ADANA

ADANA

Ovada ender olarak görülen kar, dağlarda erken başlar ve bazan aylarca kalır. Adana’da yılın 195.6 günü yaz günüdür. Bu günlerin 134.4’ü tropik gün olarak belirlenmiştir.

Adana, Akdeniz iklim özelliklerini taşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Bölgede meydana gelen yağışlar, genellikle yamaç yağışları ve gezici hava kütlelerinin karşılaşması ile oluşur.

Yazın nem yüklü sıcak bir hava görülür. Ortalama nisbi nem % 66 olmakla beraber, yazın % 90’ın üzerine çıkar. 37 yıllık ortalama sıcaklık 18.7 C’dir. En soğuk ay Ocak, en sıcak ay Ağustos’tur. Ocak ayı ortalaması 9 C, Ağustos ayı ortalaması 28 C’dir. Ovanın sıcak olmasına karşılık, ilin topraklarında yükselti ve yüzey şekillerine göre iklim şartları çok değişir. Yağışlarda da değişme görülür. Dağlık kesimde yağışlar doğal olarak fazladır.

adana-4Arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkan bilgilere göre Çukurova Bölgesin’de çok eski devirlerden beri yüksek kültürlü medeniyetlerin yaşadıkları bilinmektedir.Çukurova’nıın belirgin tarihi Kitvanza Krallığı ile başlamaktadır. Bu konuda Hitit Devleti’ne ait kitabelerden bilgi alınmıştır. Bu Krallık M.Ö. 1335 yıllarında Hititlerin himayesine girmiştir.Orta Çağ’da Bizanslılar, Araplar, Selanikliler, Ermeniler, Mısır Türk Memlük Devleti, Ramazanoğulları buraya hakim olmuşlardır. Yeni Çağ döneminin sonunda ve Yakın Çağ’da buraya Osmanlı İmparatorluğu hakim olmuştur.

Adana İsminin Kaynağı

Adana’ya ait en eski yazılı kayıtlara ilk defa, Anadolu yarımadasının en köklü uygarlıklarından biri olan Hititlerin kaya kitabelerinde rastlanmaktadır. Boğazköy metinleri olarak bilinen M.Ö.1650 yıllara tarihlenen bir Hitit tabletinde, Adana havalisinden URU ADANIA yani ADANA BÖLGESI olarak bahsedilmektedir. Bu konuda sadece bu tablet dikkate alınacak olsa bile ADANA ismi en az 3640 yıllık bir geçmişe sahiptir.

                                                        ADANA’YA AİT YEMEKLER

Adana Kebap: Şüphesiz ki memleketin en meşhur yemeklerinden olan Adana Kebabını yerinde yemek için şahane bir şans. Adana kebabının özelliği Torosların kekiğini yemiş küçük baş hayvanların iyi etlerinin satırla el kıyması olarak hazırlanması, dinlendirilmesi, içindeki hafif baharat ve kısık alevde sık çevirip yağını mıhlayarak sabırla pişirmektir. Adana usulü bol salatalı, zerzavatlı, sınırsız ikramla sunulması da kebabı şölene çevirir… Kebap salataları ve ikramları metnin aşağısında yer alıyor. Bizde pilav verilmez, o güneydoğu ve İstanbul usulüdür.

Adana Kebap

Adana Lahmacun: Çok meşhur olmasa da yerel mutfağın önemli lezzetlerindendir. Güneydoğu lahmacunlarına göre (Urfa ve Antep) daha küçük, Tarsus fındık lahmacuna göreyse daha büyüktür. 15-18 cm çaplı sunulan lahmacunun içeriği, kıymasının kalitesi ve et bolluğu kadar hamurunun yarı kalın ve yumuşak açılması da önemlidir. Fırsatı olan gezginlerimizin iç hazırlayarak evci usulü her köşe başındaki fırınlardan birinde pişirim yaptırmaları önerilir. Hem leziz, hem de ekonomik olan bu yönteme elbette erişmek kolay değil, olmuyorsa oturun herhangi bir yerde, sadece taze dal maydanoz ve limon eşliğinde tadını çıkarın. Bir porsiyon 5’lidir. 1,5 porsiyon adamı deli eder.

Adana Lahmacun

İçli köfte: Restoranlarda çok rahat bulunmayan Adana içli köftesinin özelliği haşlama olmasıdır. Malumunuz Hatay içli köftesi kızartılır, Adana’nın içli köftesinin özelliği, dışında ince bulgurun et ve genelde cevizle hazırlanması, içine soğanla kavrulmuş kıyma, baharat ve yağdan başka bir yer girmemesidir. (İçe ceviz de konulur ancak o artık kültür karışmasından diyebiliriz) Dışının şaşırtıcı inceliği, tamamına yakın iç doluluk oranıyla ilk ısırıkla damlayan kuyruk yağı damak çatlatır. En iyisi tabii ki evlerde yapılan olsa da restoranlarda ve sık sık açılan panayır tarzı ev yemekleri tezgahlarında bulunabilir. (Gazipaşa Parkı kadın emeği değerlendirme organizasyonu önerilir.) Elle yenmesi sonra yağlı parmakların yalanması makbuldür.

Adana İçli Köfte

Adana Şehir İçinde Gezilecek Yerler

Adana Taş Köprü: Adana’nın sembol yapısı Taş Köprü taaa Roma döneminde yapılmış, günümüzde Seyhan ve Yüreğir merkez ilçelerini birbirine bağlayan tarihi bir yapıdır. Birkaç sene öncesine kadar araç trafiğine de açık olan yapı bu özelliğiyle Dünya’nın araç trafiğine açık en eski köprüsüdür. 21 gözlü inşa edilen köprünün kara kısmı dolgularla küçülerek bugün 14 gözlü olarak ayaklı tarih olarak şehrin tam ortasında heybetiyle dikilmektedir.

Adana Taş Köprü

Adana Ulu Cami: (Ramazanoğlulları Cami): Adana’nın sembol yapılarındandır. Tarih dersleri boyunca anlatılan beylikler var ya, hah onlardan Ramazanoğulları döneminde; 1541’te tamamlanmış tarihi bir yapıdır. Mimarisi Selçuk ve Memluk tarzını taşır. Merkez Camii’den önce Adana’nın en büyük camisidir.

Adana Ulu Cami

Adana Merkez Sabancı Camii: Seyhan Nehri’nin hemen kıyısında, aynı isimli Adana Merkez Park’ın yanında camii Türkiye’nin ve Orta Doğu’nun en büyük camisidir. 99 metre yükseklikteki 6 minaresi ile etkileyici bir eserdir. Hakkında detaylı bilgi yazımız ileride eklenecek.

Sabancı Merkez Cami

Adana Arkeoloji Müzesi: Tarih boyu defalarca kez taşınmış olup, şu an şehrin merkezinde Reşatbey’de ziyarete açıktır. Çukurova bölgesindeki arkeolojik kazılardan çıkan eserler sergilenir. Giriş 5 TL olup müze kart geçerlidir, ancak 2014 itibariyle geçici olarak ziyarete kapalıdır.

Adana Merkez Park: Sabancı Merkez Camii ile birlikte nehrin kenarında yer alan devasa alan gerçekten botanik bir nefes alanıdır. Oldukça geniş çim alanda, çeşitli ağaçlar ve doğanın huzuru Avrupai merkez kent park kültürünün önemli bir örneğidir.

Adana Merkez Park

Tarihi Kazancılar Çarşısı: Büyük Saat’in yanında yer alan tarihi çarşı, geleneksel Anadolu kapalıçarşı örneklerinin eskilerinden biridir. Bakırcıların ve kazancıların çarşısı olsa da günümüzde gündelik ihtiyaçlara yönelik her türlü dükkan bulunur.

Büyük Saat: 32 metre uzunluğu ile Türkiye’nin en büyük saat kulesidir. 1881’de inşasına başlanıp 1 yılda hizmete açılmıştır. Malum o dönem saat kuleleri modernleşmenin sembolüdür. Kendisinden 5 sene sonra inşa edilen ülkemizin en büyük ikinci saat kulesi Dolmabahçe Saat Kulesi’nden (27 metre) 5 metre daha uzundur. Şehrin çarşı bölümünde yer alır. Belediyenin armasında yer alan kule budur.

Büyük Saat

Adana Çarşı Hamamı: Büyük saatin karşısındaki hamamın önü dükkanlarla kapatılmıştır. Yine Ramazanoğulları döneminden kalan haman 1529’dan beri açıktır. Şuanda da yarım gün kadınlara, yarım gün erkeklere hizmet veren özel işletmedir.

Adana Etnografya Müzesi: Çukurova’nın yerlileri ve Toroslar’ın yerlileri sayabileceğimiz yörüklere yönelik tarihi eşyaları barındıran müze 1983’te açılmış, şehir merkezi Kuruköprü Mahallesi’ndedir. Bizi içindekilerden ziyade 1845’te inşa edilmiş bir kilise olan binası etkiler. Giriş ücretsizdir.

Adana Etnografya Müzesi

Recep ÖZKAYA

20141223070

HİT(İÖ) 2.SINIF

KAYNAK: http://kesfetsene.com

https://www.yurtarama.com

Halkla İlişkiler İ.Ö SİVAS

Sivas’ı tanımak, bu şehrin kültürünü, doğasını, insanını bilmek şehrin tarihine ışık tutmak anlamını taşır. Uygarlıklara beşiklik etmiş Selçuklular döneminde başkent, Osmanlı döneminde eyalet merkezi ve Cumhuriyet döneminde önemli bir kilometre taşı konumunda olan Sivas, tarih boyunca Asurlar, Frigler, Hititler, Kimmerler ve Roma imparatorluğu bünyesinde bulunmuştur.

Sivas‘a yolunuz düştüğünde her şeyden önce tarihin ve kültürün derinliklerine doğru yolculuk yaptığınızı anlayacaksınız. Görkemli bir geçmişe sahip olan Sivas özellikle 4 Eylül Sivas Kongresi ile tarih sayfalarında ki yerini biraz daha perçinliyor.

Sivas sadece geçmiş uygarlıkların izlerini değil Cumhuriyetin ayak izlerini de bizlere sunuyor. Her adım da tarih kokan bu şehri anlamak için burada biraz zaman geçirmek yeterli olacaktır.

 

Sivas halkı da geçmişlerine bağlı bir şekilde yaşamasını biliyor. Zaten unutmak için özel bir çaba sarf etmek gerekiyor.  Tüm yollar şehrin merkezine çıktığından tarihi eserleri görmek, burada zaman geçirmek ve bu eserlerin yapılış amaçlarını anlamak her şeyden önce geliyor.  Şehir merkezinde bulunan  Sivas kongre binası, tam karşısında çifte minareli medrese, Buruciye medresesi, Şifaiye medresesi ve I. Keykavus’un muhteşem türbesi, her sokak arasında ayrı bir yapı kendini gösteriyor. Türklük önemli bir kavram olmuş Sivas sokaklarında….

Köklü tarih şehre o kadar işlemiştir ki, insanlar aradan binlerce yıl geçse de bu kültürü bilerek yada bilmeyerek devam ettirir. Özellikle Selçuklular zamanında çok önemli bir konumda olan Sivas aradan yıllar geçmesine rağmen Selçukluların aziz hatıralarına sahip çıkmıştır.

Kentin her tarafında “Selçuk” ismini görmeniz mümkün. (Selçuk taksi, Selçuk dershanesi vs.) Bu şu anlama gelir ki,  Sivas’ta Selçuklu etkisini çok fazla hissetmek mümkün. Selçuklu Türkleri Malazgirt Savaşından önce Sivas’a kadar uzanmışlar ve 1059 da bir ara kenti ele geçirmişler. Ancak yörenin kesin olarak Türk egemenliğine girmesi Malazgirt Zaferinden kısa bir süre sonra gerçekleşti. Anadolu Selçuklu İmparatorluğunun ilk başkenti Sivas’dır.

Sivas kısa bir süre Danişmentliler’in elinde kaldıktan sonra 1174’te II. Kılıç Arslan tarafından Selçuklu Devleti sınırları içine alındı. Selçuklular döneminde Sivas yeniden gelişti. Kentin surları 1221’e doğru, Sultan I. Alaeddin Keykubad tarafından onartıldı. Kısa bir süre sonra Moğollar’ın saldırıları başladı ve Kösedağ Savaşı yenilgisinden (1243) sonra Selçuklu topraklarıyla birlikte Sivas da Moğolların eline geçti. Daha sonralarında Osmanlıların hakimiyetine giren şehir, gerekli ilgiyi görmediğinden önemini yitirmiştir.

Sivas, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde de tekrar önemini kazanmıştır. Mustafa Kemal’in Amasya Genelgesi ile yaptığı çağrı üzerine, 1.Dünya Savaşından sonra işgale uğrayan Türk topraklarını kurtarmak ve Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak için çareler aramak amacıyla seçilmiş ulus temsilcilerinin Sivas’ta bir araya getirmiştir. 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında yapılan Sivas Kongresi ve alınan kararlar neticesinde milli mücadelenin başlangıcı tüm dünyaya Sivas’tan haykırılmıştır.  Sivas Kongresinde alınan kararlar, daha önce gerçekleştirilen Erzurum Kongresi kararlarını genişleterek tüm ulusu kapsar bir nitelik kazandırmış ve yeni bir Türk Devletinin kuruluşuna temel olmuştur; bu nedenle Sivas Kongresinin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemi büyüktür.Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’a geldiği 2 Eylül 1919 tarihinden Temsil Kurulu ile birlikte  Ankara’ya hareket ettikleri 18 Aralık 1919 tarihine kadar Sivas, fiilen ülkenin başkenti olmuştur.

Her şeyden önce Sivas Anadolu’nun en temiz şehirlerinden birisidir. 2 temmuz 1993 yılında yaşanan elim olayların unutmak isteyen şehir el ele verip acıları paylaşmış, yeniden hamle yaparak gelişim göstermek istemiştir.  Sivas’ta yüzyıllardır devam eden el sanatları ve el emeği ürünlerin devam ettirilmesi, atölyelerin kurulması, tarih ve kültürel açıdan önemli gelişmelerdir. Geçmiş değerlerinin yok olmasına göz yummak istemeyen Sivaslı ustalar, daha fazla çırak yetiştirerek bu konunun önemine dikkat çekmiştir.
Sivas’ın geleneği olan tarakçılık, gümüşçülük, bıçakçılık vs gibi el emeği işlere ilgi duymamaları yakında bu işlerin biteceği göstergesidir.

