kilometre mesafede bulunan Alanya Gazipaşa Havalimanı 2012 yılında faaliyete geçmiştir.

Stratejik konumu bakımından Akdeniz’in kıyı kesimlerinde küçük bir yarımada şeklindedir. Kuzeyinde Toros Dağları uzanır. Alanya tarih boyunca, , Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi imparatorluklar için Akdeniz’de önemli bir kale vazifesi görmüştür.Selçuklu zamanında, I. Alaeddin Keykubad yönetimi altındaki bölge, jeopolitik bir önem kazanmıştır. Şehrin bugünkü sembollerinden Kızıl Kule, tersane ve Alanya Kalesi bu dönemde yapılmıştır. 

                                                  250px-Alanyafromcastle

Tarım

Seracılık ve narenciye üretimi bölgenin sıcak ikliminden dolayı son derece gelişmiş tekniklerle yapılmaktadır. Üretilen ürünlerin bir kısmı sadece Alanya’ya hastır. Bunların başında avokado ve muz gelir. Alanya muzunun boyutları yaklaşık ithal muzunkiyle aynıdır ve ithal muzdan daha tatlıdır.

200px-DSC04706

Turizm

Alanya, ülke turizminde önemli paya sahiptir. 1980’li yıllarda başlayan turizm atılımı sayesinde şehir, bugünkü halini almıştır. İlk başlarda apart otellerin yoğun olduğu ilçede, günümüzde 1.000 kişi kapasiteli tesislerden 3.500 kişi kapasiteli devasa tesislere kadar pek çok çeşit ve türde turistik tesis mevcuttur

imgres

Slogan

  • “Türk Rivierasının İncisi”
  • “Tatil Metropolü Alanya”
  • “Güneşin Gülümsediği Yer”
  • “Dünya turizm cenneti Alanya”
  • “Bir Alanyamız var.

images

 Kaynak : https://tr.wikipedia.org/wiki/Alanya

 

 

 

Nazilli/Aydın

Nazilli, Ege Bölgesi’nde Aydın ilinin en büyük nüfusa sahip olan ilçesidir. Aydın-Denizli Karayolu (E-87 Karayolu), İzmir-Denizli demiryolu üzerinde, Efeler ilçesine 45 km, Denizli’ye 81 km uzaklıkta bulunmaktadır.

Tarihçe 

Nazilli, Ege Bölgesinin en eski yerleşim merkezlerin­den birisidir. İlçe merkezinin ilk yerleşim yeri hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır. Ancak Karya bölgesinde kalan Menderes Vadisine Luviler’in yerleştiği bilinmektedir.

Bu bölgede ilk yerleşim merkezi Lidyalıların kurduğu antik Mas tavra kentidir. O dönemlerde bölgenin batısındaki İyonya kentlerinin ekonomik alanda gelişmesi ve kentin Ege ve Önasya ülkeleri arasındaki ticaret yolu (Hierapolis-Tripolis-Mas Tavra-Nysa-Tralleis-Magnesia-Efes) üzerinde bulun­ması Nazilli yöresinin önem kazanmasına ve gelişmesini sağladı. İlçedeki tren istasyonunun Türkiye’nin ilk demiryolu hattı olan İzmir-Aydın hattının üzerinde olması da ilçenin hızla nüfuslanmasını sağlamıştır. Ayrıca 1937 yılında Atatürk’ün açılışını yaptığı Nazilli Sümerbank Fabrikası Türkiye’nin ilk basma fabrikasıdır. Ancak bu fabrika 2002 yılında kapatılmış ve yerleşkesi Adnan Menderes Üniversitesi’ne devredilmiştir.nazilligentrr

Tarım

Arazi varlığı, coğrafi konumu, iklim koşulları, su kay­nakları ve toprak yapısının uygunluğu Nazilli’de tarım ürün­leri ve bitkiler açısından büyük bir çeşitlilik ve zenginlik gös­terir. Öyle ki özel iklim koşulları gerektiren çay ve bir­kaç tarım bitkisinin dışında Türkiye’de yetişen diğer bitkiler Na­zilli’de de üretilir. Nazillinin güneyinde bulunan ve Menderes Irmağı ile beslenen Nazilli Ovasında ağırlıklı olarak pamuk, yonca ve mısır üretilir. Aynı zamanda Nazilli dağ köyleri, kestane, incir ve zeytinin en iyisini yetiştirmekle meşhurdur.

Kültür

Kar Helvası olarak adlandırılan ilçeye bağlı Bozdoğan yerleşkesinin Madran Dağı’ndan getirilen kar ve şerbet ile yapılan özgün yaz içeceği diğer güney yörelerinin benzer içeceklerini andırır. Ayrıca, Nazilli Pidesi olarak adlandırılan kıymalı, kaşarlı, peynirli, yumurtalı, otlu, kuşbaşılı, karışık ve tahinli çeşitleri bulunan pide çeşitleri de yöreye özgüdür.

KAYNAK:

https://tr.wikipedia.org

 

Antalya Geyikbayırı Bir Tırmanış Cenneti

Güven duygusu kaya tırmanışının belirleyenidir. Sporcu göğe uzanıp giden dik duvar boyunca adım adım yükselirken hayatını aşağıda emniyetini alan takım arkadaşına emanet eder. Ellerinde sıkıca tuttukları ip onları hem birbirlerine, hem yaşama bağlar. Çok az spor dalında ortaklık duygusu ve dayanışma bu derecede önem taşır. Tırmanışı bu kadar özel yapan şey belki de budur.

Dışarıdan bakınca ilk olarak öndeki tırmanıcıyı görürüz ama onun bu baş döndürücü hamleleri yapmasını sağlayan, o sırada göz önünde olmayan emniyetçidir. Karışık ve zor solo tırmanış teknikleri olsa da kaya tırmanışı aslında bir takım işidir ve genellikle iki kişiyle yapılır. Önce biri tırmanır, diğeri emniyet alır; ardından roller değişir.

geyikbayirinda-tirmanis-senligi

Antalya il sınırlarındaki Geyikbayırı mevkiinde, bu kaya tırmanışı cennetinin rotalarından birinde dikkatle yukarı yükseliyorum. Bu heyecanı, aşağıda benim güvenliğimi sağlayan Öztürk Kayıkçı ile birlikte paylaşıyoruz. Düğümler, emniyet alma malzemeleri ve o güven duygusu bizi birbirimize bağlıyor. Kayalıktaki en küçük girinti ve çıkıntıyı bile hissetmeye, parmaklarım ve ayaklarımın ucuyla onlara tutunmaya çalışıyorum. Tırmanış konusundaki gerçek ustalar, inanılmaz bir süratle etrafımda gezinen sincaplar aslında. Ama onların tek derdi boz pırnalların ve kermes meşelerinin palamutlarını almak için toprak zemine ulaşmak ve saklamak için tekrar kayaya, yuvalarına dönmek. Gündelik hayatın her türlü ayrıntısından uzağım. Bu yükseklikte sadece rüzgârın uğultusu ve dört bir yanda uzanan ormandan yükselen kuş sesleri duyuluyor.

Nihayet rotayı tamamlıyor ve kayalıkların üzerine çıkıyorum. O andan itibaren dünya ile bağım tekrar kuruluyor. Duyularım devreye giriyor; yeniden duymaya, görmeye, hissetmeye başlıyorum. Kekiklerin kokusu burnumu dolduruyor. Öztürk, beni gökyüzünden yeryüzüne sağ salim indirmeden önce doya doya manzarayı seyrediyorum: Altımda uzanıp giden, yeşilin her tonunun kaynaştığı ormanlar ve Geyik Sivrisi muhteşem görünüyorlar. Çok geçmeden inişe geçiyorum. Birazdan yer değiştireceğiz, sabırla göğe yükselen Öztürk olacak ve ben de aşağıda onun emniyetini sağlıyor olacağım…

Geyik Ormanı
Geyikbayırı, Antalya merkez ilçenin sınırları içinde kalan, Beydağları’nın önemli zirvelerinden Geyik Sivrisi’nin eteklerinde. Dağın Geyikbayırı’na bakan bölümü kızılçam ormanlarıyla kaplı. Yöredeki köylüler eskiden dağda çok sayıda “geyik” olduğunu ama zamanla azaldıklarını anlatıyor. Geyik dedikleri dağkeçisi (Capra aegagrus) günümüzde koruma altında ve avlanması yasak.

antalya-geyikbayırı

Antalya’da yaşayanlar ve ziyaretçiler için Geyikbayırı doğal güzellikleriyle ve çeşmeleriyle dikkat çeken, il merkezinin yanı başında bulunan cazip bir soluklanma mekânı. Ama Toros Dağları’nın bu çarpıcı köşesi aynı zamanda tırmanış sporu açısından dünya çapında önem taşıyan, ünü giderek yayılan gerçek bir hazine. Geyikbayırı, Avrupa’da kış aylarında tırmanış yapılacak en önemli üç, dünyada ise 10 merkez arasında gösteriliyor. Türkiye’nin en büyük ve en önemli kaya tırmanış bahçesi Geyikbayırı’nda rota sayısı çoktan bini geçmiş durumda, kaça kadar çıkacağını ise kimse kestiremiyor. Farklı eğim, yükseklik ve zorluk derecesindeki parkurlar her seviyedeki kaya tırmanışçısına hitap ediyor.
Beydağları’nın önemli zirvelerinden Geyik Sivrisi’nin hemen karşısındaki bu kayalık alan, adını Antalya il merkezine 26 kilometre uzaklıktaki Geyikbayırı köyünden alıyor. Köy, tırmanışa gelenler için önemli bir merkez, buraya yerleşip kalıcı olan sporcuların sayısı da giderek artıyor.