Camiiler
 

Ulu Cami: Sivas Müzesinde bulunan kitabesine göre 1196-1197 yılında Kızıl Arslan Bin İbrahim tarafından yaptırılmıştır. İç ölçülerinde ve yaklaşık 1674 m 2′ lik bir alana oturan dikdörtgen planlı caminin üst örtüsü düz dam şeklindedir. Güney duvarına dik olarak uzanan 11 sahanlı asıl ibadet alanında toplam 50 yığma ayak bulunmaktadır. 13.yüzyılın ilk yarısında inşa edilen tuğla örgülü silindirik gövdeli minaresine 116 basamakla çıkılmakta olup sekizgen kaidesinde kufi yazı şeritleri firuze renkli sırlı tuğlalar vardır.
Kale Camisi: İl Merkezinde Selçuk Parkı içerisindedir. Giriş kapısı üzerinde yer alan kitabesine göre III. Sultan Murad’ın vezirlerinden Sivas Valisi Mahmud Paşa tarafından 1580 yılında yaptırılmıştır.
Sivas’ta Osmanlı dönemi camilerinin ve eserlerinin en güzelidir. Asıl ibadet alanı kare planlı ve üzeri kurşunla kaplı tek kubbe ile örtülüdür.
Dıştan onikigen tanbur ve üzerinde onaltıgen kasnak yer almaktadır. Caminin beden duvarları kasnak ve tanburu kesme taştan inşaa edilmiştir. Ayrıca mihrap ve minberi mermerden olup stalaktitlerle süslenmiştir. Kuzeybatı köşesinde camiye bitişik ve dışa taşıntılı olarak inşaa edilen minare kaidesi ve papuç kısmı taştandır. Pabuç üzerinde yükselen tuğla örgülü minare gövdesi on altıgendir. 6 sıra kirpi dizeli şerefe altına sahip minarenin korkuluğu taşlarla çevrelenmiş tuğla örgülü petek kısmının üzeri dıştan kurşunla kaplı sivri bir külahla sonuçlandırılmıştır.
Plan tertibi; mimarı üslubu süsleme elemanları ve ince uzun zarif minaresi ile Osmanlı dönemi camilerinin bütün güzelliklerine sahip bir eserdir.
Meydan Camisi 
1564’te Sivaslı Koca Hasan Paşa yaptırmıştır. Kesme taştan dikdörtgen planlı yapı eğimli çatı ile örtülüdür. Minaresi tek şerefelidir.
Aliağa Camisi
1589’da Behram Paşa’nın oğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılan cami kubbeli ve yalın bir yapıdır. Üçlü yonca biçiminde kemerle çevrili mihrap nişi mukarnas bezemelidir.
Alibaba Camisi
1792’de yapılan cami; dıştan ahşap çatı içten kubbe ile örtülüdür. Dıştan minare tek şerefelidir.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası
Divriği Ulu Camii Mengücek Oğullarından hükümdar Süleyman Şah oğlu Ahmed Şah tarafından 1228 yılında yaptırılmıştır.
1280 m 2 ‘lik bir alana oturan camiye kuzey doğu ve batı yönünde yer alan taş süslemeleriyle hayret uyandıran üç güzel kapıdan girilmektedir.
Darüşşifası ise Behram Şah’ın kızı Melike Turan Melek tarafından 1228 tarihinde yaptırılmıştır. Bu eşsiz anıt 768 m 2 ‘lik bir alana oturmaktadır. 18.Yüzyılda medrese haline getirildiği için Şifaiye Medresesi de denilmektedir.
Anadolu’da erken dönem mimarisinin en seçkin örneği olan Divriği Ulu Camii ve Şifahanesi; plan mimari oranların elemanları süsleme ve örtü biçimlerinin dengeli ve uyumlu bir şekilde ayarlanmasıyla başlı başına kendine özgü bir yapıdır.
UNESCO’nun koruma çalışmaları kapsamında yürütülen “Dünya Kültür Mirası” listesinde Türkiye’den dokuz doğal ve kültürel varlık bulunmaktadır. 1985 yılında bu listede yer alan ilk üç varlık içinde olan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası özgün mimarisi estetik kültürel ve evrensel değeri ile ayrıca 13.yy.da kadın-erkek eşitliğini de simgeleyen bir anıt olarak bu listeye alınmaya layık görülmüştür. Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan diğer doğal ve kültürel varlıklar içinde Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası eser olarak tektir.

Medreseler

 

Çifte Minareli Medrese: İlhanlı Veziri Şemseddin Mehmet Cüveyni tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Hadis ilmi okutulan medresenin sadece doğu yönündeki asıl cephesi ayakta kalmıştır.
Ön yüz ortada iki minareli taç kapı iki yanda pencere ve köşe kuleleri ile kompoze edilmiştir. Böyle bir uygulama ile daha canlı hareketli ışık-gölge oyunlarını kuvvetlice hissettiren bir cephe elde edilmiştir. Kesin olmamakla birlikte eserin mimarının Kelük Bin Abdullah olduğu sanılmaktadır.
Gök Medrese: Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Kon-yalı Kaluyan’dır. Taç kapı üzerinde yükselen tuğla örgülü iki minaresindeki mavi çinilerden dolayı Gök Medrese adını almış-tır. Plastik sanatların şaheserlerinden olan taç kapıda mermer malzeme kullanılmış olup Taç kapısının üst iki köşesinde iç içe girmiş hayvan motifleri vardır. Medrese-ye girişte sağda mescit solda ise Dar-ül Hadis bölümü mevcuttur.
Avlunun kuzey ve güneyinde altı sütun üze-rine inşaa edilmiş kemerli bir revak bulunmaktadır. Bu revakın gerişinde küçük kapılardan hücre-lere geçilir. Doğu yönün-deki ana eyvanı yıkılmış yerine mevcut taş ve kitabelerle bir duvar örülmüştür. Kuzey ve güneyindeki yan eyvanla-rın içi çini tezyinatla süslüdür.
Şifaiye Medresesi : İl merkezinde Selçuk Parkı içerisinde Çift Minareli Medresesinin tam karşısındadır. 1217 yılında Selçuklu Sultanı I.İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır. Anadolu Selçuklu Tıp sitelerinin ve hastaneleri-nin en eskisi ve en büyük boyutlu olanıdır. 1220 yılında vefat eden I.İzzeddin Keykavus vasi-yeti üzerine çok sevdiği bu Medresesinin güney eyva-nındaki türbede ailesi ile birlikte yatmaktadır.
Buruciye Medresesi: Anadolu Selçuklu Sultanı III.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında dönemin ileri gelenlerinden Hibetullah Burucerdi oğlu Muzaffer tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Taç kapıdaki taş işçiliği ile girişin solunda yer alan türbe çinileri önemlidir. Dört eyvanlı ve ortası açık avlulu güzel bir Selçuklu Medresesidir.

Hanlar

 

 
Behram Paşa Hanı: 1576 Yılında Sağır Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan iki katlı ve ortası açık avlulu etrafında odalar yerleştirilerek inşa edilen hanın bir de ahır kısmı mevcuttur. Güney yönünde dışa taşıntılı sivri kemerli bir giriş cephesi girişin üzerinde üç dilimli kemere sahip iki penceresi yer al-maktadır. Pencerelerin sağ ve solunda aslan motifi işlenmiştir.
Taşhan: İki katlı ortası açık avlulu kesme taştan inşa edilmiştir. Kitabesi bulunmayan Taşhan’ın mimari üslubu bakımından 19.yy. yapıldığı sanılmaktadır. Üzeri açık olan iç avlu ortasın-da çift başlı aslanların ağzından su akan bir taş havuzu bulunmaktadır. İç avluya doğu kuzey ve güney yönlerinde bulunan kapılardan girilmektedir. İç avlunun kuzey ve güney yönleri revaklı olup revak gerilerinde dükkanlar sıralanmıştır
Alacahan: 17.yüzyıl Osmanlı Dönemi’ne ait olduğu sanılmaktadır. İpek Yolu (Sivas-Malatya) üzerindedir. Siyah-beyaz kesme taşlarla almaşık olarak örülmüştür. Camii han ve sur duvarlarından oluşmaktadır.
Ayrıca il merkezinde Subaşı Hanı vardır. Malatya-Sivas eski yolu üzerinde bulunan Selçuk Hanı ve Sivas-Kayseri eski yolu üzerinde Tatlıcak Köyü girişinde Latif Han bulunmakta ve bu iki hanın sadece temel kalıntıları vardır.

Hamamlar

 

Kurşunlu Hamamı: Sivas’ın en büyük hamamıdır. 1576 yılında Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kadın ve erkek bitişik çifte hamam olarak inşa edilmiştir. Klasik Osmanlı hamamlarının tüm belirgin özellikleri görülür
Meydan Hamamı: Meydan Camisi karşısındadır. 16.yüzyıl yapısı olup. Dört eyvanlı ve kubbe örtülüdür.

Köprüler

 

Yıldız Köprüsü: Sivas Ankara karayolu 30.km. sinde Yıldız Irmağı üzerindedir. Selçuklu dönemine ait bir köprü olup döşeme uzunluğu 70 metredir. Sivri kemerli ve 13 gözlüdür
Eğri Köprü : Sivas’ın 3 km. güney doğusunda Sivas-Malatya eski karayolu ve Kızılırmağın üzerinde 18 kemerli bir köprüdür. Uzunluğu 179.60 m eni; 4.55 m’dir. En büyük kemer açıklığı 7.70 m’dir. Aynı doğrultuda olmadığı için eğri köprü denilmiştir. Köprünün kitabesi olmadığı için hangi tarihte ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.
Kesik Köprü: Sivas’ın 10 km. güneybatısındadır. 13. Yüzyıl Selçuklu yapısıdır. Biri 17 diğeri 2 gözlü iki bölüm olarak yola bağlanmıştır.
Boğaz Köprü: Sivas’ın 10 km. doğusundaki köprü orta çağa tarihselleşmektedir. Sivri kemerli altı gözlüdür.
Sivas gidilmesi gereken bir şehirdir.
Kaynak:

MANAVGAT

           

Dünyaca ünlü şelalesi, altın kumlu plajları, Köprülü Kanyonu ve Side Antik Kentiyle Manavgat…

Manavgat ve çevresi görülmeye değer pek çok doğal ve tarihi güzelliklerle çevrilidir. Sizler için iyi bir tatil rehberi olacağını düşündüğümüz bilgileri burada toparladık. Güzel yöremizde hoşça vakit geçirmeniz dileğiyle.

Manavgat Irmak Kenarı

Manavgat Çayının kıyılarına yapılmış parklar, çay bahçeleri, piknik alanları ve gezi yolları . Yaz sıcaklarından bunalanların ferahlayıp ırmağın ve yeşilin güzelliğiyle örülmüş bu yerde huzur bulacağı çay bahçelerinde oturup bir şeyler içebileceği nezih bir ortam oluşturulmuş. Akşamları mum ışığında dostlarınızla uzun sohbetlere dalabilirsiniz

.indir

 

Bot turlar
Manavgat çayı. Manavgat’ı ikiye bölüyor. Çay üzerindeki gezinti tekneleri, Manavgat’tan başlayarak şelaleye ve boğaza günübirlik turlar yapıyorlar. Tekne turu yaklaşık 3-4 saat sürüyor. 30 ila 150 kişilik bu teknelerde yemek servisi de yapılıyor. Eğlencenin ise sınırı yok. Kimi zaman canlı müzik, kimi zaman dansöz eğlenceye katılıyor. Çayın denize bağlandığı noktada mola veriliyor. İsteyenler denize, isteyenler çaya girebiliyor. Çayın suyu buz gibi. Serinlemek için ideal. Kumsala mangal atıp tekneye servis yapanlar da var.

 manavgat_16

Manavgat Şelalesi (Büyük ve Küçük Şelaleler)
Her mevsim bol suyu olan Manavgat Çayı, Manavgat’ın 4 km kuzeyinde çok güzel görüntü veren bir şelale oluşturuyor. Şelale çevresi, kanallar ve setlerle düzenlenerek güzel bir mesire yeri haline getirilmiş. Kökleri ve dalları suya uzanan çınar ağaçlarının gölgesindeki mesire yerinde, sert katmanlardan hızla düşen yeşil suyu, suyun içinde direnen ağaçları, yer yer oluşan küçük anaforları izleyebileceğiniz, suyun sesini dinleyebileceğiniz lokantalar, seyir terasları, çay bahçeleri var. Yazın sıcak günlerinde suyun serinliği ve şelalenin sesi eşliğinde bir öğle yemeği yiyebilirsiniz.
Büyük Şelale’ye gelmeden, Manavgat’tan 2 km sonra, sağa Küçük Şelale yolu ayrılıyor. Yoldan 1 km içeride, çayın Küçük Şelale bölümü karşınıza çıkacak. Büyük şelaleye göre daha küçük bir yükseltiden dökülen küçük şelale çevresi de bir mesire yeri haline getirilmiş. Aynı doğal görünümün bulunduğu, biraz daha sakin olan küçük şelalede Küçük Şelale Restaurant, lokanta ve çay bahçesi olarak hizmet veriyor.

Seleukia
Manavgat şelalesinin yanından geçen ve kuzeye Manavgat ve Oymapınar Barajları’na giden yolu izlemeye devam ediniz. Kısa bir süre sonra, Manavgat çayına dökülen küçük bir derenin üzerinde tarihi bir su kemeri kalıntısı göreceksiniz. Çok iyi durumdaki su kemeri muhtemelen Roma döneminde, Side’ye Manavgat çayından su taşımak için kullanılmış. (Antik su kanallarının kalıntıları, Manavgat Side arasında da görünüze çarpacaktır.)
Yola devam edin. Yaklaşık 3 km sonra (Manavgat’tan 8.2 km), solda Bucak şeyhler ve Seleukia yön levhası karşınıza çıkıyor. Yol Bucak şeyhler’e kadar (1 km) asfalt. Köyün camisinin hemen önünden sağa toprak yola giriliyor. Yaklaşık 3.5 km sonra Seleukia antik kenti girişine ulaşılıyor.
Seleukia çok önemli bir antik yerleşim değil. Ama konumu çok güzel. Sık çam ormanının içinden geçilerek çıkılan kentte kalıntılar, çok geniş bir alana dağılmış ve Manavgat ovasına bakıyor. Açık havada uçsuz bucaksız Manavgat ovasının yanı sıra Side, Sorgun ve Titreyengöl’ü net olarak görebilirsiniz.
Kaldığınız otel ya da tatil köyünde geçen günlerin monotonluğundan sıkıldığınız bir gün, çamların uğultusundan ve su çağıltısından başka sesin bulunmadığı bir ortamda yeni bir yer keşfetmek için yürümeyi düşünürseniz eğer, Seleukia’ya gidin.
Görebileceğiniz kalıntılar arasında hamam, içinde dükkanlar bulunan agora ve agora’nın hemen yanı başında iyi durumda bir tapınak bulunuyor. Aman kalıntıları keşfetmek için fazla uzaklaşmayın, kaybolabilirsiniz.

indir (1)


GEZİLECEK YERLER – MANAVGAT
 

Manavgat İlçesinin kuruluş tarihi ile ilgili olarak kesin bir tarih verilmese de sınırları içerisinde bulunan Side (Selimiye Köyü) ve Selge (Altınkaya Köyü) antik kentleriyle birlikte M.Ö.6.yy’da kurulduğu sanılmaktadır. 1220 yılında Selçuklu, 1472 yılında da Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresine geçmiş. Manavgat İnce kumsallı denizi, doğa manzaralı plajları ve ünlü şelalesi ile tanınıyor.

Manavgat Şelalesi (Büyük ve Küçük Şelaleler):

1.şelale

    

Antalya’ya 80 km mesafededir. Manavgat ilçesinin 3 km kuzeyinde bulunan ve adını bu ilçeden alan şelale, ırmak sularının 4-5 m’lik bir falezden düşmesiyle meydana gelir. Az bir yükseklikten dökülmesine rağmen geniş bir alan üzerinde gürül gürül akışı görülmeye değer bir manzara oluşturur.

Ayrıca Manavgat’ta küçük bir şelale daha var ama burası pek bilinmez. Manavgat Irmağını besleyen kaynaklardan en büyüğü olan karstik Dumanlı Kaynağı, sol kıyıdaki dik bir kayanın yüzünde bulunan küçük mağaralardan fışkırarak çıkıyor. Duman ve köpük halinde 15 m kadar yükselir ve ırmağa karışıyor.

 201601032103_caglayan2

2.şelale

(karstik dumanlı kaynağı)

Şelalenin hemen yanı başında doğa ile baş başa piknik yapabilir, restoranlarda nefis ,taze ızgara veya tavada balık yiyebilirsiniz. Ulaşım Manavgat’tan kalkan minübüslerle sağlanıyor.

Manavgat Çayı Üzerinde Tekne Gezintisi:

Manavgat çayı, Manavgat’ı ikiye bölen bir çay. Manavgat’tan şelaleye ve denize günübirlik tekne turları düzenleniyor. Bu turlar yaklaşık 3-4 saat sürüyor.

 Çayın suyu buz gibi. Yazın kavurucu sıcaklığında serinlemek için bulunmaz bir fırsat. Turlar genellikle Kumsalda mangal partisi yapılarak sonlandırılıyor.