Kayalıklar, tektonik hareketler sonucu şekillenmiş. Düşey faylar sonucunda oluşan kaya duvarlarının uzunluğu yaklaşık dört kilometre; yükseklikleri ise 15 ve 50 metre arasında değişiyor. Kaya yapısı ağırlıklı olarak kireçtaşı ama yer yer konglomeraya da rastlanıyor. Kireçtaşı oldukça sağlam ama tırmanıcıların konglomerayı oluşturan çakılların yerinden çıkma ihtimaline karşı dikkatli olması gerek.

Geyikbayırı’nın kaya tırmanışı, diğer bir ifadeyle spor tırmanış için taşıdığı potansiyel, 2000 yılında Metin Yılmaz ve Öztürk Kayıkçı tarafından keşfedildi. Deneyimli tırmanışçılar hiçbir karşılık beklemeden kayalıklarda rotalar açtı, yemyeşil ormanların arasına serpiştirilmiş kaya blokları bu spora ilgi duyanların yeni gözdesi oldu. Kendilerini adeta bu spora adayan Öztürk ve Züleyha Geels Görkem, yıllar boyunca Geyikbayırı’nın bir tırmanış coğrafyası olarak gelişmesi ve tanınması için çaba gösterdi. Emekleri sonuç vermiş gibi görünüyor, Geyikbayırı her yıl Türkiye ve dünyadan çok sayıda kaya tırmanışçısını kendine çekiyor. Son yıllarda bazı firmalar da buradaki tırmanış faaliyetlerini desteklemeye başladı. Bunların başında The North Face geliyor.

Kocaeli’deki Ballıkayalar Kanyonu, Ankara’daki Hüseyingazi Kayalıkları ve diğer birkaç merkez, Geyikbayırı’nın öne çıkmasından önce Türkiye’deki başlıca tırmanış mekânlarıydı. İmkânı olan sporcular yurtdışına çıktıklarında da farklı tırmanış rotaları deneyebiliyordu. Türkiye’de tırmanış daha çok dağcılık faaliyetleri dahilinde, geleneksel tırmanış yöntemleriyle yapılıyordu. Bu stil ise birçok malzeme ve çaba gerektiriyordu, dolayısıyla tırmananların sayısı çoğalamıyordu. Spor tırmanış ise çok az malzeme, dağcılık için gerekenden daha az zaman gerektirir ve çok daha geniş bir kitleye hitap eder. Geyikbayırı’nın keşfi, Türkiye’de sportif kaya tırmanışının gelişimi açısından önemli bir aşama oldu.KHJGH

Kaya tırmanışı, dünyada 1900’lerin ortalarından itibaren kendi başına bir spor dalı olarak kabul edilmeye başladı. Bu tarihlerden önce dağcılığın bir alt kolu olarak görüldü, dağların geçit vermediği zamanlarda vücudu formda tutmak amacıyla yapılan bir faaliyet sayıldı. Günümüzde kaya tırmanışı yapanların sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Birçok ülkede federasyonu bulunan spor tırmanış, yakında olimpik bir spor dalı haline de gelecek. Kapalı alanlarda yapay duvarlarda yapılan tırmanış, doğada dik kayalıklarda icra ediliyor; tecrübeli rota açıcıların çelik dübeller ya da kimyasal yapıştırıcılar kullanarak sabitlediği noktalara karabinler yardımıyla emniyet alınarak tırmanılıyor.

Yerçekimine meydan okumak, gökyüzüne doğru adeta bir merdivene tırmanır gibi yükselmek dışarıdan bakınca korkutucu olabilir ama birçok insan bu sporu bisiklet, rafting, yamaç paraşütü, mağaracılık, buz tırmanışı ve benzerlerinden daha emniyetli buluyor. Çünkü her zaman bir ip vasıtasıyla emniyete alınmış durumda ve hayata bağlısınız. Özel olarak üretilmiş malzemeler, doğru kullanıldığında tonlara varan yüklere rahatlıkla dayanıyor. Size sadece malzemelere ve emniyetinizi alan kişiye güvenerek gökyüzüne doğru yükselmek kalıyor. Artık birçok ülkenin okullarında kas gelişimini artırmak, problem çözme becerisini yükseltmek ve diğer sporlara alternatif yaratmak amacıyla yapay kaya tırmanış salonlarına yer veriliyor. Çok sayıda spor salonu da bir köşeye yapay tırmanış duvarı ekliyor.

Dünyanın birçok köşesinde uygun coğrafi yapıya sahip şehir ve kasabalar kaya tırmanışını doğa turizminin en önemli branşı olarak görüp destekliyor.

Son on yılda Türkiye’deki üniversiteler de yapay tırmanış duvarları yapıyor. Türkiye’de başlıca doğal kaya tırmanış merkezleri ise şöyle: Antalya Geyikbayırı ve Olympos; Adana Çakıt ve Anavarza; İzmir Kaynaklar; Manisa Sarıkaya; Denizli Kelkayalar; Niğde Kazıklı Ali Kanyonu ve Cimbar; Eskişehir Karakaya; Bursa Narlıdere; Kocaeli Ballıkayalar; Adapazarı Geyve; Bilecik Gölpazarı ve Pelitözü; Muğla Faralya ve Dalyan.

Geyikbayırı’nın kısa sürede bu kadar sivrilmesinin nedeni coğrafi yapısının uygunluğu, parkur zenginliği, Antalya gibi kolay ulaşılabilir bir merkeze olan yakınlığı. Bunlara, yörenin doğal güzelliklerini de eklemeli. Çünkü burada sporcular yemyeşil bir doğanın kucağında tırmanış yapıyor: Kızılçamlar, uzun palamutlarıyla rahatlıkla ayırt edebileceğiniz boz pırnallar, sapları ve yaprakları daha dikensi kermes meşeleri, çoğumuzun kahvesini bildiği ama yöre insanının taze filizlerinin şifalı olduğuna inandığı menengiçler, siyahımsı meyveleriyle akçakesmeler, yabani zeytinler, su kenarlarını tutmuş doğu çınarları, meyveleri pastaları süsleyen yabanmersinleri… Daha yükseklerde ise sedirler, karaçamlar, boylu ve kokulu ardıçlar, çalıdan boyluca tespih ağaçları, peruk çalıları ve daha niceleri bulunuyor.

Ayrıca Geyikbayırı’nda tırmanış yaparken bir kızılgerdanın meraklı gözlerle sizi izlediğini fark ediveriyorsunuz. Tepenizde uçan kaya kırlangıcı, tıpkı sizin gibi kayalara tırmanmaya çalışan ama bunu tutamakların üzerinde kolayca sekerek yapan kaya sıvacı, meşelerin arasında yiyecek arayan ispinoz, menengiçlerin ve zeytinlerin arasında daldan dala konan baştankara, sessizliği yırtarak şakıyan alakarga, karatavuk ve diğer kuşlar size eşlik ediyor.