Manavgat’daki doğal güzelliklerden biri de birbirinden ilginç mağaralar Mahrumçalı Mağarası (Manavgat)

 

 

Uzunluğu 157 m. olan mağaranın girişe göre en derin noktası 36 m. Yarı yatay yarı aktif bir mağara. Sadece yağışlı mevsimlerde mağara içine su akar.

 

İncir sivrisi-Tilkiler Mağarası (Manavgat)

  
Yatay gelişmiş ve aktif bir mağara olup uzunluğu 7 km. dir.  Mağaranın en önemli özelliği dağın içine doğru ve derinliğe olan uzunluğu ve üst kısmından su damlamasıdır. Yaz mevsiminde içerisi oldukça serin olur. İlkbahar aylarında su seviyesi yükselir. Mağara Oymapınarı baraj etüdleri sırasında açılan enjeksiyon galerilerinden birinde doğal bir galeriye rastlanması sonucu tesadüfen ortaya çıkarılmış.

Aslanlı (Yaren) Mağarası (Manavgat)

 

Uzunluğu 110 m. olan mağara kısmen dikey, kısmen yatay tipinde ve  kuru bir mağaradır. 6 m.lik dik bir inişten sonra mağara kabaca doğu-batı yönlü büyükçe bir fay boyunca batıya doğru 26 derece eğimle iner, 40 metreden sonra mağara daha da genişler ve tabanı eğimli bir salon görünümü alır. Salonda sarkıt ve dikitler, duvarlarda travertenler oluşmuş. Dikitlerden birinin görünümü oturan bir aslana benzediği için bu ad verilmiş.

foQP

 

Antik Kentler ve Tarihi Mekanlar

Side Antik Kenti :

images (1)

images

Selge Antik Kenti :

Serik’in 35 km. kuzeyinde, Torosların güney yamacında antik bir dağ kenti. Burada Göreme’deki Peri bacalarına benzeyen ve bütün dağ yamacını kaplayan oyuntulu kayalar görülmeye değer.

selge parası-antik gümüş sikke

 

Kuzeydeki 5 kapılı ve 45 basamaklı tiyatrosu önemli anıtlarından biri. Kayalığa oyulmuş tiyatronun güneyinde stadium ili gymnasium, batısında tavanı kartal motifi ile süslü İon tipinde bir tapınak göze çarpar. Stadiumun güneyinde Çeşme ve Agora bulunuyor. Kentin güneybatısına uzanan surların kuzeyinde de Artemis ve Zeus anıtları ile necropol yer alıyor.

selge-tiyatro

 

Edirne

Seyyahların gözdesi Edirne, tarihe eşsiz kanıtlar sunan mirasıyla adeta büyülü bir masal gibi… Yiğitliğin değerini artıran kahramanlık hikayeleriyle “dillenen bir efsane”, bağrında su yollarını buluşturan eşsiz doğal zenginlikleriyle “kulaktan kulağa dolaşan bir hazine”…

Bir şehirden daha fazlası

Şairlerin dizelerine anlam katmış, kitaplara konu olmuş, Osmanlı saltanatına evsahipliği yapmış eski başkent Edirne, bugün 3 imparatorluğun izlerini taşıyan eşsiz tarih mirasının yanı sıra, kendine özgü doğal ve kültürel zenginlikleriyle, bir şehirden daha fazlasını bekleyen ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim bahşediyor.
Hayata bakışında “geleneksel” değerlerini “batılı” yaşam tarzıyla aynı potada öğüterek, kendine özgü bir kültüre dönüştüren Edirne halkı, yaşadığı şehrin kurulu olduğu toprak parçasının tarih boyunca gördüğü ilgi ve çeşitliliği bünyesinde barındırarak nesilden nesile taşırken, yaşadığı şehre ilgi duyan ziyaretçilerini içten bir gülümseme ve samimi bir misafirperverlikle karşılıyor.

Sadece kendine benzeyen, gerçek bir “açık hava müzesi”

Edirne, ihtişamlı tarihinde saltanatın izlerini, camilerinin göğe uzanan minarelerinde sanatın yüceliğini, nehirlerine kurdela gibi yakışan köprülerinde buluşmanın coşkusunu, nakış nakış işlenmiş imaretlerinde paylaşmanın sadeliğini, yüzyıllara meydan okuyan ihtişamlı kervansaraylarında misafirperverliğin samimiyetini günümüze taşıyor…

Edirne, kabuğundan sıyrılıyor

İstanbul’un fethinden sonra başkentliği sona eren ancak coğrafi konumu, tarihi ve kültürel mirasının zenginliğiyle önemini yitirmeyen; büyük yangınlar ve depremlerle sarsılmasına rağmen gücünü toplayıp ayakta kalmayı başaran; Rus, Bulgar ve Yunan işgalleriyle tarifi imkansız acılar çekmesine rağmen umudunu yitirmeden direnen ve savunmasındaki yiğitliklerle tarihe geçen Edirne, bugün yerel yönetimi, sivil toplum örgütleri ve yerel halkın duyarlı yaklaşımlarından aldığı güçle kabuğundan sıyrılarak, eski günlerindeki gibi “kültür başkenti” olma yolunda hızla ilerliyor.

MEDENİYETLERİN BULUŞMA NOKTASI ”HATAY”

 

 

 

 

 

 

TARİHÇE:

  • Hatay Türkiye’nin en önemli eski yerleşim yerlerinden biridir. Yapılan arkeolojik araştırmalarda milattan önce 100.000 ile 40.000 yılları arasına tarihlenen bulgulara ulaşılmıştır.
  • İl toprakları ilk Tunç Çağından itibaren Akat Beyliği ve M.Ö. 1800-1600 yıları arasında Yamhad Krallığına bağlı bir beyliğin sınırları içerisinde yer almıştır. Daha sonra MÖ 17. yüzyıl sonlarında Hititlerin ve MÖ 1490 yıllarında Mısır’ın egemenliğine girmiştir. Ardından Urartular, Asurlular ve Persler’in egemenliğine girdi.
  • MÖ 300 yılında Antakya kurulmuş ve kent hızla gelişmiştir. Kent MÖ 64 yılında Roma İmparatorluğu’na katılmış ve imparatorluğun Suriye eyaletinin başkenti olmuştur. İslam ordusu tarafından fethedilmiş, Emevi ve Abbasi egemenliğinde kalmıştır.
  • 969 yılında Bizans İmparatorluğunun topraklarına katılan il 11-12.yüzyıllarda Haçlı Seferleri sırasında da önemli rol oynamıştır. Antakya Memlûk Devleti tarafından Haçlıların elinden alınmıştır.

    Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık tanıması için yapılan çalışmalar üzerine Türk Hükümeti’nin müdahalesi ile bağımsız Hatay Devleti kurulmuş aynı gün Hatay Meclisi yasama çalışmalarına başlamıştır. 1 yıl sonra bu meclis Hatay’ın Türkiye’ye katılması kararını alınca 5 Temmuz 1938 Günü Türk Ordusu’nun Hatay’a girmesiyle Hatay Türkiye sınırlarına dahil olmuştur.

  • NÜFUS:
  • Hatay 2016 nüfusu, tahmini verilere göre 1.546.925.

    Bu nüfus verisi, eski yıllarıdaki nüfus artış hızlarına göre tahmini hesaplanmıştır.

  • COĞRAFYA:
  • Akdeniz’in doğu ucunda bulunan sınır ili  Hatay’ın toplam 15 ilçesi vardır.Akdeniz’deki önemli bir liman şehri olan İskenderun ve merkez ilçesi Antakya, ilin en büyük iki yerleşim yeridir ve en önemli geçim kaynağı portakal ve turunçgil tarlalarıdır.
  • GEZİLECEK YERLER:
  • İskenderun Sahili, Arsuz, Harbiye Şelaleleri, Antakya Arkeoloji Müzesi, Saint Pierre Kilisesi, Antakya Cam Müzesi, Antakya Kalesi, Titus Tüneli, Kaya Mezarları, Samandağ Sahili, …
  • KÜLTÜR :
  • Antakya, tarihi boyunca kıtalar ve bölgeler arası ticarette önemli rol oynamış, yolcu ve hacı kervanları için bir konaklama yeri ve çeşitli bölgelerden gelen insanlar için bir kültür alışverişi merkezi olmuştur.
  • İskenderun ise tarihi boyunca Mezopotamya’ nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun ithal ve ihraç limanı olarak hizmet vermiştir.
  • Tarihi boyunca çeşitli inançlara sahip pek çok millete ev sahipliği yapan Hatay bölgesinde çok sayıda şair, bilim adamı ve sanatçı yetişmiş, zaman içinde zengin bir kültür birikimi meydana gelmiştir. Bu birikimin izlerini, etkilerini bugün de tarihi yapılarda, müzelerde eser olarak, toplum yaşayışında sanat, basın-yayın etkinlikleri ya da adet, gelenek, görenekler halinde görmek mümkündür.
  • Ayrıca tarihi boyunca çeşitli dinlerin, inançların bir arada yaşadığı Hatay bu özelliğini bugün de korumakta, İslam, Hıristiyanlık ve Musevi inançları iç içe yaşamakta, cami, kilise ve havra yanyana varlıklarını ve fonksiyonlarını sürdürmektedir. Toplumun sahip olduğu ortak kültür nedeniyle inanç farklılıkları Hatay’ da hiçbir zaman problem olmamış, bu farklılıklar kültürel yapının bir zenginliği olarak kabul edilmiştir.
  • TÜRKÜLER:Çukurova bozlaklarının etkilerini taşıyan Hatay türküleri genel olarak Gavurdağı yöresi özelliklerini yansıtır. Yörede söylenen uzun havalar ya Gavurdağı ve Barak ağzı uzun havaları ya da bunların etkilerini taşıyan özgün ezgilerdir. Yaygın olarak söylenen uzun havalar genel olarak Hüseyni makamı ile bu makama akraba makamlardır.
  • HALK OYUNLARI:
  • Hatay’ da oynanan oyunlar halay grubuna girer. Yörede davul, zurna, def, zil, argun ve dümbelek ile çalınıp oynanan bu oyunlarda daha çok karakter olarak aşk, sevinç, taklit ve ağıt (dertlenme) konuları işlenir. Hatay oyunları Adana, Gaziantep yöreleri ile benzerlik gösterir.
  • YEMEKLER:
  • Hatay bir tek insanlarının sıcak kanlılığıyla, misafir perverliği ve kardeşçe yaşamalarıyla değil yemekleriyle de çok ünlüdür. Bir kez tadan bir daha bırakamadığını söyleyen , yabancı kültürlerden gelen insanlar ve diğer ülkelerdende gelen insanların övgüleriyle ünlenen Hatay Yemekleri, iyice ünlenip herkesin sevdiği yemekler haline gelmiştir

    Turunç Tatlısı, Döner, İçli Köfte, Biberli Ekmek, Humus, Patatesli köfte, Sini Kebabı, Fellah Köftesi, Kabak Tatlısı, Künefe, Katıklı Ekmek.. Diye gitmektedir…

  • REFERANSLAR:

       https://tr.wikipedia.org/wiki/Hatay

    Google görseller

Gaziantep

Gaziantep, eski ve halk arasındaki adıyla Antep, Türkiye‘nin bir ili ve en kalabalık sekizinci şehri. 2016 itibarıyla 1.931.836 nüfusa sahiptir.Güneydoğu Anadolu Bölgesi‘nde sanayi ve gelişmişlik bakımından birincidir. Ayrıca Gaziantep, Türkiye’nin hâla yaşanılan en eski kenti olup dünyanın da hâlâ yaşanılan en eski kentlerinden biridir. Bunların yanında Gaziantep, Türkiye sanayisi ve ticaretinde de çok önemli bir yer tutar. Bunun sebepleri arasında Gaziantep’in Anadolu ile Orta Doğu arasında bir konumda bulunması ve liman kentlerine yakınlığı sayılabilir. Gaziantep’in simgeleri arasında Gaziantep Kalesi sayılabilir.

Gaziantep’te çok sayıda pınar bulunmasına karşın hiç doğal göl bulunmamaktadır. Bu yüzden şehrin birçok yerine yapay göller ve barajlar inşa edilmiştir. İlin en önemli akarsuyu Fırat Nehri ve kollarıdır. Gaziantep ilinde çok az doğal orman bulunmaktadır. İldeki toprakların sadece %14’ü ormanlık alanlarla kaplıdır. Bu ormanlarda özellikle meşe ve kızılçam ağaçları hâkimdir. Meşe ormanlarının hepsi bozuk olup koruma altındadırlar. Kızılçam ormanlarının çoğunluğu yapay ormandır. Gaziantep ilinin batı ve kuzey çevreleri ormanlık, bozkır ve meralarla çevrilidir. İlin topraklarının yüzde 60’ı tarıma elverişlidir. Bu kısım, tarlalar, zeytin,antep fıstığı, meyve ve sebze bahçeleri ile bağlarla kaplıdır.
İldeki başlıca dağlar, ilin batısındaki Nur Dağları ile Sof Dağları‘dır. Nur ve Sof Dağları arasındaki bölge levha hareketleri sonucu oluşmuş bir çöküntüdür. İldeki en yüksek dağ ise 1496 metre yüksekliği ile Büyük Sof Dağı‘dır. İldeki başlıca ovalar ise İslahiye,Barak ve Tilbaşar ovalarıdır. Gaziantep ilinde Nurdağı ve İslahiye 1. derece, Yavuzeli ve Araban 2. derece, Oğuzeli, Nizip veKarkamış ise 3. derece deprem bölgesidir.

Tarihçe

İlk çağlar

Zeugma antik kentindençıkarılan ve şu anda Gaziantep Arkeoloji Müzesi‘nde sergilenen“Çingene Kızı” mozaiği. Mozaikteki kişinin Yunan mitolojisindekiyeryüzü tanrıçası Gaia olduğu düşünülmektedir.

19. yüzyılda Osmanlı zamanında Gaziantep, eski adıyla; “Ayntab”, 1850.

Günümüzdeki Gaziantep’in yakınlarında bulunan Dülük (Dolikhe ya da Doliche) bu yöredeki en eski kenttir. Arkeolojik kazılarından bu kenttePaleolitik dönemden beri insanların yaşadığı bilinmektedir.Ancak, Dülük Erken Tunç Çağı‘ndan sonra bir sürekli yerleşim yeri hâline gelebilmiştir. Bu kent, İpek Yolu üzerinde bulunduğu için çok gelişmiştir.
İlk kurulduğunda Babil yönetimi altında kalan kent, M.Ö. 1700’lü yıllarda Hititler‘in eline geçti. Hititler’den sonra Mısır yönetimine geçen kent,[11]M.Ö. 700-M.S. 546 arasında ise kronolojik sırayla Medler, Asurlular ve Persler tarafından yönetilir. M.Ö. 6. yüzyılda ise kent sırası ileMakedonya, Selevkos ve Komagene uygarlıklarının yönetimi başlar. Değişik medeniyetlere ev sahipliği yapan Antep, 1516 yılında Osmanlıların eline geçmesiyle ilk dönemlerde Arap ve Halep Eyaleti’ne bağlı bir konumda iken, 1531 yılında Dulkadir Eyaleti’nin teşekkül etmesi sonucu, bu eyaletin sınırları arasında yer alarak 1818 senesine kadar bu konumunu muhafaza etmiştir. Bu tarihten itibaren yeniden Halep eyaletine sancak olarak bağlanmıştır. Şehir, Osmanlı kent kültüründe önemli bir yer almıştır.

Yeni bir kent

Romalılar, Dülük yakınlarına Antiochia ad Taurum adında yeni bir kent kurar. Bu kent İsa‘nın havarilerinden Yuhanna‘nın Hıristiyanlık‘ı yaymak için seçtiği merkezlerden biri olmuştur. Kent, MS 395 yılında Bizans İmparatorluğu‘nun eline geçer. MS 636 yılında halife Ömer bin Hattab, İslamiyet‘i yaymak için Ayıntap) ve Hatay yöresini Bizanslıların elinden alır. Bu şekilde Ayıntap halkı İslamiyet’i kabul eder. Bu arada Dülük, hızla eski önemini yitirmektedir.
1071 yılında Alp Arslan‘ın Malazgirt Savaşı‘ndaki zaferinden sonra kent Selçuklu yönetimine geçer. Bir dönem Eyyübilerin eline geçen kent,1270 yılında Moğolların Ayıntap’a saldırmasıyla, 1389 yılında Dulkadiroğulları‘nın ve 1471 yılında Memlük Devleti‘nin egemenliğine geçmiştir.

Osmanlı yönetimi

1516 yılında Yavuz Sultan Selim‘in Mercidabık Muharebesi‘ndeki zaferinden sonra Ayıntap, Osmanlı yönetimine geçer. Osmanlılar döneminde kente çok sayıda cami, medrese, han ve hamam inşa edilmiştir. 1516–1596 yılları arasında kent, üretim, ticaret ve el sanatları yönünden de çok gelişmiştir. 1641 ve 1671 yıllarında iki defa kenti ziyaret eden Evliya Çelebi, kentte 22 mahalle, 8 bin ev, 100 kadar cami, medrese, han, hamam ve bir de kapalı çarşı olduğunu yazar ve seyahatnamesinde aynen “Dünya yüzünden geniş bir ili, göz alıcı büyük yapıları her yerden aranan eşyası, birçok mezraları, bolluk ve verimliliği, bitimsiz yiyecek ve içecek pınarları ve ırmaklarıyla burası ‘Şehr-i Ayıntab-ı Cihan’dır” der. Osmanlı döneminde Ayıntap, asla kendi eyaletinde olmayıp, önce Maraş (bugünkü Kahramanmaraş), sonra Halep eyaletinde yer almıştır. Buna rağmen Ayıntap’ın kültürü Arap kültüründen fazla etkilenmemiştir.

Antep Savunması

9 Şubat 1921‘de Antep’in teslimiyle Fransızlara esir düşen Türkler

I. Dünya Savaşı‘ndan sonra Mondros Antlaşması ile birlikte Osmanlı Devleti parçalanır. 17 Aralık 1918 tarihinde Antep, Birleşik Krallık‘a, 5 Kasım 1919 tarihinde Fransa‘ya bırakılır. Ermeni Lejyonu da bu savaşta görev almıştır.

Antep halkı, 1920 yılında, Fransız birliklerinin Antep’e yerleşmesi üzerine direnişe başlar. 1920 yılının Ocak ayında Karayılan komutasındaki çeteler, Fransızların bir süvari birliğini pusuya düşürür. Şahin Bey, 200 kişilik milis gücüyle 1920 yılının Mart ayına kadar Antep’teki Fransız askerlerine karşı savaşır. Antep halkı, 9 Şubat 1921‘de teslim olur. Savaş tam 10 ay sürer.25 Aralık 1921‘de Ankara Anlaşması gereğince Fransız birlikleri şehri boşaltır.

Cumhuriyet dönemi

Gaziantep, 1987 yılında çıkarılan 3398 sayılı kanun ile büyükşehir unvanı kazandı. Başlangıçta iki ilçe (Şahinbey ve Şehitkâmil) GaziantepBüyükşehir Belediyesi‘nin sınırlarına dahil edildi. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 30 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi. Bu sınırlar içinde kalan ilçeler, büyükşehir ilçe belediyeleri hâline geldi.2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.

2013 yılında Suriye İç Savaşında NATO üyesi Türkiye’ye yönelik herhangi bir askeri hamleye karşılık askeri hamle için Gaziantep’e Adana ve Kahramanmaraş‘ın ardından Türkiye’nin isteğiyle MIM-104 Patriot yerleştirilmiştir.

Coğrafya

İl merkezi, kuzeyde ve kuzeybatıda Kahramanmaraş, kuzeydoğuda Yavuzeli, doğuda Nizip, güneydoğuda Oğuzeli, güneyde Kilis, güneybatıda İslahiye ve batıda Nurdağı ile çevrilidir.
Gaziantep’te çok sayıda pınar bulunmasına karşın hiç doğal göl bulunmamaktadır. Bu yüzden şehrin birçok yerine yapay göller ve barajlar inşa edilmiştir. Gaziantep şehri,Gaziantep Platosu üzerine kurulmuştur. Gaziantep’ten geçen Alleben Deresi iki merkez ilçeyi birbirinden ayırır. İl merkezinin yakınında hiç doğal orman bulunmaz. Bu yüzden il çevresinde kızılçam ağaçlarından oluşan yapay ormanlar oluşturulmuştur(dülükbaba ve burç ormanlıkları). İl merkezi 2. derece deprem bölgesindedir.

İklim

Demografi

1927 yılı nüfus sayımında 214.499 olan il nüfusu geçen 70 yıl içerisinde %534 oranında artış göstermiştir. Bu artış oranı aynı dönem için Türkiye genelinde % 317 olmuştur. Gaziantep uzun yıllar dikkate alındığında Türkiye nüfus artış hızının çok üzerinde bir nüfus artışı göstermiştir. Bunun sebebi ise aşırı derecede göç almasıdır.Şehirde yerli Türklerle beraber doğu ve güneydoğudan göç etmiş Kürtler yaşamaktadır. Az sayıda Arap da vardır. Bir de üniversite için gelmiş Afrika ve Çin kökenli insanlar vardır.

Konumu sebebiyle Gaziantep’te Akdeniz iklimi ve karasal iklim bir karışımı görülmektedir. Hava özellikle Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında çok sıcaktır. Aralık, Ocak ve Şubat aylarında ise çok soğuktur. Gaziantep’te ölçülen en yüksek sıcaklık 44 °C, en düşük sıcaklık ise -13 °C’dir.
Haziran-Eylül arasında Gaziantep, en az yağışı alır. En çok yağışı ise Aralık-Şubat arasında alır. Mevsim değişirken gündüz ve gece arasında çok büyük bir sıcaklık farkı vardır. Denize kıyısı olmaması sebebiyle kentte nem oranı çok düşüktür. Bu yüzden hava çok sert değildir.

İlçelerinin nüfusları

Ekonomi

Gaziantep ile özdeşleşenantepfıstığı (Pistachio vera).

Gaziantep ulaşım olanakları ve liman kentlerine yakınlığı sebebiyle ekonomik açıdan Türkiye’nin en zengin kentlerindendir. Gaziantep’teki en önemli geçim kaynakları, tarım, hayvancılık, enerji kaynakları, el sanatları, sanayi ve ticarettir. Güneydoğu Anadolu Projesi‘nin tamamlanması ile kentte tarımın daha gelişmesi planlanıyor.
Maden kaynakları açısından son derece fakir olan Gaziantep’te fosfat, manganez ve boksit çıkarılır.

Tarım ve hayvancılık

Gaziantep’teki Yaklaşık Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvan Türü ve Sayısı
Türü Sayısı
Koyun 130.000
Keçi 76.000
Sığır 15.000
At 5.000
Eşek 3.000
Katır 325

Gaziantep’in ekonomisinde tarım önemli bir yer tutmaktadır.

Tarım şehir ekonomisinde önemli bir yer tutuyor olmasına rağmen özellikle yaz aylarında yağış az olduğu için tarım gerektiği kadar gelişememiştir. Gaziantep’teki en önemli tarım ürünü antepfıstığıdır. Türkiye’deki antepfıstığı üretimin büyük bölümü ise Gaziantep’ten sağlanır. Öyle ki, 2007 yılında sadece Gaziantep’te 60.000 ton antepfıstığı üretilmiştir. Zaten antepfıstığı adını bu kentten almaktadır. Hatta Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü de Gaziantep’tedir.[39]Gaziantep’te antepfıstığı kadar zeytin ve üzüm de önemli tarım ürünlerindendir. Bu şekilde Gaziantep, tarımsal açıdan da çok gelişmiştir.

Tarım kadar olmasa da hayvancılık da Gaziantep ekonomisinde çok önemli bir yer tutar. İlde mera alanları çok olsa da verimsiz olduğu için kentte daha çok küçükbaş hayvan yetiştirilir. Kentte en çok yetiştirilen hayvan koyundur. Ancak verimli ırk olmadıkları için yeterince ürün elde edilememektedir. Kentten Arap ülkelerine çok sayıda canlı hayvan ihraç edilir.[38]

Sanayi ve ticaret

Gaziantep, sanayi ve ticarette çok gelişmiştir. Kentteki bütün gelişme özel sektörün çabaları ile oluşmuştur. Gaziantep’te Türkiye’nin en büyük sanayi sitesi bulunur.[40] Ayrıca Gaziantep, Türkiye’nin sanayi ve ticaretinde 5. sıradadır.[40][41] Yakın zamana kadar ticareti büyük ölçüde sınır kaçakçılığına dayanan Gaziantep, şimdi gelişmiş bir ticaret merkezi haline gelmiştir.[38] Gaziantep’teki en önemli sanayi dalları pamuk ve akrilikiplik, halı, un, irmik, makarna, gıda maddeleri, bitkisel yağ, plastik, deterjan üretimi ve deri üretimidir.
Gaziantep’in ülke çapında ihracat payı %13’tür. Ayrıca kent, antepfıstığı üretim ve ihracatının %90’ı, kuruyemiş işleme ve ihracatının %85’ini, makarna işleme ve ihracatının %60’ını, pamuk ipliği imalat ve ihracatının %45’ini ve havlu imalat ve ihracatının %10’unu elinde tutmaktadır.

Ticaretin gelişmesi sonucu Gaziantep’te 3 büyük AVM bulunmaktadır. Bunlar SankoPark AVM, Prime Mall , Forum Gaziantep AVM‘dir.

Madenler ve enerji kaynakları

Gaziantep, madenler bakımından çok zengin değildir. Bu yüzden de ilde madencilik yaygın bir uğraş değildir. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü‘ne (MTA) göre Gaziantep’te boksit, demir, dolomit, fosfat, gümüş, krom, maden kömürü, doğalgaz ve petrol bulunur[42]. Ancak sadece kum, kil ve taş çıkarılmaktadır.

İlde elektrik üretiminde en çok hidroelektrik enerjiden faydalanılmaktadır. Elektrik üretiminde Karkamış ve Birecik barajları bulunur. Su ısıtmak amacıyla ise güneş enerjisinden faydalanılmaktadır.

Kültür

Gaziantep baklavası

El sanatları

Gaziantep’te çok çeşitli el sanatları mevcuttur. Geçmişte Gaziantep’teki en yaygın el sanatları dericilik, bakırcılık, yemenicilik, kilimcilik, el işlemeciliği ve kuyumculuktur. Bunlardan el işlemeciliği, bakırcılık ve kilimcilik önemini hâlâ korumaktadır. Özelikle Gaziantep’in kendine özgü motifleri olan kilimleri ve bakır ürünleri çok meşhurdur. Gaziantep’e özgü kilim çeşitleri Baklava dilimleri, Habbap ayağı, Kuş Kanadı, Zincir Göbek, Dirsek göbek, Pençe Göbek, Çarkı felek, Parmak göbek ve Atom Göbek’tir.[43] Ayrıca hanımların hemen her evde yaptığı Antep işi, dantel ve örgü gibi başka el sanatları da mevcuttur.

Mutfak

Gaziantep’in çok zengin bir mutfağı toplamda 300 çeşide yakın yemeği vardır. Yemek çeşidi olarak da en çok yemek çeşidi ile Türkiye’de birinci sırayı alır. Bu mutfak seneler boyunca çeşitli geleneklerin harmanlanmasıyla zenginleşmiştir. Antep mutfağı özellikle kebap ve et yemekleri ile meşhurdur. Alaca çorba, altı ezmeli kebap, arap köftesi, baklava, beyti, börk aşı, çağla aşı, cağırtlak kebap, doğrama, ekşili taraklı kebap, erik tavası, firik pilavı, kavurma, kuşbaşı kebap, küşneme, lahmacun, patlıcan kebabı, sarımsak kebabı, simit kebabı, soğan kebabı, şiveydiz, yuvarlama ve yeni dünya kebabı Gaziantep mutfağına özgü yemek ve tatlıların sadece çok azıdır.[44]

Gaziantep, 2015’te gastronomi dalında UNESCO‘nun Yaratıcı Şehirler Ağı‘na dâhil edildi.[45]

Ağız

Antep ağzı ile İstanbul ağzı arasındaki farklar
Türkçe Antepçe
kalın galın
lezzet /n’æz.zet/
baklava peklova
bugün bööğn/
gök göv/
dükkân düven
bahçe bahça
elbet /h’el.bet/
büyük böyyyk
mevsim /m’œʊ.sym/
hamarat /’a.ma.ɾat/
buğday buuda

Güneydoğudaki birçok ilde olduğu gibi Gaziantep’in de kendine özgü bir ağzı vardır. Halk arasında “Antep ağzı” ya da “Antepçe” adıyla çağırılan bu konuşma şekli özellikle kırsal kesimde yaşayanlar ve yaşlılar arasında daha çok görülür. En belirgin özellikleri “r” ve “y” harflerinin söylenmemesi, “h” ve “k” harflerinin değişime uğraması ve
“-iyor” eki ile bâzı şahıs eklerinin yok olmasıdır.[46][47] Antep ağzının Uygurca ile de benzer özellikler gösterdiği hemen fark edilir. Bazı örnekler yandaki tabloda yer alır.

Türküler ve halk oyunları

Gaziantep yöresine özgü çok çeşitli türküler vardır. Bu türküler kahramanlık, aşk, göç ve oyun türküleri ve ağıtlar olarak beşe ayırılabilir. Bu türkülerden Karayılan, Şirinnar, Allı Yemeni, Ezo Gelin, Bahçalarda Mor Meni, Evlerinde bir İpekten halı var, Bahçalarda Zerdali, Emmoğlu ve Deriko sadece çok az bir kısmıdır.[48]
Gaziantep, halk oyunları yönünden de çok zengindir. Bu oyunlar ise ağır halaylar, oynak halaylar ve mizanseli oyunlar olarak üçe ayrılır.

Tarihî yerler ve müzeler

Gaziantep Kalesi kenti izleyen bir tepeye kuruludur.

Tarihi şehirden bir görünüm.

Kentin tam merkezinde tarihî Gaziantep Kalesi yer alır. Kalenin güneyinde tarihî Naib Hamamı bulunmaktadır.[49] Kalenin kuzeyinde ise çok sayıda tarihî han (Bayaz Han, Büdeyri Hanı ve Şire Han gibi) bulunmaktadır. Hanların kuzeyinde bakır işlemeleriyle ünlü tarihî Bakırcılar Çarşısı yer alır. İlde Boyacı Camii, Kurtuluş Camii ve Şirvan Camii gibi çok sayıda tarihî cami yer alır. Bey Mahallesi‘nde ise tarihi Antep evleri yer alır. İldeki görülecek bir diğer yer ise Aziz Bedros Kilisesi‘dir. Bu cümleden önce adı geçen bütün yerler ödüllü “Kültür Yolu Projesi” adı altında restore edilmiştir.[50] Gaziantep sınırları içerisindeki Zeugma ile Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi, UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi‘nde bulunmaktadır.[51]

Gaziantep, ilinde çok sayıda müze vardır. Yapılmakta olan müzelerle beraber Gaziantep tam bir müzeler kenti olacaktır. Aşağıda Gaziantep’teki müzelerin bir listesi yer almaktadır.

Parklar ve bahçeler

Türkiye’nin en büyük dünyanın ise 4. büyük hayvanat bahçesi olan Gaziantep Hayvanat Bahçesi.

Türkiye’nin en büyük açık hava parkı olan Yüzüncü Yıl Parkından görünüm. Gaziantep Ulu Camii(kuzeyde).