173-1748x1166

Tüm hazırlıklarınızı yaptıktan sonra geriye bu özel coğrafyayla bir olmak, doğayla kaynaşmak, maceraya dalmak kalıyor. Rehber kitaptan rotanızı seçiyor ve ortağınızla rotanın altına ipinizi seriyorsunuz. Muhtemelen sağınızda ve solunuzda sizinle aynı heyecanı taşıyan diğer tırmanıcılar var. Sihirli anlar da o zaman başlıyor. Ağır ağır ekipmanları kuşanıyorsunuz. Önce emniyet kemerini belinize sarıyor, ardından sürtünmeyi artıracak ve terleyen ellerinizin kuru kalmasına yardımcı olacak magnezyum dolu torbayı belinize geçiriyorsunuz. Tecrübeli tırmanıcıların rotaları oluşturmak için daha önceden yerleştirdiği bolt sayısı kadar ekspresi kemerinizdeki tokalara alıyorsunuz. Bedeninizdeki gerilim yavaş yavaş yükseliyor, kalbiniz biraz daha hızlı çarpmaya başlıyor. Derin nefeslerle sakinleşmeye çalışıyorsunuz. Çünkü sakin kalabilmek ve konsantre olmak, rotayı bitirebilmenizin anahtarları. Her şey hazırsa, hiç tırmanmamış insanların anlamakta çok zorlandığı, göze çok küçük görünen ayakkabılarınızı giyip kayanın girinti ve çıkıntılarını kavrayarak yükselmeye başlıyorsunuz…

İnsan, Geyikbayırı’nın rotalarıyla ilk kez karşılaştığında bu kaya yüzlerine tırmanmanın gerçekten mümkün olup olmadığını merak ediyor. Yerkabuğunun griden kızıla çalan dümdüz duvarları şaşkınlık ve hayranlık uyandırıyor. Ama tırmanıcı olarak deneyim kazandıkça bu spor bir yaşam biçimi halini alıyor. Geyikbayırı köyünün sakinleri de artık tırmanışın yöreye ekonomik ve kültürel açıdan katkı sağladığını daha iyi görüyor. Geyikbayırı her 29 Ekim’de, Cumhuriyet Bayramı’nda düzenlenen kaya tırmanışı şenlikleriyle hareketleniyor. Noel ve paskalya tatillerinde yurtdışından gelen tırmanıcıların sayısı da artıyor. Yabancı tırmanıcılar yeni rotaların açılmasına katkıda bulunurken beraberlerinde her sezon daha fazla sporcuyu da getiriyor.

Kış koşulları birçok bölgede kaya tırmanışı yapmaya olanak vermiyor. Antalya’nın ılıman iklimi bu açıdan Geyikbayırı’na büyük avantaj sağlıyor. Özellikle Avrupalı sporcular kış aylarında burada tırmanışlarına devam edebiliyor. Geyikbayırı, 2000’li yıllardan itibaren rota ve tırmanıcı sayısını giderek arttırıyor. Rotaların özenle açılması ve güvenli olması, Geyikbayırı’nın ününün yayılmasını sağlıyor. Antalya’da görülecek birçok doğa ve kültür değerinin bulunması, çevrede başka spor etkinliklerinin de yapılabilmesi diğer olumlu noktalar.

Türkiye’nin birçok tırmanıcısı artık bütün bu özellikleri bir araya getiren Geyikbayırı ve civarında yaşamaya, deneyimlerini paylaşmaya başladı. Burası hayatlarını doğada sürdürmeleri, tutkuyla bağlı oldukları tırmanış sporunu özgürce yapabilmeleri için çok uygun bir yer. Yörenin güzellikleri, sporculara bir sorumluluk da yüklüyor. Tırmanış alanları, mutlaka korunması gereken orman sahası içinde. Aynı zamanda yakında önemli antik kalıntılar var. Sporcular doğa koruma, bitki ve hayvan varlığının sürekliliği konusunda da oldukça hassas.

Geyikbayırı’nda tırmanış dışında yapacak şeyler de var. Gezilecek yerlerin başında antik Lykia kenti Trebenna geliyor. Ünlü yürüyüş rotası Lykia Yolu da oldukça yakınında. Geyikbayırı Mağarası bir diğer keşif rotası. Çoğunlukla kuru olan mağaranın toplam uzunluğu 120 metreyi buluyor.
Geyikbayırı, tırmanış sporuna ilgi duyan herkesin görmesi gereken bir yer. Bu özel coğrafya dünyanın çeşitli yerlerinden gelen önemli tırmanıcılarla bir arada olmak, doğa ve sportif tırmanış hakkında bilgi almak için benzersiz bir adres. Başka neresi insana sincaplar ve kaya sıvacı kuşlarıyla birlikte tırmanış yapma imkânı veriyor ki?

KAYNAK: http://www.atlasdergisi.com/kesfet/doga-cografya/tirmanis-cenneti.html

İzmir/Karşıyaka

Karşıyaka, İzmir’in bir ilçesi. İzmir Körfezi’nin kuzey kıyısında yer alır. Yamanlar Dağı’nın eteği ile deniz arasında kalan kısımda şehir dokusu ile büyük ölçüde bütünleşmiş bir ilçedir. Yamanlar ve Sancaklı adlı bağlı iki mahallesi bulunmaktadır.

İlçenin güneyinde Bornova, doğusunda Bayraklı, batısında Çiğli, kuzeyinde Menemen ilçeleri yer almaktadır.

karşıyakaKarşıyaka, 1865 yılında İzmir-Menemen demiryolunun hizmete girmesiyle yerleşime açılmış ve özellikle 1874 sonrasında İzmir merkez (Konak) ile vapur seferlerinin başlatılmasıyla gelişmiş bir yerleşim yeridir.

Karşıyaka, körfezin kuzeyinde yaklaşık 84 km’lik bir alana yerleşmiştir. Rakımı 1-700 metre arasında değişir. İlçe nüfusu 2015 yılı itibariyle 333.250 kişidir. İlçe nufüs’nun 157.457 kişisi erkek , 175.793 kişisi ise kadındır.

izmir03

Karşıyaka, burada vefat eden Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın adıyla anılan ve söz konusu tarihlerde Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın ailesi Uşşakizadelere ait olan ve yakın geçmişte bir anı evi olarak restore edilmiş köşk ve bunun dışında İzmir Levanten köşkleri tanımına giren birkaç tarihi yapı ile tanınır.

 

Karşıyaka Spor Kulübü adındaki bir spor kulübü faaliyet göstermektedir. Bu kulüp; tenis, futbol, basketbol, yelken, voleybol, karate, judo, masa tenisi, kürek, golf, atlı spor, ragbi ve hokey alanlarında faaliyet gösteren bir kulüptür.

karsiyaka-eski-reklam-anlasmasini-cozdu

Karşıyaka, bugünkü adını almadan önce Cordelio olarak anılırdı. Haçlı ordularının baskınları sırasında Aslan Yürekli Richard’ın askerlerinin, komutanlarına olan sevgilerini göstermek için buraya “Cocur de Lion” adını verdikleri, Çakabey döneminde de “Karşı Sahil” anlamında “Karşı – Yaka” haliyle son şeklini aldığı söylenir.

 

KAYNAK:

http://alasayvan.net
https://tr.wikipedia.org

Konyaaltı, Antalya’nın batı ucunda yer alan bir semt ve aynı ada sahip plajın bulunduğu ilçedir. 10 köy ve 29 mahallesi vardır.Çakırlar Yolu ile Kepez’e, Dumlupınar Bulvarı ile de Muratpaşa’ya komşu’dur.

konyaalti-5

Bugün Konyaaltı olarak adlandırılan bölgenin, 20. yüzyıl sonlarına kadar, Antalya’nın falezler üzerinde yer almasından dolayı “Koyaltı” biçiminde anıldığı ve halk dilinde zamanla Konyaaltı’na dönüştüğü belirtilmektedir.

Konyaaltı, Anadolu Uygarlıkları yerleşim haritasına göre, Likya sınırları içinde yer almaktadır. Likya, Pamphilya ile sınırdır. MÖ 30 yıl öncesine kadar uzandığı bilinen Likya uygarlığının, Konyaaltı bölgesinde yer alan kentinin adı ise Olbia’dır.images

Antalya’nın limanı Konyaaltı’nda bulunmaktadır. Ayrıca Konyaaltı Antalya Havalimanı’na yaklaşık 20 km uzaklıktadır. Konyaaltı’nda çok fazla doğal yerler bulunmaktadır. Antalya beydağlarının bir kısmı, çaylar (Boğaçayı ve Çandır Çayı), koylar ve çok sayıda piknik alanları da mevcuttur.

Nüfus

Yıl Toplam Şehir Kır
2008[3] 92.126 86.835 5.291
2009[4] 106.748 101.461 5.287
2010[5] 117.999 112.647 5.352
2011[6] 127.084 121.601 5.483
2012[7] 131.513 125.849 5.664
2013[8] 137.670 137.670 veri yok
2014[9] 145.648 145.648 veri yok
2015[10] 154.920 154.920 Veri yok

Kaynakça:www.memleketim.com

 

 

Senirkent, Isparta ilinin bir ilçesidir. Kocadağ veya Kapıdağı diye bilinen dağın eteklerinde kurulmuştur. 1880 yılında belde, 1952 yılında ilçe olmuştur.