Gaziantep birçok park ve mesire yerine ev sahipliği yapar. Yeşilvadi Parkı, Türkiye‘nin en büyük parkıdır ve şehrin güney sınırının tamamını kaplar.. Ayrıca 100. Yıl Parkı, Celal Doğan Parkı, Anneler Parkı, Masal Parkı ve Hayri Tütüncüler bunlardan birkaçıdır.[55] Ayrıca kentte Harikalar Diyarı[56] gibi eğlence yerlerinin sayısı hiç de az değildir. Ayrıca Gaziantep’te Türkiye‘nin en büyük hayvanat bahçesi olanGaziantep Hayvanat Bahçesi bulunur. Bu hayvanat bahçesi Orta Doğu ve Balkanlar‘ın en büyük, dünyanın ise 3. en büyük hayvanat bahçesidir.Türkiye de müze bakımından zenginlik sıralamasında 5. sıradadır.[57] Gaziantep’te gezilecek diğer yerlere planetaryum[58] ve botanik bahçesi ve müzeleri örnek verilebilir.

Spor

1974’den bu yana spor etkinlikleri ve kutlamalarının yapıldığı şehrin tek stadyumu Kâmil Ocak Stadyumu‘dur.

Gaziantep’te çok çeşitli spor aktiviteleri yapılmaktadır. Bunlar futbol, basketbol, voleybol, hentbol, tenis, yüzme, boks, karete, judo, tekvando,güreş ve dağcılıktir.[59]

Futbol

Gaziantep’te en çok rağbet görülen spor, diğer çoğu ildeki gibi futboldur.[60] Gaziantep’te amatör takımlar dışında 2 futbol takımı yer alır. Bunlardan Gaziantepspor, Türkiye’de Spor Toto Süper Lig‘de oynayan 18 takımdan biridir. Gaziantep Büyükşehir Belediyespor ise PTT 1.Lig‘de oynamaktadır. Bu iki takım da 16.981 kişilik kapasitesi ve gece aydınlatması olan Kamil Ocak Stadyumu‘nu kullanmaktadır.[61] Ayrıca stadın bir koşu parkuru da bulunmaktadır.[62]

Basketbol

Royal Halı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, 2007 yılında kurulmuş olup çok çabuk bir şekilde başarıları yakalamış ve istikrarlı bir şekilde 2011-2012 sezonunda tarihinde ilk kez Beko Basketbol Ligi‘ne yükselmiştir. 2012-2013 sezonundan itibaren mücadelesini Beko Basketbol Ligi‘nde sürdürecektir. Takım maçlarını Karataş Spor Salonu‘nda oynamaktadır.

Yüzme

Yüzmede Şehitkamil Belediyesi’nin yaptırdığı Alleben Yüzme Havuzu’nda 3 kulüp çalışmalarını sürdürmektedir. Bunlar; Şehitkamil Belediyespor , Şehitkamil Bahçelievler Yıldızspor ve Gazispor‘dur.Gaziantep’te Paletli Yüzme‘de birçok millî takım derecesi ve rekoruna sahip sporcular vardır.[kaynak belirtilmeli] Her yıl Mayıs ayında Geleneksel Alleben Su Sporları Şenlikleri düzenlenmektedir. 2013 yılında başlayan şenliklere Türkiye’nin her yerinden yüzme takımları katılmaktadır. Okullarası 2015 Türkiye Grup Yarışmaları’na 3 takım göndermiştir.

Yönetim

Gaziantep’de bir alışveriş merkezi.

Kamil Ocak Stadyumu

Belediye başkanları
Gaziantep belediye başkanları[63]
Belediye Başkanı Görev süresi
Fatma Şahin 2014-günümüz
Dr. Asım Güzelbey 2004 – 2014
Celal Doğan 1989-2004
Ömer Arpacıoğlu 1984-1989
Ahmet Turan Ertuğ 1980-1984
Esat Kaya Turgay 1973-1980
İbrahim Tevfik Kutlar 1963-1968
Mehmet Ali Kayaalp (1922 – 1924)-(1927 – 1930)[64]
Valiler
Gaziantep valileri[65]
Vali Görev süresi
Ali Yerlikaya 2015 – günümüz
Erdal Ata 2011 – 2015
Süleyman Kamçı 2006 – 2011
Mehmet Lütfullah Bilgin 2003-2006
Erhan Tanju 2000-2003
Muammer Güler 1994-2000
Recep Birsin Özen 1992-1994
Erhan Tanju 1991-1992

Eğitim

Cumhuriyetin ilk yıllarında ildeki okuma yazma oranı %8’di. Şimdi ise ildeki okur yazarlık oranı %90’ı aşmıştır.[66] İlde çok sayıda okul bulunmaktadır. 1988 yılında ilde 6’sı özel 162 ilköğretim okulu, 5’i özel 14 genel lise, 19 mesleki ve teknik lise, 3 fen lisesi, 2 halk eğtim okulu, 2 çıraklık eğitim merkezi, 1 eğitim araçları donatım merkezi, 1 rehberlik ve araştırma merkezi ve 1 sağlık eğitim merkezi bulunmaktadır. Ayrıca 27 özel kurs ve 1 öğretmenler evi bulunmaktadır.
Ayrıca Gaziantep’te şu an 4 tane üniversite bulunmaktadır. Bunlar Gaziantep Üniversitesi, Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Zirve Üniversitesi ve Sanko Üniversitesidir.[67] Gaziantep Üniversitesi, Kilis ili ve Nizip ve Oğuzeli ilçelerine de yayılarak 17 fakülte, 12 yüksekokul, Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı, 12 enstitü ve 9 meslek yüksekokuluna sahiptir.[68] Sanko üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi ile eğitim-öğretime 2014-2015 eğitim yılında başlayacaktır.
Gaziantep’te 3 adet kütüphane vardır. Bunlar Gaziantep İl Halk Kütüphanesi, Şahinbey İlçe Halk Kütüphanesi ve Şehitkamil Bilgi Yılı İlçe Halk Kütüphanesi’dir.[69]

Altyapı

Ulaşım

Gaziantep, Anadolu ile Mezopotamya arasında yer aldığı için tarih boyunca hep ticaret yolları üzerinde yer almıştır. Bunlardan en önemlisi İpek Yolu‘dur. Bu sebepten dolayı ilde kara ve hava ulaşımı çok gelişmiştir. Gaziantep’in denize kıyısı olmadığı için kentte deniz ulaşımı yapılamamaktadır. En yakın liman kenti İskenderun‘dur.

Kara ulaşımı

Gaziantep, tarih boyunca önemli ticaret yolları üzerinde olduğu için kara ulaşımında da çok gelişmiştir. Özellikle Avrupa‘dan Asya ve Afrika‘ya geçişi sağlayan E-24 otoyolu, kentin gelişiminde önemli rol oynar. Ancak ildeki en önemli yol Gaziantep-Adana-Tarsus Otoyolu’dur. Gaziantep Çevre Yolu ise hâlâ inşaat hâlindedir.[70]
Gaziantep kentinden her gün Adana, Ankara, Birecik, Elâzığ, İstanbul, Kahramanmaraş, Karkamış, Malatya, Nizip, Nusaybin ve Osmaniye‘ye demiryolu seferleri yapılır. 1954 yılında hizmete giren gar, hâlâ ulaşımda önemli bir yere sahiptir. Başka bir terminal ise 2001 yılında hizmete açılmıştır.[70]
Kentte halk ve belediye otobüsleri, dolmuş ve taksiyle ulaşım yapmak mümkündür.[71]

Gaziantep’e önemli kentlerden karayolu mesafeleri
Şehir İstanbul Ankara İzmir Adana Bursa Antalya Konya Samsun Mersin Kayseri Diyarbakır Kahramanmaraş Van
Uzaklık (km) 1152 673 1106 206 1043 764 562 684 302 353 313 84 690
Karayolları Genel Müdürlüğü[72]
Demiryolu

Gaziantep’te raylı ulaşımda oldukça gelişmiştir, kent merkezinde ulaşım gelişmiş tramvay ağı ile sağlanmatadır. Gaziantep’te şu anda işleyen 3 tane tramvay hattı bulunmaktadır, 1.etap Gar-Üniversite hattının yapımı 2008 yılında başlamış,2010 senesinin haziran ayında hizmete girmiştir,daha sonra 2.etap Karataş hattı yapılmış ve 3.etap İbrahimli hattı da yapılıp, bu sene İbrahimli hattı hizmete girmiştir.

Hava ulaşımı

Gaziantep, hava ulaşımı bakımından da çok gelişmiştir. Kentte Gaziantep Oğuzeli Havalimanı adında uluslararası havalimanı bulunmaktadır. Hava alanı şehirden yaklaşık 20 km. uzaktadır.[73] Her gün İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya‘ya tarifeli uçak seferleri yapılmakla beraber, diğer illere de Ankara bağlantılı uçak seferleri yapılmaktadır. AyrıcaAlmanya’ya direkt uçuşlar vardır.[74]

Kardeş şehirler

Gaziantep’in 7 kardeş şehri vardır. Bunlar;

Slovenya Celje
Estonya Tartu
Tunus Ariana
Sri Lanka Sabaragamuwa
Karadağ Cetinje
Çek Cumhuriyeti Ostrava
Lübnan Trablus
Ukrayna Kharkiv
Moğolistan Ulan Batur
Ürdün İrbid
İran İslam Cumhuriyeti Kermanşah

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Özel
  1. ^ “Türkiye’nin il il nüfusu”. Habertürk. 29 Ocak 2016. Erişim tarihi: 29 Ocak 2016.
  2. ^ . http://www.trthaber.com/foto-galeri/iste-turkiyenin-il-il-nufusu/5504/sayfa-12.html.
  3. ^ Gaziantep Hakkında (İngilizce)
  4. ^ Gaziantep Belediyesi
  5. ^ Türkiye Deprem Haritası
  6. ^ Gaziantep Valiliği
  7. ^ Gaziantep Valiliği
  8. ^ a b Gaziantep Valiliği
  9. ^ Classic Encylopedia (İngilizce)
  10. ^ Temel Britannica Ansiklopedisi. Cilt 7. Sayfa 94
  11. ^ a b c d e İsmail Altınöz, “Dulkadir Eyaleti’nin Kuruluşunda Antep Şehri (XVI. Yüzyıl)”, Cumhuriyetin 75. Yılına Armağan, Gaziantep, 1999, s.146.
  12. ^ Gaziantep Valiliği
  13. ^ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
  14. ^ “Kanun No. 3398”. 12 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2014.
  15. ^ a b “Kanun No. 5216”. 20 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2014.
  16. ^ “Kanun No. 6360”. 15 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2014.
  17. ^ “Patriotlar devrede”. Hürriyet. 30 Ağustos 2013. Erişim tarihi: 21 Eylül 2013.
  18. ^ Türkiye Deprem Haritası
  19. ^ Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Gaziantep istatistikleri
  20. ^ “Resmî İstatistikler – Gaziantep”. Meteoroloji Genel Müdürlüğü. 24 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Nisan 2016.
  21. ^ Türkiye İstatistik Kurumu – 2008 nüfus sayımı
  22. ^ “1965 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  23. ^ “1970 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  24. ^ “1975 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  25. ^ “1980 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  26. ^ “1985 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  27. ^ “1990 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  28. ^ “2000 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  29. ^ “2007 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  30. ^ “2008 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  31. ^ “2009 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  32. ^ “2010 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  33. ^ “2011 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
  34. ^ “2012 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 20 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart 2013.
  35. ^ “2013 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 15 Şubat 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2014.
  36. ^ “2014 genel nüfus sayımı verileri” (html). Türkiye İstatistik Kurumu. 10 Şubat 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2015.
  37. ^ “2015 genel nüfus sayımı verileri” (html) (Doğrudan bir kaynak olmayıp ilgili veriye ulaşmak için sorgulama yapılmalıdır). Türkiye İstatistik Kurumu. Erişim tarihi: 13 Nisan 2016.
  38. ^ a b c Temel Britannica Ansiklopedisi. Cilt 7. Sayfa 96
  39. ^ Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü
  40. ^ a b Gaziantep Sanayi Odası
  41. ^ Gaziantep Ticaret Odası
  42. ^ Maden Tetkik Arama Ensitüsü
  43. ^ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
  44. ^ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
  45. ^ Özbey, Gülten (12 Aralık 2015). “Gaziantep, UNESCO yaratıcı şehir üyeliğini kazandı”.Hürriyet. Erişim tarihi: 21 Şubat 2016.
  46. ^ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
  47. ^ Gaziantep Şehir Rehberi
  48. ^ Gaziantep Valiliği
  49. ^ Gaziantep Şehir Rehberi
  50. ^ Gaziantep City (İngilizce)
  51. ^ “UNESCO World Heritage Centre – Tentative Lists”. UNESCO. 5 Eylül 2015 tarihindekaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2016.
  52. ^ Gaziantep Şehir Rehberi
  53. ^ Medusa Cam Müzesi‘nin Resmi Sitesi
  54. ^ Gaziantep sitesi
  55. ^ Gaziantep City (İngilizce)
  56. ^ Gaziantep Şehir Rehberi
  57. ^ Gaziantep Hayvanat Bahçesi‘nin Resmi Sitesi
  58. ^ Gaziantep Şehir Rehberi
  59. ^ Gaziantep Gençlik ve Spor Kulübü
  60. ^ ve Spor Genel Müdürlüğü
  61. ^ Türkiye Futbol Federasyonu‘nun Resmi Sitesi
  62. ^ Türkiye Futbol Federasyonu‘nun Resmi Sitesi
  63. ^ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
  64. ^ Gaziantep Belediyesi Resmi Sitesi (21 Aralık 2011 tarihinde ulaşıldı)
  65. ^ Gaziantep Valiliği
  66. ^ Millî Eğitim Bakanlığı – Gaziantep
  67. ^ Gaziantep City (İngilizce)
  68. ^ Gaziantep Üniversitesi‘nin Resmi Sitesi
  69. ^ Gaziantep Valiliği
  70. ^ a b Gaziantep Belediyesi
  71. ^ Gaziantep Şehir Rehberi
  72. ^ Karayolları Genel Müdürlüğü Gaziantep’in diğer önemli kentlerden uzaklığı
  73. ^ Gaziantep Büyükşehir Belediyesi
  74. ^ DHİM – Gaziantep Havaalanı
  75. ^ [1]
  76. ^ Duisburg‘un Resmi Sitesi (İngilizce)
  77. ^ Zaman Gazetesi – Dış haberler. “LTB ile Gaziantep kardeş şehir oldu”. Erişim tarihi: 21 Aralık 2009.
  78. ^ a b Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Eğitim ve Kültür Müdürlüğü. “Gaziantep’in Kardeş Şehirleri”. 24 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Aralık 2009.
  79. ^ “Gaziantep İsveç’in Karlstad şehri ile kardeş oldu”. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi. 8 Ekim 2008. 13 Mart 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ekim 2009.
  80. ^ “Voortgang Stedenbanden” ((Felemenkçe)). Nijmegen resmî sitesi. Erişim tarihi: 19 Ekim 2009.
  81. ^ “Gaziantep ile Maykop Kardeş Oldu”. 10 Haziran 2015 tarihinde kaynağındanarşivlendi.

Antalya – Kumluca

Kumluca Adı Nereden Gelmiştir : Henüz bugünkü ilçe merkezinde hiç, yerleşme yokken, Sarıkavak’tan bir köylü Cavur 9036deresinin batı kıyısında kumluk ve fundalık bir arazi olan şimdiki şehir merkezinin bulunduğu yere karpuz ekmiş. Kumsal ve verimli arazide karpuzlar oldukça iri olmuş. Yetişen karpuzları yetiştiricisi köylere götürüp satarken, köylüler bu karpuzları nerede yetiştirdiğini sormuşlar. O da “derenin kıyısındaki kumluca yerde” diye cevap vermiş. Bu köylünün meşhur karpuzlarının methi, karpuzların yetiştiği yerin adının zamanla “Kumluca” olmasına neden olmuştur.