Beldeleri; Büyükkabaca, Uluğbey (İlegöp), Yassıören, köyleri; Garip, Ortayazı (Güreme), Başköy (Bisse), Gençali ve Akkeçili’dir. Köylerinden Büyükkabaca Köy’ü büyüklüğü ve ticari merkez olmaya adaydır. Bu beldenin nüfusu 6000’i bulmaktadır. Bu belde özellikle son yıllarda moda olan pat pat üretimi ile dikkat çekmektedir. Ayrıca beldede her sezon vişne, kayısı, kiraz ve elma alım merkezleri kurulmaktadır. Bu merkezlerde toplanan meyveler, meyve suyu yapılmak için çeşitli şehirlerde bulunan meyve suyu işleme fabrikalarına gönderilerek, meyve suyu üretiminde ülke ekonomisine büyük katkı yapmaktadır.

Eğirdir Gölü’ne komşudur. İklimi karasaldır. Akdeniz Bölgesi’ne bağlı olmakla beraber Toros dağları’nın kıyıya enine uzanmasından dolayı İç Anadolu iklimi hakimdir.

Tarih

Senirkent ilçesinin tarihi antik dönemlere kadar uzanmaktadır. ilçe topraklarındaki ilk yerleşim izlerine, Yassıören Höyük (Yassıören), Güreme Höyük (Ortayazı), Garip Höyük (Garip), Tohumkesen Höyük (Büyükkabaca), Aralık Höyük (Büyükkabaca), Gençali Höyük (Gençali)’de rastlanmıştır.Höyüklerde gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sonucunda M.Ö. 3000–1200 yıllara ait eserler ve kalıntılar bulunmuştur. İlçede, ilkçağlardan itibaren, Hitit, Frig, Lidya, Pers, Makedon Krallığı, Roma ve Bizans egemenliği görülmüştür. Şehir merkezine en yakın antik yerleşim birimi, Gömüler mevkiindeki “Plinistra”’dır. Bölge 7. yüzyıldan itibaren Arap akınlarına uğramıştır. 12. yüzyıldan itibaren bölgeye Türklerin akınları görülmektedir. 1176 yılındaki Miryakefalon Savaşından sonra bölgede kalıcı Türk yerleşimi başlamıştır. Sultan II. İzzeddin Kılıç Arslan döneminde Isparta ile birlikte ele geçirildi. 1301 yılında Senirkent ve çevresi Hamidoğulları Beyliği’ nin yönetimine geçti. 1361 yılında Osmanlı topraklarına katılan Senirkent; 1370 tarihinde Oğuzlar’ ın Kayı boyundan gelen Türkler tarafından kurulmuştur. 1402 yılındaki Ankara Savaşı’ ndan sonra Karamanoğulları Beyliği denetimine bırakılan yerleşim II. Murad tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. 14.-15. yüzyılda Senirkent’te; Şeyhler Mahallesi, Orta Mahalle, 16. yüzyılda da Hıdır Çelebi Dede tarafından günümüzde Pazar ve Hıdır Çelebi adıyla anılan mahalleler kurulmuştur. 16. yüzyılın ortalarında Turgut Dede tarafından, Turgutlar mahallesi kurulmasıyla kentin merkezini oluşturan mahalleler oluşmuştur. 1880’de Uluborlu’ya bağlı nahiye olarak belediye teşkilatı kurulmuştur. Osmanlı döneminde “Sınırkent” olarak anılan yerleşimde 1901 Konya Vilayet Salnamesine göre; Senirkent’te, 1 hükümet dairesi, 13 cami ve mescit, 3 tekke, 7 medrese, 16 mektep, 1776 hane, 55 dükkan, 290 halı vesaire tezgahı, 2 fırın, 9 değirmen, 3 kahvehane bulunmaktadır. Senirkent, 16 Haziran 1952’de ilçe olmuştur

Nüfus

Senirkent’le ilgili olarak ilk nüfus verileri 1901 Konya Vilayet Salnamesinde geçmekte olup, Hamidabad Sancağı, Uluborlu Kazasına bağlı Senirkent kazasının merkezi 5430 kişi, çevresiyle birlikte 9691 kişi olup, tamamı Müslüman olarak verilmiştir. Nüfus; 1927 yılında 5835, 1940 yılında 12433 kişiden oluşmaktadır.İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; 4 belde ve 5 köy oluşmaktadır.

 

Eğitim

Senirkent yükseliş birliği 1931 yılında kurulmuş olup, Afyonda talebe yurdu açarak ilçe evlatlarının yüksek tahsil yapmasına imkân sağlamıştır.

Türkiye Cumhuriyetinin ilk özel okulu 1949 yılında Senirkent Ortaokuludur. Okulun tamamı senirkentliler tarafından yapılıp, öğretmenleri de kendi imkânları ile tutmuşlardır. Okul daha sonra Milli Eğitim Bakanlığına devredilmiştir.

1940 yılında Senirkent Dokumacılar Kooperatifi, 1948 yılında da Senirkent Halıcılar Sanat Kooperatifi kurulmuştur. Bunlara bağlı olarak birde iplik fabrikası kurulmuştur. O yıllarda Senirkentin malları İstanbul’a girmeden, Türkiye tekstil fiyat piyasası oluşmazdı

https://tr.wikipedia.org/wiki/Senirkent

Kocaeli / Karamürsel

Karamürsel

karamürsel
Pehlivanlar Kenti Karamürsel

Genel Tanıtım

“adını, kaptan-ı derya Karamürsel’den alan ilçe”

Osmanlıların ilk kaptan-ı deryası, kahramanlığı ve gözüpekliği sebebiyle Orhan Gazi tarafından “kara” lakabını alan Mürsel Paşa’nın fethettiği topraklar. Onun 1327’den sonra donanmasıyla birlikte geldiği ve o tarihten bugüne kadar Karamürsel adı verilen bölge, bugün daha çok “Pehlivanlar Kenti” olarak bilinir. Gazanfer Bilge minder güreşinde, Aydın Demir ve Ahmet Taşçı ise yağlı güreşte, ilçenin yetiştirdiği ünlü sporculardır.

İzmit Körfezi’nin güney kıyısında yer alan ilçe, balık lokantaları ve Ereğli beldesindeki balıkçıları ile olduğu kadar iç bölgelerde yer alan doğal dinlenme ve trekking alanlarıyla da ünlüdür.

Bölgenin verimli topraklarında her türlü sebze ve meyve yetiştirmek mümkündür. Kiraz, şeftali ve kestane en çok bilinenleridir. Üreticiler sadece kente değil, diğer kentlere de önemli miktarlarda meyve ve sebze gönderir. Karamürsel sepetiyle tanınan bu yöremiz, sanayi tesislerinin kentte yer almaması dolayısıyla nüfus artışının düşük oranlarda yaşandığı bir ilçedir.

Başdeğirmen Mesire Alanı

Karamürsel’de Karapınar Köyü’ne yakın bir bölgede bulunan Başdeğirmen Mesire Alanı, özellikle yaz aylarında yöre halkının stres attığı, doğayla buluştuğu güzide bir piknik alanı olarak dikkat çeker. Bölgeye Karamürsel Jandarma Komutanlığı’nın karşısından çıkan Karapınar yolu takip edildiğinde 8 kilometre sonra ulaşılmaktadır. Her kilometre başında bulunan alabalık levhalarıyla Başdeğirmen Mesire Alanı, yeşillikler içerisinde anıtsal çınarların çevrelediği dereler boyunca devam eden sırtlarda, doyumsuz manzaralı trekking sahalarına sahiptir. Geniş otopark alanı ile çocuk oyun sahaları, alabalık ve mangal çeşitlerinin alternatif olarak sunulduğu açık ve kapalı tesislerin yanında su sesiyle dinlenmek için kurulmuş hamaklar da haftanın yorgunluğunu almaya bire birdir.

Tarihçe

karamurseltarih

Karamürsel Alp

Osmanlıların ilk kaptan-ı deryası. İsmi Mürsel olup, kahramanlığı ve gözüpekliği sebebiyle Orhan Gazi tarafından kendisine “kara” lakabı takılarak Karamürsel denmiştir.

Doğum yeri ve tarihi belli değildir. Büyük mücahid Akçakoca’nın aşiretinden ve onun yetiştirdiği yiğitlerdendi. Gençliğinde güçlü bir donanmaya sahib olan Karasioğulları hizmetine girdi. Bu beyliğin Osmanlı hakimiyeti altına geçmesinden sonra, Karamürsel Bey de Osmanlı hizmetine girdi. Osmanlı Devleti donanmasının gelişmesi için büyük gayret sarf etti. Armutçuk limanında bir tersane kurup, donanma hazırladı. Hafif ve süratli giden gemiler yaptırdı. Bu gemi tipine onun adına izafeten Karamürsel denilmiştir. Donanması ile Kocaeli cephesinin gerisine çıkarma yapan Karamürsel Alp, Orhan Gazinin Bizans imparatoru Andronikos ile yaptığı Pelekanon Savaşını kazanmasında büyük rol oynadı.

Karamürsel Alp’in kurduğu donanma sebebiyle, Marmara Denizinde üstünlük Bizanslılardan Osmanlılara geçti. Hatta Bizanslılar denize gemi çıkaramaz bir hale geldiler. Ömrünü cihad ile geçiren Karamürsel Bey, vasiyetinde (rivayete göre); “Vefat edince beni öyle bir yere defnedin ki, sırtım dağlara dayansın, kucağıma deniz gelsin. Böylece daima donanmamı göreyim.” demiştir. 1329 tarihinden sonra vefat eden bu mücahid Türk komutanının kabri, adını verdiği ilçemizde bulunmaktadır.

Karamürsel Tarihi

Karamürsel tarihi ve coğrafi yapısından ve Anadolu’da ki çeşitli uygarlıklara köprü olma konumundan dolayı değişik kültürlerinde merkezi halini almıştır. Bu nedenle ‘Uygarlıkların Bahçesi’ olarak adlandırılır. Güzel Anadolu’nun tarihi süreç içindeki yaşam çeşitliliği, bizlere bugüne kadar kesintisiz intikal eden kültürel zenginlikler sağlamıştır. Sonra Anadolu da dışarıdan gelen göçlerinde onun kültür birikimlerine yeni lezzetler kattığını belirtmek gerekir. Karamürsel’in de bir Anadolu kenti olarak kültürel bağlamda kendisine özgü özellikleri mevcuttur.’Ufacık tefecik gördün de Karamürsel sepetimi sandın?’ deyimi bile halk el sanatının edebi bir hicivle kültürel mesajlara dönüşmesine katkı sağlayabilecek güzel bir örnektir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Karamürsel’in kimlik dokusunun ilk oluşumunda halk dilinde ‘Manavlar’ diye tabir edilen Oğuzların Kayı boyundan gelme Türkmen – Yürük Etnik yapısı mevcuttur. Osmanlıların ‘reaya’ dedikleri Rum ve Ermeni varlığı da, bu bölgenin soysak ve kültürel yapısına tesir etmiştir. Önemli ölçüde göç alan Karamürsel, hiç şüphesiz Çerkez, Boşnak,Laz ve Gürcüler diye adlandırılan diğer etnik kimlikli ailelerin gelenek ve ananeleriyle daha da güçlü bir sosyal yapıya ulaşmıştır. Bu zengin kültür mozaiğinin giyim kuşamdan yiyeceklere, inanç ve günlük hayattan, toplumsal yaşam biçimine kadar her alanda ayırım ve kayırımdan uzak karma bir bütünlük sergilemiştir.

Karamürsel de giyim kuşamda en gözde kostüm bindallı olmuştur. Has kadife ya da saten üzerine özel simlerle hazırlanan bu tören kıyafeti, özel günler ve bayramlar için sandıklarda saklana gelmiştir. Bu tip kostümler artık bugün çok azalmıştır. Onun dışında bilhassa Çerkez ve Laz köylerinde bu tip kostüm ve kıyafetler kullanılsa da bugün bu tür giysilere pek rağbet edilmemektedir. Eski tarihlerde Karamürsel de önemli ölçüde yaş koza üretilmesine rağmen ipek halıcılık ancak 1975li yıllardan sonra ilçenin köylerinde gelişme göstermiştir. Komşu belde Hereke’nin bunda etkisi büyüktür. Ancak oya ve sarma gibi ince el ve oya işlerinin Karamürsel’in köylerinde yoğun bir şekilde gerçekleştiği yıllar yaşanmıştır. Öyle ki, ‘Sarma İşi İşlemeciliği’ bu ilçede kendine özgü bir şekilde oluşmuş, gelişmiş el emeği göz nuru olarak, Karamürsel’in el sanatlarında, seçkin yerini almıştır.

Karamürsel’in Piknik ve Mesire Yerleri

Başdeğirmen

indir

Karamürsel’e bağlı Karapınar köyünün güneyinde;Suludere’nin süzülerek yarıp geçtiği, toplam 180 dekarlık bir vadiyi oluşturan Başdeğirmen , ilçenin en gözde ve aranılan piknik ve mesire alanlarından biridir.

Samanlı Dağlarından beslenen Suludere’nin temiz, berrak ve buz gibi sularının değerlendirildiği Başdeğirmen’de, Yusuf Baş ailesince kurulan ve işletilen tesislerde, yılda 24 ton alabalık yetiştirilmektedir. Aynı ailenin işlettiği ve müşterilerere, burada yetiştirilen alabalıkların pişirilerek sunulduğu 250 kişilik kapalı,250 kişilik de açık olmak üzere toplam 500 kişilik nezih bir balık lokantası da yaz-kış hizmet vermektedir. Yeşilliklere bezenmiş ormanlarla iç içe; orada bulunanlara, kuş ve su seslerinin armonisini fısıldayan harika bir ortamı bahşeden Başdeğirmen; sadece ilçemizde değil, bölgemizde de tanınan enfes bir vadidir.40 dekarlık alanda ailelerin kendi başlarına dinlenebilecek imkânları sağlayan Başdeğirmen Tesisleri, ayrıca yüksek su kapasitesi sayesinde kendi elektriğini ve doğal sebzelerini üreten donanımlı bir altyapıya da sahiptir. Bu tesislere, ailelerin konaklayabilecekleri apart otel türü toplam 50 yataklı dağ evleri de dâhil edilmektedir.

225 yıllık tarihi bir çınar ağacının simgelediği ünlü mesire yeri,1912 yılı Balkan Mübadelesinde Rumeli’den buraya göç eden Baş ailesince satın alınmış, zengin su yataklarının yolu üzerinde olan bu vadiye iki adet su değirmeni inşa edilmiştir. Baş sülalesinden iki kardeşin uzun yılar çalıştırdığı bu iki değirmen, kısa sürede bölgede rençperlik yapan yüzlerce ailenin tahılını öğüttüğü bir un merkezi haline gelmiştir.

Başdeğirmen,ilçe merkezine asfalt karayoluyla 9 kilometre mesafededir.

Sünni Baba

indir (1)

Karamürsel’e 8 kilometre uzaklıkta yer alan bu sahada mezarı olan bir evliyadan adını almış bulunan Sünni Baba mesire yeri,takribi 50 dekarlık bir alan içindedir.Asırlık karaağaç ve gürgen ağaçlarının gölgelediği bu yeşil alan,Kocaeli Valiliği İl Özel İdare Müdürlüğünce yeniden düzenlenmiş ve halka açık bir park haline getirilmiştir.Bilhassa yaz aylarında ailelerin rağbet ettikleri Sünni Baba piknik ve mesire sahasında,insanların ihtiyaçları göz önünde tutularak masalar,oturma yerleri,gezi alanları,şadırvan,mescit ve kantin gibi sosyal üniteler de yapılmıştır.Mesire yeri Osmaniye köyü sınırları içinde olup bu köyün sınırları içinde olup bu köyün muhtarlığınca yönetilmektedir.

İzmit Körfezinin enfes bir şekilde seyredilmesine imkan sağlayan Sünni Baba piknik ve mesire yeri,diğer yandan da Samanlı Dağlarının tertemiz havasını,kendisini ziyaret edenlere sunmaktadır.

Gürgenlik

gergünlük

 Karamürsel’in Tahtalıköyü sınırları içinde bulunan ve devasa gürgen ve kayın ağaçlarının süslediği Gürgenlik piknik ve mesire yeri, ilçenin en bakir vadilerinden biridir. Hoş manzarası, oksijen yüklü havası ve pırıl pırıl pınarları ile insanları cezbeden bu doğa harikası alan, yeterince bilinmediğinden ya da değerlendirilmediğinden, son yıllarda ancak meraklılarını ağırlayabilmektedir. Fakat Gürgenlik özgün bir ormanlık olması sebebiyle Türkiye’nin en büyük coğrafya dergisi olan Atlas’ta yer almıştır.