Kumluca Tarihçe : Kumluca’nın ilk yerleşimi ilçenin merkezinin 5 km kadar doğusunda, tepelerin eteklerinde Sarı Kavak adıyla 1830 yıllarında kurulmuştur. Elmalı’dan ayrılan Finike ile Antalya’ya bağlı Iğdırmağardıç Bucağı Kumluca ve Kemer diye ikiye ayrılarak, Kemer Antalya’ya, Kumluca’da Finike’ye bağlanmıştır. Bu sırada Sarıkavak, Iğdırmağardıç Bucağının bir mahallesidir. Bu günkü Kuzca Köyü ise o zaman ayrı bir bucak idi. 1924 yılında Kuzca Bucağının merkezi Gödene’ye alınmış ve zamanla göçebe halkın yerleşerek kalabalık bir merkez haline getirdiği bugünkü ilçe merkezinin bulunduğu yerde kumluca bucağı kurulmuştur. Kumluca bucağı sonraları daha da büyümüş, 7033 sayılı kanunla 1958’de Finike’den ayrılarak ilçe olmuştur.

indir

Kumluca Coğrafyası : Kumluca İlçesi, Batı Akdeniz bölümünün, Antalya Körfezi’nin batı kısmındaki Teke Yarımadası diye adlandırılan Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi hizasında Akdeniz’e doğru uzanan uzantı üzerinde ve Antalya’ya 90 km uzaklıktadır. İlçenin yüz ölçümü 1253 km²’dir. İlçenin güneyinde Akdeniz, batısında Finike ilçesi, batı ve kuzeybatı yönünde Elmalı ilçesi bulunmaktadır.İlçe üç tarafı dağlarla çevrili, denizden kuzeye doğru uzanarak tatlık mevkiinde son bulan verimli bir ova üzerinde yer almaktadır. Bu ovanın doğuya doğru uzantısı üzerinde Mavikent beldesi bulunmaktadır. Ova üzerinde Mavikent’ten başka altı köy daha vardır. İlçenin kuzeyindeki dağlar gittikçe yükselerek Beydağları’na kadar uzanan engebeli bir arazi oluşturmuştur.

images (1)

Kumluca Turizmi : Olympos, Corydella, Rhodiapolis, İdebessiois, Gagae gibi önemli antik kentler bulunmaktadır. Özellikle, Olympos çok fazla yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir. 1991 yılında bu antik şehirde yapılan çalışmalar ve ortaya çıkarılan tarihi eserler, buranın tarihi ve turistik değerini dahada artırmıştır.İlçenin sahil şeridi 30 km.’dir. Bu sahil şeridinde Çavuşköy Kasabası’ndaki Adrasan koyu ile Olympos koyu; otel, motel, pansiyon ve restoranları ile yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir. Mavikent Kasabası Karaöz Koyu’nda ise, tatil siteleri bulunmaktadır.

Mavikent beldesi ile Finike ilçe sınırı arasındaki sahil şeridi, şu anda sadece yöre halkı tarafından inşa edilmiş ahşap evler (obalar) ile iskan edilmiştir. Ancak, Mavikent ve Beykonak sahillerinde tatil siteleri inşaatları yapımı da devam etmektedir. Ayrıca yayla turizmi olarak yerli ve yabancı turistler için yaylalara turlar düzenlenir.

700-15512429032011

Kumluca Ekonomisi : İlçe ekonomisinde ana gelir kaynağı seracılıktır. Seracılık ilçe nüfusunun tamamına yakınını doğrudan etkilemektedir. İlçe kuşbakışıyla bakıldığında bembeyaz sera görüntüsündedir.Seracılık ve taze sebze, meyve üretiminde iyi bir konuma sahip kumluca ilçesinde, tüm ürünler teze olarak halk pazarında sunulmaktadır.ilçede yaşayan tum halk seracılığın ve portakal bahçelerinin ekonomisi ile işlerini yönlendirmektedir. İlçede turizm Çavuşköy Kasabası’ndaki Adrasan koyu ile Olympos koyu’ndaki otel, motel, pansiyon ve restoranları ile yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir. Mavikent Kasabası Karaöz Koyu’nda ise, tatil siteleri bulunmaktadır. İlçede sanayi tesisi bulunmamaktadır.

0F0WK6F150

Kaynak : https://tr.wikipedia.org/wiki/Kumluca

Memleketim Antalya

MM

Memleketim-Antalya

Antalya, Akdeniz Bölgesi‘nde yer alan Antalya şehrinin aynı ismi taşıyan merkez ilçesidir.

Antalya, Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden biridir. Doğası, palmiyelerle sıralanmış bulvarları, geleneksel mimarisini korumuş merkezi Kaleiçi ve büyük ölçekli turizm yatırımları ile Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biridir. Antalya aynı zamanda, Türkiye’nin büyük ölçekli göç alan kentlerinden biridir.

Antalya ili iklimi genel olarak Akdeniz iklimine girmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olarak ifade edilen iklim tipi diğer bir değişle mutedil deniz ve sıcak deniz iklim sınıfına girer, daha iç kesimlerde ise soğuk ve yarı-kara iklim tipi görülmektedir. Yazın ortalama sıcaklık 30-34 derece arasındadır.

 

Antalya’nın yakın çevresi yeraltı kaynakları bakımından çeşitli bir bölgedir. Bölgede zımpara, barit ve boksit madenlerinin yanı sıra altın, gümüş, krom, bakır, kurşun, çinko, mangenez,kuvarsit, maden kömürü, dolomit, alüminyum ve olivin madenlerinin aranması ve işletilmesi faaliyetlerinde bulunulmaktadır

Antalya’ya kara, hava ve deniz yoluyla ulaşım mümkündür. Antalya Havalimanı yaz aylarında turizmin de etkisiyle iki dakikada bir uçağın indiği bir havalimanıdır.Antalya’ya karayoluyla dört farklı yoldan (Kemer yönü-Aksu yönü-Korkuteli yönü-Yeşilbayır yönü) ulaşılabilir. Antalya’da ulaşımı olmayan bir belde ve ya köy bulunmamaktadır.

Turizm

Antalya’ya 2008 yılında 8.564.513’ü yabancı, 428.624’ü yerli turist gelmiştir.

Antalya’da pekçok turistik yer ve bu yerlerin çevresinde turistik işletmeler mevcuttur. Antalya’da turizm pek çok farklı alanda yapılmaktadır.

Kültür Turizmi

Kültür turizmi, geniş anlamda ziyaretçilerin gittikleri yerdeki tarihi ve bir ulusa ait değerleri görmesi ve tatmasına verilen isimdir.

Müzeler ve ören yerleri

Antalya müzesi
Ana madde: Antalya Müzesi

Antalya Müzesi’nden Adriano heykeli

1922 yılında Antalya’da açılan ilk müze Fikri Erten tarafından Aleaddin Camii’nin deposunda açılmıştır. Bu müze 1937 yılındaYivli Minare Külliyesi’ne taşınmıştır. 35 yıl burada faaliyet gösteren müze 1972 yılında Konyaaltı Caddesi üzerinde şu anki bulunduğu yere taşınmıştır. Antalya’nın tarihine ışık tutan bir çok eserin bulunduğu müze 1988 yılında Avrupa Konseyi Özel Ödülü’ne layık görüldü.

Antalya Kent Müzesi Antalya’nın çağdaş tarihi ve kent kültürü’nü araştırmak amacı ile 2007’de kurulmuş’tur. Şu an Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak proje hazırlığı aşamasındadır. Her haftasonu Kent-Müze-Tarih söyleşileri düzenlemektedir.

Suna-İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi

1993 yılında Suna ve İnan Kıraç tarafından satın alınan yıkık bir binanın iki yıl içinde onarılıp Türk halk kültürüne ait eserlerin bulunduğu bir etnografya müzesi olarak tasarlanmıştır.

Atatürk Evi Müzesi

Mustafa Kemal Atatürk’ün 6 Mart 1930 tarihinde Antalya’ya geldiğinde bir hafta kaldığı evdir. 1980 yılında düzenlenip Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Perge

Perge

Perge, Antalya’nın 18 km doğusunda, Aksu ilçesi sınırları içinde bulunan bir antik kenttir. M.Ö 12. yüzyılda kuzey Anadolu’dan güney kıyılara büyük bir Yunan göçü oldu. Bu gelenler modern Antalya şehrinin doğusuna yerleştiler ve bu bölgeye Yunanca’da “Irkların Ülkesi” anlamına gelen Pamphylia denildi. Perge de, Kilikya – Pisidya ticaret yolunun üstünde yer aldığı için önemli bir Pamphylia şehridir. O dönemde yaygın olan korsan saldırılarından korunma amacıyla iç kesimde kurulmuştur. Şehrin kuruluşu diğer Pamphylia şehirleriyle aynı zamana rastlar (M.Ö. 7 yüzyıl).

Termessos

Termessos Antalya’ya 34 kilometre mesafedeki bir Doğal Park olan Güllük Dağı içerisinde batı tarafında 1050 metre yükseklikte bir plato üzerindedir. Termessos Türkiye’nin en önemli antik kentlerinden biridir. 4200 kişilik tiyatrosu ve yüzlerce kalıntısıyla çok geniş bir alana yayılmıştır.[36]

Ariassos

Ariassos, Antalya-Burdur otoyolunda Dağbeli sapağından önce ulaşılabilinecek bir bölgededir. Yaklaşık 960 metre yükseklikteki Batı Torosların yamacında kurulmuş olan bir Psidia şehri olan şehir; hamamları, kaya mezarları barındırmaktadır.

Daha Küçük Çapta Tarihi Yerler

Selçuklu Tersanesi

1228 yılında yaptırılan tersane 56,5 m. uzunluğunda, 44 m. derinliğinde ve 5 gözlüdür. Tersane güneyden gelebilecek tehlikelere karşı, iki katlı, iki odalı bir kule ile güçlendirilmiştir.

Kırkgöz Han

Antalya’nın 31 km kuzeybatısında Döşemealtı belediyesine bağlı bir bölgededir. 1247 yılında Selçuklu Sultanı 2. Gıyasettin Keyhüsrev tarafından kurulmuştur. Han’ın ortasındaki sofa etrafında çok sayıda oda vardır. Merkezinde bir kuyu vardır ve hanın birçok odası da hala yaktadır. Şu an çevresi halk tarafından mesire alanı olarak kullanılmaktadır. [36]

Evdir Han

Antalya’nın 18 km kuzey batısında Antalya–Korkuteli karayolu üzeri Yukarıkaraman mevkisinde yer alan han, 1219 yılında Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus tarafından yaptırılmıştır.

Kıyı ve yat turizmi

Bir kıyı şeridi üzerindeki turizm faaliyetlerinin yanında deniz sporları, su altı dalış etkinlikleri gibi birçok aktivitelerin bütününe denir.

Konyaaltı sahili

Ana madde: Konyaaltı, Antalya

Konyaaltı sahili

Antalya’da, falezlerin batısından başlayıp kıyı şeridi boyunca uzayan sahil hattıdır. Sahil boyunca bir çok hotel ve konaklama tesisi bulunmaktadır. Turizm genellikle burada ve Lara sahilinde yaygındır. Yerli ve yabancı turistler için falezlerin hemen bitişiğinde bulunan Beachpark işletmesi ise Konyaaltı sahilinde bir çok aktivitenin yapıldığı yerdir.

Lara Plajı

Antalya’nın 12 km. doğusundadır. Kumu gayet ince olup çam ormanları ile kaplıdır. Halka açık plajları, yiyecek ve içecek ihtiyacını karşılayacak gazinoları ve soyunma kabinleri vardır.

Karpuz Kaldıran Plajı

Lara Plajı’nın batısında Düden Şelalesi’nin denize döküldüğü yerdedir. Askeri dinlenme kampı olarak kullanılan plajın kumu çok ince, denizi sığdır.

Adalar Plajı

Karaalioğlu Parkı’nda kayalık bir plajdır. Yeme içme ihtiyacının karşılandığı gazinosu ve soyunma kabinleri vardır.

Marinalar

Antalya Yat Limanı

Antalya şehir merkezinde yat turizmi için bir liman bulunmaktadır. Yaklaşık 65 yat kapasitesine sahip olan bu marina; konaklamanın yanında elektrik ve PTT hizmetleri, sintine boşaltım, akaryakıt, yeme-içme hizmetleri verilmektedir.

Kış turizmi

Kış turizmi için Antalya’daki en çok tercih edilen yerSaklıkent‘tir. Antalya’nın 50 km kuzeybatısında bulunan Saklıkent’te en yüksek nokta 2250 metrelik Bubi Dağı’nın zirvesidir. Kayak merkezleri ise 2200-2400 metre arasındadır. Saklıkent’te zorluk derecesine göre 2 adet kayak pisti ve 2 adet teleski bulunmaktadır.Ayrıca Sakılkent’te TÜBİTAK’ın astronomik araştırmalarını yaptığı bir gözlemevi bulunmaktadır.

Diğer Turistik Yerler

Antalya’da turizmin gelişmesi ile birlikte turizm dalları çeşitlenmiştir. Örneğin; golf turizmi, doğa yürüyüşleri, av turizmi, konge turizmi ve buna benzer pek çok turistik faaliyet Antalya’da yapılabilmektedir. Ayrıca 2010 Dünya Plaj Hentbolu Şampiyonası’nın Antalya’da yapılacak olması da turizmde plajlarında değerlendirildiğini göstermektedir.

 

KAYNAK:https://kerimesayin.wordpress.com/

HİT2-MUSTAFA İBİK-20141223075

KAHRAMANMARAŞ/ELBİSTAN

                                                                                                     KAHRAMANMARAŞkosedag-nakliyat_55b6766284c44

 

  Tarihteki onurlu mücadeleler onurlu nitelemelerle taçlandırılır. Bazı şehirler vardır adını kahramanlık destanlarından alır, onurlu nitelemelerle taçlandırılır. Bu şehirlerin başında gelir Maraş ya da Kahramanmaraş. Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Maraş, genelde yemek kültüründeki zenginliğiyle, biberi, tarhanası ve Maraş dondurmasıyla tanınır. Kurtuluş Savaşı’nda verdiği yerel mücadeleden dolayı “Kahraman” unvanına layık görülen şehir aynı zamanda da “Şairler Şehri” olarak da adlandırılır.

Gezi Yazısı: Zehra Zeray

420 bini aşan merkez nüfusuyla Türkiye’nin 16’ıncı büyük kentidir Kahramanmaraş. 12 Kasım 2012’de “büyükşehir” statüsüne alınan şehir için artık devlet tarafından önemli ödenekler gönderilmektedir. Böylece de kentsel gelişme tüm il boyunca dengeli olarak sağlanabilecektir. Kahramanmaraş, aynı zamanda Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 14’ünü ve ülkenin tarım ihtiyacının yoğun bir kısmını karşılamaktadır.

  Kahramanmaraş’ın geçmişi yüzyıllar öncesine dayanır. Tekir Vadisi, Döngel Köyü’ndeki mağaralarda yapılan araştırmalarda ele geçirilen buluntular yörede insan yerleşiminin Üst Paleotik Çağ’da başladığını, Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Çağları’nda da sürdüğünü göstermektedir. 2009’da Kahramanmaraş merkezde yapılan kazılar esnasında da M.S. 300-400 yıllarına ait Germenicia Antik Kenti’ne dair birtakım mozaikler bulunmuştur. Şehri Hititler kurmuşlardır. Daha sonra Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslar, Araplar, Selçuklular, Memluklar, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar hakim olmuşlardır. Kurtuluş Savaşı sırasında fedakâr ve inancı tam olan halkın gösterdiği direnişten dolayı 7 Şubat 1973’te TBMM tarafından “Kahraman” unvanı verilmiş, adı da halkına yakışır bir şekilde “Kahramanmaraş” olarak değiştirilmiştir.

MARAŞ’IN DOĞAL GÜZELLİKLERİ VE MESİRE YERLERİ

  Doğal güzellikler bakımından çok zengin ve şanslı bir ilimizdir Kahramanmaraş. İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz’in birleştiği noktada yer almasından dolayı da değişik iklim özelliklerine ve beraberinde de getirdiği tabii güzelliklere sahiptir. Bol su kaynaklarıyla, ormanlık alanlarının genişliğiyle, ikliminin insana uyumuyla tabii güzelliklerinin sayısı da sonsuzdur bu şehrin. İlkbaharın gelişiyle birlikte menekşe, sümbül, karanfil kokularının buram buram yayıldığı yaylalarının yanında, şırıl şırıl akan kaynak sularıyla şenlenen ve şenlendiren mesire yerlerini ise sayarak bitiremeyiz. Doğal olarak yetişen ağaç türleriyle dünya üzerinde nadir bulunan saf ve karışık bitki örtüsüyle ülkemizin en çarpıcı yerlerinden olan Yavşan Yaylası ve Başkonuş Yaylası ise bunlardan sadece iki tanesidir.

MARAŞ’IN ZENGİN YEMEK KÜLTÜRÜ

  Tarihi günümüze taşıyan müzeleriyle, inşaatlarının ihtişamı ve mükemmelliğiyle hayat bulan kaleleri, köprüleri, cami ve külliyeleriyle, şifa bulacağımız kaplıcalarıyla gezmeye doyamayacağımız şehrin uğur böceklerini de unutmayalım! Hatta doğaseverler tarafından her yıl “Uğur Böceği” şenlikleri yapılmakta ve burada uğur böcekleriyle insanlara çok güzel bir görsel şölen sunulmaktadır. Dillere destan olacak kadar büyüktür Maraş’ın mutfak zenginliği. Maraş’ın daracık sokaklarında gezintiye çıkmışken mutfaklarda pişen o güzel yemeklerin kokusuna duyarsız kalamaz ve arsızlık edip her kapıyı çalmak istersiniz, hatta çalarsınız da… Çünkü geri çevrilemeyeceğinizi bilirsiniz… Eğer Maraş çarşılarında gezinme fırsatı yakalamışsanız mutlaka Saraçhane Çarşısına uğramalısınız. Yaylalarından gelen mevsimlik taze meyve sebzesi ve yayla balı ile keçi sütünden üretilen kar beyazı tereyağıyla peyniri ise bir anda vazgeçilmeziniz oluverirler. Meşhur tarhanasını içmeden, bazlaması, çiğ köftesi, içli köftesi en önemlisi de dolmalarından tatmadan kalkamayacağınız sofralar kurulur size burada. En başta dondurması olmak üzere fıstıklı ezmesi ve baklavasıyla da tatlı yenip tatlı konuşulur bu sofralarda.23

VE “ŞAİRLER ŞEHRİ”DİR KAHRAMANMARAŞ!

  “Şairler Şehri” denir Kahramanmaraş’a… Halk şiirinin büyük ustaları Abdurrahim Karakoç, Karacaoğlan’dan modern şiirin  temsilcisi Necip Fazıl’a, Erdem Bayazıt’tan Cahit Zarifoğlu’na, Nuri Pakdil’den Aşık Mahzuni’ye kadar pek çok şairi ve yazarı yetiştirmiş olan Kahramanmaraş sonuna kadar hak eder bu unvanı. Birçok edebiyatçının yolunun kesiştiği bu güzel kent, 1950’li yıllarda edebiyatta “Maraş Ekolü” diye anılan ekole de ev sahipliği yapmıştır

Kahramanmaraş, eski ve halk arasındaki adıyla MaraşTürkiye‘nin bir ili ve en kalabalık on sekizinci şehri. 2015 itibarıyla 1.096.610 nüfusa sahiptir. Kurtuluş Savaşı‘nda işgale direnişi nedeniyle TBMM tarafından 5 Nisan 1925’te şehre İstiklal Madalyası verildi. 7 Şubat 1973’te Maraş olan adı, Kahramanmaraş olarak değiştirildi.

Şair Gülten Akın, Maraş halkı için “Adamın su gibi akanıdır Maraşlı” demiştir. Ünlü Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, iseSeyahatnamesinde Maraş halkı için, “Kelimatları lisan-ı Türkidir ve ekseriya halkı Türkmendir” der. Maraş ve çevresi başta Oğuzların Avşar, Bayat ve Beydili boyları çoğunlukta olmakla birlikte hemen hemen 24 Oğuz boyunun tamamı mevcuttur.

Dövme dondurmasıyla meşhurdur. Kahramanmaraş’ın dövme dondurması yerel şirketlerin azmi ve katkısıyla ünü tüm dünyaya yayılmış ve birçok dünya şehirlerinde dondurma şubeleri açılmıştır. Japonya‘dan ABD‘ye, Avustralya‘dan Dubai‘ye kadar birçok ülkede şehrin ve dondurmanın yerel firmalarca tanıtımı yapılmaktadır.

2012’de çıkarılan 6360 sayılı kanun ile büyükşehir oldu. Aynı zamanda Kahramanmaraş Türkiye’nin elektrik ihtiyacının %14’ünü karşılamaktadır.

Etimoloji

  Şehrin adı Hititler döneminde Markasi olarak geçmektedir.Kahramanmaraş’ın Kurtuluş Savaşı‘ndan önceki adı Maraş’tır. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiş, daha sonra ise TBMM’nin kararıyla 7 Şubat 1973’te ‘Kahraman’ ünvanı verilmiştir. Aynı zamanda Maraşspor’un ismi de Kahramanmaraşspor olarak değiştirilmiştir.

Tarihçe

  Tekir Vadisi, Döngel Köyündeki mağaralarda yapılan araştırmalarda ele geçen buluntular yörede insan yerleşiminin Üst Paleolitik Çağda başladığını; Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Çağlarında da sürdüğünü göstermektedir.2009 yılında Kahramanmaraş merkezde yapılan kazılar esnasında da M.S. 300-400 yıllarına ait olan Germenicia Antik Kentine dair birtakım mozaikler bulunmuş ve üzerlerinde çalışmalara başlanmıştır.

Şehri Hititler kurmuşlardır. Daha sonra Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Memluklular, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar şehre hakim olmuşlardır.

Maraş’a Kurtuluş Savaşı sırasında halkın gösterdiği direnişten dolayı 7 Şubat 1973’den itibaren TBMM tarafından Kahramanlık unvanı verilerek adı Kahramanmaraş olarak değiştirildi.

  1. yüzyılın sonlarında Anadolu’ya kesin olarak yerleşen Türklerin egemenliğinde kaldı. 1243’te Moğol İşgaline uğrayan Maraş, II.Anadolu Beylikleri devrinde Dulkadiroğulları‘nın oldu.12 Haziran 1515 tarihinde Turnadağ Muharebesi ile Osmanlı egemenliğine geçen Maraş, 1515-1919 yılları arasında Osmanlı egemenliğinde kaldı.Mütareke Döneminde önce İngilizler, sonra Fransızlar tarafından işgal edildi.tumblr_njo98fHzwu1t63n1fo1_1280Coğrafyası

Kahramanmaraş’ın merkezi Ahir Dağı’nın eteklerine kurulmuştur. Bu yüzden şehir merkezi engebelidir. Şehrin merkezi dışında kalan bazı bölgeler düzlük olsa da geneli engebeli bir yapıya sahiptir. Kahramanmaraş iklim yapısında diğer illerden farklıdır. Çünkü Kahramanmaraş’ın il haritası onu 3 bölgeye birden sokmaktadır. Bu sebeple değişken bir iklime sahiptir ancak genelde Akdeniz iklimi hakimdir. Kahramanmaraş’ın bulunduğu bölge şehir merkezi o bölgede olduğundan Akdenizdir.

Kahramanmaraş sınırları içerisindeki Uludaz Tepesi Türkiye’de en çok uğurböceği kolonisini barındırmaktadır. Bu bölgede 2007 yılından beri amatör dağcılar ve profesyonel dağcılık kulüpleri tarafından ve belediyenin desteği ile Uludaz Uğur Böcekleri Festivali düzenlenmektedir.uludagzirve002

                                                                KAHRAMANMARAŞ’IN İLÇELERİ

İlçeler

·         Afşin

·         Andırın

·         Çağlayancerit

·         Dulkadiroğlu

·         Ekinözü

·         Elbistan

·         Göksun

·         Nurhak

·         On iki şubat

·         Pazarcık

·         Türkoğlu

 ELBİSTAN
  • 17823955  Kahramanmaraş  iline bağlı en büyük ilçedir. Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesinin kesiştiği noktada yer alır.

    Doğu Anadolu bölgesinin Yukarı Fırat Bölümü

      Yukarı Fırat Bölümü genel olarak dağlık olmakla beraber, geniş çöküntü ovalarına ( Afşin-Elbistan, Malatya, Elazığ ve Bingöl) sahiptir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde etkili olan sert karasal iklim şartları bu bölümde daha az etkilidir. Kış mevsimi bölgenin diğer bölümlerine nazaran daha ılımandır. Sebebi yükseltinin azalması ve baraj göllerinin ılımanlaştırıcı etkisidir.

    Yaklaşık 37 doğu meridyeni – 38 kuzey paraleli arasında bulunan Elbistan’ın kuzeyinde; DARENDE- GÜRÜN, İlçeleri, güneyinde; NURHAK- EKİNÖZÜ, doğusunda; MALATYA İLİ , DOGANŞEHİR, ve AKÇADAĞ ilçeleri, batısında ise AFŞİN ve GÖKSUN İlçeleri bulunur.

    İlçe, kendi adıyla anılan ve alanı 2.547 km2 lik Ülkenin dördüncü büyük ovasında kurulmuştur. Elbistan’ın eteğine kurulduğu ŞARDAĞI (2200 m), dış Toroslar’a dahil olan bir uzantıdır. Deniz seviyesinden ortalama 1150 m yükseklikte bulunan Elbistan ovasını; BİNBOĞA (2935 m), BERİT (3054m), NURHAK(3090m) ve HİZANLI(2256m) dağları ile çevrelemiştir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin güney batı ucundaki Elbistan ovası, tektonik bir deprem sonucunda, üstünde bulunan gölü boşaltarak, bu günkü ovayı meydana getirmiştir. Ova tabanı kalın bir alüvyon tabakası altında Neojen (3.zaman) katmanlarını taşır. Yer altı suları bakımından zengin olan gevşek bir zemine sahiptir. Yapılan sondajlar ve kömür madenleri aranması sırasında, büyük bir yer altı suyunun Nur hak Dağından Elbistan istikametine doğru 160 metre derinlikte aktığı tespit edilmiştir. Ayrıca bölgenin kuzeyinden ikinci bir yer altı suyunun Ceyhan yatağı istikametine doğru akmakta olduğu yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkmıştır. 2119773-elbistan-pinarbasi-ritim-2

    Elbistan havzası ise, Ceyhan vadisi içinde uzanan Doğu Anadolu çöküntü havzalarından biridir. Doğu-Batı yönünde uzanan ekseni 60-65 Km. eni ise 40-45 Km. arasında değişir. Havzanın batısı yüksekliği yer yer 2500 m. geçen ve kütlevi bir görünüşe sahip Binboğa dağları ile çevrilmiş olup, güney kısmı poleozoik kalkerlerin kristalen şistler ve bazik volkanik kayalardan oluşan ve yüksekliği 3054 m. olan Berit dağı ile sınırlanır. Ayrıca güneydeki berit dağının yamaçlarında 1200 ila 1300 metre yükseltide, uzunluğu 6-8 km. ye varan neojen yapıları mevcuttur. Havzanın doğusunda termo-karbonifer kalkerlerinin oluşturduğu ve kuzeybatı-güneydoğu istikametinde çok kıvrılmış dağlık saha göze çarpar. Bu dağların içinde en yüksek nokta Şardağı (2300m.) dir. Havzayı çevreleyen Şardağı, Binboğa ve Berit dağları 200-300 m. ye yaklaşan ve çok dik eğimlerin mevcut olduğu kütlelerdir.

    Sultan Korusu önemli platosudur. Ayrıca Elbistan çevresinde, dünyanın en uzun çöküntü hendeği olan KOR çukurunun atım damarı ve Elbistan diri fay hattı(Elbistan’da adını taşıyan kısa aktif bir fay hattı mevcuttur.) bulunur. İkinci derecede deprem kuşağında yer alır.

    Bölgenin ve Türkiye’nin en önemli akarsularından olan CEYHAN (Cahan) nehri, kaynağını Elbistan ‘ın 3 km güneydoğusundaki Pınarbaşı mevkiinden alır, Elbistan ovasını sulayan SÖĞÜTLÜ, HURMAN, SARSAP ve GÖKSUN çayları ile birleşerek, ilçe sınırlarını batıda terk eder. Doğudan batıya doğru Y şeklindeki fay, Dünya üzerindeki en büyük fayı teşkil eden kor çukurunun bir koludur.

    Elbistan’ın bitki örtüsü bozkırlardır. Su kenarlarında kavak ve söğüt ağaçları yaygındır. Yükseklerde azda olsa meşe ve ardıç ağaçlarının bulunması yıllar önce dağlarımızın ormanlarla kaplı olduğunu göstermektedir.

    Tarihçe

    Yaşadığımız bu beldenin adının nereden geldiği tarihçi uzmanlar tarafından oldukça çok tartışılmıştır.Günümüzde de Elbistan sözcüğünün, sözlük anlamının ne olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Niçin bu bölgeye Elbistan denilmiştir? Bunun üzerinde bir çok araştırma yazıları ortaya çıkmış olmasına rağmen bu sözcüğün anlamı kesin olarak şudur demek mümkün olmamaktadır.

    Bu sözcüğü tarihsel bir süzgeçten geçirerek günümüze kadar geçirmiş olduğu evreler, şu şekilde görülmektedir.

    Urfa’lı tarih yazarı Mathieu (Matiya) ve aynı görüşte birleşen diğer Ermeni tarih yazarları ABLASTA, Suryani olan tarih yazarı Mihal ABLASTAYN, başka bir tarih yazarı olan Yakut Hamavi ise ABULUSTAYN olarak yazdıkları eserlerde belirtmişlerdir.

    Selçuklu tarihi üzerine eserler veren yazarlar ile İranlı tarihçilerden Reşit Al-din ve Şeref Al-din, bölgeyi ABLİSTAN şeklinde eserlerinde belirtmişlerdir. 16.Yüzyılda eser veren tarih yazarları ALBİSTAN veya ELBİSTAN yazmışlardır. Ayrıca (1465-1466) yıllarında Kudüs’e haccı olmaya giden Rus yazar BAZİL, yazdığı seyahatnamesinde ELBİSTAN olarak kaydetmiştir.1831 yılında yazılmış olan ORUÇ BEĞ tarihinin sayfa 20, satır 25 ve sayfa 27, satır 16’da bölgenin adı ABİLİSTAN şeklinde geçmektedir.

    Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlarından Anadolu Beylikleri adlı eserin Elbistan Beyliği (Dulkadir Beyliği) yazısı incelendiğinde şunları okuyoruz : 13.yüzyılın sonlarında 14.yüzyılın başlarında Muğla Vilayeti tarafında Menteşeoğulları bir beylik kurduklarını Selçuklu Devleti kayıtlarında öğreniyoruz .İşte Türkmenler tarafından kurulan Menteşe Beyliğin ilk beyi bilinmediği fakat yazılara göre Menteşe beyinin babasının adının ELBİSTAN Bey olduğu, bunun babasının adınınsa Kuru Bey şeklinde yazıldığı okunmuştur.Elbistan ismi aynı zamanda kişi ismi denilebilir. Tarihte bunun örneklerine bolca rastlanmaktadır.(Mısır, Bağdat, Mardin , Isfahan vs.)Elbistan adı da bir kişi ismi olabilir.