Yaklaşık 60 dekarlık büyük bölümü ormanla kaplı bu vadi,milli park özelliği taşıması bakımından da önem taşıyan,az bulunur bir mesire yeridir.

Akpınar Suyu

karamursel1_buyuk

Orman Bakanlığı Milli Parklar Genel Müdürlüğüne milli park olarak tesçil edilen ve düzenlenen Akpınar Suyu piknik ve mesire alanı,gerekli özen ve bakım gösterilmediğinden daha sonra bu vasfını kaybetmiştir.Ayı adla anılan ünlü memba suyu,bu saha içindedir.Orman ıslah çalışmaları yapıldığından bu alanda,aranılan ölçüde yoğun ağaçlık 2000 yılı itibariyle oluşmamıştır.Ancak yüksek rakamlı olması sebebiyle havası ve memba suyu başta olmak üzere bu civardaki bütün sular mükemmeldir.İlçeye soşe yolla uzaklığa 15 kilometredir.Ve Akpınar köyü sınırları içinde yer almaktadır.

Oluklu Tepesi

oluklu tepesi

İzmit Körfezi ile Marmara Denizi’nin bir bölümnün en güzel izlendiği noktalardan başlıcası olan Oluklu Tepesi,bölgeye hâkim en yüksek alanda olması yüzündenbüyük ilgi çeken bir piknik sahasıdır.Aynı adı aln köyün sınırları içinde bulunan Oluklu Tepsi,deniz,güneş ve temiz havanın bir arada oluşması sebebiyle halk arasında ‘Âşıklar Tepesi’olarak da anılmaktadır.Romantizmin en güzel yaşanabileceği köşe olarak masıflandırılan Oluklu Tepesi’nin,değerlendirilmesi halinde,çok aranılan bir dinlenme merkezi olacağı ortadadır.

Oluklu Tepesi,Karamürsel İznik devlet karayolu üzerinde olup , Karamürsel’e 7 km mesafededir.

Ayrıca Suludere,akpınar,Osmaniye ve Senaiye köylerinin sınırları içinde yer alan Samanlı Dağları’nda , dağ gezileri ve kampları için çok elverişlşi alanlar mevcut olup bu doğa harikası alanların, dağ turizmine son derece uygun olduğu bilinmektedir.Neticede bu bakir alanlarda,aynı şekilde değerlendirilmeyi beklemektedir.

Karamürsel Bey Eğitim Merkezi Komutanlığı

Karamürsel Bey Eğitim Merkezi Komutanlığı, Karamürsel ilçesine 7 km mesafede, Yalova yolu üzerinde 2 bin 500 dekar büyüklüğünde arazi üzerinde konuşulu bulunan deniz askeri birliğidir. İlk olarak 2.Dünya savaşı sıralarında İngilizler tarafından uçak pisti olarak yapımı gerçekleştirilen bu tesisler,1955 yılında Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri İstihbarat Servisinin kullanımına bırakılmış, bilahare 1958 yılında ise Ortak Savunma Tesisleri şeklinde faaliyete sokulmuştur. Bu tesisler daha sonra 1979 yılında Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı emrine tahsis edilmiştir.

İlçenin Kuruluşu

Karamürsel, Osmanlılar döneminde, 1888’de “ Müstakil İzmit Mutasarrıflığı”kuruluna kadar, idari bakımdan yerel bir yapıya sahip olamadı. Kocaeli ,1888’de “Müstakil İzmit Mutasarrıflığı “ adıyla bağımsız sancak oldu. Müstakil İzmit Sancağının kazalarından biride Karamürsel idi. Sancakların kaldırılması ile 1924 yılında Kocaeli İli’ne bağlı İlçe olarak kurulmuştur.Belediye arşivlerine göre; 1888 ‘de Mutasarrıflıkların kurulmasından 14 yıl sonra 1902 yılında, Karamürsel’ de ilk Belediye Teşkilatı Kuruldu.Ve yine İlk Belediye Başkanlığını İngiliz Halil Ağa yaptı.

1902 yılında Belediye kurulan Karamürsel’de ilk ciddi Belediye faaliyetlerine 1929 yılında başlandı.İlçede bugün 7 mahalle 3 Muhtarlık vardır.Bunlar Tabakhane,İsmailağa,Camiatik ,Hacıömerağa, Sarıkum, Hacımehmet ve Kayacık mahalleleridir.En geniş mahalle Kayacık,en eski mahalleler ise Camiatik, İsmailağa ve Hacımehmet’ tir.Sahil boyu geniş bir yeşil alana ve dinlenme yerlerine sahip bu sakin ilçenin cadde ve sokakları parke taşlarıyla kaplanmış olup,hane ve işyerlerinin çöpleri hergün toplanmaktadır.

İlçenin suyu,Karamürsel Belediyesi’nin de en büyük ikinci hissesine sahip olduğu Gökçe Barajından yaz,kış günün 24 saatinde sağlanmakta olup ,su sıkıntısı çekilmemektedir.İş araç ve makinaları sayesinde pek çok altyapı çalışması ihalesiz belediyenin kendi imkanlarıyla gerçekleştirilebilmektedir.Marmara Bölgesinin en modern mezbahanelerinden biri ilçemizde bulunmaktadır.Yeni kanalizasyon,atık arıtma ve kolektör tesislerinin ilçeye kazandırılması çalışmaları tamamlanmak üzeredir.

İlçemizde Merkez ve kasaba olmak üzere 6 tane Belediye teşkilatı ve 20 köy bulunmaktadır.

Köyler

Avcı Köyü, Çamçukur Köyü, Çamdibi Köyü, Fulacık köyü Hayriye köyü, İhsaniye köyü, İnebeyli köyü, Karaahmetli köyü, Karapınar köyü, Kadriye köyü, Akpınar(Nusretiye) köyü,Osmaniye köyü, Oluklu köyü, Pazar köy,Safiye köyü, Semetler köyü, Senaiye köyü, Suludere köyü, Tahtalı köyü ve olmak üzere 19 köyü mevcuttur.

Ulaşım
Karamürsel’in deniz ve kara ulaşımı mevcuttur.İstanbul ve İzmit’in metropolü olan Karamürsel’den, bağlı olduğu İzmit merkezi ile komşu ilçelerine günün her çeyrek dakikasında toplu taşıma araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.Ayrıca Kocaeli Büyükşehir belediyesince Deniz Ulaşımı İle de Karamürsel İzmit , Gölcük ve Değirmendere’ye günün belirli saatlerinde deniz otobüsü ile ulaşım sağlanmaktadır.
 Kaynak : www.memleketim.com

Şırnak / Güçlükonak

ŞIRNAK İLİ GÜÇLÜKONAK İLÇESİ
Güçlükonak Şırnak ili’nin bir ilçesidir.
 
Güçlükonak Tanıtım
 Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Şırnak iline bağlı bir ilçe olan Güçlükonak, doğusunda Şırnak Merkez, batısında Mardin ili Dargeçit ilçesi, güneyde İdil ilçesi, kuzeyinde ise Eruh ilçesi ile çevrilidir. İlçe merkezi dışındaki toprakları engebeli bir arazi yapısına sahiptir.
 Finik kalesi İlçe topraklarını Dicle Nehri ve Ruyı sur Çayı sulamaktadır. Aynı zamanda Dicle; ilçenin Dargeçit ,İdil ve Cizre İlçeleri ile doğal sınırını oluşturur. Deniz seviyesinden 950 m. yüksekliktedir. İl merkezine 70 km. uzaklıktaki ilçenin yüzölçümü 550 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus sayımı geçici sonucuna göre; toplam nüfusu 10.300’dür.
 İlçe bitki örtüsü bakımından zengin olmamakla birlikte bazı bölümlerinde ormanlıklar bulunmakta olup, genelde çıplak küçük veya seyrek ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlarda mazı ve meşe ağaçları bulunmaktadır.
 

Karasal iklimin hüküm sürdüğü ilçede yazları sıcak ve kurak , kışları ise soğuk ve yağışlı geçer. Yılık ortalama sıcaklık 24 C. düzeyinde olup, yılık ortalama yağış miktarı 490 cm3’tür.
İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında; buğday, arpa, kırmızı mercimek ve pamuk gelmektedir. Hayvancılıkta büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriliciliği yapılmakta olup özellikle koyun, kıl keçisi Ankara keçisi yetiştirilir.
 2910627-dicle-nehri-guclukonak

Daha önce Eruh ilçesinin Fındık Bucağına bağlı bir köy iken; Fındık bucağının 22, Bağgözü bucağının 5 köyü 1990’da bir araya getirilerek Merkezi Güçlükonak Köyü olmak üzere ilçe konumuna getirilmiş ve Şırnak İli’ne bağlanmıştır

Finik Kalesi ve Surları:
 

Şırnak ili Güçlükonak ilçesi, Damlarca Köyü’nde Dicle Nehri kıyısında bulunan bu surların ne zaman yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber Gudiler döneminde yaptırıldığı ve daha sonraki dönemlerde de kullanıldığı sanılmaktadır.Surlar doğal kalker taşlardan yapılmıştır. Günümüze harap durumda gelebilen surların içerisindeki kalıntılardan kale, zindan, sarnıçlar ve konutların olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kaleden gizli dehlizlerle su almak amacıyla nehre uzanan merdivenler yapılmıştır. Surların içerisinde Asur ve Gudi dönemlerine ait çeşitli kabartmalar bulunmaktadır. Bunlar arasında kabartma bir kadın heykeli günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir. Kaynaklardan öğrenildiğine göre kale içerisindeki medresede Fakı Teyran isimli bir şair ders vermiştir.
 
url

 Kaplıcaları (Güçlükonak)

Şırnak ili Güçlükonak ilçesinde, Kocatepe Köyü’nde, Dicle Nehri kıyısında bulunan bu kaplıcanın suyu bir kaya yarığından dışarıya çıkmakta ve 15 m. yükseklikten bir havuza dökülmektedir. Suyun sıcaklığı 60 derecedir. Su kükürtlü hidrojen içermektedir. Kaplıcanın suyu romatizma ve kadın hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır.
üçlükonak İlçesi daha önce Eruh İlçesine bağlı bir köy iken 09.05.1990 tarih ve 3644 sayılı Kanunla İlçe olmuş ve 16.05.1990 tarih ve 3647 sayılı Kanun ile İdari bağlılığı değiştirilmiş ve Şırnak İline bağlanmıştır.

İlçemiz Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Dicle bölümünde Şırnak İlinin batısında yer almaktadır. Doğuda Şırnak İli, Batıda Dicle Nehri ve Dargeçit İlçesi, Güneyde Dicle Nehri ve İdil İlçesi, Kuzeyde ise Eruh İlçesi bulunmaktadır. Yaklaşık olarak 550 Km2 yüzölçümünde olup, İlçenin rakımı 950 M.dir. İlçenin Şırnak İl Merkezine uzaklığı 70 Km. Cizre İlçesine Uzaklığı ise 45 Km.dir.
İlçenin Coğrafi yapısı; İlçe merkezi hariç diğer yerler genellikle engebeli bir yapıya sahiptir. En yüksek dağı Fındık Beldesinin kuzeyinde bulunan Kale dağıdır. . İlçenin en büyük akarsuyu Dicle nehridir. Bu nehir Güçlükonak’ın Dargeçit, İdil ve Cizre İlçeleri ile tabii sınırını oluşturmaktadır. İlçenin ikinci büyük akarsuyu Eruh İlçesine bağlı Dönerdöver Köyü sınırları içerisinden çıkan Pilleder Köprüsünden Dicle Nehrine karışan Ruyısur Çayıdır.
İlçenin İklimi; Yazları sıcak ve kurak, Kışları ise soğuk ve yağışlı, tipik bir karasal iklim görülmektedir. Yılık ortalama sıcaklık 24 derece düzeyinde olup, yıllık ortalama yağış miktarı 490 cm3 tür.

10601097guclukonak3
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Bilgilerine Göre İlçemizin toplam nüfusu 9958’dır. 3724’ü İlçe Merkezinde 6234’ü ise Belde ve Köylerimizde yaşamaktadır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin genel özelliği olan dışarıya göç verme olayı İlçemizde yaz aylarında yoğun olarak yaşanmaktadır. Bu göç olayının temelde ekonomik nedenlerden kaynaklandığı görülmektedir. Bu göç özellikle Batı Anadolu ya yöneliktir. Yaz aylarında yapılan bu göç daimi olmayıp iş mevsiminin bitiminden sonra tekrar geri dönülmektedir.

Güçlükonak belde ve köyleri
Güçlükonak İlçe Köy Ve Beldeleri
Beldeler: Fındık
Köyler:
Ağaçyurdu | Akçakuşak | Akdizgin | Boyuncuk | Bulmuşlar | Çetinkaya | Çevrimli | Çobankazanı | Dağyeli | Damlabaşı | Damlarca | Demirboğaz | Düğünyurdu | Erdurdu | Eskiyapı | Gümüşyazı | Kırkağaç | Koçtepe | Ormaniçi | Özbaşoğlu | Sağkol | Taşkonak | Yağızoymak | Yağmur kuyusu | Yatağankaya | Yenidemir
Kaynak :www.memleketim.com

Antalya / Kumluca

Kumlucanın Tarihçesi

Türkiye’nin incisi, turizm cenneti güzel Antalya’mızın şirin ilçesi Kumluca’nın tarihi pek yenidir. Ama bu münbit topraklarda Türklerden önce, ilkçağlardan beri birçok kavimlerin yaşadığı çeşitli devletler kurdukları, bıraktıkları eserlerden anlaşılmaktadır. Antalya bölgesinin Anadolu Selçukluları tarafından Süleyman Şah zamanında alındığı bilinmektedir. Fakat Kumluca ve çevresinde Selçuklulardan kalma hiçbir esere rastlanmamaktadır. Anadolu’yu işgal eden Moğolların 1336’da çekilmesiyle Anadolu’da beylikler dönemi başlayacaktır.Bu dönemde Hamitoğulları Beyliğinin bir kolu olan Tekelioğulları yöreye hakim olmuşlardır. Yıldırım Bayezit döneminde yöre Osmanlın egemenliğine girmiştir.

Bütün bu devirlerde Kumluca’da yerleşik hayatın olmadığı anlaşılmaktadır. Hayvancılık yapan göçebe Türkler, yazın Elmalı ve Korkuteli yaylalarında, güzü Kuzca ve çevresinde, kışı da Kumluca ve çevresinde geçirirlerdi.O günlerde bugünkü Kumluca ilçesi sınırları içindeki bölge, Iğdırmağardıç veya kısaca halk dilinde Gardıç adı ile tanınırdı.Bugünkü ilçe merkezinin içinde bulunduğu münbit ova, o günlerde tamamen fundalık ve bataklıklarla dolu olduğundan, ilk yerleşim;ilçe merkezinin 5 km. kadar doğusunda tepelerin eteklerinde Sarıkavak adıyla 1830 yıllarında yapılmıştır.Daha önce Teke sancağı adıyla Konya İline bağlı olan ilimiz Antalya’nın, 1914 yılında bağımsız bir il olması ile, Sancağa bağlı idari teşkilatta yeni bir takım düzenlemelere gidilmiştir.Elmalıdan ayrılan Finike ile Antalya’ya bağlı Iğdırmağardıç Bucağı Kumluca ve Kemer diye ikiye ayrılarak,Kemer Antalya’ya, Kumluca da Finike’ye bağlanmıştır. Bu sırada Sarıkavak Iğdırmağardıç, Bucağının bir köyüdür. Bugünkü Kuzca köyü ise,o zaman ayrı bir bucak idi.1924 yılında Kuzca Bucağının merkezi Gödene ‘ye (Altınyaka) alınmış ve zamanla göçebe halkın yerleşerek kalabalık bir merkez haline getirdiği bugünkü ilçe merkezinin bulunduğu yerde Kumluca Bucağı kurulmuştur.Kumluca Bucağı sonraki dönemde daha da büyümüş,7033 sayılı kanunla 1.4.1958’de Finike’den ayrılarak ilçe olmuştur.

Kumlucada Tarih Öncesi Çağlar
İlçemiz ilkçağlardan beri birçok devletlerin yerleşim alanı içinde yer almıştır.Bunlardan Likyalılar, Fenikeliler,Romalılar ve bir kavim olan Selimler sırasıyla ilk yerleşip dağılan topluluklar olarak bilinir.