    Birinci Haçlı seferi sırasında vakanüvislerinden (tarihi yazan kişi ) Beaudri De Dol(1097) bu bölgeye PLASTANTİA demiştir. Or.Prof.Mükrimin Halil Yinanç eserlerinde teyit etmiştir.

 

KAYNAKÇA:

http://www.turkcebilgi.com/elbistan,

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kahramanmaraş,

http://haber.gumushane.edu.tr

Trabzon

Trabzon : Trabzon  Türkiye’nin bir ili ve en kalabalık yirmi dokuzuncu şehri. 2015 itibarıyla  768.417 nüfusa sahiptir. Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz Bölümü’nde yer alan ilin Karadeniz’e kıyısı bulunur. Karadeniz sahili ile Zigana Dağları arasında yer almakta olup, yüz ölçümü açısından az bir alan kaplar. Batısında Giresun’a bağlı Eynesil ilçesi, güneyinde Gümüşhane’ye bağlı Torul ilçesi ve Bayburt, doğusunda da Rize’ye bağlı İkizdere ve Kalkandere ilçeleri bulunur.

7 Eylül 2010 tarih ve 27695 sayılı resmi gazetede yayımlanan karar ile birlikte 7 belde ve 29 köy tüzel kişilikleri kaldırılarak belediye sınırlarına dahil edilmiştir. Bu son düzenleme ile birlikte belediye nüfusu 402.166’ya çıkmıştır.

Trabzon, günümüzde Karadeniz Bölgesi’nin Samsun ‘dan sonra ikinci büyük kentidir. Trabzon, 12 Kasım 2012 tarihinde kabul edilen Büyükşehir Yasa Tasarısı ile Büyükşehir Belediyesi olmuş ve merkez ilçe kaldırılarak Ortahisar ilçesi kurulmuştur. Trabzon iki il ile birliktede “Şehzadeler Şehri” olarak anılır.

Evliya Çelebi Trabzon için şöyle demiş: ” Bu şehre küçük İstanbul denilse yeridir. İrem bağları gibi süslü bir şehirdir burası. ”

Gezilecek Yerler :

Ayasofya Müzesi : Günümüzde cami olarak kullanılmakta olan Trabzon Ayasofya Kilisesi, Trabzon İmparatorluğu krallarından 1.Manuel Komnenos zamanında (1238-1263) inşa edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethini takiben yapı, camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur.

1964 yılından sonra müze olarak ziyarete açılmıştır. 28 Haziran 2013 Cuma günü vakit namazının kılınmasıyla, 52 yıl sonra yeniden cami olarak Müslümanların ibadetine açılmıştır.

ayasofya-trabzonk

Atatürk Köşkü : Trabzon Atatürk Köşkü, Soğuksu semtinde küçük bir çam korusu içinde yer alır. Yirminci yüzyılın hemen başında yaptırılmış 1923’den sonra hazineye kalmıştır. Atatürk 1934 ve 1937 yıllarındaki Trabzon ziyaretlerinde, bu köşkte konuk edilmiştir. O’nun ölümünden sonra Trabzon belediyesi tarafından o dönemde kullanılan eşyalarla dekore edilerek “Atatürk Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır.

ataturk-kosku-trabzonk

Boztepe : Deniz seviyesinden 255 metre yüksekte olup eşsiz bir Trabzon manzarasına sahip turistik  bölgedir.

boztepe-trabzonk

Uzungöl : Trabzon ilinin Çaykara ilçesine bağlı turistik bir yeridir.Sık ormanları ve doğal güzelliği ile yerli ve yabancı turistleri cezbetmektedir. Adını kıyısında bulunduğu gölden alır. Bu göl yamaçlardan düşen kayaların, Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuştur.

uzungol-trabzonk

Sümela Manastırı : Sümela Manastırı, Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere köyü sınırları içerisinde yer alan (Antik Yunanca adı: Panagia) deresinin batı yamaçlarında Kara (Antik Yunanca adı: Mela) tepesi üzerinde deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikteki eski Rum Ortodoks manastır ve kilise kompleksi olup, tam adı Panagia Sumela (Παναγία Σουμελά) veya Theotokos Sumela’dır.

sumela-manastiri-trabzonk

Ayder Yaylası : Ayder’ 1300 lü yıllarda Halalılar tarafından kurulmuştur. Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinin 19 km güneydoğusunda yeralan 1350 m rakımda ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı bir yayladır.

ayder-rizek

Hıdırnebi : Hıdırnebi Yaylası, Trabzon’un Akçaabat ilçesine bağlı Sertkaya köyünde bulunan bir yayladır. 1600 metre yükseklikteki yaylada turistik tesisler bulunmaktadır.

hidirnebi-trabzonk

Çal Mağarası : Dünyanın en uzun ikinci mağarası olarak da kabul edilen mağaranın içinden küçük bir dere akmakta olup, mağaranın üzerinde tarihi bir kale bulunmaktadır. Mağara Trabzon İli Düzköy İlçesi’nin 5 km. güneybatısında denizden 1050 m. yüksekte Çalköy Beldesi içerisinde yer almaktadır.

cal-magarasik

Trabzon Tarihçesi : Eusebius’a göre şehrin kuruluş tarihini MÖ 756 olmakla birlikte bu iddia Trabzon’u İstanbul, Roma hatta, genel kanıya göre Trabzon ve diğer Doğu Karadeniz kolonizasyonunu gerçekleştiren Sinop’tan daha eski bir kent yapmaktadır. Bu durum gerçekse Sinoplular varolan bir kenti MÖ 630 tarihinden sonra yeniden kolonize etmiş olmalıdırlar.

Trabzon şehrinden ilk defa M.Ö. 400 yılında Atinalı Xenophon ‘ un eserlerinde bahsedilmiştir. Merkezinde Yunanların çevre köylerinde bugünkü Lazların ataları olan Kolhislilerin ve yaşadığı Trabzon, Antik çağ ve sonrasında Zigana geçidi üzerinden Ermenistan ve Euphrates civarında üretilen ticari malların takas edildiği ticaret merkezi ve dış ülkelere satıldığı bir ihraç limanı özelliğindeydi. Pontus İmparatoru Mithridates’in Roma İmparatorluğu ile giriştiği bir dizi savaşı kaybetmesinin ardından Anadolu topraklarının yanı sıra Trabzon’da Roma hakimiyetine girmiştir.

trabzon-tarihi

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları yeni Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlar ve Trabzon’da yeni ülkenin yeni idari yapısında “altmış bir (61)” nolu il olarak yerini almıştır. İlin Cumhuriyet dönemindeki sınırları kültürel ve tarihsel bir düşünceyle değil tamamen idari yapı ve merkezlere uzaklıklar baz alınarak çizilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 81 ilinden biri olan Trabzon, Doğu Karadeniz bölgesinde yer almakta ve 4.685 km²’lik yüzölçümüyle ülke topraklarının %0,6’sını oluşturmaktadır.

Cumhuriyetin ilanından sonra Trabzon’da çeşitli fabrikalar kurulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet döneminde Trabzon’a üç kez gelir; 1924, 1930 ve 1937 yıllarında, ilk geldikleri 15 Eylül 1924 günü, Trabzonlularca “Atatürk Günü” olarak kabul edilir ve bu kendisine bir telle bildirilir.

Kent, 1923 yılında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 61. il merkezi olarak yerini almış, 1926 yılında ilk Halk Kütüphanesi ve Ziraat Bankası, 1929’da Visera Hidroelektirik santrali, 1938’de Trabzon içme suyu tesisleri, 1942’de Trabzon Lisesi, 1947’de Trabzon Numune Hastanesi, 1949’da Göğüs Hastalıkları Hastanesi, 1954’de Trabzon limanı,1957’de Trabzon havaalanı, 1958’de SSK Hastanesi, 1964’de Ayasofya müzesi, 1967’de çimento fabrikası açılmş, 1976 yılında Trabzonspor futbol takımı Türkiye 1. Ligi şampiyonluğunu kazanarak bu ünvanı İstanbul’dan Anadolu’ya taşımayı başaran ilk futbol takımı olmuştur.

1949 yılında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu uygulamasıyla Anadolu’da bulunan 78 bin civarında ki yerleşim adından 28 bin kadarının adı Türkçe olmadığı gerekçesiyle değiştirilmiş olup büyük bölümü Romeika olan Trabzon köy adları da değiştirilerek yerlerine Türkçe isimler konulmuştur.

2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile Trabzon’da sınırları il mülki sınırları olan büyükşehir belediyesi kuruldu ve 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesi çalışmalarına başladı.

Trabzon Coğrafyası : Dar bir sahil şeridinin ardında denize dikey uzanan dağlık bir araziye sahip olan ilin merkezi Boztepe (antik Minthrion tepesi) üzerine kurulmuştur. İl topraklarının % 22,4 yayla, % 77,6’sı ise tepelerden oluşmaktadır.

trabzon

Karadeniz’e özgü ılıman iklime sahip kentte hava sıcaklığı yıl boyunca 10 – 20 °C arasında değişirken yaz ortalaması 27 °C, kışın en soğuk zamanı ise 5 °C civarındadır. Trabzon’da yerel il meteroloji istasyonlarınca bugüne kadar ölçülen en düşük sıcaklık —7,4 °C , en yüksek sıcaklık ise 38,2 °C’dir .

Trabzon Toplum ve Kültür : Trabzon halkı, adet, yaşam tarzı, gelenek ve görenek bakımından kendine ve yöreye özgü özellikler taşımaktadır. Trabzon’da çeşitli Türk boyları yaşamaktadır. Çepniler Şalpazarı, Beşikdüzü, Düzköy, Vakfıkebir, Akçaabat, Çarşıbaşı, Of ve Sürmene ile Araklı ilçelerinde yaşamakta olup bazı yöreler en eski Türkmen geleneklerini hala sürdürmektedirler. Trabzon genelinde Çepni, Çebi, Hamzaçebi, Akifçebi, Çep, Çapoğlu, Çebili, Çepnioğlu, Çetmi gibi soyadları oldukça yaygındır. Bu da bölgedeki Çepni Türklerinin varlığını göstermektedir.

Osmanlı döneminde Trabzon’un da içinde bulunduğu Ordu-Giresun-Trabzon-Gümüşhane bölgesine “Vilayet-i Çepni” de denmekteydi. Ayrıca Evliya Çelebi, eserinde Trabzon bölgesi için “20.000 Çepni Türkmen çadırının bulunduğu yer.” olarak bahsetmektedir. Fatih zamanında Oğuzlar’ın Avşar boyundan olan Karamanoğullarından gelen Türkmenler ile Halep-Irak bölgesinden gelen Türkmenler de Trabzon’a yerleştirilmişlerdir. Ayrıca bölgeye çok sayıda sarışın-kumral renkli gözlü bir yapıya sahip olan 100.000’den fazla Kuman-Kıpçak Türkleri de yerleşmiştir. Hristiyan olan bu Türkler; bölgeye Osmanlı İmparatorluğu’nun hakim olmasıyla Müslümanlığa geçtiler. Trabzon, Osmanlı’nın dağılmasından sonra Kırım Türkleri tarafından da yerleşim yeri olarak seçilmiştir. Bölgedeki Rum nüfus 1923 yılında Yunanistan ve Türkiye arasında yapılan “Nüfus Mübadelesi” ile gönderilmiştir. Ancak bir kısmı Müslüman olmuş fakat zaman içerisinde Türkleşmiştir. Ufak bir kısmı ise Pontus Rumcası konuşmaktadır.

foto_alcakdere

Trabzon Giyim-Kuşam : Trabzon bölgesinde giyim, batı ve doğu bölgesi olarak ikiye ayrılabilir. Batı bölgesi genelde daha çok Türkmen özelliği gösterirken doğu bölgesi daha çok Kuman-Kıpçak ve Transkafkas giyim özelliği gösterir. Kadınlarda fistanlar daha çok büyük çiçeklerle süslü, renkli ve bolca işlemelidir. Erkekler ise bölgenin yerel giysisi olan zıpka, kukula, körüklü üçlüsünü kullanmaktadır.

trabzon-giyim-kusam

Trabzon Müzik ve Halk Oyunları : Trabzon bölgesinin geleneksel çalgıları şimşir kaval, kemençe, davul-zurna ve yörede zimpona, dankiyo adlarıyla da bilinen tulumdur. Sayısız çeşidi olup kadın ve erkekler tarafından toplu oynanılan geleneksel dansların adı ise horondur. Kolbastı oyunu 1930 yılında Trabzon’un Faroz mahallesinde başlamıştır. Farozlu balıkçıların kendi aralarında oynadığı bir oyundur.

org1

Trabzon Kültürel Yaşam : Trabzon ilinde tiyatro etkinlikleri Trabzon Belediye Tiyatrosu ve Trabzon Devlet Tiyatrosu tarafından yürütülmektedir.Halk eğitim merkezlerinde amatörce tiyatro, müzik ve halk oyunları çalışmaları yapılmaktadır. Müzik alanında çalışmalar yapan Devlet Klasik Türk Müziği Topluluğu’nun yanı sıra karikatür ve resim çalışmaları Belediye Sergi Salonu’nda sergilenmektedir. Şehirde Royal, Lara, Avşar ve Cinemaximum sinemaları bulunmaktadır.

trabzon_devlet_tiyatrosunda_yeni_oyun_h18114

Trabzon Eğitim : Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Trabzon’da eğitim kuruluşu olarak sekiz medrese, eğitim süresi dört yıl olan beş adet ilkokul, bir adet sanat yurdu, bir adet askeri rüştiye, bir adet idadi ve bir adet Darülmuallimin bulunmaktaydı. Günümüzde Trabzon ilinde 815 ilköğretim okulu, 86 lise ve dengi okul ve 2 Aralık 1963 tarihinde öğretime açılan Karadeniz Teknik Üniversitesi ve 2011 yılında açılan Özel Avrasya Üniversitesi bulunmaktadır. Bu yapısıyla karadeniz bölgesinde iki üniversiteye sahip ilk kent olma niteliğini kazanmıştır.

slayt6

Trabzon Mutfak :  Samsun Batum arasında yer alan bölge mutfağının ayırıcı temel besinleri karalahana, mısır ve hamsi ve çay olup, bu üçlünün çorbasından ekmeğine dek sayısız kombinasyonu bulunmaktadır. Bölgeye özgü yemeklerden en karakteristik olanları şunlardır ;

Mısır unundan: Kuymak (Rize’de muhlama,Vakfıkebir ve Şalpazarında yağlaş), haçapur, hamsili ekmek, lamesli ekmek

Karalahanadan: Çorba, sarma

Tatlı olarak: Kabak tatlısı, kabak pilavı (bölgede pilav ve makarna şekerli olarak tüketilir- tatlıların yanında içecek olarak ayran içilir.)

Hamsiden: Buğulama, hoholli hamsi, hamsili ekmek, kaygana

Fasülyeden (lobya): Turşu kavurma

Mısırdan: Korkot (mısır çorbası)

paz-- kavurmas--

Trabzon Yerel Tv-Gazete-Radyo :

 

Tv : 

Kadırga TV

Kanal Trabzon

Zigana TV

Kanal Mavi

Trabzon TV

Kuzey TV

Köprübaşı TV

Karadeniz TV

Mavi Karadeniz TV

Radyo : 

Taka FM

Kuzey FM

Radyo Kadırga

Zigana Radyo

TRT Trabzon Radyosu

Radyo KTU

Bayrak FM

Gazete : 

Kuzey Ekspres

Karadeniz

Taka

Karadeniz’de İlkhaber

Türksesi

Karadeniz’de Günebakış

Karadeniz’in Sesi

 

 

Kaynak : https://tr.wikipedia.org/wiki/Trabzon

 

1 2 3 4 5 16