Kumluca’nınAdının NeredenGeldiği
Kumluca adının şuradan geldiği rivayet edilir:Henüz bugünkü ilçe merkezinde hiç, yerleşme yokken, Sarıkavak ‘tan bir köylü Gavur deresinin batı kıyısında kumluk ve fundalık bir arazi olan şimdiki şehir merkezinin bulunduğu yere karpuz ekmiş.Kumsal ve verimli arazide karpuzlar oldukça iri olmuş.Yetişen karpuzları yetiştiricisi köylere götürüp satarken, köylüler bu karpuzları nerede yetiştirdiğini sormuşlar.O da “derenin kıyısındaki kumluca yerde” diye cevap vermiş.Bu köylünün meşhur karpuzlarının methi, karpuzların yetiştiği yerin adının zamanla “Kumluca” olmasına neden olmuştur. Eskiden karpuzları ile ün kazanmış olan Kumluca ‘da bugün çağın gereklerine uyularak, cam ve plastik seralarda turfanda sebzecilik yapılmakta ve Türkiye’nin sebze ve narenciye ihtiyacının önemli bir kısmı buradan karşılanmaktadır.
n1
İlçenin Yeri
Kumluca ilçesi,Akdeniz Bölgesinin Batı Akdeniz Bölümünde,Antalya Körfezi’nin batı kısmındaki Teke Yarımadası diye adlandırılan Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi hizasında Akdeniz’e doğru uzanan uzantı üzerinde yer almaktadır. ilçenin güneyinde Akdeniz,kuzeyinde Korkuteli ilçesi,doğusunda Kemer ilçesi, batısında Finike ilçesi,batı ve kuzeybatı yönünde de Elmalı ilçesi bulunmaktadır.

Jeolojik Yapısı
İlçe merkezinin bulunduğu zemin,Alakır çayı ile Gavur deresinin dağlardan sürükleyip getirdiği alivyonlu bir ovadır.Yer yer çakıl, kum ve toprak katmanlarından oluşmuş olan bu ovanın oluşumu yenidir.Dağ köylerinde ise eğimli ve hafif taşlı, fakat genellikle verimli bir toprak yapısı mevcuttur.

Bitki Örtüsü
İlçemiz bitki örtüsü bakımından çok zengindir.Doğu,batı ve kuzey kesimlerinde ormanlık alanlar ve yükseklerde yaylalar vardır.Ormanlık sahaların etek kısımlarında yapraklı ve maki türleri, yükseklere doğru yapraklı ve ibreli türler,en yükseklerde ise ibreli ağaçlar hakimdir.Yüksek dağların zirveleri ise çıplaktır En çok sırası ile çam, sedir, pıynar, mese, ardıç,gök ağaç, yabani zeytin, yabani armut ve çınar gibi ağaçlar yetişmektedir. Kumluca ovası bağlık bahçeliktir. Bahçelerde en çok portakal, limon, mandalina, greyfurt, zeytin, iğde, nar ve yeni dünya gibi meyve ağaçları yetiştirilmektedir.
Ayrıca Salur, Mavikent ve Karaöz’de muz üretimide yapılmaktadır. Altınyaka, Karacaören gibi yüksek kesimlerde ise elma,şeftali, kayısı,erik, fındık, incir, üzüm, ceviz, ayva, dut yetişir, Maki topluluğu olarak mersin, hayıt ve çaltı en çok yetişen bitkilerdendir.

Gelenek-Görenekler Mahalli Oyunlar
Grup oyunları oynanmayıp, ferdi oyunlar oynanmaktadır. Yörenin en meşhur oyunu teke zortlatmasıdır. Yayla yolları, çiftetelli ve kırmızı gül oyunları ile Muğla ve Ege yöresinin zeybek oyunları oynanır. Son yıllarda Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan Teke Yöresi Halk oyunları kursu ile yöresel oyunlar halkımıza dahada iyi öğretilmektedir. Ayrıca KUMTAD Kumluca Kültür,Turizm,Tanıtma ve Dayanışma Derneğinin Halkoyunları ekipleri vardır.

Geleneksel kk Düğün Törenleri
İlçemizde evlenme olayı şöyle gerçekleşir:önce oğlan tarafından bir kişi kız tarafından bir kişi ile kızın babasına dünür olarak geleceklerine dair haber gönderir. Perşembe akşamı evlenecek oğlanın babası,annesi varsa amcası,dedesi,ninesi birlikte kız evine giderler. Bir iki saatlik sohbetten sonra asıl konuya geçilir.Oğlan tarafının en yaşlısı “Allah’ın emri,Peygamberin kavli ile kızınız …………….’i oğlumuz ……………..’a layık gördük,siz de layık görüyorsanız evlendirmek istiyoruz” diyerek kız tarafının en yaşlısından kızı ister.Genellikle gönüllü de olsalar kızı hemen vermezler.”Onbeş gün düşünelim,Allah çiftlediyse bu iş olur.” derler.Onbeş gün sonra tekrar gidildiğinde gönülleri varsa kızı verirler. Başka bir gün sonra perşembe akşamı da düğün tarihi ve gelin adayına neler takılacağı konuşulur. Düğün Hazırlıkları bir hafta önceden başlar.Bu hazırlıkların bazıları şunlardır. Köyün Gençleri Düğünde kullanmak için Dağdan odun toplarlar.Keşkeklik Buğday hazırlanır.Ekmeklik un için değirmene gidilir.v.s. Düğün oğlan evinde Salı günü veya Cuma günü başlar. Oğlan evinde yapılan bu törene oğlan kınası denir. Aynı gün öğleyin “kendirlik” denilen törenle kız evine gidilir, kızın çeyiz olarak hazırladığı eşyalar alınır ve oğlanın evine serilir. Bu törende gençler de kız evinden aldıkları ve özel olarak kız tarafından bu gün için hazırlanmış yastığı alarak “yastık yarışı” denilen koşu yarışına başlarlar. Koşuda öne geçen yastığı alır ve oğlan evine kim önce yastığı getirerek oğlana verirse oğlandan bahşişini alır. Aynı törende oğlanın kıza takacağı takılarla elbiselerde kıza gönderilir. Çarşamba veya cumartesi günü ise kız evinde kız kınası denilen tören düzenlenir.Akşam eğlenirken kıza kına yakılır. Köyün diğer genç kızlar da gelin adayının çevresinde oynayarak maniler söylerler.

Yine bu tören sırasında oğlan ve kızın anne-baba ve akrabaları gelin adayına para veya bilezik kolye gibi hediyeler verirler.Bu yeni kurulacak yuvaya akrabaların bir katkısı anlamına gelmektedir. Perşembe veya pazar günü ise “gelin alma” töreni ile düğün sona erer. Gelinin yeni evine girişi de özel bir törenledir.Gelin evine girmeden önce kurban kesilir, kapının önüne köylülerin ekmek pişirdikleri saç konur.Sacın üstüne içi su dolu bir ibrik konur. Gelin adayının gireceği kapıya bir de ince ip bağlanır.Gelin önce sacın üstündeki ibriğe bir tekme vurarak suyu döker. Sonra eline verilen keser ile kapının yan tarafına bir çivi çakar. İşaret parmağına kaynanası tarafından sürülen tereyağını kapının üst pervazına sürer. Sonra da ipi kırar içeriye girer. Gelini getiren atın sahibine bahşiş verilir ve at taş atarak kovalanır.Bunun anlamı atın bu eve bir daha gelin getirmemesi dileğidir. Eğer gelin, karısı ölmüş bir damat ile evleniyorsa eve pencereden girer.Bunun da anlamı yeni gelinin de aynı kapıdan girmesi ona da ölüm getireceğine inanılmasıdır. Erkekde eve girerken arkadaşları tarafından çeşitli şakalarla dövülerek eve girer. Düğünlerde seyirlik oyun olarak “Arap Oyunu” denilen ve halkı eğlendiren oyunlar oynanmaktadır. Bu oyunda,erkeklerin kılıklarını değiştirerek kız ve arap ile efe rollerini paylaşarak oynadıkları çeşitli olaylarla halkı eğlendirirler. Ayrıca Teke Yöresine has Topal oyunu oynanır. Gelin Bir başka köye gidiyorsa Köyün gençleri Oğlan tarafından Ergenlik adı verilen bir bahşişi almadan Gelini evin kapısından çıkarmazlar. Bu bahşiş düğündeki çalışmaları karşılığı ve gelinin bir köydeki gençler yerine bir başka köye gitmesi karşılığı alınır ve köyün gençleri bu bahşiş ile topluca eğlenir.Günümüz düğünleri ise düğün salonlarında bir akşam kadın erkek karışık eğlence şeklinde olmakta ertesi günü gelin alması yapılmaktadır. Yukarıda anlatılan düğünlerin benzerleri dağ köylerinde halen yaşatılmaktadır.

Kaynak :www.memleketim.com

1 5 6 7 8 9 16